25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURtYET 25 Mart 1936 Dil üzerinde çalışmalar Türkçede menfi anlamlar Fiillere gelen «me» menfi eklerinin Güneş . Dil teorisine göre tahlili Me Ma s<Fiil maddelerinin sonuna gelerek fiiın manasını menfi kılan ek» olmak üzere deskriphf gramerin bize verdiği bu «me ma» ekini analiz edelim. İlk bakışta bunun bir ek olarak [ 1 ] etimolojik şekli şöyle görünür: Bu halde, (gel + im + eğ = gelimeğ = gelme): (gel) sözü ile anlatılan fiilin bir süje veya objeye taallukunun ifadesidir. Bunun gibi (01 f um + ağ = olumağ = olma) da: (ol) ile ifade edılen işin bir süje veya obje tarafından yapıl masının ismidir. Görülüyor ki burada çıkan manalar, hep (fiil adı) manalarıdır ki deskriptif gramerlerde (tahfifî mastar) denilen şekillerdir. Menfî anlamı verecek bir elemanı bu analizde göremiyoruz. O halde bu ayni «gülme» ve «olma» sözlerine bir aksan farkile menfi anlamı veren eleman nedir? Işte bunu bize Türk dilinin müzari sıygası göstermektedir. Gene bu fiilleri müzari şeklıne koyalım: «gelmez» ve «olmaz» kelimeleri ortaya çıkar. Bunların sonundaki (mez maz) eklerinin etimolojik şekilleri şudur: Haydan gelen huya gider! Yaman bir hırsız Tütün piyasası Son haftalarda satışlar hararetlendi Son hafta içinde tütün piyasamız hararetli bir hal almıştır. İstanbul piyasasında tüccar elinde kalmış olan engin mallann satışı hararetli şekılde devam etmektedu. Bu gibi mallarm fiatında kilo başına beş kuruş bir tereffü vardır. Bu tütünler maruf bir firma tarafından Triyesteye sevkedilmek tedir. Memleketimizden pek az tütün alan Lehistan tütün rejisinın açtığı münakasa piyasada büyük bir hareket uyandırmış tır. Çünkü, bu reji, miktarını ılân etme mekle beraber ancak bir iki yüz bin kilo kadar tütün alacaktır. Lehistan rejisinin istediği tütünler, Trakya, Gönen, îzmit, Düzce, Trabzon, Taşova, Samsun Bafra menşelerinden olacaktır. Nümuneler 934 mahsulünden gönderilecektir. Fakat esas partiler 935 mahsulünden de ola bılir. Tütünler franko hudud veya franko Varşova teslim edılecektir. Piyasadaki stok vaziyetine gelince; Izmir ve İstanbulda tüccar stoklan rükenmek üzeredır. Ihracat tüccarları müte madıyen mal sevketmektedirler. Stokla rın tükenmesi, 935 rökoltesinin tezayüd eden talebe nisbetle az olması fıatlan yükseltmişrir. Sıyasî vazıyetin karışıklığı karşısında ıhtiyatlı hareket eden fabrıkaların yedek stok yapmalan da fıatlann yük selişinde âmil olmuştur. Şimdiye kadar istanbul piyasasında eski sene mahsulü aşağı cins tütünlerden 3,5 mılyon kilo satılmıştır. Bu tütünlerin vasatî satış fiatı (20) kuruştur. Çekoslovak münakasasını kazanan müesseseler partilerini hazırlamaktadır lar. îkincıkânun ayındanberi Almanya ya ihracat çok artmıştır. Buna sebeb olarak, ticaret muvazenesinde Almanyanın Yunanıstana çok borçlu olmasma mukabil bu memlekete mal ithal edememesi ve dolayısile tütün alamamasıdır. Alman fabrikalan memleketimize aid siparişle rini yükseltmişlerdir. Trakya, İzmit, Bursa ve Gönende piyasa hararetlidir. Köy mubayaatında fiatlar Düzcede 2120, Gönende 1060, Agonyada 1 0 5 0 , Edirnede 1 5 6 5 , Hendekte 2 0 1 0 0 , İzmıtte 20 95, Bursada 20 90 kuruştur. Viyana para Kralı nasıl "** üç defa bir parladı, nasıl söndü? apartımana girmiş! Sigizmond Bosel, alelâde bir dükkâncı iken bir Düşesin gizli yardımile Avusturya İmparatorluğunun ordu müteahhidi oldu, milyarlar yaptı, lâkin bir borsa oyunile mahvoldu (I) (3) I. (em f eğ) veya: (am ( ağ) «Türkçede menfi anlamlar» serisinin ilk yazısında izah ettiğimiz gibi fiil sıygalannda bu «me ma» eki şu değişmelere uğrar: I. Deskriptif gramerlerde (mastar) adı verilen (fiil adlan) ile (şuhudı mazi, naklî mazi, temennî, vücubî) denilen sıygalarda ve (emir) sıygasınm ikinci müfred şahsile üçüncü şahıslannda (mema) şeklinde tasrif olunur ki bu şekiller, hakikatte «meğ mağ» demektir. II. (İstikbal), (iltizam) ve (hal) sıygalarile emir sıygasının ikinci cemi şahsmda ve ismi faillerde (miy mıy) şekillerini alır. III. (Müzari) sıygasınm birinci müfret şahsmda (me), yani (meğ), birinci cemi şahsmda (mey), ikinci ve üçüncü şahıslannda (mez) şekillerinde görülür. Biitün bu değişmelerin sebebleri, deskriptif gramerlerde şimdiye kadar bulu namamış bir sır şeklinde kalır ki bu sırn ancak «Güneş Dil» teorisi analizlerinin yarattığı «Türk analitik grameri» halledebilir. Bunu anlamak için de şu noktayı gözönüne almak lâzımdır: «Menfî eki» denilen bu «me ma» eklerinin bir rolleri de «fiil adı» yap maktır. Meselâ «gelme, olma» kelimeleri, pek küçük bir aksan farkile hem «gelmek işi, olmak işi» manalarına, hem de «gelmeme buyruğu, olmama buyruğu» anlamlarına gelirler. Meselâ «onun gelmesi üzerinden bir saat geçmemişti ki...» yahud «bu işin böyle olması hayırlıdır» dediğimiz zaman buradaki «gelme» ve «olma» fiilin adıdır. «Sakın bugün buraya gelme!», yahud «artık bu kadar tembeî olma!» dediğimiz zaman ise «gelmek» ve «olmak» işlerinin yapılmaması buyruğunu vermiş oluruz. Biri fiil maddesini isimlendirmek, öteki fiilin anlattığı işin yapılmasını me netmek gibi biribirinden tamamile ayn iki rol, bu «me ma» ekine nasıl verileSilir? Deskriptif gramer, bu suale de cevab seremez. Bunun halli de gene «Güneş Dil» analizlerinin bizi götürdüğü «Türk nalitik grameri» ne aiddir. Her iki noktayı çözümlemek üzere, )nce yukanya aldıgımız etimolojik şekli, «GüneşDil» metoduyla gözden geçire•m: (D (2) II. (em + ez) veya: (am + az) (1) Em, am: Gene sonuna geldiği kelimenin süje veya objesini anlatan elemandır. (2) Ez, az: Kelime mefhumunu bu süje veya objeden çok uzak bir sahada gösteren, yani süje ve objenin o kelime mefhumundan çok uzak, ayn kaldığını binaenaleyh o mefhumun o süje veya objede bulunmadığını anlatan ektir. Işte «menfi anlamı» bu «ez az» elemanındadır. Bu halde deskriptif gramerlerin «me ma» dedikleri fiil menfi eklerinin, hakikatte «ez az» olduklan anlaşılmış olur. Bu «ez az» ekleri de bundan önce birçok defa hatıra getirdiğimiz (V. f z) formülüne tamamile uymaktadır. Demek oluyor ki «me ma» şeklinde görülen ekler, «mürekkeb» eklerdir. Bunlar şu iki yolda analiz edilebilir: I. «Em + eğ = meğ» ve «am + ağ = mağ» şekillerinde fıillerin adlarm yapmağa yarar. Burada (em) veya (am), fiilin taalluk ettiği süje veya objeyi gösterir; (eğ) yahud (ağ) da kelîmeyi tamamlıyarak isimlendirir. II. «Em + e z = mez» ve «am faz = maz» şekillerinde fiil anlamların süje veya objeden çok uzak bir sahada tecelli ettirerek fiillerin menfîlerini kur mağa yarar. Burada da (em) veya (am) gene fiilin taalluk ettiği süje veya objeyi gösterir; (ez) yahud (az) ise fiili o süje veya objeden çok uzak bir sahaya atmak suretile menfi anlamını ve(Ez) ve (az) elemanlarındaki (z) konsonu, doğrudan doğruya (ğ) ve onun kategorisinden olan (y, k, g, h) konsonlarile değişebileceğinden bu de ğişmelerle (mez) ve (maz) mürekkeb ekleri (meğ mağ), (mey may) olabilir ki işte fiillerin bir takım şekillerinde görüldüğünü yukanda zikrettiğimiz (mema), (miy mıy), (mey may) şekillen bu değişmelerin verimidir. Bu noktayı daha açık olarak göstermek üzere örnek olarak aldıgımız «gel» ve «ol» fiil maddelerinin sıygalannda menfi anlamlarmı gözden geçirelim. rır. Beyoğlunda Tomtom mahallesind 14 sayılı Sentmarya apartımanmın bi rinci katmda oturan Sultananın daire sine geceyarısı saat 2,30 da hırsız gir miş ve birçok eşya çalıp kaçmıştır. Polis hırsızın sabıkalı Hırat olduğunu anlıyarak yakalamıştır. Hırat bu apartırrianın bahçe duvann dan atlıyarak Sultananın penceresin çıktığım ve oradan içeri tam üç defa girerek 900 lira kıymetinde eşya çal dığmı itiraf etmiştir. Sabıkalı bugün adliyeye teslim edi lecektir. SARHOŞUN ELİNDEN KAÇARKEN OTOMOBİL ALTINDA KALDI Ka aıkbyünde İbrahimağada oturan 6 yaş larmda Hüseyin, evvelki akşam saa 19 da Havdarpaşada Tıbbiye caddesinden geçerken sarhoş bir adamın taar ruzuna uğramıştır. Çocuk bağırmağa başlamış fakat ortalıkta kimseyi göre meyince caddenm karşı kaldırımına doğru koşmuştur. Bu sırada caddeden geçen 2078 sayılı otomobil çocuğa çarparak tehlikelı surette yaralamıştır. VAPÜRA BİNERKEN DENİZE DÜŞ TÜ Dun sabah saat 9,30 da Haydarpaşa iskelesinden Göztepe vapuruna bi nen yolculardan Bostancılı avukat E min iskelenin üstünden geçerken ayağı kaymış ve denize düşmüştür. Eminin boğulmasına az kalmışken etraftan yetışenler tarafından kurta rılmıştır. ÜÇ KAZA Dün şehrimizde 3 vesaıti nakliye kazası olmuştur. Bunlar sırasile yazıyoruz: 1 Şoför Alinm idaresindeki otomobil Beyazıdda tramvay yolu üzerinde dururken 140 sayılı Kurtuluş Beyazıd tramvayı çarpmış, otomobil par çalanmıştır. 2 Beyoğlunda Muhtarbey cadde sinden geçen sular idaresine aid ve müfettiş Aleksi idaresindeki 202 sayılı otomobil 13 yaşlarında Pavli ismmde bir çocuğa çarpmış, yaralamıştır. 3 Vatman Abdullahm idaresindek 17 sayılı tramvay Maçka kışlası önün de 4154 sayılı otomobıle çarpmış ve otomobili hasara uğratmıştır. İNGİLİZ SEFARETİNİN BAHÇE SİNE GİRMİŞ Fotı ismınde biris evvelkı gece Beyoğlunda îngiliz sefa rethanesının bahçe duvarından içer atlamış ve bahçede dolaşırken yaka lanmıştır. Foti, sefaret bahçesinde bulunan çiçekleri koparmak ıçın bahçeye atladı ğını söylemektedır. Tahkikat devam etmektedir. (1) Em, am: Hangi kelimenin so nuna gelirse onun süje veya objesini gösteren, doğrudan doğruya (ego) mefhumunu anlatır bir elemandır. Bunun vokali kendisinden önce gelen kelimenin okaline tâbidir. Meselâ, yukanda aldıgımız «gelme» »e «olma» örneklerinde bunlar «im» ve • u » olur: <m (Gel 1 im = gelim) : (gel) buyuruğunun bir süje veya objeye taalluku nu anlatır. /. N. D1LMEN (Ol + um = olum) da böyledir. [1] «Bir ek olarak» kaydinden maksad (2) Eğ, ağ: Kelimeyi tamamlıyan, zaten baştea bir kelımeye ekleneceği için manasını tayin ve ifade eden, onu isim başında ana kok aramağa luzum olmadL. ğını gostermektir. lendiren bir ektir. Ceyhan üzerine bir koprü kurulacak En güzel sesli küçük artist DENÎZ İŞLERİ Denizyollarının yaptıracağı vapurlar Denizyollan İdaresi hesabına Avrupa tezgâhlanna ısmarlanacak gemileri inşaya talib fabrikalardan salâhiyetli mü messiller istenmişti. Bu mümessillerin bir kısmı şehrimize gelmiş ve bir kısmı da yola çıkmıştır. Murahhaslarla yapılacak müzakere ler için Vekâletten direktif almak üzere Denizyollan müdür muavini Nihad Ankaraya gitmiştir. îlk vapur ihale tarihinden bir sene sonra idareye teslim edilmiş olacaktır. Rus Japon müzakeratı iyi bir safhada Tokyo 24 (A.A.) Japonyanın, Moskova elçisinin, Başbakan Hirotadan Sovyet Mançuri hududu hâdiseleri hakkında Sovyet Rusya ile tekrar müzakerata girmek üzere talimat aldığı söylenmektedir. Japonya tekliflerinde karşılıklı bazı müsaadekârhklar ve ezcümle bir hudud komisyonu tayini gibi müzakerata esas teşkil edecek bir takım şerait münde riç bulunmaktadır. §u vagon penceresinde çıkanlmış resmini gördüğünüz küçük kız henüz 12 yaşmda olmasma rağmen bütün dünyaya şöhreti yayılmış sesi güzel artistlerden Isveçli Tatiano Angelinidir. Avrupanın mühim merkezlerinde konserler vermektedir. Belki memleketimize gelmek ihtimali de vardır. Adana (Hususî) Ceyhan nehri kenarında mühim bir ziraat ve ticaret merkezi olan Ceyhan kasabası, ırmakta köprii bulunmaması yüzünden çok sı kmtı çekmektedir. Kasabayı geniş köy ve çıftliklerden ayıran Ceyhan ırmağmdan gelip geçmeyi, ancak pek ipridaî bir vasıta olan ve bir yakadan ötekıne gerilmiş bir tel ile gidip gelen gemiler temin et mektedir. Bılhassa ırmağın taşkm zamanlannda gerek insan ve gerek hanvanca mühim zayiata sebebiyet veren bu iptidaî vasıtadan artık Ceyhan halkı bıkmış u«anmışhr. Geçen yıl umumî meclis bu büyük ıhtiyacı gözönüne alarak Ceyhan nehri üzerinde bir köprü yapılması için tahsisat ta koymuştu. Son günlerde, bir köprü mütehassısı Ceyhan nehri üzerinde kurulacak köprünün yerini tesbit etmek üzere buraya gelmiş ve yaptığı etüdler den sonra kasabayı karşı yakaya bağ ıyacak köprünün yerini tesbit etmiştir. Bu müsbet hazırlıklardan sonra ya kında Ceyhanm da bir köprüye kavuşacağmı beklemek hatalı olmıyacaktır. Ceyhan halkı Cumhuriyet devrinin yüksek feyizlerinden bu suretle hissedar olacaklanna sevinmektedır. Gönderdiğım resim, bugüne kadar Ceyhan nehri üzerinde işliyen ve guya köprü yokluğunu duyurmıyan gemiler den birisini göstermektedir. Harbde ve harbden sonra, hemen her memlekette akıllara hayret verecek muazzam servetler yapanlar oldu ve bu servetler, biriktinldiklerinden daha az za man içinde yıkılıp mahvoldu. 1914 ile 1925 arasında, finans âle minde ortaya çıkan şahsiyetler, arkalarmda sadece bir harabe bırakarak silinip gıttıler. Bir zamanlar Avusturya maliyesini avuçları içine alan altın ve kâğıd para kralı Sigizmond Bosel işte bu birden parlayıp birden sönen sayısız şahsiyet lerden biridir. Sigizmond Bosel, 1893 senesinde Viyanada doğmuştu. Babasınm, Viyana nın en kalabalık sokaklanndan birindek dükkânında tezgâhtarlık ediyordu. Ke nar mahallede doğup büyüyen ve gene orada mütevazı bir hayat sürdükten sonra sessiz sadasız ölmesi mukadder gib görünen bu dehkanlınm hayatında bir denbire, peri masallannı hatırlatan bir değisikhk oldu. Harbcîen bir sene evvel 1913 ilkba harında Bosel, bir gün, tezgâhın tozlanrn almaklâ meşguldü. Sokakta birdenbire büyük bir gürültü oldu. İki konak ara bası çarpışmıştı. Bosel dükkândan fırladı. Arabalardan biri pek muhteşem birşeydi. Kınlan camdan, içeride, gene bir kadının baygın bir halde yattığı görülüyordu. Bosel, arabanın etrafına biriken me raklı kalabalığı yararak ilerledi, arabanm kapısını actı ve gene kadını kucağına alarak dükkâna götürdü. Seyis ve arabacı da, korkudan harab bir halde arkadan geliyorlardı. Gene kadın harikulâde güzeldi. Sa man rengini andıran açık sarı saçları ta mamile dağılmış, loş dükkânı adeta bir ışıkla doldurmuştu. Bosel, elini, gene kadının kalbine koydu. Kalb muntaza man atıyordu. Kadın yaralı bile değil, sadece baygındı. Baygınlığı geçtikten sonra Bosel kendisine yardım etti, ayağa kaldırdı ve aralarında şu muhavere geçti: Isminiz nedir? Sigizmond Bosel. Memnun oldum Bosel. Günün birinde yardıma ihtiyacınız olursa, beni hatırlaym. Sızi unutmıyacağım dostum. Gene kadın bu sözü söyledikten sonra, dükkândan çıktı, tekrar arabasına bindi ve beyaz eldivenli elile Bosele bir veda selâmi yolladıktan sonra uzaklaşh gitti. Bu kadın Avusturya hanedanından Arşidüşes Emilie idi. *** Sigizmond Bosel dükkâna girdi. Tez gâhın cilâlı tahtası üstünde bir güneş parçası gibi, uzun, sapsarı bir tel saç duruyordu. Bosel bu teli eline aldı, uzun u zun muayeneden geçirdi ve kendi ken dine: Arşidüşes ha? Günün birinde sa rayın müteahhidi olmaklığın mümkün dür, azizim Sigizmond, diye düşündü. Birkaç ay sonra, Viyanada silâh şa kırtıları, beygir nallannın gürültüleri işiılmeğe başladı. Sokaklar, ardı arası kesilmiyen nakliye kollan ve asker kıt'alarile dolmuşru. Son valsler, birer birer söndü, trampete sesleri arasmda kayboldu. Harb başlamıstı. Bosel, dükkânında, hergün yürek çarpıntıları geçiriyor, her an kapıda bir jandarma peyda olmasma ve askerlık şubesinin emrini tebliğ etmesine intizar ediyordu. Harbe gitmekten, cepheden büyük bir korku duyuyor, bu ihtimalden yakayı sıyırabilmek için çare anyordu. Bir akşam, gene korku ve heyecan îçinde, askerlikten kurtulmak çarelerini ararken, aklına birdenbire Arşidüşes geldi Derhal bir ariza yazdı. Arşidüşese kenHamburgda üzüm fiatları disini hatırlatıyor, kumaşçılıkta ve elbise Hamburgda kuru üzüm piyasası son imalinde mütehassıs olduğu için kendısigünlerde yeniden canlılık göstermiştir. nin hizmetinden bu sahada istifade edi Hamburgda Türkiye üzümlerinin son filebileceğini söylüyor, meselâ ordu namına atlan şöyledir: kendisine ufacık bir sipariş verilmek gibi No. 7 Extrissıma Karaburun 15,75 T.L. bir lutufta bulunulmasını istirham ediyor No. 8 Kınp Karaburun 16 25 T l * du. No. 9 Auslex Karaburun 16,50 T.L. Haftalarca boş yere bekledi. Hiçbir cevab alamadı. Artık ümidini kesmişti. Tam bu sırada, bir gün levazım dairesinin başlığını taşıyan bir mektub aldı. Yüreği çarparak zarfı açtı. Bu, ordu için büyük, çok büyük bir siparişti. Arşidüşes kumaş tezgâhtanna borcu nu ödemiş oluyordu. Sigizmond Boselin akıllara durgunluk veren yükselişi işte böyle başlamışhr. Bosel, az bir zaman içinde, orduda, erkânıharbiye mehafilinde, teknik servislerde sözü geçer, itimad telkin eder bir adam oldu. Sarsak idarenin gıcırtılı ta raflarmı, zayıf yerlerini çabucak keşfetti. Kendisinde, cepheye gitmemek azmi nekadar kuvvetliyse, servet yapmak e meli de o kadar fazlaydı. Büyük bir faaliyete geçti, kendisini lüzumlu bir şahsiyet telâkki ettirecek her vasıtaya baş vurmağa basladı. Esasen o tarihte, her gün bin türlü ihtiyac karşısında bulunu luyordu. Hükumet, masrafa bakmıyor, paraya kıyıyor, ordu ihtiyacını ne pahasına olursa olsun temin sistemini güdü yordu. Bosel, işte bu vaziyet karşısında, sa bahtan akşama kadar, bazan akşamdan sabaha kadar nafiz erkânı ikna etmek, mutavassıtlar bulmak, sağa sola rüsvet dağıtmak için koşuyor, çabalıyor, didi niyor ve muvaffak oluyordu. Küçük tezgâhtar yavaş yavaş, Avusturya Macar ordusunun en büyük kumaş müteahhidi olmağa başlamıştı. Harbden sonra, Sigizmond Bosel, ticaret müşaviri olmuştu. Eskiden, kumaşçı dükkânında kumaş toplarile oynarken, şimdi milyonlarla oynuyordu. Rejim değişti, Bosel gene yerindeydi. Her nabza göre şerbet veriyor, kimin arabasına bınse onun türküsünü çağınyordu. Viyananın en büyük kooperatifi iflâs haline geldi, Bosele koştular. 300,000 florin verdi, Viyanayı ekmeksizlikten kurtardı. Seferberliğin bitmesi üzerine ortayerde kalan tınazlar gibi yığıh harb malzemesi, harab, müflis Avusturyayı şaşkına döndürmüştü, bunları koyacak yer bulamıyorlardı. Bosel getıe imdada yetişti. Harb esnasında kıyasıya fiatlarla sattığı bu malzemeyi urup eksiğine tekrar hükumetten satın aldı ve ateş pahasına bir daha elden cıkardı. Viyana para kralının kasasına, kâğıd No, 10 Nec plus ultra No. 11 Exelsior 19. T i . 21 T i . milyonlar, bir arşidüşes eteğinin hışırtılarını andıran tatlı hışırtılarla doluyordu. Fakat Bosel, arşidüşesi düşünecek ve böyle kıyas yapacak halde değildi; o, herhangi bir kimsenin bir kadma âşık oluşu gibi, mılyonlarına âşıktı. Bu tarihte bu milyoner yirmi beş ya * şındaydı. *** Bosel o zamana kadar, bütün milyonlanna rağmen, nıhayet bir ordu müteah hidınden başka birşey değildi. Fakat, birdenbire, mılyonlarını, bu sahadan, dünya ekonomisi sahasına geçiriverdi, Unıon bankasını ele geçirdi. Az zaman içinde, İsviçre frangına tahvil ettiği mılyonlarile, Avuturyanın en büyük bankalarını avucu içine, büyük endüstriyel teşebbüsleri kontrolu a,ltına almıştı. Fakat bu saha, milyonlarına, ihtirasına ve bankasının azametine dar geliyordu. Bankanın başına geçitkten sonra bir seneye varmadan, Almanyada ve Lehistanda büyük maden işlerine girdi, maden kömürü kralı Flickle birleşti, Karl Skoda gruplarıle ortaklık akdetti. Avusturya ve Galiçyadaki petrol şirketlerini, tasfiyehaneleri, ve sayısız maden şirketlerini murakabesi altma aldı. Cıhan malî mehafili bu harikulâde adamın faaliyetini hummalı bir dıkkatle takıb ediyordu. Sigizmond bir milyar frankla oyna * mağa başlamış, Viyananın en kibar mahallesinde kendisine bir saray yaptırmıştı. Dokuz sene evvel mütevazı bir dükkânda metro ile kumaş satan Sigizmond, şimdi dünya ekonomisine hükmeden bir kuvvet haline gelmiş ve henüz otuz yaşına girmisti. 1924 senesinde, bütün dünyanın gözleri Parise çevrilmişti. Frank, pek yakın bir sukut felâketinin delili olan temevvücler içinde çalkanıyordu. Bosel bu yeni kazanc fırsatmı kıçaramazdı. Viyanadaki yazıhanesinden Parise telefon etti: Otuz milyon frank satınız. Ve bu emir hergün yenilenmeğe basladı. Bosel hergün milyonlar satıyor. liki dasyonda milyarlar toplamağa hazırlanıyordu. Fakat frank birdenbji. yükseldi. Bankalar bir kasırgaya tutulmuş gibi sarsıldı, servetler darmadağın oldu. Ve Boselin adı, sahneden böylece silindi, bir daha ismini işiten olmadı. Bosel lenüz otuz üç yajında bile yoktu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear