26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 1 îkinciteşrin 1937 /POJ? Serbest fikirler Macar takımı Istanbul muhtelitini 3 0 yendi Istanbul takımı, tahminin fevkinde fena bir oyun oynıyarak bu feci mağlubiyete hak kazandı Bir Tıbbiyeli Şehid: Zehirlenmeler Teşhis ve Tedavi! Zehirlenme deyince hahrıma tarihteki zehirlemeler ve zehirlenmeler gelir, içi me de tiksinti ile karışık bir ürküntü yayılır. Şark ve garb tarihinin ilk ve orta çağa tahsis olunan sahifelerini açınız. Sık sık bu zehirlemelere ve zehirlenmelere tesadüf edersiniz. Sokrat'm zehirlen mesi de bu arada hatıra gelir. Fakat ona sunulan zehir, bir mahkeme hükmüydü ve büyük filozof kanunun emrini dinler gibi hürmetle o zehri içmişti. îğrenç zehirleme ve zehirlenmeler bir hükümdarın tebaasından herhangi birıni öldürmekte kullandığı ağular yüzünden vücud bulan cinayetlerdir. îngiltere krallarından Sekizinci Hanri, Fransa krali çelerinden Marie de Medicis ve ilk çağda da Kleopatra bu zehirci hükümdar ların ilk safta yer alanlarıdır. Karamanoğullarının fetret devirlerinde birbirlerine zehir sunduklan ve Osmanoğulları devrinde de ilk siyasî cinayetin Hacı İl Beyi zehirlemek suretile Lala Şahin Paşa tarafından yapıldığı malumdur. Haydarpaşa Nümune hastanesi iç hastalıklan kliniği muavini doktor Bayan Müfide Kâzımın Zehirlenmeler admı taşıyan eserini gördüğüm zaman bu tarihî vakıalar, karmakarışık bir şekilde, gözümün önüne geldi. Fakat eseri sahife sahife gözden geçirince zihnime tatlı bir inşirah yayıldı. Çünkü eser, zehirlenmelere karşı fennin halâskâr yardımmdaki kıy meti ve mahiyeti izah ediyor. CONTIHEKTAL TRAŞ BIÇAKLARI ^ • ^ " Operatör Urolog [Hüseyin Turgud] Dr. A. Süheyl Ünver Tıbbiyeyi büyük mahrumiyetlerle biti renler bu tahsile mahrumiyetlerle katlananların ideallerini çok iyi bilir. Tababet gibi uzun bir tahsile mahrumiyetle atıl mağı goze alan bir talebe o mesleğe bıhakkın âşıktır. Zira hakiiî temayül olmadan bir meslekte yükselmenin ve payidar olmanın imkânı yoktur. Bu hayat dediğimlz ikinci hayatı ruşeymiye tuhaf safhalar geçirir. Bunun evvelden tayini güçtür. Birinci hayatı rüşeymiyeyi pek iyi tanrr, onun tuhaf safhalarmı anlıyabilir ve birçok felâketlerin onünü alabiliriz. Ondan maksad hayat dediğimiz bu ikinci hayatı rüşeymiyeye girmektir. Tamamen biz bu hayatı sureriz. Hayatımızın üçte biri uyku ile ve diğer zamanları da dar çerçevedeki düşünce ve hükümlerimizle ge çer. Bazan bunlarda ne kadar aldanırız ve bizi de o ne kadar aldatır. O aldanmak ve kendimizi aldatmaktan da zevk duymuşuzdur. Bunun bir kısmı da lâzım, ve lâkin gayrlşuuridir. Bu devre de blter. İşte fennin buluşları da buraya kadar gelir. Ondan sonraki devre nedir? Hep tahminJerden ibarettir? O yenl, belki esaslı devreye katılanlarm bunu biz fanîlere hissettirebilmeleri bizim idrak seviyemizin imkânı haricindedir. ikinci rüşeymî devre bazan uzun, bazan kısa sürer. Bundan maksad yalnız vücudıin tenmiyesi değil, fikir ve zekânm ve bunların merkezi olan dimağın tekâmülüdür. Onun tekâmülüne nihayet yoktur, belki ebedi demekten zevk duyduğumuz hayatı fikriyenin tekâmül nüvesini hazırlamaktadır. Iş o devreye vardıktan sonra ölüm karşı sındakl telâkkileri başka bir tarzda tefsir etmek icab eder. Bunda da belki bir hik met vardır. Belki ifadeye muktedir olamadığımız şeyleri karşımızdakine hissettirmek. Bunun için istersek hikmet sözünü müphem olarak kullanıyoruz. Olümlerin çeşidlerinden seçmek icab etse, fikir adamlarmm kendl tefekkürleri içinde ölmek lstemeleri en ziyade muvafıktır. En çok yıpranan bir uzuv en çabuk insanı ademe sürükliyenidir. Bu şekil ölümlerden fikir adamlan daima bir haz duymuşlardır. İşte bana bu satırları yazdıran Tıbbiyenin mezunu sayılması lâzım gelen Hüseyin Turgudun bu yaşayışının icabına göre vakitsiz ölümüdür. O mahrumiyetlerle tababet tahsiline atıldı. Zira ideali insan bir heklm olmaktı. Yaşadığı devrenin ikinci hayatı rüşeymlye olduğunu bilirdi, diye ceğim. Zira hekimler hayat mekanizması nı iyi bilirler. Eğer bizim melekâtı akllyemiz bu mekanlzma fevkinde ince buluşlarla daha incelmlş olsaydı, belki onun tefekkür âleminin mahiyetinden haberdar olabilirdik. Hüseyin Turgudun vücudü sağlam, lâkin çetin ve iyi dereceli daimî bir tahsil dev resinden dolayı dimağı yorgundu. İmti hanlannı muvaffakiyetle, bltirdi. Lâkin dimağı esaslı yorgunluğunu muannid ISaşağrısfle blMirmekte geclkrriedi. İşte iendislni yükseltmek istiyen dimağı Lstlkbailnin mükâfatmı, talihin ters akıbetile, vermek saadetinden mahrum kaldı ve onu Tıbbi yenin aziz şehidleri makamma oturttu. Belki çok yaşıyacak ve heklmllkte muvaf fak olacaktı. Bu anî darbe onu bu devrei hayatında yolundan alıkoydu. Fakat onu Tıbblyeliler daima hürmetle karşLsında eğildilcleri ve her daim anacaklan şehidleri kürsüsüne oturttu. Hayatta en büyük hürmet ve itlbar görenlerden ziyade genc yaşındaki ölümü onu aramızda en muteber bir şehid makamma koydu. Zira o mesleği yolunda can vermiştir. Böyle ölümle, harb karşısında vatanı korumağa çalışır ken ölüm arasında bir fark yoktur. Zira onun hekim olmak ideali de bu vatanm ve milletln şuurlu bir ferdl olmak içindl. Onun ölümü bir misal olmaktan uzak kalmalıdır. Yalnız onun çalışkanlığı, teva zuu, iyi ahlâkı ve güler yüzü bütün Tıbbiyelilerin iktisaba çalıştıkları esaslı mezi yetlere bir nümune olarak yaşamalıdır. BİP TECRÜBE KÂFİDİR ! İstanbulda Merkez posta binası yarunda Alalemciyan han No. 14 / I ı \ \ Yüksek kalitenin timsali I Dr. Mehmed AH I IDRAR YOLLARI I Hastalıkları mütehassısı Koprübaşı ! • • • Eminonü han TeL: 21915, Dahilive Vekâletinden: 1 Vekâletin 937 malî yılı ihtiyacı için «350» ton Sömikok «Türk Antrasit» kömürünün mubayaası kapalı zarfla eksiltmiye konmuştur. 2 Eksiltme 3 ikinciteşrin 937 çarşamba günü saat 15,30 da Ankarada Yenişehirde Vekâlet binasmda toplanacak Satmalma Komisyonunca ya pılacaktır. 3 Muhammen bedel «10150» liradır. 4 Muvakkat teminat «761» lira «25» kuruştur. 5 Isteklilerin bu babdaki şartnameyi Vekâlet Levazımından almaları lâzımdır. 6 Isteklilerin 3 ikinciteşrin 937 günü saat 14,30 a kadar teklif mektublarını Satınalma Komisyonu Reisliğine makbuz mukabilinde vermeleri icab eder. 7 Posta ile gönderilecek teklif mektublannın altıncı maddede yazılı saate kadar Reisliğe gelmiş bulunması şarttır. Postada olacak gecikmeler muteber değildir. «3864» (7045) Macar takımı İstanbullu oyuncularla bir arada Dün sabah Ankaradan şehrimize gelen Macar muhtelit takımı öğleden sonra Kadıköy stadyomunda Istanbul muhtelitile karşılaştı. Havanın biraz yağışh ve soğuk olmasına rağmen stadda oldukça büyük bir kalabahk kütlesi toplanmıştı. Suphi Baturun idaresinde cereyan eden oyuna Istanbul muhteliti şu takımla iştirak etti: Cihad Faruk, Hiisnü Eşfak, Salim, Mehmed Reşad Niyazi, Salâhaddin, Bülend, Fikret, Orhan. Maçm ilk on dakikası istisna edilirse Istanbul muhtelitinin gerek takım ve gerekse ferd itibarile gösterdiği fena oyunu tarif ve tavsif için kelime bulmak hayli güç bir şeydir. Ilk on dakikada kendisine ümid veriIen seyirciler, işin yavaş yavaş bozulduğunu ve on sekizinci dakikada Macarlann sol içleri vasıtasile yaptıkları birinci golden sonra Istanbul muhtelitini teşkil eden oyunculardan kısmıazamının ümid ve tarif edilmiyecek kadar fena ve beceriksiz hareketlerini görünce evvelâ sinirlendi ve sinirlenme tezahürleri olan bağırışlarla oyunun ve oyuncularm düzelmediğini görünce de işi alaya döktü ve her bir potu, her bir beceriksizliği, her bir falsoyu alaylı bir alkış tufanına boğdu. Ilk on dakikalarda tempolarmı tutturmağa çalışan Macarların karşısmda İstanb muhteliti bir şeyler yapmak istedi ve bu hal oyuna bir hareket verdi.Fakat bundan sonra misafirler paslaşmalarında, adam tutmalarında, hasmmdan top kapmalc 4çin giriştikleri mücadelelerde muvaffak olmağa başlayınca bizim çocuklar ortadan kayboldular. Topu ayağına alan oyuncumuz pas verecek bir arkadaşını göremez, bulamaz oldu. Bu halde kalan derhal işi şahsiyata döktüğünden hasmımn küçük bir müdahalesi karşısında topu kaybetti ve böyle vaziyetler tevali edınce topu nasılsa ayağma geçiren oyuncu, aman mes'uliyet benden gitsin diye saliaparti davranarak cidden gülünç hallere düştü. 35 incî dakikada ayagında nasılsa uzunca bir müddet topu tutan Macar sağ açığının üzerine çullanan muhtelit müdafaası rakib sol açığını tamamile serbest bir halde bırakmış oldular. O da takımına ikinci golü kazandırdı ve birinci devre 2 0 Istanbul muhtelitinin aleyhine neticelendi. İkinci devreye çıkıhrken Rıza, Salimin yerine merkez muavin olarak oyuna girdi. Orhanla Salâhaddin de oyundan çıkanlarak hücum hattı Niyazi, Naci, Fenerli Bülend, Galatasaraylı Bülend ve Fikret şeklinde tertib edilmiş bulunuyordu. Bu devrede de müdafaa hatlarımız mütemadiyen bocaladı. Hücum hattının üç ortasını teşkil eden oyunculardan hiçbirinin bir tane olsun yerinde pas verdiği görülmediğinden açıklar işliyemediler. Diğer taraftan onlar da nasılsa ayaklanna gelen topları hüsnü istimal edemediklerinden oyun, Macar bekleri orta çizgisinde olmak üzere, tek kale haline döküldü. Bu vaziyette cereyan eden bir maçta ne zevk, ne de heyecan vardı. Macarlar da gördükleri bu sudan mukabelelerle işi sıkı tutmadılar. Meselâ netice alacak mmtakalarda kendilerini hiç sıkmadılar, hiç şüt atmadılar. Oyunun son dakikasında Macar sağ içi ortalanan topa, Cihadın çıkmadığını görerek, bir kafa vurdu ve takımının üçüncü golünü bu suretle yaptı. Bunun üzerine yaptığımız biricik derlitoplu akınla misafir kalesine kadar inen bizimkiler Nacinin topu avuta atmasile bir netice alamadılar ve herkese üzüntü veren bu maç bu suretle 3 0 Istanbul muhtelitinin mağlubiyetile bitti. Baş, diş, nezle, grip, romatizma ve bütün ağrılarınızı derhal keser. icabında günde 3 kaşe alınabilir Evet, Bayan Müfide bu eserile bir kazaya uğrayıp da zehirleneceklerin ne suretle kurtarılacağını tesbit etmiştir. Ma lum olduğu üzere zehirlenmenin birçok şekilleri ve sebebleri vardır. Midyeden, mantardan, balıktan, hatta yumurtadan bile zehirlenmek mümkündür. Kıymetli doktorumuz işte bu zehirlenmelerin şek lini ve sebebini uzun uzun anlattıktan sonra herbiri için alınacak vafî ve şafî ça releri de gösteriyor. Eserin ilmî kıymeti, şüphe yok ki, büyüktür. Ben böyle bir eserin adam ze hirlemekte vicdanî mahzur görülmiyen devirlerde yazılmadığına insaniyet namıAskerî liseler şampiyonası na teessüf etmekle beraber yurd irfanına Askerî mektebler arasındaki atletizm bir kıymetli parça ilâve ettiğinden dolayı şampiyonasının ikinci haftasına dün öğ muhterem doklpru tebrik etmezi bprç billeden evvel Kadıköy stadyomunda de dim. vam edildi. Eser, herkes için faydalıdu^ S,anym} Alınan teknik dereceler şunlardır: bir lisanla tavsiye ederim. 200 metro sürat: Denizden îrfan 24.6 M. TURHAN TAN ile birinci, Kuleliden Halid ikinci, Maltepeden Necati üçüncü. Sinobun tütün mahsulü 400 metro sürat: Denizden Mehmed Sinob (Hususî) Bafra ile Samsun57.6 ile birinci, Kuleliden Sadri ikinci, dan getirilen ve muhitin iklim şartlarile Denizden Halid üçüncü. 1500 metro mukavcmet: Kuleliden uyuşan tohumlarla elde edilen bu seneAbdullah 4.48.9 ile birinci, Maltepeden ki tütün mahsulü çok nefistir. Yapılan tetkiklere nazaran umum rekolte mikFethi ikinci, Kuleliden Reşad üçüncü. tarı 400 bin kilo raddesindedir. Gülle atma: Denizden Bülend 10.45 metro ile birinci, Kuleliden Orhan ikinci, Kuleliler 143 puvanla atletizm birinci Kuleliden Ziya üçüncü. Üç adım atlama: Kuleliden Galib liğini kazandı. Deniz 94 puvanla ikinci, 12,95 metro ile birinci, Denizden Arif Maltepe de 55 puvanla üçüncü oldular. ikinci, Maltepeden Necati üçüncü. Barutgücü sahasında yapılaYüksek atlama: Kuleliden Galib 1.60 cak maçlar metro ile birinci, Denizden Naci ikinci, Dün Barutgücü sahasında Barutgücü Kuleliden Kemal üçüncü. genc takımile Bakırköy Rum takımı karDisk atma: Kuleliden Nuri 30.27 metro ile birinci, Denizden Necmi ikinci, şılaşmış, 3 1 Barutgücü genc takımı galib gelmiştir. Kuleliden Ziya üçüncü. Halıcıoğlu B takımüa Barutgücü B 100X4 bayrak yarışında Irfan, Arif, Sermed ve Nuriden mürekkeb Deniz ta takımı arasındaki maç 1 1 berabere nekımı 49 saniye ile birinci, Kuleli ikinci, ticelenmiştir. Maltepe üçüncü oldular. Barutgücü A takımile Halıcıoğlu A Neticede geçen hafta elde edilen pu takımı arasındaki maç da 2 0 Barutgücü vanlar da nazarı itibara almmak şartile A takımının galebesile rıeticelenmiştir. wmmmmmmmam Kars Vilâyetinden: Isîm ve markaya dikkat. Taklidlerinden sakınmız. 1 Sarıkamış Kasabasmda yapılacak 80011 lira 71 kuruş bedeli keşifli Iğdır kasabarında yapılacak 84692 lira 63 kuruş bedeli keşifli cem'an 164704 lira 34 kuruşluk kapalı zarf usulile Eksiltmiye konulan elektrik tesisat işine 13/10/937 gününde talib zuhur etmediğinden bu tarihten itibaren elektrik tesisatı işi bir ay müddetle pazarhğa konulmuştur. 2 Pazarlık 12/11/937 tarihine musadif cuma günü saat 15 te Kars Vilâyeti Daimî Encümenince yapılacaktır. 3 Muvakkat teminatı umum tesisat için 4986 liradır. 4 Bu münakasanm istinad ettiği plân, keşif, fennî şartname, münakasa şartnamesi, Bayındırlık işleri genel şartnamesi ve hususî şartname 8 lira 24 kuruş bedeli mukabilinde Kars Nafıa Müdürlüğü tarafından verilecektir. 5 Para tedivesi şartları hususî şartnamede yazılmıştır. 6 İstekli olanların kanuna göre hazırlıyacakları teklif mektublarile birlikte Hususî İdare namına yatırılmış teminat makbuz veya mektublarını ve Ticaret Odası kayid varakasını, en aşağı 80000 liralık elektrik tesisatı yaptıkîarma dair Nafıa Vekâletinden almış olduğu ehliyet vesikasını bir zarfla ve yahud doğrudan dogruya ibraz edecektir. 7 îşbu şartlar dahilind,e talib olanlann pazarlık için tayin olunan 12/ H/İ937 cumâ günü saat 15 te Kars Vilâyeti binasmda Sürel Komisyonda hazır bulunmalan veya tekliflerini bu müddetten evvel noksansız olarak doğruca Sürel Komisyon Reisliğine göndermeleri ilân olunur. (7273) ADEMİ İKTİDARAve BEL GEVŞEKLiGiNE EN MÜESSiR iLAC FORTESTİN'dir Vakitsiz ihtiyarlıyanlara genclik, ve dlncllk verlr. Maliye Vekâletînden: Dr. A. Süheyl ünver Foto Süreyya Ankaraya giderek Başvekil Celâl Bayarm muhtelif pozlarda resimlerini çektikten sonra îstanbula dön müştür. 1 2020/1000/510 milimetre eb'adında ve muhammen bedeli «2123340» yirmi bir bin ikiyüz otuz üç lira kırk kuruş olan iki yüz elli sekiz aded saç dosya dolabı kapalı zarf usulile eksiltmiye konulmuştur. 2 Eksiltme 8/11/937 oazartesi günü saat on beşte Vekâlet Levazun Müdürlüğünde topjanan Eksiltme Kospisyonunda yapılacaktır. 3 Şartnamesi Levazım Müdürlüğünden ve îstanbulda Dolmabahçede Maliye Evrakı Matbua Ambarı Memurluğundan parasız alınır. 4 İstekliler 2490 sayılı kanunun 2 ve 3 üncü maddelerinde yazılı belgeler ve bin beş yüz doksan iki lira elli bir kuruşluk teminat makbuzu veya banka kefalet mektublarile birlikte kanunun tarifatı ve şartnamedeki şerait tamamen uygun ve noksansız olarak yazacakları teklif mektublarını havi kapalı zarflarını ihale saatinden bir saat evvel Komisyon Reisliğine vermeleri, «3970» (7235) nımızdaki arsayı da satın alayım, orasını bahçe yapalım. Yüzüne bulutlar doldu: Ben bu semti sevmiyorum, açıklık istiyorum, dedi. Fakat bunun için şehirden uzaklaşacağız. Uzaklaşmayız. Kızıltoprakta olsa ben razıyım. Pek güzel. Oralarda satılık bir eve bakarım. Bu ev meselesinde ısrarı üzerine ben Zehrada medeniyetten tabiate dönmek için sarsılmaz bir arzu doğduğunun far kına varmıştım. Bu istihale, onunla Göksuya gittiğimiz günden başlamıştı. Ne oluyor sana? dedim, başka türlü bir kadın olmağa başladın. Eskiden sevdiğin şeyleri aramaz oldun. Onlar birer hevesmiş, dedi. Gözleri yarım asırlık bir mazinin hatıralanna uzanan ihtiyarların gözleri gibi derindi. Fakat Sehranın bu değişmesi bile beni kadın ruhunda esrar denilen ve üstünde kafa yormağa lâyık bir derinlik bulunduğuna inandıramıyordu. Canın hiç dansetmek istemiyor mu? diye sordum. Sinema? Sinemada yalnız ağac, dere, çayır, genişlik resimleri görmek hoşuma gidi * yor. Pek güzel. Hayatmm bundan son» rasmı köyde geçirmek ister miydin? Ah... Eğer buranm rahatlığı, ko « laylığı köyde olsaydı isterdim elbet. Kızıltoprak taraflannda satılık bir eT aramağa başladım. Modadaki eve de kiracı bulmak lâzımdı. Güzel havalarda Zehra ile Kızıltoprak taraflannda do laştık. İlkbahara doğru karanmı vermiş bulunuyordum. Üç bin beş yüz lirayi gözden çıkardım ve ön tarafmda geniş bir bahçesi, arka tarafmda bağı olan, altı odalı köşkü satın aldım. Martta oraya taşmdık. O sene ilkbahar gecikmemişti. Nisan ortalarma doğru, sabahları bülbül sesleri arasmda uyanınca Zehraya teşekkür ediyordum. Yaş ilerledikten sonra, yere iğilen yaşlı bir ağac gibi vücudün toprağa doğru bir meyli var. Bahçede meşgul olmak bana umduğumdan çok fazla zevk vermeğe başlamıştı. Ekser günlerimizi Zehra il« bağda, bahçede geçiriyorduk. Hayatından memnun muydu? Bunıf halinden anlamak mümkün olmuyordu. Hiç! dedi. Göksuya gittiğimiz gündenberi ona an* Niçin Zehra? Odalara kapanmak istemiyorum; olan dalgınlık zaman zaman kendini duvar, tavan görmek istemiyorum; içim gösteriyordu. Böyle olmadığı zamanlap da çok sakindi. (Arkast var) daralıyor, fena oluyorum. Korkuyorum ! Tehika: 23 Tabiî anlamıştım: Köye yalnız mı gitmek istiyorsun? Boynuma sarılarak: Evet! dedi. Bu kadar masum bir arzuyu reddedebilir miydim? Ne tehlikesi vardı? Ailesi onu orada zorla alıkoyamazlardı ya... Eşkiya tarafından dağa kaldmlması tehlikesi de yoktu. Kabul ettun: Hay hay... dedim. Ne zaman istersen git. Beni fazla hasrette bırakmak istemezsin, tabiî. Elbette... îki üç gün kalır. gelirim. Çok sevinmişti. Yol hazırlıklarmı güle oynıya, yaptı. Köydeki tanıdıklanna bir çok hediyeler alıyordu. Bavulunu hazırlarken ona dedim ki: 'Yalnız, dikkat et, oraya pek süslü gitmeni istemem. Hakkmda fena düşü nenler olur. Ben de zaten iki esvab götürüyorum. Fazla değil. Çok iyi. Koku filân da sürme. Sürmem. Yazan: Server Bedi • Ruj da sürme. Bütün tavsiyelerime riayet etti ve bir eylul sabahı yola çıktı. Ilk mektubunu üç gün sonra aldım. Köy birbirine girmiş. Onun Zehra oldu ğuna inanamıyorlarmış. Öz anası bile şaşkm şaşkın yüzüne bakarak soruyor muş: « Sen benim Zehram mısın? Hani senın burma bıyık gibi siyah kaşlann? Nittin onlan? Zehranın arkadaşları onun kesik ondüle saçlarma bakarak yalvanyorlarmış: « Bize de öğret, nasıl kıvmyon bunlan?.. Zehra mektubunda hepsinin taklidlerini ve tasvirlerini yapıyor. Fakat seven bir adamın alâkası daima sabit olduğu için ben bu mektubun verdiği hayaller içinde Zehranm köyünü değil, ruhunu seyrediyordum. Kendini onlardan nekadar ayırarak yazıyordu: «Zavallılar, diyordu, eldivenlerime bile nekadar hayretle bakıyorlar! Bunların ne işe yaradı<?inı bir rürlü anlamıyorlar!» Bu değil o. Çakır Ömer, bizim Zehra nihayet bir haftada İstanbula gelmesi icab ettiği halde yirmi günden Kepen köyüne yakın Kmık köyünden dir. Babası küçük yaşında onu kazaya evvel dönemedi. Bırakmamışlar. Bilsen, diyordu, nekadar sevindi götürdü, mektebe verdi, sonra onu ticarezavallılar... Geceyarılarına kadar etrafı te alıştırdı. Bizim köye sık sık gelirdi. mı alıyorlar, İstanbula dair ne anlatır Her işe aklı yatar: Mani yapar, saz ça lar, güzel sesi vardır, şarkı okur. sam, ağızlarını açarak dinliyorlardı. Manilerinden biri aklmda ise söy Üvey annenle, babanla annenin aler misin? rası hâlâ açık mı? Ha... Vardır belki aklımda... Dur Yoo...k! Birbirlerile banşmışlar; bakayım... «Kınığın suları» diye başlar. akraba gibi konuşup görüşüyorlar. Bilir misin, bu sular, bizim köyden Kmı Seni merak etmemişler mi? ğı geçer, kavakların altından siizüle sü İstanbula gittiğimi öğrenmişler. züle gider, Sakaryaya akar. Dur baka Kimden haber almışlar? Bir... Sivrihisarda bir... Çakır 0 yım, Fazıl, nasıldı o... Zehra bir şarkıyı içinden mınldanır mer vardır. Köye kuka, tire, gülyağı, boncuk satmağa gelir. Ondan öğrenmiş gibi başını mevzun hareketlerle bir müddet salladıktan sonra, durdu, düşündü: ler. Hahrlamıyorum, dedi. O nereden öğrenmiş? O günden sonra evde hergün köy şar Bilmem?.. Öğrenmiş işte. Zehra düşünceye daldı. Ona seyaha kıları mırıldanıyordu. Birşeye daha diktinden bahsettirmiş olmak için rasgele kat ettim: Zehraya su ile oynamak merakı gelmişti. Sık sık musluğa gidiyor, şasoruyordum: Çakır Ömer ha?.. Ben bu ismi işit rıl şarıl su akıtıyor, lüzumlu lüzumsuz tim gibi geliyor. Kamburca bir adam mı başını, yüzünü ıslatıp geliyordu. Kışın, oturduğumuz evden şikâyete bu?.. Elli yaşlarında... Hayır, • hayır... Genc, çok genc... başladı: Ah, bir yaz gelse... diyordu; bağı, Yirmi beş var, yok... «Boncuk Ömer» de bahçesi olan bir eve taşmsak... derler ona. Gözleri mavidir de ondan. Ben mesleğim icabı çok seyahat etmiş Ben de Sivrihisarda Ömer isminde bir adam tanıdım. Ömer miydi adı, pek olduğum için göçten bıkmış, usanmıştım. Kuzum, dedim, Zehra, başuna yeemin değilim. Köylere gider, esans filân ni bir göç çıkarma. Bahçe istiyorsan ya satardı. Sivrihisarlıdır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear