26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 9 Temmuz 1937 Halicdeki facia Gelecek hafta yapılacak Admira Cenova ve Austria Uypeşt takımları Uçok spor kongresi çok arasındaki maçlar nasıl oldu? hararetli olacak îzmir (Hususî) Son zamanlarda bazı İstanbul gazetelerinin de mevzuu bahsettikleri İzmir kulübleri kongreleri nihayet başlamıştır. İlk kongreyi, eski Göztepe, İzmirspor ve Egespor kulüb leri umumî heyetleri yapmış ve bunu üç kulüb birleşmesinden teşekkül eden Doğanspor kulübü kongresi takib etmiştir. Kongreler, samimî bir hava ve yeni birleşmeyi kabul eden bir zihniyet içinde geçmiştir. Doğanspor idare heyetine, Muammer, İzzet, Haydar, Nazif ve Mur taza seçilmişlerdir. Eski Karşıyaka ve Bornova kulübleri ile bunların tevhidinden doğan Yamanlar spor kulübü kongresi bu pazar, eski Altay, Altınordu, Buca ve bu üç kulübün birleşmesinden kurulan Üçok spor kongresi de gelecek pazar toplanacaklardır. Asıl münakaşa ve ihtilâflar, bu so nuncusu üzerinde cereyan ettiği için kongrenin neticesi merakla beklenmektedir. Viyanada iki mühim futbol maçı İzmir kulüblerinin kongreleri başladı Makinist Üzeyir hem dümeni, hemde makineyi kullanıyormuş Halicde üçü kadın olmak üzere dört kişinin feci şekilde boğulmasile neticele nen deniz kazasının tahkikatına devam edilmektedir. İstanbul Müddeiumumî muavinlerinden Fehmi Çağılla Liman reisi Hayreddin ve kontrolör Sıtkıdan mürekkeb heyet tarafmdan yapılan tahkikat neticesinde sandala çarpmak sure tile dört kişinin ölümüne sebebiyet veren Şahin motörünün kaptanı Ahmedin ve bilhassa makinist Üzeyirin hâdisede çok büyük ihmal ve kusurları görülmüştür. Motör Silivriden kuzu ve saire yükledikten sonra Mezbahaya gelmiş ve yükünü çıkarmıştır. Kaptan Ahmed, taşıdığı kuzuların nakliye ücretini almak üzere karaya çıkmıştır. Bu sırada motörün makinisti Üzeyir kaptan Ahmede: « Ben motörü Limon iskelesine çekeyim mi?» demiş ve Ahmed de maki niste itimadı olduğundan bu teklife rıza göstermiştir. Üzeyir 14 tonluk motörlü teknenin hem makinesini, hem düme nini yalnız başına kullanmak mes'uliyetini üzerine alarak hareket etmiştir. Maki ne dairesi teknenin içinde olduğundan Üzeyir makineye muayyen bir sürat verdikten sonra dümene çıkrnış ve oradan idareye başlamıştır. Tarihten yapraklar Yeniçeri ocağınm konuşan dili: Sarı Kâtib Kellenin gitmek üzere olduğunu görünce elini hançerine götürdü ve Sadrıazama dönerek: «Hür doğan, hür ölür, bunu benden öğren köleî» dedi Kösem Sultan, örtü altından bile hissolunan tehlikeli bir asabiyetle atıldı, kimsenin söz söylemesine meydan vermeden Defterdan azarlamağa girişti: Günlerce düşünüp bulduğun tedbir bu mudur? Otuz bin kişinin nafaka« sını kesip Hazineyi zenginleştireceksin, öyle mi? Ya o biçarelerin okuyacağı lâneti kim üstüne alacak?.. Ben mi, aslanım mı? Mevzu nazikti. Rızık kesilmekten, beddua ahnmaktan, lânete uğranmaktan bahsolunuyordu ve bunlan söyliyen bir kadındı, Valide Sultandı. Onun insanî ve hatta dinî hislere dayanarak yürüttüğü sert mülâhazaya karşı cevab vermek çok güçtü. Bu sebeble Defterdar yutkunu * yordu, Sadnazam düşünüyordu, vezirler işitmemezliğe geîip susuyorlardı. Ağalar da kendi kazanclanm incitmiyen böyle bir mevzu üzerinde kayidsiz kalmağı münasib görüyorlardı. Lâkin birşey söyle * mek, Valide Sultanın karşısında dilsiz kalmamak lâzımdı. İşte bu cüreti, bütün o kalabalık ara * smda San Kâtib gösterdi: Sultanım, dedi, bu otuz bin kişi otuz bin dilenci demektir. Devletin dilend beslemeğe mecburiyeti yoktur. Onlann duaları ise bir para etmez. Çünkü nefeserinde keramet olsaydı kendilerüıi dilencilikten kurtarırlardı. Hem uzun söze ne hacet efendim? Filân mollanın, filân dervişin duasile kale alındığını, ülke zaptedildiğini ışittiniz mi? Filân muharebeyi kim kazandı, filân kaleyi kim aldı diye sorsanız ya sarhoş İbrahim Paşanm, ya kanlı katil bir ağanm adını duyarsınız. Şu acıdığmız adamlann hayır dua* an gibi bedduaları da tesirsizdir. Hepsini ben üzerime alınm. Valide Sultan da bu mantığa boyun eğmiş ve şuna buna verilen aylıklann şimdilik kesilmesine nza göstermişti. San Kâtibse bu maceradan sonra bir kat daha şöhret almıştı, sarayca bile dilinden korkulur bir adam seviyesine yükselmişti. Aradan yıllar geçti, ağalar saltanatma karşı hoşnudsuzluk yüz gösterdi, saray bu hoşnudsuzluğu körükledi ve nihayet bir fırtına koparak ağalar devrildi, par çalandı, San Kâtib de yakalanıp zbdana atıldı. Fakat Sadnazam Seyavüş Paşa onun vaktile bir iyiliğini görmüştü, kendisini ölümden korumak istiyordu. Bundan dolayı sağın, solun ibramma karşı koydu, meşhur adamı zindandan çıkardı. Sarı Kâtib, muhakkak görünen bir 5lümden kurtulur kurtulmaz kılığma dü « zen verdi, teşekkür için Sadnazamm konağına gitti. Lâkin orada kendini sevmiyenler çoktu. Içlerinden biri Sadnazama şöyle bir manalı teklifte bulundu: Devletlu vezir. Hazır huzurunda duruyor, San Kâtib kuluna emret de Kubbealtmı bir tarif etsin, dinlenecek nüktedir! San Kâtib sarardı. Çünkü tehlikeyi ve maksadı kavramıştı. Lâkin kurtulmağa imkân yoktu, mutlaka istenilen şeyı yapmak lâzımdı. Bu sebeble anlattı: Gevezelik sultanım, gevezelik. Bir gün Kubbealtmdan geliyordum. Ağalardan biri sordu: Nereden geliyorsun, dedi. Ben de boş bulundum, edebsizlik ettim, «Esirpazanndan geliyorum» dedim. Şu çelebi, işte o münasebetsizliğimi hahrlıyor. Seyavüş Paşanm yüzü solmuştu. Çünkü Kubbealtındaki vezirlerin hep köle likten gelme olduklannı telmih ederek Sarı Kâtibin o büyük divan yerini esir pazanna benzetmesinde kendisinin de ashnı ihtar eden bir nükte vardı. Ondan ötürü yüzünü ekşitti, uşaklanna bir işaret verdi. Bu, San Kâtibin idam emriydi. Yıllardanberi dilile Istanbulu korkutan San Kâtib kellenin gitmek üzere olduğunu görünce yerinden fırladı, elini hançerinin kabzasına koydu, yüzünü Sadnazama çevirdi: Hür doğan hür ölür. Bunu da benden öğren köle! Diye bağırdı ve.... öldü!.. Galib Austria takımı , Vıyana: 5 temmuz Dün, Viyana defa Admira kalesine girdi. Avusturya nm 50 60 bin kişi alan büyük stadyo lılar, vaziyeti kurtarmak için azamî gaymunda iki büyük maç seyrettim. Avus retlerini sarfa başladılar. ltalyanlar da turya şampiyonu Admira ile îtalyanla öyle... Avusturya futbolünün en büyük rın Cenova takımı, gene Viyananın Os marifeti, topu daima kendi adamına verturya takımile Macarların Uypeşt takımı mek olduğu halde, Admira, bugün, bu ayni günde birbirini takiben karşılaştılar. işi de beceremiyor. Paslan İtalyanlara Maçlar, merkezî Avnıpa kupa müsaba veriyor. Bu beceriksizliğe kızan halk, kalanydı. kendi takımına ıslık çalmağa başladı. Admira, mütemadiyen hücum ediyor. Stadyomun, sahanın güzelliğini anlatmağa lüzum görmüyorum; çünkü bu taf ltalyanlar işi sertliğe döktüler. Yere düsilât İstanbullulan müteessir etmekten şen solaçığa bir tekme yapıştırdılar. Yü başka bır şeye yaramaz. Tribünlerinde, zü kan içinde kaldı. Pansıman yapılmak 50 bin nüfusu toplamış olan stadyomun üzere sahadan çıktı. Halk kızdı; İtal zümrüd gibi çimen sahası, dümdüz yeşil yanlan «Fuy» diye yuhalamağa başla bir halıya benziyordu. Saha okadar gü dı. Hakem idaresizlik ediyor. İtalyanlazeldi ki benim bile canım futbol oynamak nn sertliğine mani olamıyor, maç ikide birde kesiliyordu. Bir Avusturya hücuistedi. Evvelâ Admira ile ttalyan takımı bir munda îtalyanlar penaltıya sebebiyet Macar hakemin idaresinde oyuna başla verdiler. Hakemin çok haklı karanna itidılar. ltalyanlar daha seri ve atılgan, A raz ettiler. Bu adamlar iyi futbolcu amvusturyalılar daha ince ve kombine oy ma hiç de iyi sporcu değiller. Halk gitnuyorlardı. Oyun yavaş yavaş Admira tikçe sinirleniyor. Nihayet penaltı çe nm hakimiyeti altına girdi. Fakat sert kildi; gol! 50 bin seyircinin 45 bini ItalItalyan müdafaası, kale önünde müte yan seyirciler müstesna müthiş bir gümadiyen paslaşan üç ortaya gol atmak rültü ile bu golü alkışladı. fırsatını vermiyordu. Admira muhacimFakat Italyan müdafilerinden birî, goleri de tıpkı bizim muhacimler gibi oy lü atan Avusturyahya bir yumruk ya nuyorlardı. Kale önüne kadar yıldınm pıştırdı ve sahada bir döğüştür başladı. gibi iniyor, orada beceriksizlik edip gol İki takım birbirine girdi. Yalnız iki oyunçıkaramıyorlardı. Hiç golsüz biten bu cu müstesna. Bunlar birbirine sarılmış sadevrede hâkim oynıyan Admiranın ka hanın kenannda, arkadaşlarının döğü lesi daha fazla tehlike geçirdi. Çünkü, şünü seyrediyorlardı. ltalyanlar, 1 8 2 0 pastan, hatta daha Futbol maçı, Fransız boksuna dön uzaktan bir sürü bomba gibi şütler attı müştü. Idareciler, yardımcılar, fotograflar. Buna mukabil Admira, bütün maçta çılar sahaya doldular. 50 bin kişi hep ancak dört beş şüt çekti. O kadar. birden ayağa kalkarak bağırmağa başİkinci devrede, ilkönce Admira, bir ladı. Ortada hiçbir polis görünmüyordu. korner vuruşu esnasmda nihayet bir gol Eyvah dedim, tribünlerden inip sahaya atabildi. Bu gol Italyan takımını kamçı atlarlarsa iş berbad, fakat bu sırada bir ladı. Muhacimlerden biri topu ortadan düdük öttü. Tribünlerin altından birkaç kaptı ve tek başına, bütün Viyana mü yüz polis ortaya fırladı. Ahali, mütemadafaasmı yararak çok seri ve güzel bir diyen bağınyor, 50 bin kişinin sesi, korkunç bir nara halinde yükseliyordu. İtalakınla topu Viyana kalesine soktu. yanlann hesabına korku duydum. Ha, Admira, gene hâkim oynuyor, fakat gol çıkaramıyordu. Sert ve keskin Ital kem, yumruk atan müdafii sahadan çı yan müdafaasını üç orta ile merkezden kardı. Daha doğrusu zorla çıkardılar. küçük paslarla yarmak hususundaki ıs Oyun beş dakika kadar devam etti ve daha müthiş bir döğüşle bitti. rarı yanlış bir taktik idi. Bir iki azgın Italyan, Avusturyalı oAdmira, hâkim oynuyor, demekle ekseriya bizde olduğu gibi, karşı tarafın nı yunculardan birkaç mükemmel tekme sıf sahasma yerleşmiş, kendisi emin ve yiyerek arkadaşlarının sırtında sahadan rahat oynuyordu, sanmayınız. Onun ka çıktılar. Halk, mütemadiyen İtalyanlara lesi de her an gol tehlikesine maruzdu. hakaret ediyordu. Hatta başlanna bir Çünkü top yıldırım süratile bir kaleden küçük toprak kavanoz attılar. Bir polisin ötekine iniveriyordu. Gene böyle bir an bacağına rasgeldi. da, Italyan müdafaası topu kendi hücum Bu Italyan takımınm, ecnebi bir sahattına gönderdi. Italyan muhacimlerin hada, bu kadar kavgacı, davranmasına den biri ofsayd vaziyetinde topu kaptı. hayret ettim. Zavallı Admira, gelecek Fakat, hakem, Italyan kalesi yakınla defa ayni takımla Cenova'da oynıya rmda idi. Ofsaydı görmedi. Top ikinci cak. Hepsinin pestilini çıkaracaklanna Mülâyim, Amerikalı ile bu akşam gene karşılaşıyor Amerikalı güreşçi Komar'la yaptağı son müsabakada hükmen galib ilân edilen ve Amerikalınm kemerini alan Mülâyim Pehlivan, aradaki dedikodulan izale etmek maksadile bu akşam saat 9 da Taksım stadında Amerikalı ile son bir müsabaka daha yapacaktır. Bu müsabaka için müddet tayin edilmemiştir. İki güreşçiden biri tamamen yenüinciye kadar güreş devam edecektir. şüphe yok. Oyuncuların hayatını kâmilen sigortaya koyup öyle göndermeli. Italyan futbolculannı bizim memlekete davet etmek istiyenler vardı. Tavsiye ederim; vazgeçsinler. Çünkü bunlar futbolcu amma centilmence yenilmeği öğrenmemişler. Bu berbad maçtan sonra Osturya ile Uypeşt bize mükemmel bir futbol sey rettirdiler. Her iki takım da, şimdiye kadar, bizim memlekette asla görmediğim bir hızla, bir buçuk saat kibarca çarpıştılar. Halk da iki tarafı alkışladı; tabiî kendi takımını daha fazla. Viyana takımı, Peşte takımını 5 4 yendi amma, maç bitinciye kadar her dakika yenilmek tehlikesine maruzdu. Ev velâ Macarlar bir gol attılar. Buna A vusturyahlar mukabele etti. Birinci devre, 2 2 bitti. İkinci devrede Viyanah lar üstüste iki gol attılar. On dakika sonra Macarlar, üstüste iki golle mukâbele ettiler. Oyun yıldırım süratile devam ediyordu. Top iki kale arasmda mekik do kuyordu. Osturya merkez muhacimi meşhur Sindelar şayanı hayret pasla rile temayüz ediyordu. Bu 22 oyuncu futbolcu değil, birer futbol cambazı idiler. Bomba gibi şütler, insan boyunca kavaya sıçrayıp mükemmel kafa atışlar, yerde taklak atarak topa ters vuruşlar. Hayatımda bu kadar zevkli bir maç scyretmedim. Osturya takımı çok usta. Macar takımı daha müessir bir oyun sistemi takib ediyordu. Neticede, meha ret galib geldi amma, son dakikada az kalsın oyun berabere bitiyordu. Bu maçı gördükten sonra, merkezî Avrupa futbolunun ne olduğunu anla dım, bizim futbolumuzun hakikî kıyme tini de... ABlDtN DAVER bağlamak tasavvurunda bulunduğu bir adam hakkmda birdenbire cinayet şüphesi duymak elimdi. Fakat bu şüpheyi uyandıran, kuvvetlendiren bizzat Irfanın babası değil miydi? Şimdi, onun babası tarafmdan himaye edildiğini öğrenmek kadar saffet ve samimiyet dolu gözlerini görmek, sesini duymak da Leylâya emniyetbahş olmuştu. Artık rahattı. Geceleri kendisini tamamen yabancı, uzakta bir âlemde kimsesiz, öksüz bir çocuk sanarak ağlamıyacaktı. Masum olan İrfan elbet birkaç gün içinde bu büyük lekeden kurtulacak, belki imtihanlara da yetişecek, diplomasını alacak, evleneceklerdi.., Ya ikinci ziyaret?... O kibar, terbiyeli, nazik zatm teminatı? Demek ki artık bir de hamisi vardı!... O gece, ilk defa rahat, müsterih bir uyku uyudu. Ertesi sabah öteberi almak üzere çıktı, tekrar odasma döndüğü zaman Madam Roza bir mektub uzattı: Şimdi bir çocuk getirdi, sizin için... Dedi. Mektubun üstüne baktı. Kendi ismi ve kendi adresi vardı. Zarfı merakla yırttı. İmzaya baktı: Sami. Mektub îrfanm babasından geliyor du. Demek ki sevdiği gene babasını bulmuş ve ona adresi vermişti. Sarı Kâtib Onyedinci asır ortalarında Istanbulun en ünlü şahsiyetiydi. Adı neydi. Belki Bekir, belki Hasan!.. Bunu kimse bilmezdi ve herkes onu Sarı Kâtib diye anardı, San Kâtib dıye çağınrdı. Tarihe bile öyle geçti. Devlet müverrihi de, frenk tarihçisi de kendisinden bahsederken «Sarı Kâtib» der ve adını yaz mağa lüzum görmez. San Kâtib bu şöhreti zekâsına ve dilindeki iğneli kuvvete borcluydu. Devrin nasıl bir mihver üzerinde yaşadığını ga yet iyi anlamıştı. Bu anlayışla saraya kafa tutar, Kubbealtmı dilile bombardıman eder ve yalnız Yeniçeri ocağına kaside okurdu. Çünkü onun sahneye çıktığı günlerde Osmanlı Imparatorluğu o ocagın elindeydi. Saray âcizdi, Kubbealtı kukFakat birdenbire karşısma içi yolcu lalar yatağıdı. dolu sandal çıkınca dümeni bırakarak San Kâtib kuvvetin ocakta olduğunu makine dairesine inip gemiyi stop ede anladıktan sonra bütün zekâsile oraya memiş ve bu telâş arasmda dümeni kul hizmet ehneğe koyulmuştu. Ocak ağaları lanmağı da şaşırdığından sandah parça cesur, fakat cahil adamlardı. Cerbezeli lamış ve facia vukua gelmiştir. bir zekâ bu eahil kütleyi kolaylıkla tes Heyet tarafmdan yapılan keşfe göre hir edebilirdi. San Kâtib de ayni neticevak'ada kaptan Ahmedin de motörü yi elde etmekte güçlük çekmedi, az zaÜzeyire teslim etmesi noktasından kabamanda ocakhnın gözbebeği mevkiine hati görülmüştür. İhmal ve teseyyüble geçti. dört kişinin vefatma sebebiyet verdikleri Ocaklılar onu bilhassa dilindeki iğneiçin maznunlar hakkmda adlî tahkikata lerden dolayı seviyorlardı. Kendileri padevam edilmektedir. la ve kılıc üzerinde «ükte yürütmekten Yüksek İktısad ve Ticaret başka birşey beceremezlerdi. Halbuki elde ettikleri nüfuz dolayısile hünkâr mecmektebi mezunlarının lisinde, vezirler arasmda, elçiler meya ziyafeti nesinde yer alıyorlardı, ağır mevzular îktısad Vekili Celâl Bayarın himaye üzerinde musahabe ve münakaşa etmek lerinde olan Yüksek İktısad ve Ticaret mecburiyetinde kalıyorlardı. Sarı Kâtib mektebi mezunları cemiyeti İstanbul işte bu vaziyetlerde onlara «dil» oluyorşubesi bu yıl mekteblerinden mezun odu, ağalar namına konuşuyordu. lacak arkadaşları şerefıne temmuzun Bu dil, ağaların işaretile, bazan bül on yedinci cumartesi günü akşamı saat bülleşip şen şen konuşur, bazan anla yirmide Tarabyada Tokathyan otelinde şıp sağına soluna iğne sokardı. Ağalann bir ziyafet tertib etmişlerdir. Cemiyetin tertib ettiği bu ziyafete en çok değer verdikleri cihet de onun memleketin iktısadî ve malî âlemine sert, zehirli ve incitici konuşmasıydı. Çünmensub birçok zevat davetlidir. kü pala çekilemiyen yerlerde bu dil, ayAdresleri bilinemediğinden dolayı ni tesiri yopıyordu ve dinleyenleri kor kendilerine davetiye gönderilemiyen kutuyordu. zevattan bu ziyafete iştirak arzusunda Meselâ bir gün sarayda bütçe açığı bulunanların davetiyelerini aşağıda adnın kapatılması için çareler aranıyordu. resleri yazılı yerlerden tedarik edebi lecekleri ve şehirle Tarabya arasında Ağalar bu müzakere meclisinde hazır buazimet ve avdet için her saatte nakil lunduklan gibi dillerini de beraber ge vasıtalarımn temin edilmiş bulunduğu tirmişlerdi. Henüz on yaşında bulunan da öğrenilmiştir. Dördüncü Sultan Mehmed, bir taht üzeDavetiyelerin tevzi yerleri: îstanbul rine oturtulmuştu. Büyükannesi Kösem da İş Bankasında, Samiye, İstanbul Sultan, baştan tırnağa kadar örtülü ol Yerli Mallar Pazarı, Galatada: Sümer duğu halde torununun yanında oturu Bankta Nedime, İnhisarlar Umum müyordu, müzakereyi idare ediyordu. Defdürlüğünde Medeni, Beyoğlunda: To terdar [Maliye Nazın demektir] Emiı katlıyan oteli, Yerli Mallar Pazarı. Paşa, yeni irad membalan bulmağa imkân kısmağa Ankara Altınordu kulübünün çare olmadığını, masraflanuzun anlattıkda bulunmadığını uzun bir dileği tan sonra şu mülâhazayı ileri sürdü: Ankara Altınordu kulübü reisliğinden Hiçbir iş görmedikleri, bir yük bir mektub aldık. Bu mektubda hulâ yüklenmedikleri halde Hazineden aylık satan deniliyor ki: alanlar var. Bunlann kimıne âlim demi«Gazetelerde Ankara kulüblerinin a şiz, kimine şeyh demişiz, kimine dul ve • ralarında bir toplantı yaparak bölge ya öksüz demişiz, bol bol aylık bağlamıbaşkanını devirmek istedikleri yolunda şız. Defterini yaptırdım, açıktan aylık abazı neşriyat görülmekte ve bu arada da toplantının yurdumuz binasmda ya lan bu gibilere tam yetmiş milyon akçe pıldığı dedikodu şeklinde söylenmek verildiğini gördüm. Demek ki bu kadar büyük bir parayı suya atıp duruyoruz. tedir. Yurdumuzda böyle bir toplantı yapıl Müsaade ederseniz işte bu heba olup gimadığmm efkârı umumiyeye bildiril den parayı Hazine açığına karşı tuta lım. mesini saygılarımla dilerim.> Sevindi, fakat Sami Beyin bizzat gelmeyişi, acele yazıldığı belli olan bir mektubla müracaati merakmı çok tahrik ediyordu. Aşağıdaki mektuba seri bir göz gezdirdi: ket ediniz. Beni bekleyiniz. Ben Irfamn kefaletle tahliyesine çalışıyorum. Akşama, belki yarın gelirim, iyisi mi? O zamana kadar bu baba dostuna evde olmadığınızı b'ddirlmektir.» Sami Leylâ bu mektubu okuyunca neye uğradığını bilemedi. Evvelâ îrfanm tevkifi.. Demek ki zavallı gencin korktuğu nihayet başına gelmişti. Birdenbire bu haberin mahiyetini kavnyamadı. Leylâ gözlerini yumup ta İrfanın kendi ısrarı üzerine Beyazıddaki evde gece kalması yüzünden cinayetle itham edildiğini ve nihayet gene kendisini görmek üzere bu eve gelmesi yüzünden tevkif edildiğini düşününce ağlamaya başladı. = HACI RAŞİD «Camhuriyet» in milli sergüzeşt romanı : 4 5 Leylâ: Hemen bugünlerde babamın ha tıra defterinde bahsettiği Fıtnat Hanıma gidecek, ondan yardım ve himaye istiyecektim. Kimdir bu kadın? Nasıl bir kadındır, nasıl bir aileye mensubdur? Bilmiyorum. Fakat babam iki üç sahifelik hatırasında ve notlarında ondan o kadar hayran bahsediyor, bir gün kendisine müracaat ettiğim takdirde beni evlâdı gibi kabul edeceğini o kadar emniyetle kaydediyor, ki nihayet ona başvuracağım. Kâmil Bey hiç işitmediği bu kadına müracaatte acele etmemesini ve belki çok iyi bir çare bulunacağını, Leylânm kimseye muhtac olmaması ihtimali olduğunu söyledi ve hemen ertesi günü gelerek herşeyi halledeceğini ilâve etti, çıktı, gitti... Leylâ o gün akşama kadar bu iki ziyaretin tesiri altmda düşünceye daldı. İrfan için birkaç gün geçirdiği tereddüd ve şüphenin tamamen zail olması ona bir ferahIık vermişti. Sevdiği, istikbalini istikbaline Gene Kâmilden olacak!... Derdi. Bu hatırlayış mühendis Kâmil Beyi çok memnun etti. Ellerini açarak: Kızım, dedi. Ben babanı o kadar kardeş, kardeşten daha yakın bilirdim, ki onun kızı benim kızım demektir. Beni bir baba olarak kabul et. Sana elimden gelen yardımı yapmağa hazmm ve vaziyetini öğrenerek anladım ki sen pek kimsesizsin. Elinden tutacak birisine muhtacsm. Benim yardımım ümid ederim ki sana çok yanyacaktır. Çünkü benim çoluğum çocuğum yok, halbuki yirmi senedanberi Anadoludaki hizmetlerim bana epeyce para sahibi olmak imkânını verdi.. Ve bu musahabe mühendis Kâmil Be. yin dostane teminatı, tesliyeleri, hatıra Ian, Leylânm minnettarane mukabeleleri ve kalbini bir baba dostuna dökmek ihtiyacmm tatmini içinde geçti. Kâmil Bey, Leylânm istikbal hakkındaki tasavvunı 1 mt tatbikte aceİ€ etmemesini tavsiye etti. Kızım, irfan dün sizin yanmızdan çıktıktan sonra levkif edilmiş.. Bana, polis levkifhanesinden haber gönderdi ve her şeyi anlattı. Sizi nasıl bulduğımu, sizinle ne görüştüğiinü ve sizinle görüşürken yanınızdaki odada kimin bulunduğunu polis tevkifhanesinde söyledi. Size şu nokiayı ehemmiyelle kaydediyorum: Eğer sizi ziyarete gelen ve size baba dostu olduğunu söyliyen zat, dün tekrar sizi ziyarete geldiği zaman Îrfanm tevkif edildiğini haber vermedise ondan kaçınıDemek ki şimdi o karanhk, dört duvar nız. Bu adam sizin, bizim Ve bütün cemi~ arasmda mahpustu. Demek ki artık onu yetin düşmanıdır. Irfanı tevkif eitiren o görmesi belki tevkifhaneye gidince kabil dur. Yerine benim oğlumun, sizin nişan olacaktı... M. TURHAN TAN hmzın tevkif edildiği, aradığımız meVun Birden Sami Beyin verdiği ikinci haber odur. aklına geldi. Mühendis Kâmil Beye aid İstanbul Spor kulübünün Eğer gelip size «irfan tevkif edildi, e olan haber... Mektubu bir kere daha mührü dilirken gördüm, bana size söylemek ü okudu. İrfanın tevkif edildiğini haber verzere şunlan söyleii » diye ihbar ettise dise bu adam şüphelidir, haber vermedise İstanbul spor kulübü başkanlığından: biz aldanıyaruz. Belki, evet belki bu zat onun kat'î olarak bir hain olduğuna, kenKulübümüzün Türk spor kurumuna bizim aradığımız değildir, belki sizi ara dilerine bir fenalık etmek istediğine hük dahil olduğunu da gösterecek şekildeki yan haynhah bir dostlur. Fakat bu nokla metmek icab ediyardu. Kendi kendine: mührü değiştirilmiştir. Eski mühur ar tık muteber değildir. sabit oluncıya kadar gene ihtiyatlı hare(Arkası var)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear