Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURIYET 25 Temmuz 1937 Küçük hikâye Ali Daymın merkebi kaybetti. Güdüğün, kendisinden başka bir kimse tarafından sevilmesi ve bilhassa bu muhabbetin, Güdük tarafından memnuniyetle karşılanması sinirine dokunmağa başlamıştı. Günler geçiyor; genc kadın, ziyaret lerinde devam ediyor ve Ali Dayının Güdüğü, bu ziyaretleri git gide daha büyük bir sevincle karşılamağa başlıyordu. Kadm, Ali Dayının sabahları şehirden saat kaçta avdet ettiğini öğrenmişti. Güdük de, kadınm ziyaret saatlerini ezberlemiş gibiydi. Onun geleceğine yakın sabırsızlık alâmetleri gösteriyor; ürpentiler geçirir gibi oluyor, önünde, dümanı üstünde yonca demetleri de olsa tenezzül edip yenıiyor, bekliyordu. Genc kadın, elinde şekerle uzaktan görünür görünmez, Güdük yanm kuyruğunu, kökünden k o paracak gibi sallıyarak avazı çıktığı kadar anırmağa başlıyordu. Ali Dayı dayanamadı; bir gün, şe hirli kadın çekilip gittikten sonra Güdüğü karşısına aldı, ona biraz nasihat vermek istedi: Bana bak Güdük, senin yediğin halt artık bini aştı. Şeker falan derken şu kadını galiba kendine âşık ettin. Hâşa huzurdan, eşeğe âşık olunur mu diye ceksin amma, senin bu işlere aklın er mez. Kadın kısmına güvenilmez oğlum. Ayağını tetik al. Seni ahıra bağlarım, ne olduğunu şaşırırsın. Seni elimden almağa kalkıyorsa o karının da aklına şaşayım ben... Fakat, Ali Dayı,, merkebe o gün verdiği bu ültimatomla iktifa edemedi. O akşam, Güdüğe temiz bir sopa çekti. Güdüğün, hayatında ilk defa maruz kaldığı bu ağır muameleden mütentbbih olacağını umuyordu. Halbuki, ertesi gün Güdük, genc kadmı hergünkü gibi sa bırsızhk içinde beklemiş, onu hergünkü sevinc ve çerbutiyetle karşılamışn. tzmîtte îmar faaliyeti artıyor İmar işlerile beraber hayat da pahalılaşıyor Izmit (Hususî) Belediyemiz son zamanlarda bilhassa şehrin yollarını ıslah işine ehemmiyet vermektedir. Bu cümleden olarak Yenihamam mahallesinden Yukarıpazar, Debağçeşmeye kadar yeni bir yolun inşaatile uğraşmaktadır. Bu faaliyet takdire değer bir keyfiyet olmakla beraber yeniden konulan taşlann bozulması nazan dikkati celbetmektedir. RADYO Kibar bir kadın tipi aramrken.. Rosalind Russell ele geçti, filim âmilleri hâlâ bu genc artistin iistüne titriyorlar Herhangi noktadan bakılırsa bakıl sm, çok zengin olan Amerikan sinema âleminin şahsiyetler kolleksiyonunda ka dm tiplerinden de neler yoktu.. Genc kızlar, vefasız kadınlar maceraperestler halk kızlan, prensesler ve saire ve saire., Fakat bu kolleksiyonun en zayıf ciheti kibar kadın serisinde idi.. Vakıâ elde Dolores del Rio gibi bir esmer inci yok değildi amma, o uzak adaların çok parlak tüylü kuşlan gibi biraz exotique görünüyordu ve her taraftan vaki olan taleblere yetişemiyordu. Bütün şirketler hanl ha< rıl kibar kadın tipi anyorlardı. Müracaat edecek şahsiyetlerden şu meziyetler is • teniyordu: Uzunca boylu, gayet şık gi< yinir, yüksekten bakar, her dediğini yaptırır, hafifçe mağrur olması lâzımdı. re» filminde ona tam isabetli bir rol vermediler, şımarık bir genc kız şahsiyetine soktularsa da ikinci filmi «Rasgelinmemesi gayrimümkün..» deki rolü kendisi için biçilmiş kaftandı. Kordelânın sonunda Georges Raft'ın kolları arasına atıldığı zaman sinema salonundaki Amerikalılarm hepsinin yüzü gülüyor, halk tabakasından bir delikanlınm yüksek sınıftan Rosalind, gündüzleri tayyörle gezi • bir kadınla macera geçirmesini alkışlı yor, omzuna bir mavi tilki atryor, vuva yorlardı. letli şapkaları tercih ediyor, elbiselerinin «iki bayrak altında» da vakur bir genc kumaşlannı koyu ve blüzlerinkini açık okız oldu. Sonra «Madam Craiz» de teklarak intihab ediyordu. Fakat akşamlan bu fazla ciddî kıya başına hâkim bir şahsiyet yarattı. «Kenfetinden intikam alıyor gibiydi. Uzun di kendini mahkum eden kadın» da tüniklere, Yunanî elbiselere bürünüyor, Bette Davis'e partönerlik yaptı. «Backy Hermin kürkler ve boynundaki kat kat Sharp» da bütün seyircileri tekrar teshir incilerle kendisine bakanlann gözlerini etti. Rosalind bugün 27 yaşında olmasıkamaştırıyor ve herkes birbirinin kulağma na ve birçok istiyenler bulunmasma rağmen hâlâ evlenmemiştir. fısıldıyordu: Kibar cemiyet kadını dediğin Işte böyle olur! Vakıâ ilk defa oynatıldığı «Gizli ŞifEy... kibar bir kadının izdivac husu • unda güç beğenirlik göstermesi tabiî deçil midir> Bir gün Rosalind Russell meydana çıkınca bütün filim âmilleri şapkalarım havaya attılar. Çünkü genc kadm sanki ölçü üzerine yapılmış gibi bütün yukarıdaki şartlan haizdi. Uzun boyluydu. İnceydi, esmerdi, hele esmer olması fev kalâde hoşa gitmişti, çünkü bütün dünya ile birlikte Holivud muhiti de ortalığı kaplıyan sarışınlardan o kadar bıkmış lardı ki.. Rosalind Russell Ali Daymın eşeği, köyde bir tane idi. I Ke kaidenin istisnası olduğu gibi eşeğin demüstesnası olur. Ali Dayının eşeği d iştf bu istisnalardan biri idi. Kocaman kaası, kudretten sürmeli gözleri, parlak, bcc tüyleri ve sıpa ayağı zannedilecek kalar ufak ayaklarile herkese kendini sedirmiş, köyde şöhret kazanmıştı. Bi kuuru vardı: Kuyruğu kesikti. O yüzda, Ali Dayı, onun adını «Güdük» k</muştu. Ali Dayının, bahçesinin zerzevahnı şare taşıyan Güdükten başka kimses ydctu. Dünya evine girmemiş, aile ha • yiı diye birşey öğrenmemiş, altmış yaşıa geldiği halde, yüreğinde herhang bi kimseye karşı herhangi bir sevgi taşımmıştı. Günün birinde, şehre zerzeva taımak için Güdüğü satın alınca, kend debilmeden, farkma varmadan, kalbindc buhayvana karşı bir muhabbet uyanı vemişti. \li Dayi ile Güdük, samimî iki dost ka:ar birbirlerine bağlı idiler. Ali Dayı sabafoleyin erkenden Güdüğün sırtına yükediği zerzevatı şehre götürüp sattıktansonra köye döner, Güdüğü tarlanın birkenarına bağlar, kendisi de karşısına gçer, yorgunluk dinlendirirdi. Ali Daynm en keyifli dakikalan, Güdükle kar5 karşıya geçip derdleştiği zamanlardı. cLvet, Ali Dayı, eşeği ile hasbihal ederdi. Ulan Güdük, derdi, hele biraz daha dişini sık. îhtiyarlıyorum gayri. Eh, sen de pek genc sayılmazsın. Şunun şurasmda bir iki sene daha sıkıntımız var. Şu lâhnalan görüyor musun? Işte onla nn yerine hep yonca ekeceğim. Sırtından semerini atacaksın, boynundaki ipi de çı karacağım. Seni oraya salıvereceğim... Bildiğin gibi ye gayri... Ben de çubu ğumu yakıp karşına geçeceğim... Artık şehre zerzevat taşımak yok. Dinleneceğiz, rahat edeceğiz Güdük. Hele bir iki sene daha dişini sık, sana yonea ziyafeti çekeceğim... Güdük, Ali Dayının bu müjdeli söz lerini anlar gibi, sürmeli gözlerini kırpa kırpa onun yüzüne bakar, kopuk kuyruğunu hafif hafif sallıyarak bu sözleri sanki tasdik eder ve sevinirdi. Ali Dayı, eşeğine, yakin bir atide bol yonca ve rahat, yorgunluksuz, kaygusuz bir ömür tebşir etmekten kendi hesabına da zevk duyar, ona vadettiği tasasız, mü reffeh günlerin yakında geleceğini dü şünerek kendi sözlerile kendi de teselli duyardı. Ali Dayı ve Güdük, böylece, söyliye, dinleye, başbaşa, candan iki ahbab gibi yaşayıp duruyorlardı. Mes'uddular. Fakat, günün birinde, her saadet gibi, bu da yarı yerde bozuldu. Bir temmuz sabahı, şehirden gelen kalabalık bir kafıle, köyde kamp kurdu ve akşama doğTU, köyün sokaklarmda, acayib kılıklı bir genc kadınm dolaştığı görüldü. Bu kadın, köy halkının o zamana kadar görmeğe alışmadığı bir kıyafetteydi. Ayağında, eski külhanbeyi pantolonlannın üç misli genişlikte bir pijama pantolonu; sırtmda, kollannı ve ensesini açıkta bırakan bir blüz, başmda, geniş kenarlan omuzla nna değecek gibi sallanan bir hasır şapka vardı. Sandallarmm ucundan dışan çıkan ayak tırnaklan, beşer tanelik iri mercan dizileri gibi kırmızı idi. Genc kadın, sokaklara fırhyan me raklılann hayran gözleri önünden lâ kayd ve pişkin bir yürüyüşle geçti, yoluna devam etti. Fakat, Ali Dayının tar lasınm yanmdan geçerken durdu. A'i Dayının nutkunu dinlemekle meşgul Güdüğü görmüştü. Ona yaklaşü, Ali da yıya, şapkasının kenarlannı sallıyarak başile bir selâm verdi ve Güdüğü sev meğe başladı. Bu aksamki program İSTANBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 havadis 13,00 Beyoğlu Halkevi gösterit kolu tarafından bir temsil 14,00 SON 18,30 plâkla dans musikisi 19,30 konferans; Ordu saylavı Selim Sırn Tarcan (Genç m lerle hasbihal, hayat savaşında gaye) * 20,00 Müzeyyen ve arkadaşları tarafındaa Turk musikisi ve halk şarkıları 20,30 Omer Rıza tarafından arabca söylev 20,45 Muzaffer ve arkadaşları tarafından Turk musikisi ve halk şarkıları (Saat ayarı) 21,15 ORKESTRA 22,15 Ajans ve Borsa haberleri ve ertesi güntin programı 22,30 plâkla sololar, opera ve operet parçalan « 23,00 SON. VİYANA: 18,30 karışık yayın 20,45 ORKESTRA KONSERİ 21,40 Salzburg'dan: BÜYÜK KONSER 22,50 OPERA VE KONSER NAKILLERİ, Istirahat zamanlannda haberle* ve saire. BERLİN: 19,05 EĞLENCELİ MUSİKİ 20,05 spor haberleri 20,25 ŞAN VE MUSİKİ 21,05 KARIŞIK KONSER 23,05 hava, haberler, spor 23,35 DANS ORKESTRASI. PEŞTE: 18,05 PİYANO KONSERİ 18,40 konug « ma 19,10 MACAR ŞARKILARI 20,10 &debî yayın 20,20 ORKESTRA KONSERİ* 22,15 haberler, röportaj 24,05 ORKES « TRA KONSERİ 1,10 son haberler. BÜKREŞ: 19,05 ORKESTRA KONSERİ 20,25 konferans 20,45 KORO KONSERİ 21,20 DANS ORKESTRASI 22,35 hava, haber • ler ve saire 23 gramofon, son haberler. BELGRAD: 18,05 halk musikiai 18,45 KORO KONSERİ, MUSİKİ 20 gramofon, ulusal ya •» yın, gramofon, haberler 23,25 MUSİKİ, DANS MUSİKİSİ. LONDRA: 18,35 ORKESTRA KONSERÎ 19,20 konuşma 19,35 ŞAN KONSERİ 20,05 ASKERÎ BANDO 21 karıjık yayın 22,10 ORKESTRA KONSERİ 22,50 röportaj r 23,35 son. PARİS [P.T.T]: 18,05 gramofon, iki kısa komedl, yenl plâklar, haberler, spor, gramofon 21,35 FRANSIZCA ŞARKILAR 23,35 haberler, spor 23,50 gramofon, hava 24,10 dana musikisi. ROMA: 18,05 spor 18,20 ORKESTRA KONSERİ 19,05 kanşık yayın 21,45 KARIŞIK MUSİKİ 22,05 OPERA YAYINI: LA BO HEME, sonra hava ve DANS MUSİKİSİ. Tifo kurbam Şehrimiz ilk tifo kurbanını genc bir sporcu ile verdi. Istanbuldan, okuduğu Sanayi mektebinden, yeni gelmiş olan îdman Yurdlu Kemal bu hastahktan kurtulamıyarak vefat etti. Hastalığa karşı tedbirlerin alınmasında devam edilmek tedir. Hayat pahalılığı Şehrimizdeki hayat pahalılığı gün geçtikçe tahammül edilmez bir hal almaktadır. Bunda Belediyenin ihmali yok değildir. Meselâ söz birliği eden manavlar îzmitin bir sebze sevkedici yer olmasına rağmen domatesi 1 5 2 0 kuruşa satıyorlardı. Bu satış fiatının çok fahiş, adeta bir ihtikâr olduğu, içlerinden birinin sözünü tutmaması üzerine domatesin 5 7,5 kuruşa düşmesile anlaşılabilir. Bundan başka kasablardaki et fiatlan da böyledir. Bir yerde kilosu 35 kuruşa satılan et ötede 40, başka bir yerde de 45 veya 50 kuruşa verilmektedir. Ev kiralannm pahalılığını anlatacak kelime bulamıyorum. Seviyesile mütenasib bir yere yerleşmek istiyen zabit veya memur maaşınm hemen hemen yansı nı kiraya yatırmak mecburiyetindedir. Hummalı bir yapı faaliyetile tezad teşkil eden bu hale Belediyenin müdahale etAli Dayı, bütün hayatında hissetme me zamanı gelip geçmiştir. Çocuk kampt diği bir haleti ruhiye içindeydi. Sevdiği yegâne mahluk olan Güdüğe karşı, bir Herekede açılan çocuk kampı ümidin yabancımn muhabbet beslemesini çeke fevkinde güzel neticeler vermektedir. Famiyor; Güdüğün, velinimetini ve onun kir ve kimsesiz çocuklann teşkil ettikleri nutuklarmı unutacak kadar o yabancı • bu kampta yalnız sıhhat ve neş'e hâkim ya bağlılık göstermesi yüreğinde nefrete bulunmaktadır. Çocuklar bilhassa açık benzer hisler uyandırıyordu. Bazan, genc hava derslerile deniz banyolannı sevkadın, merkebi sevip okşarken, Ali Dayı mektedirler. tarlanın köşesinde oturur, çubuğunu tüttürür, onları seyre dalardı. Çimenlerin yeşili ortasmda kırmızı pijaması, hasır şapkası ve ince endamı ile muazzam bir gelinciği andıran genc kadın, günler geçtikçe, Ali Dayının gözüne, ilk zaman ardaki kadar yabancı görümnemeğe başamıştı. Hatta, kadının geleceği saat yaklaştıkça, Ali Dayı merkeble kadın aıasındaki muhabbeti bir türlü çekememesine rağmen, gayriihtiyarî, onun gelmesini temenni ediyor, gelmemesi ihtimalini düşünerek sabırsızlıkla karışık bir üzüntü duyar gibi oluyordu. Paul Muni'nin sakalı Bir sene evvel ayni isimdeki filimde Pasteur rolünü oynıyan Paul Muni, doktorun şahsiyetini tamamile temsil edebilmek için sakal bırakmıştı. «Gemi Arkadaşları» kordelâsında da gene sakallı kaldı. Şimdi «Panama Kanalı» namında bir filim oynaması mevzuubahs. Onda da çene kıllarını muhafaza etmesi isteniyor. Halbuki Paul Muni artık sakallı rol oynamak istemiyor. Hatta Beethoven rolünü de onun için reddetmişti. Binaenaleyh sinema kumpanyası bu büyük aktöre asrî bir rol aramakla meşguldür. Yoksa, Paul etrafı sade şirketten değil, büsbütün sinemadan çekilmekle tehdid ediyor. r Bir iki satırla.. «Muhterem piyade alayı» Ali Dayı, bu yan kadın yarı erkek mahluku hayretle seyrediyordu. Şehre her gün gidip geldiği için, garib kıyafetNihayet, bu işe kestirme bir hal çaresi lere çok tesadüf etmişti, fakat böylesbi buldu. Genc kadın, bir sabah tarlaya hiç görmemişti. Kadın, merkebi bir müddet okşadı, yerden bir iki tutam ot kopa geldiği zaman merkebi orada bulamadı. Etrafma bakmdı, Ali Dayı da meydanrıp verdi ve çekildi gittL da yoktu. Kadın, hergün ayni saatte O günden sonra, genc kadın, Ali Daevip okşamağa ahştığı şirin merkebin yının tarlasına devama başladı. Güdü • > gün sahibile beraber ortadan kayboluğün yanına geliyor, kıpkırmızı dudakla unun sebebini araştınrken, ilerideki bahrını, bir ışık gibi parlıyan bembeyaz dişıvan kulübesinin kapısı açıldı, Ali Dayı, lerini tamamen meydana çıkaran bir tebaşı beyaz sargılarla bağlı Güdüğü bessümle açarak, ellerini, Güdüğün ba edeğinde taşıyarak çıktı; onu genc kaşında, uzun tüylü kulaklarında gezdiri dınm yanına kadar getirdi, ipini bir a yor; ona, gelirken kırlarda topladığı buğaca bağladı ve elinde tuttuğu, gazete ğusu üstünde yeşil otlar, kır çiçekleri ikkâğıdma sanh bir şeyi kadına uzattı; ram ediyordu. Bazı günler, şeker getirdöndü, gene kulübeye girdi. diği de oluyordu. Güdük, genc kadınm, Kadın, başı sargılı Güdüğe baktı, bir çiçek ye losyon kokan avcu içinden şe ker yerken, sürmeli gözlerini süzüyor, ;ey anlıyamadı. Sonra, elindeki paketi kulaklarını oynatıyor, kopuk kuyruğunu *çtı ve birden, haykırarak elinden fır sallıyarak sevincini göstermeğe çahşıyor lattı. Paketin içinde, bir çift, kanlı merdu. Bu hal, bir hafta böyle devam etti. ieb kulağı vardı. Ali Dayı, merkebile sohbet etmesine raâKadın muhabbetinin en büyük düş ni olan bu züppe kadına önce pek ehem manı «gülünc» lük olduğunu bilen Ali miyet vermemiş, hatta Güdükle alâkadar Dayı, bu güzel kadını Güdükten soğut oluşunu bir parça memnuniyetle karşıla mak için, sevgili merkebinin en güzeî mıştı. Fakat, kadının, bu gündelik ziya eri olan kulaklarını kesip, onu maska retleri tevali ettikçe ve hele, her seferin aya çevirmekten başka çare bulamamıştı. de biraz daha fazla sürmeğe başladıkça, Nakleden: Ah' Dayı, ilk günlerdeki mcmnuniyetini HAMDİ VAROGLU Bazan kendi kendine düşünüyor, bir Güdüğe bakıyor, bir genc kadına ba • kryor: Hey yaradana kurban olayım, diye söyleniyordu, merkebe de âşık olanar varmış! Sonra, kendi kendinden utana utana, merkeble kendi arasında mukayese ya pıyor, şehirli kadının, kendi dururken eşeğe iltifat edişine bir türlü mana veremiyordu. Ali Dayı, bir isim vermeğe muvaffak ılamadığı hislerle on gün çarpıştı. Ka dma «bir daha buraya gelme!» diyemezdi. Lâkin, içinde, sevgili eşeğini bu ya bancı kadının elinden kurtarmak arzusu gitgide daha kuvvetle yer ediyordu. Hakikatte bu arzu, kendi kendine bile itirafa cesaret edemediği bir kıskançlıktı. Ancak, Güdüğü mü kadından, kadmı mı üdükten kıskandığmı pek tayin edemivordu. yıldönümünü tes'ıd eden İngilterenin en eski alayım ziyaret etmiştir. Sekizinci Hanri zamanında tesis edilen bu alay, «Muhterem piyade alayı» ismini taşı maktadır. Yukarıki resim, S. M. İngiliz Kralını bu eski alaym mensublarını selâmlarken gösteriyor. * Willy Fritsch ile Lilian Harvey'in yeni bitirmij olduklan «Yedi Tokat» filmi ilk gösterilişinde seyirciler ve münakkidler üzerinde iyi intıbalar bırakmışta. ' * Hans AlrW.' Drothea Wieck, Olga Çekova «San Bayrak» isminde bir filim çevirmektedirler. Kordelânın mevzuu cenubî Amerikada geçmektedir. * Amerikanın yeni jönpröırîiyesi Tyrone Povver'in yeni bitirmiş olduğu «Londraya Işareb> ismindeki filmi îngilterede gösterilmiş ve çok takdir edilmiştir. Ingiltere ile Amerikanın tarihî ve ilmî münasebetlerinin yüksek kıymetini Tuhaf isimler Meşhur buz üzerinde kayma şampiyo meydana çıkarmak istiyen bu kordelâda nu Sonja Henie'nin çevirmeğe başlıyaca başkadın rolünü Madelaine Carroll oyğı filmin ismi «Ekmek, Tereyağı ve A namıştır. * Fransız senaryo muharrirlerinden henk» tir. Robert Montgomeri'nin yapacağı müstakbel kordeîanın adı ise «Ha Yves Mirande «Perdenin Arkası» is yat, Aşk ve Bilgi» dir. Bunlara bakılır minde bir filim taslağı hazırlamıştır. Bu sa Holivud'da uzun, çok kelimeli, ba kordelâda Marcelle Chantal, Charles zan birbirile hiç alâkası olmıyan mef Vanel, Françoise Rosay, Kâthe de Nagy, humlan bir araya toplamak hastalığı hâ Henry Garat, Bettie Stockfield gibi en îngiliz Kralı, teessüsünün 400 üncü kim galiba! meshur yıldızlar oynıyacaklardır. NÖBETCİ ECZANELER Bu akşam şehrin muhtellf semtlerinde nöbetçi olan eczaneler şunlardır: İstanbul cihetindekiler: Eminönünde (A. Minasyan), Beyazıdda (Haydar), Küçükpazarda (Hikmet CemU), Eyübsultanda (Hikmet Atlamaz), Şehre mininde (Nâzım Sadrk), Karagümrükta (Suad), Samatyada (Erofilos), Şehzadebaşında (Üniversite), Aksarayda (Zlya Nuri), Penerde (Vitall), Alemdarda (Abdül • kadir), Bakırköyde (Hllâl). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde (Kanzuk), Altıncıdairede (Güneş), Galatada Topçularda (Sporidls), Taksimde (Nizameddin), Tarlaba • şında (Nihad), Şlşli Halâskârgazl cadde sinde (Halk), Kasımpaşada (Müeyyed), Hasköyde (Nesim Aseo), Beşiktaşta (Nail Halid), Sarıyerde (Asaf). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda (Selimiye), Kadtfeöyünde Altıyolağzında (Rifat Muhtar), Modada (Alâeddin), Büyükadada (Halk), Heybellde (Tanaş). Izmirde susuzluk tehlikesi başladı tzmir 24 (Hususî) Şehrimiz Bele diyesi, şiddetli sıcakların tevlid ettiği susuzluk vaziyeti içinde, hatırı sayüır bir sıkmtıya düşmüştür. Eski senelerde suları hiç eksilmiyen Vezir ve Osmanağa membalarından birçoğunun suyu çekilmiş ve bütün yukarı mahalleler iÇin ancak iki memba kalmıştır. Halk, içecek suyu zor temin etmektedir. Temizlik endişesi başgöstermiş, Belediyeye müracaat edilmiştir. Vaziyeti daha evvelden gören Belediye, ayni memba sahalarında fen heyetlerine sondajlar yaptırtmış, müsbet bir netice ahnamamıştır. Sondaj faaliyeti devam etmektedir. Şayet su bulunamazsa, Tahtalıköyü su kaynaklarından demir borularla su getirilmesi düşünülmektedir. Bu suda kireç nisbeti 12 dir. Yarım milyon nüfuslu bir şehir ihtiyacma bol bol kifayet edeceği anlaşılmıştır. Fakat böyle bir ameliye için 400 bin liraya da ihtiyac vardır. Bu beklenmiyen vaziyet, BeIediyeyi ve halkı epeyce düşündürmeğe başlamıştır. Romanya Kralı Londrada Mürefte kestirme bir yolla Tekirdağına bağlandı Mürefte (Hususî) Eskiden Tekirdağile kara münakalâtını temin için 150 kilometroluk Şarköy Malkara Tekirdağ yolunu katetmek lâzım geliyordu. Köylünün emeğile vücude getirilen 60 kilometroluk Mürefte Çınarlı Mur sallı Ormanlı yolu Tekirdağ şosesine bağlanmış olmakla yol yarıya indirilmiş bulunmaktadır. Her bakımdan yüksek bir değer taşıyan bu yolun işlemeğe açılması ve ilk arabanın donatılarak köylerden geçişi, senelerdenberi katırdan başka bir va sıta ile nakliyat yapamıyan bu mmtaka ahalisini çok sevindirmiştir. Zahire Borsasmdaki vaziyet Dün İstanbula 300 ton buğday, 75 ton arpa, 7 ton tiftik, 90 ton yapağ, 11 ton kaşar, 2 ton peynir, 5 ton fasulye, 2 ton mercimek, H ton mısır ve 75 ton da un gelmiştir. İstanbuldan harice 132 ton yapağ ve 750 kilo afyon göndenlmişüc. Dün İstanbul Borsasmda şu fiatte satışlar olmuştur: Buğday yumuşak 15 çav darlı 6,32 kuruş, 615 çavdarlı 6,025 ku ruş, sert 15 çavdarlı 6,125 kuruş, 615 çavdarlı 5,325 kuruş, arpa 4,10 kuruş, bakla 4,275 kuruş, çavdar 4,175 kuruş, susam 16 kurus, mal tiftik 131 kuruş. Dün yabancı borsalarda şu fiatte alivre satıslar olmuştur: Buğday 5,60 kuruştan 6,74 kuruşa kadar, arpa 5,ll kuruş, mısır 3,85 kuruş, ketentohumu 8,29 kuruş, iç fındık 94,76 kuruj. Yamanlar suyu da, mevcud abon • manların ihtiyaclarmı zorlukla karşılaRomanya Kralı Carol, Londrayı mütenekkiren ziyaret etmiştir. Kont Vran maktadır. Yeni abone müracaatleri kacea adile seyahat eden Kral, yukarıki resimde Londra sokaklarmda bir dostu bul edilmemektedir. ile beraber gezerken görünmektedir. TEPEBAŞI BAHÇESİBugün saat 17 V, da KAHKAHA KIRALLARI Evlenme 3 FRATELLiNİ'lerle VARYETE TRUPU'n iia U tr k e zammiyat yoktur Çanakkale bayiimiz Yılmaz kardeşler ticarethanesi sahiblerinden Hulusi Yılmazla Hikmet Toprağm düğünleri 24 temmuz cumartesi günü Çanakkalede Yılmaz kardeşler hanesinde icra edil miştir. Genc evlilere saadetler dileriz. HALK OPERETİ Pazar akşamı Üsküdar İnşirah bahçesinde PİPİÇÂ Salı akşamı Anadolu« hisar İdman Yurdu bahçesinde BÜYÜK Fiatlarda MATİNE