25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 Mart 193v CTJMHURtYET Galatadaki kilise istiklâHabeş İmparatoru da şimalde taarruza geçmeğe lini ilân etmek istiyor Galatadaki Ermeni kilisesinin Ermekarar verdi; Ras Desta, Sidamo cephesinde ni Patrikhanesinden ayrılarak istiklâlini ilân etmek istediği söylenmektedir. Bir bizzat bir İtalyan tayyaresini düşürdü (Baştarafı 1 inct sahifede) Ras Desta bir İtalyan tayyaresini düsürdü Adisababa 13 (A.A.) Hava» ...Ühabirinin bildirdiğine göre Ras Desta, Sidamo cephesinde bulunmaktadır. Yeni bir tayyare topunu bizzat kullanarak bir İtalyan tayyaresi düşürmüştür. Bu haber, Ras Destamn menkubiyeti ve Adisababaya avdeti hakkındaki şayıalann yalan olduğunu ispata kâfidir. Burada dolaşan, fakat resmen teyid edilmiyen bir habere göre, beş İtalyan uçağı Arussi vilâyetinin tenha bir kısmında karaya inmiştir. Mürettebat halk arasmda propaganda yapmak için tali mat almış bulunuyorlardı. Ayni habere göre, uzun müddet Habeşistanda oturarak memleket lisanını öğrenmiş olan Bora dındaki bir doktorla Havagna adındaki bir mühendis te bu tayyarede bulunu yorlardı. Bunlar en yakın köye giderek halkla temas etmişler ve halk kendilerine kanmış görünmekte idi. Fakat o sırada ansızm bir Habeş muharibi gelmiş ve bu iki yabancmm îtalyan olduğunu söyliyerek «bunlan öldürünüz» demiştir. Bu nunla beraber Bora ve Kavagna kaçmıya muvaffak olmuşlar ve kendilerini takib eden köylüler de mitralyöz ateşile karşılanmışlardır. Biraz sonra beş uçak uzaklaşmıştır. Yeni Italyan taarruz hareketi başladı Ermeni kiliseleri arasında nifak Dil üzerinde çalışmalar Erkek anlamlı kelimeler Erk ve Erkek, Erke, Erkin sözlerile «Disi)) tabirinin tahlili ERK (Er) sözünden çıkan çok değerli Türk kelimeleri arasında en önemlilerinden biri de (Erk) kelimesidir. (Erk) sözünün etimolojik şekli şudur: (1) (2) (3) (eğ 4 er 4 ek) (1) Eğ: «Kuvvet, kudret, büyüklük, yükseklik» anlamlarma ana köktür. (2) E r : Ana kök mefhumunun herhangi bir nokta veya saha üzerinde takarrür ve temerküzünü anlatan (. 4 0 ekidir. (3) Ek: Kelimeyi tamamlıyan, tayin ve ifade eden, isimlendiren ektir. er (Eğ 4+ ek = eğerek) sözünde ana kök, kendisinden sonra gelen elemanla kaynaşmış, sondaki ekin vokali de düşerek kelime, son morfolojik ve fonetik şeklini almıştır: ERK. Bu halde (Erk) sözü: Kuvvet ve kudretin, büyüklüğün, yüksekliğin takarrür ve temCrküzü anlamına gelir ki asıl «kuvvet ve kudret» te böyle sabit ve mukarrer bir büyüklük ve yükseklik demektir. (Erk) sözünün «azadelik, hâkimiyet, himaye, irade ve ihtiyar, iktidar, izzet, kudret, kuvvet, malikiyet, metanet, muhtariyet, nüfuz, saltanat, serbestî, tesir, tercih» [ 1 ] anlamlan tamamile bu manayı teyid etmektedir. Gene bu sözün manası bir obje üzerinde tecelli edince «Burc», hendek, hisar, kale» anlamla rına [2] gelir. Bu vasıflara yaklaşan süjeye de «erkin» denilmiştir ki «hür, serbest» demektir; «hürriyet» ve «serbestî» sözleri de bundan dolayı «erkinlik» le karşılanmaktadır [ 3 ] . Ayni sebebden dolayı «erke» sözü de «iktidar mevkii» anlamına olarak kullanılır [ 4 ] . «Erkin» de, «erk» e katılan «in» eki, kuvvet ve kudrete yakın olan, onun bitisiğinde bulunan bir süjeye delâlet eder ki bu da «hür» yani dilediğini yapmak kudretine yakın demek olur. «Erke» de sona gelen «eğ», kuvvet ve kudretin bir objesini gösterir ki o da ve mevkiden ibarettir. Dilimizde bu sözün anlatüğı «mert, müzekker, recül, zevc» manalan da hep bu tarife uymaktadır [ 6 ] . Not: 1. Patriarcal cemiyette aile reisliği, erkeğe aid olduğu gibi, ekonomi bakımından da ailenin idaresini erkek deruhde ettiğinden, kuvvet ve kudretin erkekte temerküzü zarurîdir. Insan cemiyetlerinin kuruluşlanna bakmıyarak sadece tabiate de baksak, hayvan cinslerinin bile erkeğini üstün ve kuvfet ve kudrete sahib olarak görürüz. Insanhk, bu meselede bir büyük tekâmül eseri göstererek eşini «dişi» likten «kadm» lığa yükseltmiştir. Bundan önce («kadm anlamlı kelimeler) in analizi için yazdığımız yazılarda [7] gösterildiği gibi «kadm» kelimesile bu anlama gelen bütün kelimeler, kuvvet ve kudret sahibi olan erkeğin en yakın muhitinde, bitişiğinde, onunla daima bir ve beraber olan, onun mütemmimi mev kiinde bulunan muhterem bir varlık an atmaktadır. Halbuki «dişi »kelimesi bu vasıflardan uzaktır. Bunu göstermek için burada istitraden «dişi» kelimesini anaiz edelim: Yalan değil, yanlış! Türkiyede uzunluk bakımından rökoı; apan bir tefrikada şu satırlan okudum: «Ecnebi hükümdarlar ve cumhurreis* leri aleyhindeki suikasdlan, İstanbul ga« zeteleri duyamazlardı. Onlara göre ayn ayrı suikasdlara kurban olan Fransa Jumhurreisi Karno kalb sektesinden, A vusturya Imparatoriçesi Elizabet göğüs darlığmdan, Amerika Cumhurreisi Mak inley şirpençeden, Sırbistan Kralı A t leksandr ile karısı Draga mide hastalı • « ğından ölmüşlerdi.» Bu ifade, esas itibarile, doğrudur. Ab" dülhamid devrinde kızıl bir musibet teşkil eden sansür, gazetelerin diline mühür! vurmuştu ve bu diller o mühür altmda acıklı bir kekeleyişe tutulmuştu. Hemea i her muharrir Yıldızı yaldız, Reşadı Neşet, Muradı Nihad olarak tekellüm edi•ordu ve bu kekeleyiş halkı acı acı güldürüyordu. Fakat tefrika muharririnin örnek gösterdiği vakıalar arasında bir tanesi ar ki o devrin gazetelerindeki rekâketi talâkate, hem de coşkun bir talâkate çevirmişti, her muharrire sütunlarla yazıj kaleme aldırmıştı. Bu, Sırbistan Kralı Aleksandr ile eşi Draganın öldürülmeleri lâdisesidir. O vakte kadar bütün suikasdları gene tefrika muharririnin dediği gibi gaze < te diline düşürmekten çekinen, kurşun yi1 pip ölen bir hükümdan sekteden ölmüş] »ibi göstermeği istibdad vazifesi tanıyan; iaray, yalnız Belgrad hâdisesinde pren iiplerini feda etmis ve o işin insanî düs j turlara uygun olmıyan cani bir hareketj olduğu hakkında günlerce ve sütunlarcaj yazı neşrettirmişti. Bulanık suda balık avlamak istiyen o devir Avusturyasının önj ayak olmasüe büyük devletler, hâdisenin! vukuu üzerine, elçilerini Belgraddan gerij çekmişlerdi. Abdülhamid, hükümdarhkj zihniyeti bakımından çok müsaid bir fırj sat olan bu siyasî hareketten de istifadfl etmek istedi, öbür devletlere uyarak fir Fethi Paşayı İstanbula celbetti ve gc| ne fırsattan kazanc temin etmek fikrilc söylediğimiz yazıları kaleme aldırdı. Tı rih 1902 dir. Şu halde tefrika muharririnin ifade inde küçük bir yanlış var demektir. Fa kat işin dikkate değer tarafı Abdülhamidin hâdiseyi medeniyete, insaniyete aybr göstererek kendi hakkında da beslendiğis ne emin olduğu suikasd fikirlerini guyı öldürmeğe kalkışmasının ters netice ver mesidir. Çünkü Belgrad hâdisesini bizzal Abdulhamide yapılan bombalı suikasc takib etmişti. Bunlar ve bunlara benziyen sayıs örnekler, hürriyet fikrinin durmadan yü rüdüğünü gösterip durur. Lâkin AbdüP hamidler bu yürüyüşü göremiyecek kads kör doğmuşlardı. M. TURHAN TAÎ binin ve Kilisli Rifatın fişleri; Tuhfetüzzekiye. Lehçei Tatarî; Çağatay Lugati! Pa. yet de courteille lugati; Türk Dili Lugati; Uygur metinlerl; Orhon yazıtlan; Derleme fişleri. [2] Pavet de Courteille lugati; Radlof, I. Çağatay lehçesl» Büyük Türk Lugati «Çağatay lehçesl; Babürname, Kamusu Türkî. [3] Osmanlıcadan türkçeye ve türkçeden osmanlıcaya Ceb Kılavuzları. [4] Osmanlıcadan türkçeye ve türkçeden r osmanlıcaya Ceb Kıla\ uzları. [5] Bu eleman, toelimede (k) ile görünüyor. Fakat ayni konson yanyana gele miyeceğinden etimolojik analizde (ğ) ile almmıştır. [6] Kamusu Türki; Veled Çelebinin fişleri; Derleme fişleri. [7] «Ulus> un 11, 12. 13 ve 142.1936 tarihli sayılarına bakını1 [8] Gene «erkek, merd, cesur, kahraman> anlamlarma gelen «yiğit» kelimesi bu «iğit» le çok yakmdır. Burada ana kök «iyi> şeklini almış, araya ana kök anlammı temsil eden bir de «ig» süjesi karısmıştır. [9] «Erkek^ anlamlı kelimelerin analizine yarın da devam edeceğiz. Imparator şimalde taarruza geçecek Londra 13 (Hususî) Adisababadan gelen haberlere göre Habeş Impa ratoru bizzat şimal cephesinde İtalyan lara bir taarruz icrasına karar vermiştir. Ayni haberlere göre Habeş hükumeti şimalde îtalyaya arazi verilmemes;ne karar vermiştir. İtalyan tayyareleri İmparatoru arıyorlar Londra 13 (Hususî) Adisababadan gelen haberler italyan tayyareleri nin yeniden faaliyete başladıklannı teyid etmektedirler. İngiliz Kızılhaç hastane sinin bulunduğu Koram şehri son 24 saat zarfında iki defa daha bombardıman edilmiştir. İtalyan tayyarelerinin şimal cephesine hareket ettiğini haber aldıklan Habeş împaratorunu aramakta olduklan kuv vetle zannedilmektedir. Italya Habeş müzakeresi mi? Musolini, İmparatorla doğrudan doğruya sulh müzakeresine girişecek Brüksel 13 (Hususî) Gazetler Ingiltere ile Fransanın Îtalyaya karşı zecrî tedbirleri teşdid etmiyeceklerine dair Roma hükumetine teminat verdiklerini yazmaktadırlar. Ayni haberlere göre Mu solini Habeş împaratoru ile doğrudan doğruya sulh müzakerelerine girişecek tir. Diğer taraftan Adisababadan gelen haberler Italya ile Habeşistan arasında doğrudan doğruya sulh müzakereleri yapılmakta olduğuna dair dolaşan şayia ları resmen tekzib etmektedir. Geceyarısından sonra gelen haberler Yeni \>e biiyük bir muharebe başlamak üzere Londra 13 (A.A.) Royter: İtalyan uçak faaliyeti haric olmak üzere, şimal cephesinde zâhirî bir sükunet hü küm sürmekte ise de Aşanzi gölüne doğru bir İtalyan taarruzu için hazırlıklar yavaşlamıştır. îtalyan ön müfrezeleri şimdiye kadar hiçbir mukaveme maruz kalmamış olmakla beraber, Negüsün kumandasmdaki Habeş ordusunun da bir taraftan ha zırlanmakla olduğu ve bir muharebenin pek yakm bulunduğu malumdur. n , • • ı iı ııı müddettenberi bu kilisede bazı hâdiseler cereyan ettiğinden, Cismanî meclis kilise işlerini idare edenlerle temasta bulunarak ihtilâfları halletmeğe çalış mış, fakat muvaffak olamamıştır. Diğer taraftan kiliseyi idare edenler, Patrikhaneyi ve Cismanî meclisi tahıma dıklarını bildirdiklerinden, Patrikhane Ruhanî meclisi, Patrik Naroyamn riyasetinde toplanarak bu meseleyi tetkik etmiş ve ermenice gazetelerde bir teb liğ neşretmiştir. Bu tebliğ ezcümle di yor ki: cRuhanî meclisi Galata kilisesinde cereyan eden şayani arzu olmıyan hâdiselere karşı şimdiye kadar müşahid vaziyette kalmıştı. Son zamanlarda bir şahsın, Galata kilisesini şahsî malı göstermek ve bir cTürk grigoryen» kilisesi kurduğunu tahriren bildirmek cür'eti ni gösterdiğini hayretle öğrendik. Ruhanî meclisi «müstakil bir kilise> kurmak teşebbüslerini Ermeni kilisesi ni ikiye ayırmıya matuf bir hareket addederek, bu hareketi şiddetle takbih eder ve halkm bu gibi şahsî menfaatler takib edici hareketlerden uzak bulun masını tasviye eder. Ermeni kilisesi, esasen «Grigoryen» tesmiye edilmekte olup, İstanbul Patri ğinin ruhanî reisliği altmda bulunmaktadır. Ermeni kilisesinin bütün evlâd ları halis Türk vatandaşı olduklann dan, onlarm diğer kiliseler gibi, Galata kilisesi de Türk Ermenilerin ibadetha nesidir. Binaenaleyh yalnız Galata kilisesinin halis Türk Ermenilerine aid bir ibadethane olarak gösterilmesi yersiz bir iftira olduğundan, Ruhanî meclisi bu iftirayı nefretle reddeder.» Tebliğ bundan sonra Galata kilisesinin Patrik Naroyamn dinî reisliği al tmda bulunduğunu ilân ederek, kilise yi idare edenlerin yalnız Patriği tanı mak mecburiyetinde bulunduklarmı, aksi takdirde şahsan mes'ul tutulacaklarını bildirmektedir. Bu mesele hakkında malumat almak üzere dün Ermeni mehafilinde tahki katta bulunduk. Cismanî meclisi aza sından bir zat muharririmize demiş tir ki: < Ruhanî meclisinin tebliğinden de anlaşıldığı veçhile Galata kilisesi hiç (1) (2) (3) (4) (iğ f id + İŞ + iğ) (1) îğ: Kuvvet ve kudret anlamına ana köktür. (2) td: Ana kökle kaynaşarak sahibik anlamile ana kök mefhumunu kendinde tecelli ettiren prensipal elemandır. (3) tş: Yukarıki ana kök ve onun mümessili olan sahib mefhumlanndan oldukça uzak bir sahada, onlardan ayrı bir varlığa delâlet eder ki o uzak sahadaki süjeye de (4) İğ: Elemanı göstermektedir. Görülüyor ki burada iki süje vardır: Bunlardan biri (iğ) ana kökü ile (id) elemanınm gösterdiği kuvvet ve kudret sahibi süje, yani erkektir [8]. Öteki de sondaki (iğ) ile gösterilen süjedir ki birinciden oldukça uzak sahada bulunduğu da (iş) ekile gösterilmiştir. İşte görülüyor ki «dişi» sözünde erkeklikle birlik ve birleşiklik mefhumlanndan eser yoktur; kelime bilâkis aynlık ve uzakbk göstermektedir. Çünkü hayvanlardâ eşleşmenin hiçbir içtimaî manası yoktur. Ancak insanlar, hakikî cemiyet kurucu yegâne mahluklar olduklan için, kendi eşlerini ayn ve uzak görmiyerek birlik ve beraberlik mefhumlarile onları (ş) sahasından, (n) sahasma getirmek tedirler. Not: 2. (Erkek) kelimesi, doğrudan doğruya erkek cinsinin adı olduğu gibi, ailede «koca» ve hayatta «cesur ve kahrâman» manalanna da kullanılır Meselâ «erkekle kadm, insan cemiyetinde biribirini tamamlıyan iki uzuvdur» dediğimiz zaman «erkek» sözüne cins anlamı vermiş oluruz. Fakat bir kadın «erkeğim gelsin de söyliyeyim» derse «ko cam» demiş olur. Bu makamda «erim» tabiri de Anadoluda çok kullanılır. Bun lardan baska «cesur ol, metin ol!» ma kamında da «er ol!» ve «erkek ol!» ta birleri vardır ki burada kelimenin ma nası cinsiyetten ayrılmıştır. Hatta merd, cesur, sözünde durur bir kadm için bi le «o, çok erkek bir kadındır» denilebi Italya da Habeşle doğrudan doğruya sulh müzakerelerini tekzib ediyor T.Jl T ı\oma \J \t^..t^.) lyı haber a * lunan ve İtalyan ileri harekâtını şahsan takib etmiş olan muhabiri, İtalyan zaferlerinin, biiyük bir kısmı itibarile, topçu sayesinde mümkün olduğunu ve topçu nun Habeş müdafaasını kırmak suretile kat'î bir âmil olmuş bulunduğunu yazıyor. Herhangi bir Habeş hareketi rasat uçaklan tarafından haber verilince, Ital yan topçusu bu kıtaatı dağıtmakta idi. Royter Ajansının Adisababadaki muhabiri bildiriyor: Bir İtalyan uçağının Jinirin batı şi malindeki Arussi Vilâyetinde yere dü şerek bütün râkiblerinin öldüğü bildiril mektedir. mahfiller, sulh müzakerelerinin açılması için Italya ile Habeşistan doğrudan doğruya temaslar teessüs ettiğine dair ya bancı memleketlerde dolaşan rivayetleri tekzib etmekte ve bu rivayetlerin, finansçı Ricketin Roma seyahatinden galet oldugunu ilâve etmektedirler. Bursada muvaffakiyetli bir konser Bursa (Hususî) Halkevimizde yeni teşekkül etmiş olan konser heyeti ilk defa olarak bir konser vermiştir. Ne catibey Kız Enstitüsünün konferans salonunda verilen bu konsere Parti mü fettişi ve Valimizle şehrimizin bütün mümtaz simalan davet edilmişlerdir. Orkestranın klâsik birkaç parçasm dan sonra Nüzhet tarafından piyano solo ve müteakıben de almanca mualli mi Friç tarafından keman solo yapıl mıştır. Orkestra gene bazı parçalar çalmış ve Ankara Musiki Muallim mek tebinin yetiştirdiği Şefika tarafından keman solo yapılmıştır. Konser mu vaffakiyetli olmuş ve bütün parçalar alkışlanmıştır. nin başına geçenler kimseyi tanımak istememişler ve bu hareketlerini haklı gö termek için tamamile dinî bir mahiyeti haiz olan bu meseleye siyasî bir şekil verecek kadar ileri gitmişlerdir. Bun dan dolayıdir ki Cumhuriyet kanunları mucibince dinî işlerin âmiri bulunan Ruhanî meclisi, halkı ikaz eden ve ya pılan teşebbüslerin hakikî mahiyetini 13 ler komitesi Londrada meydana çıkaran bir tebliğ neşretmiş toplanacak tir. Cismanî meclisi de ayrıca vaziyeti Londra 13 (Hususî) îtalyan Ha hükumete bildirerek gayrikanunî hâ beş sulh meselesini tetkik edecek olan diselerin menedîlmesini rica etmiştir.ı 13 ler komitesi gelecek hafta Londrada toplanacaktır. P. T. TELEFONDA Komitenin Cenevre yerine Londrada toplanmasını Italya istemiştir. Yeni pullar ve kartpostallar Posta Telgraf umum müdürlüğü, Damga matbaasına basılmak üzere 8 kuUzakşarkta vaziyet Çin elçiliği erkânmdan bir zat, dün ruşluk yeni posta pulu ile cevablı cevabkendisile görüşen bir muharririmize sız kartpostal sipariş etmiştir. Damga Uzakşarktaki vaziyet hakkında şunlar: matbaası hazırladığı nümuneleri umum müdürlüğe göndermiş umum müdürlük söylemiştir: « Çinden alman son haberlere göre te bunları matluba muvafık görerek derŞensi Vilâyetinde komünistlerin baz hal işe başlanmasmı bildirmiştir. Yakınmuvaffakiyetler kazandıklarma dair da yeni kartpostallar piyasaya çıkarılayabancı kaynaklardan verilen haberler caktır. tamamen asılsızdır. Bu vilâyette her hangi bir hâdise çık Halkevinde konferans madığı gibi, Nankinden alman resm Ortaköy Şifa yurdu sahibi ve kadm malumat, hükumet kuvvetlerinin Feng hastalıklan mütehassısı doktor Ahmed Yuanda komünist kuvvetlerini büyük bir hezimete uğrattıklarını bildirmek Asım Onur dün Eminönü Halkevi sa lonunda (anahk hıfzıssıhhası) hakkın tedir. Hükumet Çindeki komünist harekâtı da çok ehemmiyetli bir konferans ver nı tamamile imha etmek için cezrî ted miştir. Konferansta birçok dinleyici ha zır bulunmuştur. birler almıştır.» şaşırtmıştı; başka istikamete yürümeği düşündü. Fakat nereye gidecekti? Büfe tarafma mı? Orada, Nilüfer vardı. Ali Tunc, ça bucak dönüşünü, nasıl anlatacaktı) Solmazın, habersizce gidişini manalı bulmıyacak mıydı? Ali Tunc, vaziyeti, nasıl tefsir edecekti? Ali Tunc, koluna birinin girdiğini duydu, döndü. Metin, bir sır ortağı gibi ona sokulmuştu ve sesinde, eski arkadaşlıktan daha yakın bir sıcaklık vardı: Nişanlının gitmesi isabet oldu, Ali Tunc... Ali Tunc, bu, sır ortaklığı sokuluştan, bu birdenbire sıcaklaşan sesten, hiç hoşlanmamıştı: Anlıyamıyorum... Neden? diye bildi. Metin, daha sokuldu ve sessini ılık laştırdı: Kontesin gözündesin. Bu, insanın her zaman önüne çıkar, ayağına dolaşır bir fırsat degildir. Ali Tunc, kendini toplamıştii ERKEK (Erkek) kelimesinin etimolojik şekli şudur: (1) (2) (3) (4) (eğ 4 er 4 eğ + ek) (1) Eğ: «Kuvvet ve kudret» anla mına ana köktür. (2) Er: Ana kök mefhumunun takarrür ve temerküzünü anlatan ektir. (3) Eğ: Ana kök mefhumu kendisinde takarrür ve temerküz eden süje veya objeyi gösterir elemandır [ 5 ] . (4) Ek: Kelimeyi tamamlıyan, tayin ve ifade eden, isimlendiren ektir. (Eğ 4 er 4 eğ 4 ek = eğereğek) Etimolojik şeklinde şu fonetik ve morfolojik değişmeler olmuştur: I. Ana kök olan (eğ), kendisin takib eden (er) ekile kaynaşarak (er) şeklini almıştır. Bu (er), takarrür ve temerküz etmiş kuvvet ve kudret anlamın böylece kendinde toplamıştır. II. (3) numaralı (eğ) elemanınm vokali düşmüştür. III. Gene bu (eğ) in vokalsiz kalan (ğ) si, kendinden sonra gelen (ek) ele manının konsonuna çevrilerek (k) olmuştur. İşte bu neticeler değişmesinde kelim en son morfolojik ve fonetik şeklini al mış, ( E R K E K ) olmuştur. ( E R K E K ) : Kendisinde kuvvet ve kudret takarrür ve temerküz etmiş bi halde bulunan süjenin adıdır. Bana anlat... Bu Kontes kim? Metip, yanyan Ali Tunca baktı; kolunu, kolundan çekti, dudaklarını büktü; geriler gibi durdu; Ali Tunca, tekrar, uzun uzun baktı; hıh! der gibi omuz larım kaldırdı: , Sanki bilmiyorsun da... Ve döndü, yürürken, Ali Tunc, onun dudaklan arasmdan mınldandığmı duydu: Ali Tunc, göründüğünden çok kuvvetli! Ali Tunc, gülmemek, hem kahkaha larla gülmemek için kendini güç tutmuş tu; kuvvetinin beğenildiği, önünde iğilinliği şu dakikada, duyduğu aczin zaval hğından, kendi kendine utanmakta idi. Ali Tunc, artık büfeye gitmekte hiç bir engel görmüyordu. Mademki Sol mazın gittiğini Metin biliyordu; ya dik kat etmiş ve yahud görmüştü. Bu hâdi senin Nilüfere yetiştirildiği muhakkaktı. Ardarda gelen şaşkınhklar içinde bunalmasma rağmen, birşey Ali Tuncun gözünden kaçmamışb; yalnız kendi şah Kr 19]. Bütün bu anlamlar «erkek» sözünün etimolojik analizinde görülen «kuvvet ve kudret kendisinde mütemerkiz bir sü je» manasile izah edilebilmektedir. /. N. DÎLMEN [1] Büyük Türk Lugati «Uygur, Çağa tay ve Kazan lehçeleri»; Radlof, I. <Uy, gur, Tarancı, Altay, Şor, Koman, Çağatay Kırım, Karayim lehçeleri»; Divanü Lugat. itTürk; Karayim metinleri! Veled Çele Aşk ve macera romanı Yazan: MAHMUD YESAR1 41 Garson, Ali Tunca, küçük bir kâğıd verdi: Sizin için bıraktılar. Ali Tunc, kâğıdı açtı, okudu: «Ali Tunc, «Başım çok ağnyordu. Eve gitmek istedim. Arkadaşlanm da gidiyorlardı, beraberce çıkıyoruz. Seni rahatsız etmek istemedim. Affet Solmaz» Ali Tunc, kâğıdı tekrar okudu ve sonra katladı, ^eleğinin cebine soktu: Solmaz, gücendi mi acaba? '. Kafası, o kadar birbirine zıd düşün celer, akislerle doluydu ki fazla düşün mek istese bile düşünemiyecekti; salonun kalabalığı ve gürültüsü içinde avunmağı, sinirlerine daha uygun bir hareket olarak gördü; bir tanıdık grupuna doğru yürüyordu. Onu, uzaktan görmüşler, çağırıyorlardı: Ali Tunc, Allah versin... Gözü müz yok... Bu gece, gene aldın, yürüdün! Anhyalım... Bu jakalar, Ali Juncun adımlarim sı değil, onunla uzak, yakın, bir ilişiği olanlar da göz hapsinde idi. Daha büfeye yaklaşırken, yeşil gozlü kadının, sol yanağını çukurlaştıran bir gülümseme ile ağır ağır geldiğini gördü. Ali Tunc, gene zümrüd yeşili göklere kanad açmıştı. Gene kadının, nereye ve kime doğru gittiğini düşünmedi; gülüm sedi. Nilüfer Ali Tunca yaklaşmıştı: Hole çıkalım... Caz, birdenbire bir tangoya başla mışh; gene kadının çelik sertliği parlı yan gözlerinde, birden değişik bir ışık yanıverdi: Dans yerini çiğneyip geçemeyiz. Bu tango, kısmetimizmiş! Ve Ali Tunc, bir an gene kadının gözlerinin, baş döndüren yeşil derinliğine daldı; içinde bir sendeleme duydu ve bu sendeleyiş, maneviyatını bir külçe, bir yığın haline getirip yıkabilirdi. Ali Tunc, yıkılmak istemiyordu; dik durmak, benliğine sahib olmak mecburiyetinde idi. Bu, kendi kendini kamçılayış, Ali tuncu, bir çöküntüden kurtarmıştı; hafifçe gözlerini yumarak, gene kadının önünde iğildi. } Nilüfer, gene adamın açılan, ada leli, sert kolu arasına, kayar gibi sokulmuştu. Orta parmağında kızıl yakut yanan sol elini, Ali Tuncun omzuna koydu ve delikanlının, kâh soğuk soğuk, kâh sıcak sıcak ter döktüren bir sıtma nöbeti gibi ürperen avcunun içine, pembe bir kor gib'î yanan sağ elini verdi. Bu yanan ve üşüyen iki el, birbirine kavuştuğuna sevinmiş gibi, kilidlenmişti. Parlak parkeler üzerinde ağır, bay • gm adımlarla, süzülür gibi kayıyorlardı. : Gene kadının, zümrüd yeşili gözleri baygınlaşmış, uzun, kıvırcık kirpikleri, yukandan süzülen ışıklarla yanaklarının mal] beyazlığını, siyah gölgelerle süslemişti. Etli, kızıl kan rengi dudaklan, süzgün yüzünde, bir ateş damlası gibi yanıyor; solukları, ılık bir yaz rüzgân gibi deli kanhnın çenesini okşuyordu. (Arkası var)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear