26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 Mart 1937 CUMHURİYET Kalblerin ve keselerin dolup boşaldığı mevsim Tabiat yeşilliklere bürünür ve giyinirken insanlar da yavaş yavaş soyunmağa başladılar Kuru dal gölgelerinin oynaştığı uzun yollarm sonundaki tenha kıyılar, sessiz yamaçlar, kırlar, bayırlar, bağlar, bah çeler güneşin serdiği ışıktan örtünün al tında esniyerek, gerine gerine baygm gözlerini bahara açıyorlar. Ve tabiatle altı aylık savaştan sapsağIam çıkan insanlar, zevk ve neşe ile, ve soyuna soyuna kendilerini baharın ılık koynuna atıyorlar: Paltolar atıldı, ye lekler sıynldı. Neredeyse ceketlere, şapkalara ve nihayet plâjlara sıra geliyor. Evet insanlar soyunurken, tabiat ye şilliklere ve renk renk çiçeklere bürünü yor. insanlar mevsim hazırlığındalar: YazIıklannı ısmarlıyanlar, daha şimdiden saçlannı kökünden kazıtanlar, tenezzüh seferleri hazırlıyanlar, eğlence program larile uğraşanlar, sayfiye arayanlar, sandallannı boyatanlar, vantilâtörlerini ta mir ettirenler var. Diğer taraftan bahçeler süsleniyor, bağlar ayıklanıyor, plâjlar temizleniyor. Kırlar yemyeşil ve üstünde, ağaclar bi rer demet çiçek. Şehrin boşalacağı günler yaklaşıyor. Adalar, şehrin nabzına yapışmış, dinJiyor: Bu yıl acaba bize rağbet olacak mı? Bilsek te ona göre davransak.. Boğaziçi; Son kozumu oynuyorum, diyor. Vapur ücretlerinden şikâyet ettiler, in dirdik işte. Orkestralı, büfeli seferler ve kolaylıkların envaı var. Bakalım Tanrının iyi kullan yeryüzünün cennetine ilti fat buyuracaklar mı? Ve yalılar ihtiyar gövdelerini birbir lerine dayıyarak, taşlan kopmuş rıhtım lara bağdaş kurmuşlar, panl panl göz lerini, ışıldıyan suların köpüklü yollarına dikmişler, müjde bekliyorlar. Moda, mağrur: Ne kumsahm, ne bağım bahçem var, ne de propaganda yapmağa ihtiyacım. Fakat tılsımlı bir havam ve herdem taze bir a^ım var. Kâğıdhâne bile Sadâbad günlerinin rüyası içinde. Fransadan yeni gelen bir dostum ge çen gün söyle diyordu: « Kaç senedir o eski seyyah akın lanna hasret çeke çeke içini yiyen Paris bütün ümidini mayısta açılacak beynel milel sergiye bağlamıştır. Kundura bo yacısından adlı sanlı tacire kadar herkes mayısı iple çekiyor.» Istanbul da bir bakımdan, aşağı yu kan ayni vaziyette değil mi? Dondurmacısmdan, trenine, vapuruna kadar herşey yazı beklemiyor mu? Bütün kış kahve köşelerinde pinekli yen bir işsiz keyifli keyifli ellerini uğuşturuyor: « Yaz gibi var mı?.. Allahın kır lannda, kıyılannda leblebi satsam gene günde iki papeli kıvırırım. Yaz bu.. Müşteri sokaklara dökülür.» Bir şoför de şöyle diyor: « Kışm acele işi olan paralıyı ta şınz. Düşünün îstanbulda acele işi olan kaç kişi vardır? Amma yaz gelince iş değışır. Koluna yosmasmı takan biner arabamıza ve pazarlığı unutarak, çek, der.» Yelkenini tamirle meşgul olan sandal BAHAR GELDî! Kömür şenlikleri Sergi münasebetile Ankarada birçok eğlenceler tertib ediliyor Amerikalılar Atatürke ve inkılâbımıza hayran Şikagonun en büyük bir sinemasında gösterilen Türk İnkılâbı filmi mütemadiyen alkışlanıyor [Baştarafı 1 inci sahifese] kah, bilet alabilmek için sıfırın altında 15 derece soğukta sinemanın önüne birikmektedir. Bu tehacümün sebebi bu sinemada büyük Türk inkılâbı hakkında güzel bir filim gösterilmekte olmasıdır. Ulu Şefin büyük başarılarmın binde birini bile ifade etmiyen bu filme karşı Amerika münevverlerinin gösterdikleri rağbet, her Türkün göğsünü iftiharla kabartacak bir derecededir. Atatürkün heykeli, şanlı Türk bayrağı ve İstiklâl marşile başlıyan bu filimde spiker tarafından eski yıkık, harab Osmanlı Imparatorluğu, Umumî Harb felâketi ve yurdumuzun istilâsı anlatılmakta ve buradan Atatürkün yüksek şahsiyetine geçilmektedir. Spiker «İşte Türklerin babası ve halâs kârı!» diye Atatürkün «büyük bir kumandan, kıymetli bir diplomat, asrî bir siyasî» olduğunu söyledikten sonra, Boğazlar muvaffakiyetini ve son Antakya işinde gösterilen sulhperverliği ve hakşinaslığı tebarüz ettirmektedir. Türkiyede mütemadiyen kurulmakta olan fabrikalardan, Türkiyenin asrî endüstri sisteminden ve Ulu Önderin her şeye olduğu kadar spora da verdiği ehemmiyetten bahsedilmekte ve filim gene İstiklâl marşımızla bitmektedir. Amerikalılar inkılâblarımız arasında bilhassa harf inkılâbma ehemmiyet vermekte ve Türk inkılâb hamlelerini, Büyük Şefi ve şanlı bayrağımızı şiddetle alkışlamaktadırlar. Burada rasladığım ve benim Türk olduğumu öğrenen her Amerikalmm bana ilk sorduğu sual: «Atatürk> olmaktadır. Yalnız Amerikalılar değil, burada her hangi bir vesile ile bulunan başka milliyetten kimseler de bizimle çok yakından alâkadar oluyorlar. Meselâ bir Japon doktoru, Büyük Şefimizden muhabbet ve hürmetle bahsederken aynen şu sözleri söyledi: c Biz Japonlar, kahramanlara tapanz. Atatürk büyük bir kahramandır. Ben de onun için Atatürkü severim.> Gene bir Amerikalı kadın da: «Biz Atatürkü severiz. Çünkü Atatürk kadmlığa hürmet eder> dedi ve Büyük Şefin Türk kadınlığına bahşettiği hürriyetten büyük bir sitayişle bahsetti. Bir müddet evvel burada «Beynelmilel ev> de İstanbu lRobert Kollej müdürü Dr. Right tarafından yeni Türkiye mevzuu etrafmda verilen güzel bir konferans ve gösterilen bir filim de büyük bir alâka ile karşılanmıştır. Ahmed Deniz Bugün Nevruzdur! evruzu şöyîe tarif ediyorlar: «Yeni gün demektir, senede iki güne bu ad verilmiştir. Bunlardan biri nevruzu âmmedir, öteki de nevruzu hassadır. Nevruzu âmme, güneşin Hamel bürcüne geçtiğı günün adıdır. Eski devirlerde kâinatın ve hayatın o gün yaratıldığma inanılırdı. Tanrının bu işi yaparken bütün yıldızlar evclerinde ve evcler de Hamel noktasında bulunuyordu, âlemin ve Ademin halk olunmasile beraber yıldızlara da hareket emrolundu. Başka bir rivayet te var: Pişdâdiyan sülâlesine mensub hükümdarlardan Çemşid, bütün dünyayı dolaştığı sırada A zerbaycana gelir, memleketin suyunu, havasmı beğenir, yüksek bir yere tahtını kurdurup oturur. Bir sabah, başında pek büyük elmaslarla dolu tacı olduğu halde tahtından etrafı seyrederken güneş do ğar ve gün ışığınm o tahta ve o taca dokunmasile her taraf nur içinde kalır. Manzarayı seyredenler, keyfiyetten u ğur sezinserler ve o günü nevruz diye adlandırarak bayram yaparlar. Halk, ayni gün ziyafetler de çektiklerinden Iranlılar arasında her nevruzda sevinmek, bay yapmak, ziyafet çekmek âdet oldu. Nevruzu hassa, öbüründen altı gün sonra gelir. Bunun icad ve kabul olunuşu da Çemşide atfolunuyor. Guya o, bir yıl guneşin Hamel bürcüne geçtiği günden alü gün sonra büyük bir meclis kuruyor, davet ettiği kimselere hitab ederek i «Tannnın insanlan ademden hayata getirmesini, akılla ve nutukla başka hay vanlardan ayırd edip şereflendirmesinî kutlulamak için o günün bayram sayıl < * masmı» emrediyor. Eski Iran şehinşah • Ian nevruzu âmme ile nevruzu hassa arasındaki günler içinde kendilerine arzolu nan bütün dilekleri yerine getirirlerdi, borc yüzünden mahpus olanları bıraktı nrlardı, ufaktefek suçları bağışlarlardı ve gece gündüz şarab içip, saz çaldınp eğ lenirlerdi. * * * Nevruzun şark efsanelerindeki yerini gösterdik. Tarih bakımından tetkik olununca görülüyor ki nevruz, eski Türk * lerin yılbaşısıdır. Türkler, kışm kuruttuğu ağaclarm yeşermesini, ölgün çiçeklerin açılmağa hazırlanmasmı, birer köşeye sinmiş kuşların kendilerini serbest havaya atmalarını, ağıllarda mahpus hayatı geçiren davarlann, sığırlann, atlann çayıra kavuşmalarını tabiatte ve hayatta en e saslı bir değişiklik sayarak o değişikliğin başladığı günü yılbaşı yapmışlardır, adını da yeni gün koymuşlardır. Fakat Türklerin yeni günile îranhlarm nevruzu arasında on günlük bir fark vardır, Türklerinki daha önce gelir. Şarkî Türkistanda hâlâ bu nevruz muteber olup Iranlılar nezdinde de «köylü nevruzu» diye anılmaktadır. Ibni Mühenna Türklerce muteber olan yeni günü kaydettiği gibi Selçuklu Melikşah tarafından ter tib olunan takvimde nevruz, yılbaşı o larak kabul edilmiş ve Ekber Şahm kendi adını yaşıyan takviminde de nevruz, büyük bir bayram günü sayılmıştır. ram ,İ Allah rızası için bir işl... Koş Komur sergisine, orada senden munasıbini bulamazlar!... Ankara 21 (Hususî) îstanfoulun kırk gün kırk gecesine mukabil, Ankarada bu 23 nisanı da, bir ay sürecek kömür şenliklerinin takib edeceği anlaşılıyor. Bir taraftan büyük oteller, haricden meşhur san'atkârları bu müddet zarfmda angaje etmeğe teşebbüs etmişlerdir. Bir yandan at koşuları, futbol maçları. güreş müsabakaları için tertibler yapılmaktadır. Balo, toplantı, müsamere ve konferans hazırlıklarile uğraşan bir heyet te vardır. Ankaraya bu münasebetle gelecek ecnebi seyyahlarla, Ankara}^ ilk defa görecek yurddaşlar cı, teknesini göstererek giilüyor: için şehri görme programları da tanzim «c Bütün kış o da benim gibi pinek ediliyor. Ier durur. Azgın su, aylarla didişmeden Ankara Halkevi de müsamereler yorulup ta güneşle sevişmeğe başlayınca verecektir. Bu müsamerelerde, muhtebize de gün doğar.» lif eğlenceli programlar arasında, köKüçücük barakasmda çubuğunu tüt mürü halka tanıtmak ve muhtelif kultüren mütekaid: lanış şekillerini stermek maksadile hazırlanmış piyesıer de temsil edilecek, « Bugünlerde konturat kâğıdı, pul satışı bile artar, diyor, malumu âliniz Is filimler gösterilecektir. Sergi dolayısile, memleketimizde götanbul halkı zengin olsun olmasın, artık yazlığa çıkmağı âdet edinmiş bulunu rülecek turizm hareketlerinin, tahminlerin fevkinde olacağı da bugünden anyor.» laşılmış gibidir. Acentalar, Mısır, SuYanındaki bakkal da söze kanşıyor: riye, Fılistin, Balkan memleketlerinden « Yazın iştihalar da açılır bayım. başka muhtelif Avrupa merkezle Bütün kış dört duvar arasmda uyukla rinden gelecek seyyah kafileleri dıktan sonra yazın geceyanlanna kadar ni miktarlarüe bildirmeğe başla sokaklarda, açık havada dolaşan insn mışlardır. Bu vesile ile Ankara lar elbette hınçlanm yağ tenekelerinden, yı İrandan gelecek hususî bir he pirinç çuvallarından, şeker sandıklarm yetin de ziyaret edeceği anlaşılmıştır. dan alırlar. Hele içki.. Eloğlu karpuz Almanyadan gelecekler arasında tayyakabuğuna bulanmış Yemiş kıyısında, bir re ile seyahat edecekler bulunduğu da kanş serin gölgeye hasret çeken Okmey bildirilmiştir. İlk olarak 50 kişilik bir tayyare kafilesi gelecektir. Bütün bu danında bile aşka geliyor da şişeye sanrağbet ve alâka karşısmda, bu ilk resmî lıyor.» beynelmilel serginin çok mükemmel olBir seyyar çalgıcı da şöyle konuşu yor: « Kışın kendim okur, kendim din lerim. Şimdi gramofonu, Tadyosu bulunmıyan kahvelere de, sazdan kaçan ihtiyarlar toplanıyorlar. Yazın ise her ağac dibi bir çiftin meskenidir. Zaten birbir lerine maval okuyan sevgililere bir gazel de ben okudum mu iş tamamdır. Bak daha şimdiden avucum kaşınıyor.» ması için azamî gayret ve itina sarfedildiği de görülüyor. İtalyanın dış siyaseti [Baştarafı 1 inci sahifese] müsamahakârlıkta bulunanlarım istiyo ruz.» Lokarno misakı hakkındaki Italyan muhtırasından bahseden makale muhar riri diyor ki: «îtalyan muhtırası, halen de Avrupada sulhun ve istikrann en acil zamânı olan dört devletin bu ittihadmı yeniden vücude getirmeğe maildir. Daha nekadar tekrar edelim, müstemlekât sahibi devletler, Afrikada mevzuu bahis meseleleri adalet ve liberalizm zihniyetile halletmek içm müşterek bir cephe vücude getirmedikleri takdirde müstakar hiç birşey vücude getirmek imkânı yoktur. Ispanyol meselesi, bir nizam, sulh ve mülkî tamamiyet meselesidir. îspanyada komüniznı, Akdeniz ve hatta Britanya Imparatorluğunun büyük yolunun kapı sına koranuş bir barut fıçısı olacaktır. Italyan siyaseti, Avrupanın hayır ve menfaati namına bu tehdidi bertaraf etmek istemektedir. Italya, kendisi için ne arazi itibarile ne de siyaseten hiçbir şey istememektedir. Akdenizde çok büyük ve mübrem men faatleri bulunan Ingilterenin neden dolayı Îtalyan siyasetile teşriki mesai edemediğini bir türlü anlıyamıyoruz.» Çok mühim bir keşif [Baştarafı 1 inci sahifede] Dünkü Popolo di Roma bu hususta diyor ki: «Marconi tecrübelerinden bahsetmek için kimseye salâhiyet vermemiş, fakat ayni zamanda neticelerin pek yakında alınacağını ima eylemiştir. Esasen bu neticelerin, radyo ile enerji nakline mi, yoksa seyyareler arasında radyo ile müna sebetler tesisine mi, yoksa daha başka bir meseleye mi aid olduğu halen ta mamile bilinmemektedir. Marconi'nin malum olan son tecrübeIeri Santa Morgherita Ligure'de bulu nan ElektTa yatı, Nevyork radyosu ve uçuş halinde bulunan iki tayyare ara sında icra echlmiştir.» . Bisikletle taraçadan düştü Bingöl Vilâyetinde umran ve terakki Bingöl (Hususî) Bir sene gibi kısa bir zamandanberi Çapakçur kazasmda yerleşen Bingöl Vılâyetinin mmtakanın umran ve terakki yollarında yaptığı değişiklikler pek çoktur. Senelerdenberi kağnı arabasının dahi işliyemediği yollar, otomobil seyrüseferine salih bir şekle konulmuş, şarkın en kısa yolu olan Muş Çapakçur Elâziz yolu işlemeğe açılmıştır. Çok yüksek dağlar üzerinde bulunan Bingöl yolunun 30 kilometroluk kısmmdan maadası tesviye edilmiş oldu. Nafıa Vekâletinin tahsis ettiği 25 bin lira ile de ilkbaharda bu kısmın ikmaline çalışılacaktır. Dün akşam saat 16 raddelerinde Arnavudköyünde 25 inci ılkmektebin geniş taraçasında bisikletle gezmekte olan Ama\rudköy Kız Kolleji kapıcısının oğlu 8 yaşlarında İbrahim. birdenbire muvazenesini kaybederek taraçadan sokağa bisikletle düşmüştür. 5 metrodan fazBakıyorum: Şehrin taşında toprağın la bir yükseklıkten yere düşen küçük da, havasında, suyunda, herşeyinde bir İbrahim tehlikeli surette yaralanmış ve ölüm halinde hastaneye kaldırılmıştır. başka canhlık, bir başka neşe var. Bahar geldi, bir sevda mevsiminin eşiğindeyiz. Ve bu mevsimde kalbler gibi keseler de dolup boşalacaktır. Evet bütün şehrin, hem de sade bir değil, iki avucu birden kaşınıyor. KANDEM1R Mülâzimin Romanı Nakıli Dün gece bir tramvay kazası daha oldu Dün gece saat 9 raddelerinde Sirkeciden Yedikuleye gitmekte olan 982 numaralı vatman Recebin idaresindeki 38 numaralı tramvay arabası Sultanahmed tevakkuf mahallinden kalkarken Hüsnü isminde 22 yaşlarında bir gene romorkun altına düşmüş ve iki ayağı birden yaralanmıştır. Yaralı gene, cankurtaran otomobilile hastaneye kaldınlmış, vatman nezaret altma almmıştır. bedeniye muallimile koruda güreş ederek onu yere yıkmıştı. Parmaklığın kapısını demirlerini sökecekmiş gibi çekri. Yemekhaneye doğru sert adımlarla yürüdü. Beyaz köşkün mutfak ittihaz edilen zemin kahnm alçak kapısı önünde Tahsine rasladı, durdu. Çocuk onu görünce, ne yapbğınm hiç farkında olmıyarak, tam bir sevkitabiî hareketile yanına sokulmuş, yüzünü onun göğsüne yaklaştırmıştı. Orhan, çocuğun elinden tuttu: Gel, dedi, yemekte yanıma otur. Sonra durdu, etrafina baktı, çocuklann hepsi yemekhaneye girince Tahsini kucakladı, alnından öptü: Seni daima arayıp soracağmı, korkma! dedi. Yemekhaneye elele girdiler. Garib birşey oldu: Orhanm istifasını öğrenen ve bu istifanın Tahsin vak'asile alâkasmı sezen bütün talebeler ayağa kalktılar. Şiddetli ve sürekli bir alkış koptu. Tophanedeki yangın Tophanede Hendek sokağında Osman isminde birısinin tahtı isticarmda bulunan ahırdan yangın çıkmış, ahırla yanındaki kömür deposu tamamen, yanlannda iki dükkân da kısmen yandıktan sonra söndürülebilmiştir. Yapılan tahkikattan yangının, Osman tarafından ahırda unutulan mumun tahtalar üzerine devrilmesinden çıktığı anlaşılmıştır. Abidin Daver Gazetemizde tefrika edilmiş olan bu roman, Kanaat Kitabevi tarafından kitab şeklinde neşreedilmiştit. Resimli ve cildli olan kitabın fiatı 100 kuruştur. Cumhuriyetin edebî tefrikası: 25 B i Z İNSANLAR Yazan: Peyami Safa İçinde bu öfke ve bu karar birdenbire nasıl peyda olmuştu? Nasıl, anî bir seferberlik halile, büluga erdiği zamanlardan itibaren duyduğu küçük ve perakende, yenilmiş veya hedeflerine doğru yeni saldınşlan müsaid fırsatlara tehir edilmiş isyanlar hemen bir araya geliverdiler? Şimdi de bu mektebi terketmesi evvelden yerilmiş bir karar neticesi mi? Müdürün önünde tereddüd etmişti. Içinden doğacak bir ilcayı bekledi. Gene bahtını düşmanı olduğu bu hassasiyete, içine serbest ve çevik bir kanad çırpınışma teslim etmişti. «Vâkıa hareketleri ne kadar fevrî olursa olsun, fikirlerime zıd değil. Nazanmda diinyanın bütün taassublannı ve saçma müdahalelerini temsil eden baba otoritesini çekemiyordum. ilk hürriyet fırsahnm peşine takıldım. Bu mektebde de ayni neviden bir tazyika tahammül edemedim. îçimin hamleleri fikirlerimin istikametile müvazi gidiyor; fakat beni âdeta karar vermeden icraya sevkediyor; harekete fcçtikten sonra kendimden müsaade ahyorum, kendime emrivâkiler yapıyorum; icranm şeklini ve zamanını evvelden tayin edemiyorum, ne zaman uçacağını bilmiyen bir kuşa benziyorum; aklım ve mantığım, topal bir kâhya gibi, gayriiradî hareketlerimin peşinden koşuyor; işte bak, bütün bunları da şimdi, yani iş işten geçtikten sonra, istifa ettikten sonra düşünüyorum. Daha evvel düşünseydim belki bu hareketimi biraz tehir ederdim, müsaid vaziyetlerin yardımmı beklerdim; müdür hiç zannettiğim gibi aleyhimde sabit ve kat'î bir karar vermiş görünmedi. Korku ile tehlikeye doğru koştum, yani gene erken uçtum, başımın nereye çarpacağını bilemiyorum.» Yemek çanı çalıyordu. Bu ses onu ürpertti. Son yemek. Ihtimal bir daha aylarca bu muntazam gıdayı bulamıyacaktı. Cebinde yedi lira ile meçhule atılıyordu. Elini yelek cebine attı ve bozukluklannı da saydı. Mektebin bakkahna borcunu ödedikten sonra vapur gişesinin önünde yedi lirasından birini bozdurmaya ve harcamaya başlıyacaktı. Korktu. Başını denize doğru kaldırdı. Hafif kıv rımlı sularm üstünde gündüzün son ışıklan çürüyordu. Karşı tepeler simsiyah. Uzaklarda bir vapur düdüğü ve motör gürültüsü. Rüzgâr yok. Ümidleri ve korkulan ayni derecede teşvik eden sakin ve karanlık bir hava. Düdük sesi yaklaşıyor. Ve çocukların şarkılan: Buu... Ağaclar, güzel kuu...şlar Yürüü...yclim, a...rkadaşlar Ve koşuşmalar, haykırışlar, kahkahalar... Orhan biraz yüksek sesle: «Haydi! Yürüyelim...» dedi; sonra düşündü: «Fakat arkadaşsız...» Gene göğsünde bir tuhaflık vardı. Yüreği mi çarpıyor? Gene «ben bu kadar romantik miyim?» şüphesine dü.ştü. Arkasmdan, gene ba basına isyanının gururunu davet ederek miskinliği defetmek istiyordu. Hâlâ patriyarkae tazyika isyan etmiş bir mürahikin herşeye muktedir olduğuna kanidi. Bu hatıradan ve bu fikirden başka silâhı yoktu. Şarkı sert adımlara davet ediyordu. Hızh yürüdü, fakat adımlannı hemen yavaşlatmağa mecbur oldu. Biraz yüreği çarpıyordu, muhakkak. işte bu felâket. En ziyade güvendiği vücudü kendisine yâr olmazsa bütün korktuklarına uğrıyabilirdi. Fakat her tecrübeden zaferle çıkan kuvvetli bünyesine itimadı kolay sarsılamazdı. Daha bir hafta evvel terbiyei IV Orhan diz kapağında bir ağrı duyarak uyandı. Ilkönce bu sızınm sivrildiği noktaya saplanan dikkati, soğuktan tutulmuş omuzlanna kadar gidip geliyordu. Boyuna göre kısa, vücudünün hürriyetini tahdid eden yorgan altında, bacağını bir Bu sene köy yollarına da ehemmiyet verilecek ve bunlar da dört tekerlekli vesaitin müruruna müsaid bir hale sokulacaktır. Vilâyet merkezinde beş smıflı sıhhî ve Vekâlet plânlarına uygun bir ilkmekteb yaptırılımştır. Kaza merkezlerinde de böyle birer mekteb inşası için 937 yılı bütçesine tahsisat konulacaktır. Vilâyetin sıhhatini korumak için 20 yatakü bir hastane binası inşası takarrür etmiş ve şimdiden hazırlıklara giriSfS 5p ÎJS şilerek aksamı dahiliyesinin yapısma Nevruzdan bahsolunurken nevruziyebaşlanmıştır. ler de hatıra geliyor. Bunlar, güzel ve Vilâyetin inzibat ve asayişi fevkalâkeskin kokulu macunumsu şekerlerdi. de ijidir. Türk şekerciliği tarihinde büyük yeri olan ne\Tuziyeler şimdi yapılmıyor. Onun denbire kısmak istediği halde açılmak için tarifini lüzumsuz bulduk: Tadılmı korkusile bir müddet kımıldanamadı. Bu yan şeyin tarif i tatsız olur!.. ağnnın diz kapağma nereden geldiğini M. TURHAN TAN hâlâ anlıyamamıştı. Bacağını çekmeden evvel, açık kalan sırnm ve omuzlarmı Adanada kayak sporları örtebilmek için, kısa yorganile uzun vürağbet buluyor cudü arasındaki hacim nisbetlerinin daAdana (Hususî) Son zamanlarda ğılmasına meydan vermiyecek bir ihtiyatla kolunu belinin alhndan arkasına attı, kayak sporu, Adana gencliği arasında da yorganın kenarını buldu, vücudünün baş revac bulmağa başlamışhr. Toroslar, bilka bir taraftan açılmaması için omuzlannı hassa Pozanti civarı, kayak sporu için yavaş yavaş içeriye çekerek biraz daha pek müsaiddir. Tren zamanları da uygun büzüldü. Bacağını kımıldatınca, diz ka olduğundan, sporcular sabahleyin Istanpağmın, pamuklan seyrekleşmiş yatağı bul postasile gidip sekiz saat kaldıktan nın boş kalan bir noktasından döşeme tah sonra akşam postasile avdet etmektedir tasına değdiği için sızladığını anladı. O ler. Geçen hafta Toros spor kulübüne dasının tavanı aktığı için yağışlı zaman mensub yirmi iki kişilik bir kafile, ka larda olduğu gibi o gece de, merdiven yaklarmı alarak gittiler; gencler çok nebaşındaki dar aralığa taşıdığı yatağmı fis ve güneşli bir havada bol bol eğlenip yere sermeğe mecbur olmuştu. Karyolası döndüler. ve ot minderi buraya sığmıyordu. PamuKulübler bu seneki bütçelerine kayak ğu az olduğu için ötesinde berisinde boşsporları için tahsisat koymağa karar verluklar peyda olan yatağınm bu tahtalar mişlerdir. üstünde kendisine sık sık yaptığı en büyük sürprizlerden birine de şimdi uğraYurddaş Yarın için ve daima güveneceğin en iyi mıştı. Diz kapağı hâlâ sızhyordu. Elile dost arttırma hesabındır. Onu hergün ağnyan yerini uğuştururken sırtı gene a düşün Ye hergün çoğalt. Ulusal Ekonoml çıldu ve (.Arkası var) Arttırma Kurumu I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear