28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 Bdncîteşrin 1937 CUMHURlYET Tarihten yapraklar Atatürkün seyahati intıbaları PENCERESİNDEN KÛŞg Can kurtaran hırka Yazan: M. TURHAN TAN Dilimize keramet diye geçen muhay yel bir halet, vehmî bir kudret var. O hayale kapılan ve o vehme inananlara göre suya seccade serip üzerinde kotra safası sürmek, dalgalan okşıya okşıya gezip dolaşmak mümkiindür. Gene o gibilere göre keramet ehli için zaman mevzuu yoktur. Onlar sabah kahvaltısını Bagdadda alırlar, öğle yemeğini Şamda yerler, ak§am sofrasını Fas çöllerinde kurarlar ve gece uykusunu gene Bagdadda kestirir ler. Yalnız keramette ve keramete taalluk eden hikâyelerde mutlaka bir «imiş» bulunur. Çünkü denizde sopasın! omuzlay.p gezenleri gören yoktur, işıten vardır! Goz yumup açıncıya kadar bir kıt'adan öbür kıta'ya uçanlann şu motörsüz ve pervanesiz uçuşlarını seyredenler de görülmemiştir. Fakat işitenler çoktur. tahta çıkan Gene Osman, babasından kendine miras kalan bu adamı o inhizamın cezası olarak öldürtmek istiyordu. Halil Paşa, işi sezdi. Şama gitmiyerek gizlice Istanbula geldi. O devrin kera met sahibleri arasında birinci mevkii iş gal eden, hakikatte de âlim, şair ve arif bir insan olan Üsküdarlı Mahmud Efendinin tekkesine girdi. «Ben şeyhin fıka rasından biriyim. Valilik filân istemem» diyip bir hücreye kapandı. Mahmud E fendi de Sadrıazamlıktan müridliğe ge çen Halil Paşayı saraya karşı himaye etti, ölümden kurtardı. Lâkin onun dünya devletinden, vezirlik debdebesinden el çekmesi ölüm kor kusundandı. Şeyhin şefaatile tehlikeyi savuşturduktan sonra gene siyaset cereyanlarına karıştı, entrikalar çevirdi, bütün rakiblerini yendi, yenibaştan Sadrıazam oldu. Bir mevkii ele geçirmek başka, o mevkie lâyık olmak gene başkadır. Halil Paşa ikinci defa yakaladığı posta ehil olduğunu gene ispat edemedi, işleri yüzüne gözüne bulaştırdı ve tekrar azlolundu. Saray bu sefer ciddî davranıyordu, beceriksiz veziri mutlaka öldürtmek istiyor du. Serdengeçtiler! ugünkü Japon hayahnda örneklerini görüyoruz. Vaktile bizim diyanmızda da serdengeçtiler vardı. Japonlar bu zümreye ölüm tdburlan adını veriyorlar. Ayni mahiyettekî dilâverlerin Türk tarihindeki isimleri, dediğimiz gibi, serdengeçtiler idi. Serdengeçtilik, zamane havsalasma koay kolay sığmıyan bir mefhum ise de Türk idrakine gayet munis gelir. Çünkü medeniyet meşalesini omuzlayıp yüce dağlan, geniş nehirleri, sonsuz çölleri ve kırlan aşarak bütün küreye mes'ud olmalj yollarını gösteren ilk Türkler de birer serdengeçtiden başka birşey değildi. Bununla beraber o tabirin hatırlattığı şahsiyetler bilhassa yakın tarihte yaşamışlardır. Onlar bir yandan meçhul askerler gibi remzî birer varlıktır. Bir yandan da atıraları ebedıleşmiş zaferler gibi mücessem hakikatlerdir. Meselâ Ulubadll Hasan tarih bakımından tam bir serdengeçti idi. Çünkü İstanbul alınırken bu büyük işin başarılmasını kolaylaştırmak için bir çok kurbanlar verilmek gerekti. Son hücum günü bu yolda kurban olmayi eve seve kabul edenlerin başında o vardı. Ulubadh Hasan ölüme gittiğinl bile bile; hayır, öyle değil; ölümü göre göre yürüdü. Su dolu hendekleri, ayağına dolaşıp duran eceli çiğniyerek aştı. Yalçın kale duvarlarına, gene ecelin sırtına basarak, yükseldi. Fakat ecel ve ölüm, bir Türk serdengeçtisinin tekmesine, yumruğuna ve bir kelime ile söyliyelim, ta* hakkümüne, tehekkümüne ancak bu kadar tahammül edebilirdi. Daha fazlasî ışılmaz irtifalann düzlüğe, ateşin buseye evrilmesi olurdu ve böyle bir değişiklik tabiat kanunlannı altüst ederdi. O sebeble, iki üç saattenberi Ulubadh Hasanm inünden kaçan ölüm, istanbul kalesi du* arlarının üstünde kızgın yağlara, keskin jaltalara, bilenmiş kılıclara bürünerek şahlandı ve o duvarlara yapışan serdengeçtiyi parçalıyarak hendeklere düşürdü. Fakat Ulubadlı Hasan, seve seve kdıul ettiği serdengeçtiliğe terettüb eden /azifeyi yapmış, ardmdan harekete geçen rduya zafer yolunu açmışh! Vaktile imha edilmiş düşman ordulannın hikâyeleri dinlenirken düşüriilmü? kalelerin maceralan okunurken küme küme Ulubadhlann serdengeçti adı altında ynadıklan şerefli roller açapık sezilir ve heyecana düşülür. *** Harb silâhlannın geçirdiği korkunc inkılâblar, serdengeçtiliği artık beşer üstünlüğü haline koymuştur. Gökten dalgalana dalgalana dökülen, yerden direk d r rek fışkıran ateşlere karşı vatanın selâmeti için canlarını feda eden askerlerin hepsi birer mukaddes serdengeçti demektir. Onlarm hatıralan önünde tarihin tek bir azifesi olabilir: Eğilmek! Fakat bir de şerefsiz serdengeçtiler var ki yeni türemiş bir zümreye benziyor. Bunlan teker teker, yahud çifter çifter yollarda görüyoruz ve tramvay, yahud ıtomobil geçerken kollarını sallıya sallıya o şuursuz makinelerin önünü kesmeğe çalışmalanndan «serdengeçtiliğe» imrendikerini anlıyoruz. Bu, acıklı bir îmrenîştîr ve tramvaylarla otomobillerin önünü kesmeğe çalışmak serdengeçtilik değil, akıldan geçtiliktir!, Adana parkında, Türk kızları Atalarına söz söylüyorlar Iktısadî hareketleı îhracata prim verilirse.. Hükumetin ihracata prim verilmesi imkânlarını tetkik etmekte olduğu ıs rarla söyleniyor. Pıyasada bu hususun en salâhiyettar resmî ağızlar tarafından teyid edildiği de ilâve edüiyor. Anla şıldığma göre, yakm bir zamanda bu sahadaki tetkiMerin semerelerini gö receğiz. îhracata prim verilmesl, bilhassa harb sonrası dünya ihrac politikasmda esaslı bir mevki almıştır. Muayyen veya grup halinde metalarm ihrac imkânlarmı veya daha fazla ihraclarını temin etmek ve yahud muayyen piyasaların tesirlerinden kurtarmak için hemen ekseri memleketlerin bu çareye başvur duklan ve muvaffak oldukları görül mektedir. Bizde birçok defalar gay riresmî şekilde mevzuu bahsolmakla beraber bu yolda müspet bir hareket görülmemişti. Hemen her zaman herhangi bir memleketten prim alarak memleketimize gelen yabancı bir mamulün rakib ola rak meydana çıktığmı ve, değil haric piyasalarda, dahilde bile yerli mallara tefevvuk ettiğini görüyor ve işitiyonız. Bn, tntulan yolun haricî muvafft«kiye ine bir delil olarak ele almabilir. Fa kat bir de bunun iç kısmı rardıt ki, üzerinde durulmağa değer: Acaba bu İşi yapan memleketler daima fedakârlık ları nisbetinde bir fayda elde edebili yorlar mı? Bizde ihracata prim verilip verilme mesi üzerinde hükumetin Inceden inceye tetkiklere girişmesi şayanı takdır dir. VaTaâ bîzim ihrac ticaretimizin hususiyetleri gözönünde tutulursa birçok ahvalde prim himayesinin çok faydalı olacağı aşikârdır. Dahilî istihsal vaziyeti çok müsaid olduğu halde, küçük farklardan dolayı ihrac edilemiyen maddelerin primle himayesi, yalnız bir piyasaya sıkışıp kalmış ihrac metalarına a radaki fiat farkmı ödiyerek başka pi yasalara gönderilmesini temin etmek elbetteki faydalıdır. Fakat yukarıda da dediğimiz gibi, ve primin hiç değil se, yapılan fedakârlığı karşılıyacak kadar olması lâzımdır. Bence kerameti en iyi tarif eden o haIete «keskin zekâ» diyen adamdır. Ayni haleti en iyi tehzil eden de bir bektaşi dervişidir. Pek meşhur olduğu üzere bu adı bilinmiyen derviş bir kcye gider, u zunca müddet tufeylî hayatı geçirmek hter. Köylüler bir kemerle bir tebere da yanıp kendisini bedava besletmek istiyen dervişi kaçırmak için bîr çare ararlar ve ondan ya bir keramet göstermesini, ya hud köyden uzaklaşmasmı dilemeğe kaSınır boyunda azlini haber alan Halil rar verirler. Paşa gene eski çareye başvurdu, kimseye Bektaşi dervişi, kös dinlemiş bir adam. haber vermeden yola çıktı, sapa yollar Köylülerin yaptıklan teklıfi sükunetle dan Istanbula geldi, doğruca Üsküdardaki tekkeye gitti, şeyhinin himayesine sı dinler ve sorar: ğındı. Fakat, dediğimiz gibi, saray bu se Nasıl bir keramet istiyorsunuz canfer sıkı davranıyordu. Halil Paşayı ne Iar? Söyleyin de gösterelim. rede olursa olsun buldurmak ve bulunur Köy kâhyası bir iki yutkunduktan sonbulunmaz öldürtmek azmindeydi. Bu sera elli metro kadar uzaktaki çam ağacını beble dört tarafa çavuşlar dağıtılmıştı, gösterir: harıl hanl araştırmalar yaptınlıyordu. Şu agac yürüsün, yanımıza gel Ölüm mahkumunun tekkeye sığındığr sin! nı öğrenmek saray için güç olmadı ve oDervîş hîç tavnnı bozmaz, elile «gel» raya üç beş adam gönderildi. Bu manîşareti verir, ağzile de çağırır: ganın âmiri hem Mahmud Efendinin Yürü mubarek, buyur şuraya mu müridlerinden, hem Halil Paşanın lutfubarek! nu görenlerdendi. Tekkeye girerken şeyAğac kımıldamaymca derviş yüriir, hine hulus çakmak ve efendisine de iyilik tam dibine hırkasını yayar ve köylülere yapmak istiyordu. Yanmdaki çavuşlar yüzünü çevirerek kerametin sırrını anla Halil Paşayı tannnıyorlardi, amirlerinin vereceği işarete bel bağlamış bulunuyorbr: Iardı. Dağ yürümezse aptal yurür. Der Saray adamlan: «Hu, destur» teker vişliğin bir şartı da alçak gönüllü olmakIemesile tekkeye dalmışlardı ve âyin zatır! Işte kerametin temsilî olarak en güzel manına rasgeldiği için bütün dervişleri bir tarifi budur. Fakat eski devirlerde kera arada bulmuşlardı. Çavuşların başı, samete inanılırdı. Birçok adamlarm böyle lona girer girmez bir hırkaya bürünerek, iki yanına sallanarak edebi, erkânı da bir vehmî kudret isnad olunmak yüzün iresinde zikre dalmış olan Halil Paşayı den elleri, ayakları öpülürdü. Zeki ve tanıdı, hemen bir işaret verdi, paşa da insan ruhunu okumağa muktedir bir ta yüzünü gözünü buruşturarak salak bir kım entrikacılar da halkın şu batıl itika vaziyet aldı. dından muhtelif şekillerde istifade eder Manga âmîri bütün dervişlerî ayn ayn lerdi. gözden geçirdi, sonra arkadaşlarma dönOsmanlı tarihinde filân şeyhin iltima dü: sile yüksek mevkilere çıkanların sayısı pek Bunlarm îçînde, dedi, Halil Paşa geniştir. Gene böyle tavsiyelerle malikâ yok. Şeyhin elini öpüp gidelim. neler kurmuş, hazineler düzmüş kimseler Dervişler, aranılan adamın kendi arade kiime kümedir. Lâkin keramet ehli bir Iarında bulunduğunu biliyorlardı. Fakat adamın gölgesi altında ölibnden kurtul onun tanımadığını görerek şaşırmışlar ve makla beraber bu kurtuluşu bizzat ken bu hali şeyhin kerametine vererek heyedinin kerametine hamlolunan tek bir ve canlanmışlardı. Bizzat şeyh ise yarun sazir vardır ve hikâyesi de gerçekten tuhaf at sonra Halil Paşaya şu sözleri fısıldı br. yordu: Büyük Şefi karşıhyan mektebjiler Atatürk, Adana parkında ve ablde Bnünde Atatürk Adana istasyonunda askeri teftiş ediyorlar Deniz Ticaret mektebinin yeni binası F.G. M. TURHAN TAN Birinci Sultan Ahmed devrinde Sadn Hırka yüz değiştirmez azizim, seni azamhk yapan Halil Paşadan bahsedi tanıtmıyan benim hatırımdır. Bununla yoruz. Bu zat, kumanda ettiği ordunun beraber hırkanı can kurtaran say ve ona Dün sabah", Bebek tramvayı, Bebek ağır bir inhizama uğraması iizerine azle sıkı sarıl!.. istasyonuna yaklaştığı bir sırada, 75 dildi, Şama vali yapıldı. O sırada henüz M. TURHAN TAN yaşlarında Bogos admda birl, tramvaydan atlamak isterken, muvazenesini kaybederek yere düşmüş ve sağ ayağı parçalanmıştır. Bogos, bir müddet sonra kaldırıldığı Belediye hastanesinde ölmüştür. Tahkikata, Müddeiumumî muavinlerinden Hakkı Şükrü el koy muş, Adliye tabibi Salih Haşim, cesedi muayene ederek gömülmesine izin vermiştir. Tramvaydan atladı ve biraz sonra öldü Yeni yolcu salonunun temeli atıldı Dün, Galatada rıhtım üzerinde yapıacak yeni yolcu salonunun temeli a tılmış ve inşaata başlanmıştır. Bu münasebetle yolcu salonunun iç kısmma aid bazı teferruatı tesbit etmek üzere salon binasmm plânını yapan Mühen dis mektebi profesörlerinden Debb'in iştirakile Limanda bir toplantı yapıl mıştır. Belediye, salonda turizm bakımından bulunması lüzumlu bazı hususlar hakkında Liman idaresine müracaatte bulunmuştur. Bu hususta Belediye İktısad müdürü Asım Süreyya persembe günü Liman îşleri müdürü Raufi Manyaslı ile temasta bulunacaktır. Ankarada Atlıspor müsabakaları O Binanın dışarıdan manzarası salonu, yatakhaneler, revir, duşler ve müdür ikametgâhı bulunmaktad.r. Bina sekiz ayda ikmal edilmiş ve altmış beş bin liraya mal olmuştur. Deniz Ticaret mektebinin büyük bi ihtiyacını karşılıyacak olan yeni binanın küşad resmi bir iki güne kadar yapıla caktar. Ortaköyle Beşiktaş arasmdakî Deniz Ticaret mektebine ilâve edilmek üzere seBORSALARDA kiz ay evvel inşasma başlanan bina ta mamlanmıştır. Deniz Ticaret mektebinin on cephe Altın hızla yükseliyor sine yapılan bu bina tramvay caddesi üAltm fiatları, yükselme hareketine daha büyük bir hızla devam etmek zerinde bulunmaktadır. Yeni binada muntazam bir jimnastik tedir. Fiatlar dün, 1094 kuruşa kadar yükselmiştir. 1500 lira ihtilâs etmİş Karamürsel 22 (Hususî) Karamürsel İnhisarlar satış memuru 1500 lira ihtilâs ederek kaçmıştır. Memur her tarafta aranmaktadır. Bir lokantanın kapanma sebebi Dünkü sayımızda (temiz olmadığı görülen Sirkecide büyük bir lokanta) mn kapatıldığım yazmıştık. Sirkecide Bahçeli Lokanta sahibinden aldığımız bir mektubda şöyle deniliyor: fLokantam temiz olmadığmdan değil, o gün pahah almdığı için tasdikli listede ya zılı fiattan fazla fiata mal olan barbunya balığının muayyen fiattan ziyadeye satılması yüzünden Belediye nizamatına riayetsizlik kararile üç gün kapatılmıştır. Lokantamızda temizliğe son derece dıkkat edildiği herkesin malumu dur.> Kızılırmak üzerinde kurulan büyük köprü Teşekkür 17/11/937 günü akşamı tramvayda yüzüğümün kıymetli taşını düşürdük ten yarım saat sonra farkma vardım. Kendisine müracaat ettiğim 97 numa ralı Aksaray kontrol memuru Bay Cemal yarım saat geçmeden verimli sây ve gayreti sayesinde bulup merkezden müsaadesi alındıktan sonra teslim etti. Dürüstlüğü ve çalışkanlığı takdire şa yan bu memura sayın gazetenizle ale Bafra (Hususî) Kızılırmak üzerine kurulan muazzam Çetinkaya köp nen teşekkür ederim. rüsünün büyük merasimle açıldığmı bildirmiştim. Gönderdiğim resimler, eski Konya Cumhuriyet Müddeiumumî köprü ile yeni köprüyü yanyana göstermektedir. Eski tahta köprunun yermmuavini Celâl Kâmil Yüksel de yeni beton köprü bir abide gibi yükselmektedir. Pazar günü, Ankara Atlıspor kulübü tarafından bir müsabaka tertib edilmiş ve kazananlarm mükpfatları bizzat Başvekil Celâl Bayar tara fından verümiştir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear