28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 Mart 1937 CUMHURİYET Anadoluda Ulucamiin kubbeli kısmmda fazla durmıyarak mihrabm karşısmdaki genis kemerden avluya çıkalım, çıkarken sol tarafımızdaki kemerli ayaklar ilk yapıya aid kısımlardır. Muhtelif renkli sırlı tuğlalarla işlenmiş bu tuğlalardan mozaik ve alçak kabartma tezyinat vücude getirilmiştir. Hele çıktığımız büyük kemerin satıhları bu neviden fevkalâde tezyinatı muhtevidir. Bu tarif ettiğim kemerli ayaklann mütenaziren mukabilindeki kemerler kesme taştan ve sonradan yapıîmıştır, her iki kemerli kısımların arası kıble isrikametirr de ve camiin mihverinde tulânileşen bir avlu gibi ortada mevki almış ke de eski kemerli kısmın üstünde saçak yerinde mevcud olan bir tonoz üzengisinden bellidir ki bugün avlu gibi üstü açık duran bu boşluğun üstü de bir tonozla vaktile örtülü imiş. Işte bu heyetile Kayseride ve Niğdedeki eserlerde hiç görülmiyen bir cami plânı tarif etmiş oldum. Şimdi ondördüncü asırda mimar Hus" revin yenilediği ve daha muahhar ame " liyelerle genişleyen kısımlara geçiyorum, evvelâ: Merkezi ve kubbeli kısımdan sa" ğa sola çıkan kemerlere bakılırsa bura dan sonraki kısımlarm da alında mevcud olduğu anlaşılmaktadır ki bu ilâve kı sımlar kesme taştan yapılmış olan mimar Husrevin yenilediği kısımlardır ve bu kr sımlar sağlı sollu bütün binanın yan cephelerini işgal etmektedir. Camiin mihrab cephesinin mukabilindeki şimal cephe sinde oldukça geniş bir sal daha vardır ki bu ekleme kısım bugün cami olarak kullanılmaktadır. Binanın garb kapısı civanndan kahn tuğla minaresi yükselmektedir. Şerefesi bile erimiş olan bu minarenin ilk minare olduğuna hüküm edebiliriz. Zira Selçu" kiler minarelerini bazan camiin biraz ge" risinde münferid olarak yaparlardı. Ve muhakkak bu minare mükemmel bir kaide ile baslardı. Burada da minarenin ır.evzii orijinal kısımlara nazaran böyle oldupu gibi minarenin muhteşem kaidesi de ekleme kısımlar arasmda gömülü ve boğulmus bir halde kalmıstır. Bu minare sırsız tuğladan sade bir şekilde yapılmıştır. Minarenin iç cidarlannm sırlı tuğla larla yapılmış ölduğımu refakarimdeki zevattan bazılan iddia ettiler. Hakika ten insanı aldatabilecek bir şekil almış ise de bunlar sırlı tuğla değildir. Asırlar" danberi inip çıktıkca müezzinlerin kolla" rınm eteklerinin delk ve temasile tuğla satıhlan kirden hususî bir renk almış ol" duâu gibi asınmak suretile mina gibi mücellâ bir şekil almıştır. Birdenbire insanı aldatabiliyor. Fakat bir çakı ucile hafifçe dokunulursa tuğlalar nekadar sert olsa da bunlann minalı olmadığı anlaşılr yor. Mimar Husrevin eklediği kısımlarda en mütebellir karekteri olan şark ve garb kapılarıdır. Kesme taş san'atinin yüksek birer eseri olan bu motifler Kayserideki san'at eserlerini hatırlatmaktadır. Şimdi tekrar camie gireceğiz. Hem de kubbe ile avlunun arasmdaki kemerin karşısma ge" çeceğiz.. Tuğladan çok müzeyyen ola " rak yapılmış olan bu geniş kemer sakat" lanmış olduğu için bunun asliyetine ilişmeyip aynen muhafaza edilmek kasdile kemerin içine aynca kesme taştan bir takviye kemeri yapılarak o müzeyyen kemerin üstündeki kubbe ile birlikte hayatı si San'at Habsburglar arasmda rezalet AMİD YOLUNDA 21 Malatyada san'at abideleri Eski Veliahdin gayrimeşru oğlu hanedandan Paris mahallesinde bir yangınla çıkan vakada ne hak arıyor siyasî bir maksad, ne de esrarlı bir cihet olmadığı Habsburglann A " „ anlaşıldı ve mevkuf kadınlar dün tahliye edildi vusturya tahtma a v det etmeleri ihtimallerinin, Avrupayı alâkadar eden bü yük işler gene mev zuu bahsedilmeğe başladığı şu günlerde, Viyana, Habs burg hanedanına mensub iki kardeş arasmdaki davanın Hak dedikodusile çal Arıyan Kurt kanmaktadır. Hatta, Viyanalılar, davayı rüyet edecek olan mahkemenin salonun" da, şimdiden yerlerini peylemeğe başla mışlardır. Bu dava gayrimeşru bir Habs" burgun, meşru bir Habsburg aleyhinde açtığı davadır. Meselenin esası hayli eskidir ve 1888 senesinde, Pragda başlıyan bir aşk ma cerasına dayanır. O sene, Avusturya Macaristan Velr ahdi Arşidük François Ferdinand, Prağda, Leopoldine " Haln isminde, sa" rısın, güzel bir kızla tanışmıştı. Seviştiler. Tanıştıklan günden itibaren aylarca de" vam eden sürekli bir münasebetten sonra bir gün, Leopoldine, âşıkma hâmile olduğunu haber veTdi. İmparator François " Joseph bunu du" yunca, Arşidükü derhal Viyanaya ça " ğırttı ve bir daha sarışın kızla görüşmekten onu kat'iyyen menetti. Bir müddet sonra çocuk dünyaya gel" mışti. Ismini Kurt koydular. İmparator çocuğun annesine 30,000 kuron verdi ve kadm, çocuk için nafaka istememeği ta" ahhüd etti. Fakat, bu taahhüdde bulun" makla beraber, ayni zamanda mahkemeye müracaatle, çocuğun babasının Velr ahd olduğunu tesbit etmek üzere bir da" va da ikame ermişti. Gürültülü celseler " den sonra, Prağ mahkemesi, küçük Kurt'un, filhakika Veliahd François Ferdinand'm öz oğlu olduğuna 29 ağus" tos 1889 da karar verdi. Harbi Umumî patlayınca, ziraat mü" hendisi Kurt Avusturya Macar ordu suna iltihak etti ve dört sene bilfiil harbettikten sonra, malul bir halde Viyana sokaklannda sürünmeğe başladl. Annesi ölmüştü. Eski hanedan azası kendisini inkâr ediyordu. Kurt kendilerile ayni kan" dan olduğu sabık împarator ailesine k a r şı bir dava açmağa mecbur oldu ve dava neticesinde 50,000 kuron tazminat aldı. Lâkin, bu para ile Amerikaya giden Kurt'a talıh güler yüz göstermemeğe arr detmiş gibiydi. Amerikada muvaffak o~ lamadı, tekrar Viyanaya geldi. Harbde aldığı yaralar yeniden işlemeğe başlamış, onu tekrar Viyana kaldmmlannda sü rünmeğe mahkum, sefil bir vaziyete sokmuştu. Kurt, sabık Veliahdin meşru oğlu ve kendi kardeşi Dük Max de Ho " henberg aleyhine ikinci bir dava açtı. Bu dava neticesinde, Dük, üvey karde" şine ayda 160 şilin, yani açlıktan öhni yecek kadar bir para vermeğe mahkum odu. Şimdi Kurt, Baden şehrinde, bir ya" tak, bir dolab ve bir masadan ıbaret kınk dökük birkaç parça eşyanm ortasında, kötürüm bacaklarile sefil bir ömür sürüyor. Karısı Stephaine de ya nındadır ve Kurt, Habsburglar aleyhine üçüncü bir daha daha açmıştır. ti için tehlikeliydi. Bahçede çocukların başından aynldığı için böyle bir inzıbat vak'asına meydan vermesi, mektebden çıkarılmasına kadar varacak nahoş bir takım hâdiselerin başlangıcı olabilirdi. Bunlar arasmda müdürün bir türlü mazur görmiyeceği şey, ailesi tarafından çocuğun bir daha mektebe gönderilmemesi ihtimaliydi. Orhanm smıfta kaybolmasmı istemediği tesbihin kıymeti, idarece, şüphesiz bir çocuğun kıymetinden daha aşağı görülecekti ve bu, tesbihin baba yadigân olması gibi bir hakikatin mazeret yerinde kullanılmasma imkân vermiyecekti. Vak'ayı öğrendiği andan çocuğun başı sanlıncıya kadar geçen zaman içinde, karanhk bir tahminden aydınlık bir idrake çıkan bütün merhaleleri hızla geçerek bunları derece derece sarahatle düşünen Orhan, çocuğu aiîesine bizzat gotürmeğe ve hâdisede kazanın kendi ihmalinden fazla rol oynadığmı izah ederek özür dilemeğe karar verdi. Biliyordu ki bu yüzden kendisinin mektebden çıkanlması, tekrar sefalete düşerek, birkaç gün daha yaşıyabilemek için belki paltosunu da satmıya mecbur olduktan sonra, kış ortasında sipsivri kalması demekri. Doktor işini bitirdikten sonra çocuğun başmdaki sargınm üstüne bir çengeliğne geçirirken Orhan bunu düşünüyor ve mek[Baştarafı 1 inci sahifede] Kadıköydeki yangın hâdisesi kapandı Zarif bir mukayese Ulucami: Avludaki kemerli ayaklar gortaya alınmıştır. Bu mahirane ameli yat yeni değildir. Pek muhtemeldir ki bu da mimar Husrevin marifeti olsun. İşte Malatyadaki Ulu cami hakkında okurlarıma muhteriz bir ifade ile de olsa bu kadar malumat verebildim. Muhteriz bir ifade diyorum. Çünkü bu şaheser ü" zerinde bir saatlik bir tetkik değil me zürle, pergel ve kalemle iki üç ay çahştıktan sonra sözün doğrusunu söyl'yebilmek mümkündür. Ve bu eser de böyle bir ciddî tetkike lâyıktır. Malatyadaki Ulucami yurdumuzdakı sayılı şaheserlerden birisidır. Yalnız bu bir tek eser bir millete kâfi şeref verecek kudreti haizdir. Okurlanm arasmda bılhassa Malatyalı kardeşlerimizın nazarı dıkkatini celbederim. Mimar Diruhi ile kızlan 20 senedenberi o " turmakta olduklan bu evde komşuları ile hıçbir münasebette bulunmamalan yü zünden aleyhlerinde bir dedıkodu baş lamıştır. Diruhi ile kızlarının yapılan dedikodulara aldırış etmemeleri komşulan daha çok asabiyete sevketmiştir. Hâdisenin çıktığı evin yanmda oturan Fatma, bunlara daha yakm olduğundan arasıra gelen maliye memurlanna yapı lan ters muameleyi görmüş ve içinde bir şüphe uyanmıştır. Günler geçtikçe Fatma bu aileye karşı kin beslemeğe başlamış, ve nihayet bir gün kavga etmiştir. Fatma kendısile görüşen gazetecilere şunlan söylemiştir: « Bu kadınlar esrarengiz bir hayat yaşıyorlardı. Sokaktan geçen Türklere hain hain bakarlar, daima küfür ederier" di. Bu yüzden kavga ettim.» Adliyeye bu evin gizli maksadlara alet olan bir yer olduğu hakkında bir ihbar yapılınca tahkikata başlanmıştır. Evvelki akşam da ev sarılmış ve polisler kapıyı çalınca kadınlan bir korku almıştır. Meryem, aklî müvazenesinde zaten bozukluk olduğundan bu hâdise karşısında korkudan şaşırmış. eve ateş vermiş ve bıçakla gırtlağını kesmiştir. Diğer kadınlar ise vak'adan büsbütün yeise düşerek evle birlikte yanmağa karar vermişlerdir. Evde yapılan aramada kıymeti 1000 liraya yakm muhtelif milletlere aid paralar bulunmuştur. Bunlar arasında Su" riye paralan da vardır. Birçok mektublar ve kitablar bulunmuştur. Bunlar muhtelif lisanlarla yazıl" mıştır. eçenlerde ve gene bu sütunda: «Nerede o atlar, nerede o biniciler?» başlıklı bir fıkram çık" mıştı. Atseverliğe taalluk eden bu yazıyı Müddeiumuminin beyanatı Bu hâdiseye dair Adliye tahkikatı okuyan atseverlerden bir bay, beni dün da dün sona ermiştir. Bu münasebetle İs Köprüde yakaladı: Fıkranı okurken, dedi, gene at mevtanbul Müddeiumumisi Hikmet Onat, zuu üzerinde yapılan zarif bir mukayesebir muharririmize şu beyanatta bulun yi hatırladım. İstersen anlatayım. muştur: Ben teşekkür ettim, o da hikâye etti: « Vak'aya aid tahkikat dün netice Geçen seneki Dil bayrammda lenmiş ve şayi olduğu gibi esrarengiz mahiyette görülmemiştir. Bu alelâde Konyada bulunuyordum. Vali Cemal vak'a münhasıran kuvvetli bir sinir buh Bardakçının Halkevinde bir konferans ranı ve muzayaka halinde bulunmaktan vereceğini duydum. Malum ya, bu zat, vukua gelmi|tir. Ölü olarak bulunan gerçekten olgun ve gerçekten seçkin bir Meryem, komşularile yaptığı şiddetlı bir idareci olduğu gibi ünlü bir ilim adamr kavga sonunda eve çok sinirli olarak gel dır da. Birkaç lisan bilir, içtimaî ve felmiş ve biraz sonra polislerin de evi sar sefî araştırmalarla mesgul olur, bu sebebdıklannı görünce büsbütün ümidsizliğe le hitabesini dinlemek fırsatını kaçırmak düşerek bıçakla gırtlağını kesmiş, evini istemedim, Halke\ine gittim. Salon, eşi" tutuşturmuş ve bu halde duvarlara tutu şe kadar doluydu, herkes İlbayın hitabet narak annesi ve kardeşinin bulunduğu o kürsüsüne çıkmasını ıştiyakla bekliyordu. emal Bardakçı muayyen dakikada geldaya giderek orada yere yuvarlanmıştır. di, «bir şiir okuyacağım, lutfen cankulaKızının ve kardeşinin bu hale geldiğinı gören anne ve kız muvazeneleri altüst ğile dinleyiniz» sözile konferansa başlaolarak kaçmaktansa yangmda yanmağı dı. Okuduğu manzume, şair Nef'înin pek meşhur olan «rahşiyye» lerinden biri tercih etmişlerdir. olup şu beyitleri ihtiva ediyordu: Evvelki gün ve dün evin enkazı adeta elendi. Bombaya delâlet eder hiçbir Zehi semendi mülâyim ki hüsni reftart Unutturur dili usşaka cilvei yan' şey, hiçbir emare bulunmadı. Yalnız bir Olurdu halkı cihan sernihadei revişi çakı, bir et saün, sapı yanık bir ekmek Ger olsa bir sanemi dVrubada etvart bıçağı, çatal, kaşık ve saire bulunmuştur. Nigâhi gamzei huban gibi tecessus eder Hirami dılkeşime dil veren giriftarı! Bulunan bir iki defter sigara kâğıdı da Salonu dolduran halk, melul bir tevek" çok eski zamana aid bulunmuş olduğundan kaçakçılık mahiyetinde görülme külle hatibi dinlerken o, «şu okuduğum miştir. Bulunan paralar da kadınlann sözlerden bir mana çıkaran varsa parmasenelerdenberi çamaşırcıhk ve saire ile ğmı ka'dırsın» dedi. Herkesin eli sımsr kazandıklan ve biriktirdikleri paralar kı kapalıydı, tek bir parmak oynamıyordu. Cemal Baıdakçı, biraz bekledikten dır. sonra «bir şiir daha okuyacağım, bu da, Hulâsa vak'anın hiçbir esrarengiz şimdi okunan manzume gibi at vasfmdamahiyeti yoktur. Kadınlar da dün ser dır, lutfen dinleyiniz» diyerek halk şa~ best bırakılmışlar ve mesele de bu suretirlerinden Dadal oğlunun şu beyitlerini le kapanmıştır.» okudu: Yalancı dünyaya geldim geleli Bir att severim, bir de giızeli Değip on beşine kendim bileli Bir atı severim, bir de güzeli At koşu tutmah, çıktığı zaman Yele kirpi gibi diktığı zaman At dört, kız on beşine girdiği zaman Bir atı severim, bir de güzeli Atın höyük sağn, kalkan döşlüsü Kalem kulaklısı, çekiç başlısı Güzelin dal boylu, samur saçlısı Bir atı severim, bir de güzeli SEDAD ÇETtNTAŞ Ermeni muhacîrleri Balkan hava hatları Dün Sovyet konsolosluğuna hücum ettiler So\yetler Birliğine Türk tebaası olan Ermenilerin ve saır bazı kimselerin mu hacir olarak kabul edildikleri hakkında bir şayia çıkmışhr. Bu şayia üzerine, Samatyadaki Muhacirhanede oturan Er meni muhacirleri grup halinde Sovyet konsoloshanesine müracaatle Sovyetler Birliğine gönderilmelerini istemişlerdir. Dün de 25 30 kişilik bir grup, gürültülü bir şekilde konsoloshaneye müracaat etmiştir. İstanbul Sovyet Başkonsolosluğunun bize verdıği malumata göre, çıkarılan şayianın kat'iyyen aslı yoktur ve Sovyet Rusyaya bu şekilde hiçbir muhacir kabul edilmemektedir. Konsoloshane bu münasebetle şehri mizdeki ermenice gazetelere birer tavzih göndermiştir. Ankara îstanbul hava seferleri 1 marttan itibaren gündelik seferler başladı Yeşilköy Devlet Havayollan idare Mnden bildirildiğine göre 1 marttan iti baren Ankara îstanbul gündelik sefer lerine başlanmıştır. Gidiş bileti yirmi iki, gidip gelme otuz altı liradır. Sıgorta dahildir. On beş kilo bagaj bedava taşınır. Meydanlarla şehirler arasmda hususî o tobüs servislerinde yolcular bedava naklolunur. Yakmda bir tayyare servisi ise başlıyor Yunan Hava cemiyetinin teşebbüsile yakmda Balkan devletleri merkezleri aasında muntazaman işliyecek bir tayyare servisi kurulacaktır. Diğer taraftan Yunanistanla îngilizlerin İnpezial Air ways tayyare şirketi arasmda imzalanan yeni mukavele ahkâmı mucibince bu şirketin deniz tayyareleri Atinanın tayyare istasyonu olan Faliro ile Yeşilköy arasında yevmî gidiş geliş seferleri yapacak lardır. Ancak Yunan Hava cemiyeti de Balkanlararası bir hava hattı tesis edeceğinden, Ingiliz tayyarelerinin seyrüseferi bazı şartlara tâbi tutulacaktır. Hatib, şiiri bitirince eski teklifini, ter~ sine çevirerek tekrarladı, «bu sefer siiri anlamıyan parmağmı kaldırsın» dedi. ElIer gene kaDa'ı kaldı ve Cemal Bardak" cı: «İşte dünkü ve bugünkü dilin farkı. Dün an'amadan konuşuyorduk. Bueün anlıyarak komısuvoruz» devip kürsüden, a!k"=!ar içinde indi. İstanbul tzmir Ankara Adana seferleri İstanbul İzmir, Ankara Adana tayyare seferleri de mayısın birinde başlıyacaktır. Bu tarihe kadar idarenin In giltereye sipariş ettiği yeni on kişilık tayyarelerin gelmesi de beklenilmektedir. Çorabların standardizasyonu Ticaret Odası çorabların standardizasyonu hakkmdaki raporunu hazırlamış ve Iktısad Vekâletine göndermiştir. Ra por kadm, erkek ve çocuk çorablannın ne şekilde standardize edilebileceği hak" kında Odanın mütaleasını havi bulun " maktadır. Cumhuriyetin edebî tefrikası: 9 BiZ İNSANLAR Yazan: Peyami Safa muştu. Fakat pamukla bol bir kan tabakasını aldıktan sonra taşın göze dokunmadığım ve bir parmak aşağıda yanağı deldiğini gördü. Pamuğu yaranın üstüne bastırırken bu şiddetli nezfin önüne geçememekten korkuyordu. Muide, civardaki askerî mektebe telefon etmesini ve bir çocuğun pansımanı yapılmak için oraya gönderileceğini haber vermesini rica etti. Yaraya tekrar tampon yaptıktan sonra tentürdiyod sürdü, üstüne kahn bir pamuk tabakası kapattı ve çocuğa elile yanağınm üstüne kuvvetlice bastırmasmı tavsiye ettikten sonra, onu tekrar kucağına alarak mektebden çıkardı. Askerî idadî yakındı. Bazı mtıallimler her iki mektebde de ders verdikleri için Orhanm bu müracaatinde komşuluktan gelen cesareti artıyordu. Çocuğu mektebin hastanesinde pansıman odasma aldılar. Mektebin doktoru yarasmı temizledi, dikri, sardı. Tahsinin artığı taş, Cemilin sıhhatinden ziyade, Chfcflnın mektebdeki vaziye Orhan hemen çocuğu kucakladı, kolIannm üstünde en yakın smıfa taşıdı ve bir sandalyeye oturrtu. Çığlıklar kopararak arkasmdan gelen çocuklardan ikisine mekteb müdürünün ikamet ettiği harem tarafından pamuk ve tentürdıyot istemelerini, birkaç tanesine de büyüklerin teneffüshanesmdeki muidlerden birini çağırmalarını emrettikten sonra geride kalan çocuklan dışarıda bırakmış ve kapıyı kapamıştı. Cemil sandalyede, yüzünü yere doğru sarkıtarak iki kat oturmuş, ulumaya benzer boğuk sesler çıkarmıya deyam ederek, aodan ve korkudan, bir ayağile yeri eşeliyordu. Orhan, pamuk ve tentürdiyod gelinciye kadar, çocuğun nezfe bir dereceye kadar mâni olacağını umduğu elini yüzünden çekmesini istemedi. Beklediği gelince hemen pamuk paketini açtı ve Cemilin başını yukan kaldırdı. İçeriye muid de girmişti. Onun yardımile çocuğun bileğini tutarak ellerini yüzünden ayırdı. îlk bakışta, Cemilin yumulu gözünü de kan içinde gördüğü için kork Gerçekten güzel ve zarif bir mukaBu hususta Yunan hükumeti tarafın yese değil mi?.. dan hükumetimizle diğer Balkan dev M. TURHAN TAN letleri nezdinde teşebbüslerde bulunul muştur. Yakında bir Yunan heyeti bu işle meşgul olmak üzere memleketimizi Çocuklan Kurtarma YurDiğer taraftan Ermeni Muhacirin ko ve diğer Balkan merkezlerini ziyaret e dundaki hâdise misyonu da Erivana muhacir göndermek decektir. Üç, dört gün evvel Çocuklan Kurtarsalâhiyetini haiz bulunmadığını bildire ma Yurdunda bir hâdise olmuş, talebe" rek, bu maksadla kendisine müracaat e Hilmi Ziya Felsefe den biri tarafından atılan bir yumrukla dilmemesini ilân etmiştir. bir muallimin gözü şişiri'miştir. Mezkur Buna rağmen, Ermeni muhacirleri, profesörü oldu muallim Belediyeye müracaat ederek Beyoğlu kilisesi dahilindeki Muhacirin Kıymetli felse mektebin vaziyetini şikâyet ve bazı ihbar" komisyonuna dün de kalabahk bir kütle fecilerimizden dolarda bulunmuştur. halinde müracaat etmişler, fakat şayia çent Hilmi Ziya nın asılsız olduğunu öğrenerek dağaılmışBu ihbar ve hâdise üzerine Belediye Ülkenin, dün Üni lardır. iki kişiden mürekkeb bir müfettiş heyetini versite, Edebiyat Fa kültesinde profe Yurdun hesabatı ve muamelâtını tetkike tebden acele çıkmak mecburiyetile ken sörlük imtihanı yave hâdiseyi tahkika memur etmiş, bu mü" disinin de, Cemilin de giymeğe vakit bu pılmıştır. Felsefe fettişler de Yurda giderek kasayı, amlamadıkları paltolarınm getirtilmesi için cimiz, muvaffaki barları mühürliyerek teftişlerini yapmış bir nefer koşsturulmasmı da rica ediyordu. yetle verdiği bu im lardır. Istediği geldikten sonra, çocukla be tihan için (Türk raber, askerî mektebin büyük kapısından islâm ruhiyatında Müfettişlerin teftişleri dün akşam ni " ağır ağır çıktılar ve sol taraftaki deniz tekâmülün garb or Hilmi Ziya Ülken hayet bulmuştur. Bugün hazırladıkları kıyısı boyunca birkaç adım atülar. Kara ta zamanına tesiri) ismi altmda mu teftiş raporunu Belediye Riyasetine ve denizden kalkan ve kumaş nev'inden bir azzam bir tez hazırlamış bulunuyordu müdafaa tanımadan dosdoğru elbiselerin Hilmi Ziya bu tezini ikmal edip Fakül receklerdir. Mektebde idaresizlik olup ve çamaşırlaraı altına geçerek vücude so te Dekanlığına verdikten sonra şimdiye olmadığı, suiistimal bulunup bulunmadı ğuk bir muşamba gibi yapışan sert bir kadar neşretmiş olduğu ve adedleri 19 a ğı bu rapora göre verilecek karar neticerüzgâr esiyordu. Çocuk arkasına doğru baliğ olan felsefî eserlerinin de bir lis sinde anlasılacaktır. kayan fesini iki elile birden tuttu, sonra tesini yaparak imtihan komisyonuna bir avcunu sanlı yanağının üstüne kapa vermiştir. Bundan sonra da Üniversite dı. Rüzgâr Orhanm sağlam yüzünü bile Rektörü Cemil, Fakülte Dekanı İbrahim tırmahyor, çinko rengi bağlıyan denizde Hakkı ile felsefe şubesi Türk ve ecnebi yumuşaklığını ka^beden dalgalar, üzer bütün profesörlerin huzurunda İbn Sinamn ruhiyatı hakkında, bir saat olerinde süpürge gibi dikleşen köpüklerile tuz beş dakika devam eden bir ders sert ve keskin sesler çıkararak birbirini yapmıştır. Gerek bu derste, gerekse fırçalıyorlardı. hazırlamış olduğu son felsefî eseri üzeYalılar başlayıncıya kadar, bir kelime rinde profesörler ve imtihan heyeti taNakıli konuşmadan, hızla yürüdüler. Rüzgânn rafından vaki olan istizahlara mukni kesildiği bir noktada, Orhan çocuğun ve musarrah cevablar vermiştir. Saat 17 ye kadar devam eden imtihan neti yüzüne doğru iğilerek sordu: cesinde imtihan komisyonu kıymetli felGazetemizde tefrika edilmiş olan Acıyor mu? sefecimizin mesaisini ve felsefî eserle bu roman, Kanaat Ritabevi taCemil ağzmm yansını kapatan pamu rini şayani takdir bulmuş ve profesör rafından kitab şeklinde neşreğun ucunu bir parmağile kaldırarak ce ağrejeliğe terfiini muvafık görerek keyedilmiştir. Resimli ve cildli olan fiyeti Fakülte Dekanhğı vasıtasile Rekvab verdi: kitabın fiatı 100 kuruştur. Rüzgâr eserse daha fazla acıyor. törlüğe bildirmiştir. Kıymetli felsefecimizi tebrik ederiz. lArkası var] 1 Mülazimin Romanı Abidin Daver
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear