Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
22 Afustos 1937 CUMHURÎYET 1 SAGLIK BAHiSLERİ Su içinde edeb dersi enc, ihtiyar; zayıf, şişman; güzel, çirkin; kadın, erkek belki yüz elli kişi havuzlaşan den:zde, Moda hamamında gülüşerek, yarışa çıkarak, hoca ve şakırd durumuna geçerek yüzüyoriar; bazan dalıp mahdud bir derinlikte balık zevki arıyorlar, bazan sırtüstü yatıp denizin maviliğine sırtlarını öptürüyorlar ve suya giremiyen bizim gibi seyircileri gıptadan terletiyorlardı. Benim bilhassa hosuma giden nokta, dişili erkekli yüz elli kişinin dar bir saha içinde karambol yapmadan, toslaşmadan, omuz vuruşmadan dönüp dolaşabilmeleriydi. îstanbul kaldırımlarında, Köprü üstünde beledî murakabelere rağmen bir türlü vücud bulamıyan medenî ahenk işte su gölcükte cereyan edip gidiyordu, kimse kimsenin etine değmeden şen şen ve genis geniş yüzebilıyordu. Fakat benim son derece hoşuma gitmekte olan bu nizam galiba nazarım değmış olacak hamamın ortasmda ansızın beliriveren serseri bir fiskiye ile, bir köpük fevvaresile bozuldu, sırtüstü yatanlar düzeldi, dalanlar köpekbahğı görmüşler gibi heyecanla suyun yüzüne çıktı, yarışlar yarı kaldı, bir kargaşalık o şen havuzu altüst etti. Bütün bunlar bir yüzgecin çifte atar gibi davranarak ayaklarile suyu kanştırı masmdan, sağa sola köpük saçmasından ve önüne geleni tekmelemesinden ileri geliyordu. Asıl fecaat bu kaba işi yapan ayaklann dişi oluşundaydı. Biz seyircileri şimdi düşündüren, su içindeki paniğin ne suretle düzeleceği meselesiydi. Öyle ya. Suyu kanştıran bir kadındı ve kadına hele su içinde bir şey yapılamazdı. Iste bu müşkülü de gene bir bayan, zeki ve zarif olduğu çarçabuk anlaşılan bir bayan halletti. Nasıl mı diyeceksiniz? Gayet sade bir şekilde ve suçluya işlediği suçun cinsinde» parlak bir ceza vermek suretile!.. Evet. Bu bayan, dar hamam içinde 9 azgın ayak vurma yüzünde» rahatça yüzülemiyeceğini görünce hemen sırtüstü yattı, kuvvetli ayak darbelerile öbür bayanı yüzemez, debelenemez, fiskiye kuramaz hale koydu. Biz seyirciler ve bütün yüzenler, manzarayı alkışlarken panikçi kadın bağırdı: Yeter yahu, gözümü köpükten açamaz oldum. Beriki cevab verdi: Ödeştik saym bayan. Demindenberi siz de bize göz açtırmıyordunuz. Onlarm muhaveresi burada bitti ve hamamın şen ahengi de yenibaştan kurulmuş oldu. • •* Hâdiseyi «Su içinde edeb dersi» diye defterime not ederken hatırıma yüz yirmi yıl kadar evvel Göksuda cereyan eden bir kadın kavgası da geldi. Orada Şeyhülislâ» Halil Efeadinin karısı Ziba ile Halet Efendinin eşi saçsaça, başbaşa gel» mişler, yüzlerce seyirciyi neş'eli bir heyecan içinde bırakmışlardı. Moda hamammdaki bayanlar, takdir» İe kaydetmek lâzım, işi tatlıda bırakhlar. Ya bunlar da Göksu kavgacılan gibi davransalardı suyun üstü ve altı ne hale gelirdi?.. PAZABDAN PAZABA Dalgınhk vergisi Adliyeyi yakan serseri Gazete devleti Marmarada bîr Dalgınhk vergisi Köprii üstünde, ;ivili yollann dışııvk karşıdan karşı ra geçenlerden bir ira ceza alryorlar. jaliba Belediye cöprü paralannı taldırdığına pişman )ldu. Eski varida mı tekrar elde etmek için yenj bahanelcr ınyor. Bir kuruş yerine bir lira, arbk siz juna ister köprü müruriyesi diyiniz, ister Jalgınlık vergisi. iktısadî hareketler Almanya ile ticarî müzakerelerimiz Bir buçuk aydanberi Berlinde, heyetimizle Almanya hükumeti arasında cereyan etmekte olan ticarî müzakereler hayırlı neticeler vermeğe başladı. Almanya ile ticarî münasebatımızın yegâne engeli Almanyada bloke edilmış paralarımız meselesidir. Vaktile bu paralar 44 milyon liraya kadar çıkmıştı. Düşe düşe 1 7 milyon liraya kadar inmiştir. Orada saplanıp kalmış ve bir türlü 1 7 milyon liradan aşağı düşememiştir. Bu vaziyet karşısında tabiî biz de Almanyaya fazla mal gönderemiyorduk. Şimdi müzakeratta ilkönce bu paralar meselesi halledilmiş ve gazetelerin yazdıklarına göre bir protokol da imzalanmıştır. İmzalanan protokola nazaran Alman hükumeti bloke edilmiş paralarımızla, Almanyadan daha fazla mal satın alabilmemiz için bize kolaylıklar gösterecekmış. Malum olduğu üzere Alman hükumeti haricden satın aldığı ve harice sattığı malların fiat ve miktannı kendisi tayin eder. Bunun için Almanyada hususî bir fiat kontrol dairesi de teşkil edilmiştir. Almanyadan mal satın alan devletler umumiyetle orada bloke edilmiş paralarına mukabil mal satın aldıkları için gayet tabiî olarak Almanya ihrac etliği mallarını pahalıya satar. Bizimle de vaziyet ayni idi. Şimdi imzalanan bu protokolla Almanya bize istisnalar yapmak ta ve Almanyadan mal satın alabilmemizi kolaylaştırmaktadır. îmzalanan protokolun diger bir maddesine göre Almanyada bloke edilmiş paralanmızın bir kısmı, Almanyaya olan vadeli bazı borclarımıza mahsub edile cekmis. Hükumetimizin, Almanyadan vapur, lokomotif, vagon, ray ve saire gibi esyavı vade ile satın aldığı malumdur. Bloke edilmiş paralarımızın bir kısmı, işte bu vadeli borclarımıza mahsub edilecektir. Protokolun üçüncü bir maddesine göre, Almanyada bloke edilmiş paralarımızın bir kısmı da klering hesabile bizden alacaklı ve ayni zamanda Almanyaya borclu olan bir takım memleketlerin hesabına geçirilecekmiş. Bizden alacaklı olan devletler, alacaklarına mukabil bizden mal satın almak mecburiyetinde olduklan için, tabiî Almanya ile şimdi bu münakale muamelesi yapılırken, bizim bu devletlere satacağımız mallardan edeceğimiz kârlar da hesab edilecektir. Bu husus için bu devletler ve Almanya iie üç taraflı anlaşmalar akdedilecektir. Almanyada bloke edilmiş paralar meselesi halledilince Almanya ile cereyan eden ticarî müzakerelerimizin çok yakın bir âtide muvaffakiyetle bitmemesi için artık ortada hiçbir sebeb kalmamakta dır. denizaltı Aşk pulları Marmarada bir denizaltı Kara sulanmrza gelen denizaltı gemisi Marmaraya kadar sokulmu?. Acaba festivalin mehtab âlemine mi iştirak etmek isti yordu? Nekadar iyi tefsir etmeğe kalk »ak milliyeti meç hul bir denizaltımn Marmara balıkları arasında yüzmesı hoş görülemez. Dün tramvayda şöyle bir konuşma duydum. Gözümün önünde şöylc bir vak'a ceGenc bir kadm Plâja ne zaman eyan etti: gideceğiz? Şık bir delikanlı, çivili yollann dışında Kocası Artık plâj filân yok. Mar:arşıdan karşıya geçmek istiyordu. Memarada denizaltı dolaşıyormuş. Plâjın nur onu yakaladı: önüne gelir, seni kapıp götürirverir. Geçemezsiniz, dedi. Aşk pulları Geçmeğe mecburum. Çekoslovakya posta idaresi, mürseli Geçerseniz bir lira verirsiniz. üeyhlerin ellerine teslim edümesi istenen İcab ederse iki de veririm. aşk mektublan için, hususî pullar ihdas Delikanlı memura lirayı toka etti, çaetmiş. Böylece, belki bir kuruş gibi küçük >ucak makbuzunu aldı, karjı kaldıruna bir fazla ücrete mukabil, idare, aşk mek;eçti ve sevgilisine yetişti. tublarının sevgililerden başka kimsenin Adliyeyi yakan serseri eline geçmemesini üstüne alryor demek Birkaç scne evvel tir. stanbul Adliye Peki, ne için bu kolaylık yalnız aşk ini ihmal yakmış mektublanoa infaisar ediyor da, başkalan ı; Üsküdar Adli tarafından okunması istenmiyen bütün iyesini de bir ser Kususî mektublara teşmıl edilmiyor? H05, eri ateşe vermiş. zarflar kapalı olduğu için, mektub sahib"^Jetice müsavidir: İki Adliye binası leri âşıkane olsun olmasın her hususî mekla, zarfından çok daha mühim olan tuba aşk pullan yapıştıracaklardır; hatta, nazruflarile beraber yandı, kül oldu. müsrselinileyhlerinin eline verilmesi ister akat, yanınak sırası şimdi o serscriye neo küfür ve hakaret mektublanna bile. jeliyor. Üsküdarda yaktığı adalet ne SERVER BEDİ ede olsa onu tutacak ve yakacakbr. Kıasa kısas. Güzel amma Istanbul Adlir esini yakan bay ibmal, bu serseri ka lar mes'ul değil miydi ki yakalaomadı e Üsküdar Adliyesine giderek bu sefer ie orasmın iki yağlı paçavra ile kül edilnesine sebeb oldu? Bayanlar güzelleşmek için ne yemeli ? Yazan: Selim Sırrı Tarcan Güzelleşmek için ne yemeli? Dünya kurulalıberi kadınların merak ve endişe ile halletmek rstedikleri ve içinden çıkamadıkları bir dava! Hollivvood tabiblerinden Bengamin Gaylord Houser «Mangez pour etre belles Güzelleşmek için yiyıniz!» adlı eserinde şöyle bir tez ileri sürüyor: Az yiyiniz ve bilhassa çiy sebze, meyva ve pek az et yiyiniz! diyor. Doktorun tecrübe sahası sinema cen neti olan Hollytvodd'dur. Rejimini genc kızlara tatbik etmektedir. Kitabında uzuvları henüz teşekkül devrinde olan ve fazla idmanla kendini yaprandırmamış olan murahiklere hitab ediyor. Onlar bir taraftan vücudlerini muntazam, makul hareketlerle terbiye etmeyi, diğer taraftan bir rejım dahilinde yaşamayı tavsiye ediyor. Genc kızlar, genc kadınlar, hatta kırkını geçmiş olan bayanların hulyası nedir? Güz€İ teni olmak, güzel saçları ol mak, güzel dişleri olmak, güzel gözleri olmak, fakat bütün bunlann fevkinde ince ve zarif bir vücude malik olmak değil mi? Doktor Hauser bütün bu güzelKkleri elde etmek için bir gıda rejimi tavsiye ediyor. Meselâ pembe şeffaf bir tene malik olmak için şunlan söylüyor: Bağırsaklarınız vazifesini hakkile ifa etmiyorsa, yani iyi işlemiyorsa hiçbir vakit teniniz güzel, pürüzsüz, pembe ve şeffaf olmaz. îfk tavsiye ettiği et suyu ile haşlanmış ıspanak kökü, ha\ruç, maydanoz, kuru bezelye, tereden ibaret sebze çorbası. Bunu mutlak her yem«kte yemeli imiş. Doktor, bu çorbayı içerseniz demir yemiş olursunuz, diyor. Çünkü terede, ıspanakta, bezelyede demir vardır. Meyva yiyiniz! Bilhassa kışın kuru incir, üzüm, fındık, hauma; yazm üzüm, portakal, incir, armud, clma, şeruli, erik. Mümkünse her yemekte mutlak m«yva yiyiniz ve inkıbaz olmaktan çok sakını nız! şişmanlar sırtlarında fazla bir yük gibi taşımağa mecbur olduklan yağlarla yan bir hayat yaşarlar, çünkü hayatın birçok zevklerinden hakkile istifade edebilmekten mahrumdurlar, diyor. Ve ilâve edi yor: Tavsiye etriğim usul ilmidir, sıhhidır ve kolaydır ve her istiyen tecrübe edebilir. Bir sabah yataktan kalkınca azmedip bu rejimi tatbika başlamalı. Meselâ: Sabah kahvaltısı: Yemiş, meyva suyu veya komposto. Öğle yemeği bol salata, yalnız içine bir kahve kaşığı zeytinyağı ile bir yemek kaşığı limon suyu katmalı, tabiî tuzunu unutmamalı! Yukarıda söylediği gıdalardan başka biraz istakoz, biraz istridye, biraz balık veya piliç eti ilâve edil«bilir. Salata ile bu yemek kâfidir. Üstüne de biraz"meyva yenilir. Kızarmış iki küçük dilim ek mek (olsa da olur olmasa da). Akşam yemeği için de Amerikalı doktor sebze çorbasını, pek az eti haşlanmış sebzeyi ve yemişi tavsiye ediyor. Yemeklerde sovan, sarmısak, çiy ha vuç, turp yiyebilirsiniz. Öğle ve akşam yemeklerinde meyva kompostosu da yiyebilirsiniz, diyor. Öğle ve akşam yemeklerinde ekmek veya haşlanmış bir miktar patates yiyebilirsiniz. Doktor su içilmesine hiç taraftar de ğü! Garibdir, yakın zamana kadar Ame rika doktorları günde altı bardak su içilmesini tavsiye ediyorlardı. 1928 de Berlinde toplanan hrfzı sıhhat kongresinde Almanlar, su ve sulu şeylerin fazlalığı aleyhine konferanslar vermişlerdi. Bu zat da eserinde kat'iyyen su içilmemeli, benim tavsiye ettiğim gıdalann hepsi suludur, diyor. Doktor çok güzel düşünüyor. Belki Amerikada bunun tatbikına da imkân vardır. Fakat bizim gibi her iki öğünde yağh ve şekerli gıdalar alan pilâva, makarnaya, hamur tatlılanna alışan ve her susadıkça bardak, bardak buzlu şerbetler, lhnonatalar, içen ve bu sayede fazlaca yağlanan kimseler birdeu kendilerini böyle bir rejime sokarlarsa belki zayıf larlar amma korkarım ki bu zayıflık onların bazı nazik uzuvlarına da bir zafiyet getirir. Omın için zayıflamak ve fazla yağlarını eritmek istiyen bayanlar, ömce kendi doktorlanna müracaat etmeli, on dan sonra bir rejim dahilinde yaşamağa başlamalı. Bünye, mizac, iklim, veraset, yaş, itiyad bütün bunlar sıhhat üzerine müessir olan şeylerdir. Hollyvvood'da pek faydalı netice veren bir rejim, bizim bayanlanmıza zarar verabilir. Yalnız ş,urası muhakkaktır ki bizlerin ötedenberi almakta olduğumuz gıda pek hrfzısıhhate uygun değildir. Kalorisi çok, enerji veren, vücudü diri tutan, hazmi kolay gıdalara iltifat etmemiz ve memleketimizde pek mebzul olan meyva ve sebzeleri hamur işlerine ve hamur tatlılanna tercih etmemiz, bilhassa akşam yemeklerini hafifletmemiz lâzımdır. M. Proust'un yeni «İstanbul plânı» Sebeb diyoruz; çünkü bütün bu nevi ak'alarda ihmal esasür ve ser$erinin .undağı bir vesileden ibarettir. Gazete devleti Dün gazetede bir erlevha gördüm: A.lmanya büyük >ir devlete ilânı larbetti.» Bu büyük dev et meğerse Times ;azetesi imiş; çün ü Hitler bu gaze enin muhabirini \lman hududlanndan dısan çıkarmış. Hitlerin gazete devletlerine ilânı har>etmesi yeni birşey değildir. İşe Alman'adan başlamıştı: Devlet gazetelerini 'aşatmak için muhalif gazeteleri kapattı. Bununla da kalmadı, nasyonaL sosyalizni tervic etmiyen Alman müelliflerinin atablannı yaktırdı. Irkdaşlanna reva ;ördüğü bu muamelenin yanında Times nuhabirine Almanyanm arka kapısını îöstermesi adeta bir müsamahadır. Ya ıasyonal sosyalizmi tervic etmiyen bütün ngiliz muharrirlerinin almancaya çev ilmiş kitablannı da yaktırsaydı ve Shacespeare'in küllerini Alman semalarına avursaydı? Times gibi gazetelerin kendilerini bir ievlet zannettikleri devirler geçti. Bir ;ok yerlerde gazetelerin devleti yerine ievletin gazeteleri konuşuyorlar. Mütehassıs, Belediye riyasetine dün küçük bir plân tevdi etti Şehircilik mütehassısı M. Prost, şehrin müstakbel şeklinin hututu esasiyesini gösterir beş binde bir mikyasında bir harita hazırhyarak Belediye baş kanlığına vermiştir. Bu projede şehrin ticarî, sınaî, iktısadî mıntakalarile park, bahçe, stadyom gibi yerleri ve münha sıran ana caddeleri gösterilmektedir. Hazırlanan bu proje Şehir Meclisinin teşrinisanideki toplantısına verilecek, meclis muvafık görürse Vekâlete gön derilecektir. Vekâlet de muvafık gör düğü takdirde esas projenin hazırlan masına başlanacaktır. Münakaşaya ve arsa satışlarında ih tikâra meydan verilmemesi için şimdilik projenin hututu esasiyesi dahi gizli tutulmaktadır. Yalnız M. Prost, bu projeyi her sene birkaç ay çahşarak daha uzun bir zamanda yapmak salâhiyetini aldığı halde memleketine gitmiyerek mukavelesinin tayin ettiği müddetten fazla zaman şehrimizde kalmış ve işi uzatmıyarak ilk kısmı hazırlamıştır. Duyduğumuza göre, M. Prost bundan otuz sene evvel mektebden diploma alacağı zaman îstanbul şehrinin imarı için ufak bir tez hazırlamış ve bu tezle imtihanmı vermiştir. M. TEZEL Torbalıda esrarengiz bir cinayet Izmir (Hususî) Torbahnm Aslan lar köyünde on sekiz yaşlarında Ömer oğlu Mustafa. karısı 16 yaşmda Sevdi yeyi öldürmüştür. Hâdise, esrarengiz görülüyor. Ev halkı, evvelâ bir intihardan bah setmişler ve facianm, çifte tüfeğile vuku bulduğunu söylemişlerdir. Tahkikat ise, kadımn kocası tarafından öldürüldüğünü meydana çıkarmıştır. Mustafa, nihayet karısını kazaen vurduğunu, aralarında hiçbir geçimsizlik ve ihtilâf bulunmadığmı söylemiştir. Adliye, tahkikatı derinleştirmektedir. Ne demek istediğimi anladınız, değil mi? Şekib, o başlangıcm, bu sona varacağını azçok sezinlemişti, fakat buna inanmağa, içi razı olmuyordu; hep Melike nin: Yakında evimize döneceğim! di yen hayali, gözlerinin önüne bir perde gibi geriliyordu; boynunu büktü: Evet. Doktor, onun verdiği tek kelimelik cevabla, bütün içinin derdlerini anlamışa benziyordu; sesi, biraz öncekinden daha samimileşmişti: Herkesin kendine göre hesablan vardır. Bunlan düşünmüyor, takdir et miyorum, sanmayın. Sizi bir dost olarak tanıdığım için, dostça, açıkça konuşuyorum. Bugün hayat şartları, herkes için kolay değildir. Görünüş, göz boyuyor. Çok defa da, bu, görünüşün kurbanı oluvoruz. Sözün nereye varacağını hisseden Şekib, huzur ve emniyetle dinliyordu. O nun emniyetle dinleyişi, doktora, cesaret vermiş gibiydi: Hastamızm, kıjı sanatoryomda geçirmesi lâzım. Şekibin yüzüne baktı, onun cevab vermediğini görünce: Bunu, hastalığın yahameti, tehlike Saçlannızın parlak ve güzel olması için Isviçreli doktor Bircher Benner'in metodunu tavsiye ediyor. Bütün ince kabuklu meyvalan soyma dan yiyiniz. îyodlu gıdalan da ihmal etmeyiniz. Meselâ taze istridye, taze istakoz, ananas, enginar, turp, sovan, sarmısak yiyiniz! Dişler için, güzelliğin esas şartlanndan biri olan dişlerinizin hüsnü muhafazası ve güzelleşmesi için içinde kalsiyom bu lunan gıdalan tavsiye ediyor. Süt içiniz, portakal suyu içiniz, peynir yiyiniz! di yor. Güzel gözlere malik olmak için de bir gıda rejimine lüzum gösteriyor. Gözlerin etrafındaki ve bilhassa alündaki çürük renginde siyahlık ekseriya uykusuzluktan ânz olur derler, bence fena M. TURHAN TAN ve gayrisıhhî gıda almaktan da olur. Bunun için de süt, taze peynir, kayroak, tereyağ, yumurta sarısı, mısır, ananas, Manil'de zelzele Yoksa muhakkak doktorun dediği gibi muz, domates, portakal yiyiniz! dıyor. Mail 21 (A.A.) Dün burada bir zelDoktor bu tavsiye ettiği gıdalarla alman gıdanın güzellikle çok alâkası var zele olmuş, bir kişi ölmfiş, 33 kişi hafif surette yaralanmıştır. Birkaç ev yıkıl « tabiî az miktarda yemek şartile semir dır. mıştır. SEUM SIRRI TARCAN menin önüne geçileceğini iddia ediyor ve gibi şeylere, korkutucu sebeblere hamletmeyin, dedi. Durdu, söylemek istediğini söylemeğe çekiniyordu; elile saçlarmı düzeltti, sesi yavaşlamıştı: Dört ay daha... Bu, size, külfetli olacak... Doktorun içinin sızladığmı anlıyan Şekib, ayağa kalkmıştı: Nekadar insanca düşündüğünüzü anhyorum. Kanm, iyi olsun, külfet gö zümde değil. Şekibin sözü, doktorun yüzünü güldürmüştü: O halde, mesele yok. Kapıya doğru yürüdü: Köşktekilerin de muayenelerini bia tireyim. Odadan beraberce çıktılar. Bahçeye doğru yürürlerken, doktor: Kışı, kazasız, belâsız, atlatmalıyız, dedi. Kışın evlerimizde korunamayız. Orası doğru, doktorcuğum. Eve, misaft'rler gelir gider. Nezlelisinden tutun da griplisine kadar, her çeşidi gelecektir. Bunun önüne geçemezsiniz. Hastanın burada alıştığı intizam, Birkaç günün içinde, bozuluverecektir. Evde sigara içilecektir. Gelenler, tozlu, çomurlu ayaklarile mütemadiyen pislik ta§ıyacaklardır. Ve bunlardan en tehli kelisi... Doktor, birdenbire durdu, Şekibin yüzüne baktı: En tehlikelisi, evde u«lu uslu oturulurken, bir gececik sinemaya gitsek, ne olur? Yahud, iki adımhk yer, şu ahbaba gidiverelim, den başlar ve arkası da çorab söküğü gibi gider. Anlatabiliyor muyum? Anhyorum, doktorcuğum. Köşk ile sanatoryom arasmdaki bah çenin yüksek çamlan altında kür şezlonglanna uzanmış nekahet devresi geçiren hastalara yaklaşmışlardı. Şekib: Bana müsaade, doktorcuğum, dedi. Doktor, elile işaret etti: Burada işim uzun sürmez. Siz, köşkte, beş dakika kadar beni bekleyin. Emredersin, doktorcuğum. Şekib, köşkün ön seddindeki tahta yeşil kanapeye oturmuştu. Muhasebeci, masasının başında, gömlekle oturmuş, dosyalar, defterler kanştınyordu; işi arasında, Şekibi gömıüştü, gülerek selâmladı: Bir emriniz mi var? Hemen yerinden kalktı, Şekibin yanına geldi: Doktor beyi gördünüz, değil mi? Evet. Burada da kendilerini bekliyorum. Edebî tefrika : 48 Yazan : Mahmud Yesari V^ara, zannediyorum ki yakında kapana;ak... Mikrop da kalmaz. Fakat bu, cat'î netice değildir. Yara kapandıktan .onra, uzun zaman rejimle yaşamak icab ;der. Mikrop kalmaması da öyle... ŞidJetli bir bronşit, kıyıda köşede kalmış 5lü mikrobları uyandırabilir. Beklediği •niz neticenin ahnması için bir, bir buçuk ly daha burada kalacaklar. Zile basarak, derece kâğıdlannı ge jrtti, Melikenin kâğıdlannı açtı, uzun jzun baktı ve Şekibe anlatmağa başladı: Hararet, zaten düşük... Muntazanan kilo alıyor... Bu hafta da gene bir )uçuk kilo almış... Demek ki vücud, alLğı gıdalan, medikamanları temessül eiiyor. Birkaç kilo daha almalı. Bu, ile• i s i için lâzım... Bu kilolar, vücudde, ileide çıkacak tehlikelere karşı, bir muka^emet deposu vazifesini görüyor. Yalnız DÜsbütün buna bel bağlıyarak, artık sırt istü yatmak da olmaz. Şekib, doktoru dinlerken, Melikenin evinc dolu sesini duyuyordu: Yakında beraet karan alacağım! Doktor, derece kâğıdlannı kapadı, zile bastı, giren kapıcıya: Bunlrı hemşirelerden birine ver. Ben, şimdi köşke geliyorum, dedi. Tekrar Şekibe dönmüştü: Size, bunları söylemekten maksa dım şu. Hastalık, salâha doğru normal bir seyir takib ederken, birçoklarının yaptıklan gibi, yan yerde bırakmayınız. Şekib, şaşalamıştı: Aman doktorcuğum. Sen, ne dersen, ne emredersen. nasıl arzu edersen o, olacakür. Doktor, vakitsiz ağarmış kabarık saçlarını ellerile arkaya doğru tarar gibi bastmyordu: Benden söylemek... Asıl büyük neticeyi gözönünde tutacağız. Evet, yara kapanır, mikrob kalmaz. Fakat henüz kapanmış yara, ince bir zarla örtülüdür. Açrk yerin iyice yapışması, etlerin birbirine kaynaması için, zaman lâzımdır. Bunda da, en büyük rolü, bünye oynıyacakhr. Küçük bir zora dayanamaz. Bu nun için, vücud, dolayısile ciğerler, hiçbir sarsıntı geçirmemelidirler. Önümüz kış... Durdu, Şekibin yüzüne baktı ı İçeri teşrif buyursanıza. Bir sigara almaz mısınız? Tekrar odaya dönüp sigara getirecek ti; Şekib, mâni oldu: Kanm hastalandığmdanberi, çekine çekine sigara içtiğimden, artık sigara içmenin keyfini unuttum. Muhasebeci, elini yuvarlak karnına bastırarak içıni çekti: Ne iyi! Ben de bırakabilsem... Beyaz saçlı, kırmızı sert yüzlü bahçîvan, sessiz adımlarl? muhasebeciye yaklaşmıştı; sert yüzü gülünce, ihtiyar adam, çocuklaşıveriyordu; yavaş sesle: Beni çağırtmışsınız, dedi. Muhasebeci, ^ekibden özür diledi: Biraz işımiz var da... Rica ederim, efendim. Bahıvan muhasebecinin arkasından yürüyerek odaya girmişti. Biraz sonra muhasebecinin şen, tasasız kahkahaları duyuluverdi. Şekib, onlan görüyordu. Bu iki ayn tipte insan, sanatoryom için, hastalar icin, hastaların yakınları için birer teselli idiler. Güneşten yanarak bakırlaşmış yüzü, sık sert beyaz saçlan, sağlm vücudile ihtiyar bahçıvan, etrafına, yaşamak isteği, yaşamak ümidi aşıhyordu. Muhasebeci, güler yüzlü bir gencdi. IATKOSI var)