14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 Mart 1936 CUMHURİYET Propaganda şu idi: Turan Maznunların muhakeme Kadın anlamlı kelimeler lerine dün başlandı Bayan, Hanım, Mer'e kelimelerile lı kardeşleri kurtarmak! bunlara bağlı sözlerin tahlili Japonya Siberyayı kuvvetle elde edemiyeceğini anlayınca işi Turan propagandasına dökmüştü Japonyamn tevessü vc inkişaf emelleri, 1918 senesi nihayetinde tahakkuk etmck imkânına malik olacaktı. Umumî Harbdcn bezgin ve bitab çıkanlar arasmda Japonyamn tevessü arzusıına mümaneat edebilecek hiç kitnse yoktu. Filhakika Amerika zinde. kuvvetli ve çok zengindi. Fakat bu kuvvetini. cihan mikyasında kazandığı ehemmiyeti, küçük bir macera ile rahnedar etmek istemiyecek, hiçbir suretle bir maceraya atılamıyacaktı. Japonya için boş meydan, at oynatacak geniş, vâsi bir sahra vardı. Rusyada ihtilâl patlak vermişti. Haricle uğraşmağa değil, harici düşünmeğe bile vakit bırakmıyordu. Şu halde Japonya her taraftan serbest bir vaziyette kalmıştı. Ve hatta Siberyaya doğru küçük bir teferriicde de bulundu. Fakat bu teferrüc sakin gibi görünen Amerikayı harekete getirmiş, bilhassa îngilterenin son derecede asabiyetini tahrik etmişti. Bu hâdise Japonlara bu akını sadece bir gezinti derecesinde bıraktırttı. Japonlar, bir memleketin üç şekilde fethedilebileeeğine kanidiler: 1 O halkm ruhuna hitabla onlarda mülî bir isyan doğurtmak, 2 Hululü muslihane, 3 Askerî kuvvetle fetih. Nüfusu son derecede artan Japonya tevessüe ve toprağa muhtacdı. Fakat bu ihtiyacını bu üç şekilden hangisile temin edecekti? Çinden olmıyan ve Turanî halka mensub olan Mançuryalılar arasında millî bir isyan uyandırmak çok muvafıktı. Sonra Japonya bunu böyle yapmakta kendisinde de bir hak görüyordu. Japonya Turanî halktan olduğunu iddia ediyor, ilk vatanının Asyayi Vusta bulunduğunu söy lüyor, bütün buradaki halkla kardeş olduğunu, ve bu kardeşlik hasebile onlarm millî işlerini tanzime kendisinde bir hak görüyordu, , Rıl nrrsnacranHa IVlnno'ı»'""" îao^K **» Asyada Japon tahrikâtı Ayazağa cinayeti Dil üzerinde çahşmalar Kepazelikte atavizm BAYAN Kadına saygı ile hitab için kullanılan «dame» kelimesinin dilimizde yeni ko nulmuş karşılığı «bayan» dır. Kelimenin etimolojik şekli şudur: (D (2) (3) (4) (ağ + ab + ay + an) (1) Ağ: «Kuvvet, kudret, sahiblik, hâkhnlik, efendilik» anlamlanna ana köktür. (2) Ab: Ana kökü kaynaştıran, an lamını üzerine alarak temsil eden süje veya objeyi gösterir prensipal eleman dır. (3) Ay: Kelimeyi tamamlıyan ve i simlendiren ektir. (Ağ f ab f ay) serisinde birinci gelen ana kök kendisini tecelli ettiren i kinci elemanla kaynaşır ve baştaki vokal de üçüncü elemanın vokalile tekerrürden korunmak üzere düşer; kelime: (BAY) olur. Bay: kuvvet, kudret, sahiblik, hâkimlik, efendilik anlamlannı haiz olan bir süjenin adıdır. Vokal incelerek husule gelen (Bey) de bunun aynidir. Kelimenin bütün anlamları yani türkçede «hükümdar, reis, asîl, kibar adam»; fars lehçesinde «zengin, servet sahibi» manalarınm hepsi bu izahtan çıkar. Böylece (Bay), doğrudan doğruya (erkek) anlamını da ifade etmiş olur ki bugün de erkeklere verdiğimiz saygı unvanı budur. (4) An: Yukanda izah olunan (Bay) ın en yakın muhitinde, bitişiğin de bulunan, onu tamamlıyan, onunla tam bir birlik yapan süjeyi gösterir. Görülüyor ki (Bayan) kelimesi ta mamile kadın anlamına gelen ve onu saygı ile anmağa yarıyan bir sözdür. Not: 1. Kelimenin «gani» [1] anlamına gelişi de «Bay» sözünün «zen gin» anlamından ileri gelir. «Bayan» sözünün «beka, hayat, mevcudiyet» [2] manalan ise, sondaki «n» nin bir «ğ» den değişme olması haline matuf olur [3]. Not: 2. Eski türkçede «Bey» in dişisi olarak «Beyüm» denilmesine ve «Hanım» sözünün de tıpkı bunun gibi «Han» m dişisini anlatmasına bakarak, ı Siberyaya iltihak eden demiryolunu katetmek ve böylece Siberyanm cenubla olan iltisakım kesmek lâzımdı. Bu da ancak Kolçe noktai hareket olmak üzere, Yarkende taamıza ve Yarkendle ayni za rtıanda Ayagosu işgale mütevakkıf bulunuyordu. Fakat bu vâsi cepheyi, işgal edecek bir ordunun pek büyük olması lâzımdı. Bu sebebden Japonya, Türkistanı Çinide de, millî hisleri alevlemeğe çalıştı ve bunun semeresini meşhur Dungan ihtilâlile meydana çıkardı. Çin Türkista nında yapılan propagandaya başka bir mahiyet te kanştınlmıştı. Halk ve bilhassa Kazakistanda yaşıyan Türkler arasmda, bu ihtilâli sozde Türk zabitlerinin vücude getirdiği, ve Türkistanı Çiniye pek yakında gelecek olan Türk zabitlerinin buradaki istiklâl hareketini idare ve ihzar edecekleri ağızdan ağıza yayilıyordu. Maznun Abdullah ve Yunat adalet huzurunda Bundan bir müddet evvel Ayazağada Galata postanesi veznedan Hüseyin Hüsnüyü öldürmekle suçlu Abdullah ile arkadaşı Yunusun muhakemelerine dün Ağır ceza mahkemesinde başlanmışhr. Bu davayı büyük bir merakla takib etmek istiyen bir çok kimseler mahkeme salonu nu doldurmuş ve salon kâfi gelmediği için bir çoklan da dışanda kalmıştır. Suçlular içeri alındıktan sonra bu işle alâkadar olan ve fakat gayrimevkuf olarak muhakemesine bakılması kararlaşan ahçı Mehmedin nişanlısı Mükâfat ismindeki kadın da çağırılmış ise de gelme diği anlaşılmıştır. Celpname tetkik edildiği zaman Mükâfata tebligat yapılamadığı ve bunun da sebebi evvelce oturduğu Pangaltıda Poyraz sokağında 24 numaralı evden çıkmış olduğu görülmüştür. İddia makarmnda bulunan Kişif; Mükâfatm bulundurularak mahkemeye gönderilmesi için zabıtaya müzekkere yazılmasını istemiştir. Heyeti hâkime de kısa bir müzakereden sonra Mükâfatm bulunarak ihzaren mahkemeye gönderilmesi için zabıtaya yazılmasına karar vermiş ve bu suretle suçlular tamam olmadığından sorguların başlaması kabil olamamıştır. Muhakemeye aym 24 ünde devam edilecektir. Uygur, Tarança, Dungan, özbek Türklerinin Japonya ile birleştiğini, ve buradaki Türk kardeşleri kurtarmak için, zabitler gönderdiklerini söylüyorlar, büyük bir itim<dla; teessüs edecek müstakil Türkistan hükumetinin hayalî temellerini kuruyorlardı. Bu propaganda o kadar tevessü etmişti ki Elmadağmda, herkes kulaktan kulağa bunu fısıldıyor, ve hatta bu muhayyel imparatorluğun tac ve tahtına Abdülhamidin ogullanndan birisi oturtuluyordu. Japonyanın bu propagandadan men faati pek çoktu. Propaganda muvaffak olursa şu neticeler elde edilecekti: 1 Siberyaya iltihak eden cenub hattını, kendi ordusunu göndermeğe lü zum olmaksızın kesecek muharib bir kuvvet kendi kendisine vücud bulmuj olacaktı. 2 Siberyaya taarruz halinde Sov yet ordusunun büyük bir kısmını işgale muvaffak olacak muazzam bir kuvvet yaratılacaktı. t akaHbu*urt vazlvetf. t>ek derin tetkik edenler, ve bilhassa Sıberyatk küeük biı seyahatte bulunanlâT; JâpöıflânnYü husustaki emellerini tahakkuk eüirmek için çok gecikmiş olduklannı pek iyi takdir ederler. Siberya yukanda da dediğimiz gibi 1905 Siberyası olmadığı gibi, Sav yet Rusya da ihtilâl seneleri başlangıcmdaki Savyet Rusya değildir. Bugün Siberyada hayretle görülecek birçok yeni likler, terakki ve imar eserleri vardır. Binaenaleyh burada efkân daha iyi tenvir edebilmek için, Siberyayı içtimaî ve iktısadî noktadan da tetkik etmek lâzundır, ve bu tetkiki ihtilâl senelerile son seneler arasında bir mukayese yaparak görmek daha faydalı olacaktır. Belediyede maaşlar nasmda büyük mikyasta yapılmağa başlamıştı. Fakat Japonya, propagandasım, yalmz münasib bir zemin bulduğu Mançuride yapmıyor, ayni zamanda Moğolistanda da, hatta sıkı bir takayyüd altında bulunan Rus Moğolistanında da yapıyordu. Buralarda bir kardeş Japon hissi vücude getirmeğe uğraştı. Hesabca J a ponya herhangi bir işgal hareketinde bu havalide o kadar büyük bir mukavemete maruz kalmıyacak, bilâkis Siberyaya hücum için, elde edilmesi icab eden en mühim sevkulceyş noktalarma sahib bulunacaktı. Bütün bu zaman zarfmda dahilî vaziyetini düzeltip kuvvetlenmeğe başhyan Rusya ise, Japonyayı daha akilâne harekete mecbur etmişti. Kudretli bir Rusya karşısında; yegâne emeli Siberyayı işgal olan Japonya için, propaganda sahasmı, gene sevkulceyş hususatını nazan itibara alarak tevsi etmek icab etti. Rusya bu havalide artık 1905 senesindeki vaziyette değildi. Novisibirle Taş kendi iltisak ettirten ve Kazakistandan geçen muazzam hattın inşası, Siberyayı müdafaada hem şimalden hem de cenubdan yardım eden en mühim bir vasıta idi. Moğolistan tarikile Irkotsk üzerine yapılacak bir hareket, Kazakistan hattımn vücudünden evvel büyük bir muvaffakiyet temin edebilirdi. Fakat Rusyanın aldığı geniş tedbirlerden sonra artık o muvaffakiyeti temin etmekten uzak kalnuştı. Şimdi asıl mesele, cenubdan gelip te Hasfane tiâşhekimlerinin «m» Içonsonunun bir dişileçtinne rolü OYmaaşlarma jıam yapıldı nathğına dn hükmedümiştir. «Güneş Dil» teorisi, bu hükmün de asıl doğru izahını göstermektedir. Bunu anlatmak için «Beyüm» sözünü ele alalım: Bunun baş tarafmdaki (Bey), yukanda analiz edilen (Bay) ın aynidir. Ondan sonra gelen (üm) ise ayrı bir süje gösterir ki (Bey) dediğimiz kudret ve kuvvet mümessili süjenin yanında bulunan bu süje onun eşinden, zevcesinden ibarettir. «Femme» ve «dame» kelimelerinin analizinde de görüldüğü gibi, yanyana iki süjenin ifadesi, birinin ötekine eş oldu ğunu anlatır [ 4 ] . «Hanım» kelimesinin analizi de bu noktayı izah edecektir. Belediye, hastane başhekimlerinin vazifelerinin ağırlığını ve mes'uliyetini gözönünde tutarak, yeni bütçede bunlann makam tahsisatlarına zam yapılmasına karar vermiştir. Bunlardan Haseki ile Cerrahpaşa hastanesi başhekimlerinin makam tahsisatlarına 25 er, Zeynebkâmille Beyoğlu erkek hastanesi başhekimliklerine de 20 şer lira zammedilmiştir. Yeni bütçe ile, hastane başhemşire muavinlikleri kaldınlmıştır. Buradan lasarruf edilen para ile başhemşirelerin maaşlanna birer miktar zammedildiği gibi yeniden her hastaneye ikişer hastabakıcı daha alınacaktır. Belediye, fakirlere parasız ilâc dağı Peştede ziraat ve av sergisi tılması için de 936 bütçesine 10 bin lira Macaristan millî ziraat cemiyeti mar tahsisat koymuştur. tra 20 sinde Peştede büyük bir sergi aBoğazlar komisyonu raporu çacaktır. Altı gün devam edecek o'an Boğazlar komisyonu toplanarak 935 sergide bilhassa Macar ziraat âletlerinin yılına aid rapor üzerindeki çalışmalanna son tekâmülleri gösterilecektir. Serginin devam etmiştir. Bir yıllık rapor fransızca rağbetini arttırmak üzere bu sene aynca olarak hazırlanmıştır. Komisyon tarafınbir de av sergisi açılacaktır. Sergide teş dan umumî surette tetkiki bitirildikten sonhir edilecek olan müstahsil hayvanlara ra basılmasuıa başlanacak ve nisan ayı mükâfatlar verilecektir. Sergiden satın içinde Milletler Cemiyetine, komisyonda almacak olan. hayvanlar, Macar hudu • aza olan devletlere gönderilecektir. duna kadar meccanen nakledilecektir. Acıklı bir ölüm Sergiyi ziyaret etmek istiyen yabancılara Manastır eşrafından esbak Belediye birçok kolayhklar gösterilecektir. Bu münasebetle Macar şimendiferleri bilel reisi Bay ömer, Kadıköy Altıyol ağzında Kazasker sokağmdaki evinde vefat ücretlerinde yüzde elli tenzilât yapmayı etmiştir. Cenaze bugün saat birde ekabul etmişlerdir. vinden kaldırılacaktır. HANIM Kelimenin etimolojik şekli şudur. (O (2) (3) (ah + an + ım) (1) Ah: Ana kökün yerine geçen ve onun «kuvvet, kudret» anlamını kendi sinde tecessüm ettiren birinci derece prensipal köktür. Süje anlamile «kuvvet ve kudret sahibi, efendi, hâkim» demek ilur. «Ah» kökünde bu mananın varlığını gösteren delil buna tayin ve ifadeye yanyan bir «ığ» getirilerek teşekkül e den «ahığ = ahı» kelimesinin «akı» ve «ağı» şekillerile birlikte «cömert, sahî» anlamına gelmesidir [5]. (2) An: Yakın muhit, bitişik saha anlatan ( . + n ) ekidir. Bu eleman, (Han) kelimesinde daha ziyade (ğ) den değişme olarak alınır ve kelimeyi tayin 1796 yılmda Galata mahkemesinden verilmiş bir hüccet, alıkhk vesikası olarak Cevdet Tarihinde yazıhdır. Beyinsizli ğin, karadüşünceliğin, maskaralığın ger n çekten seyrek bulunur şaheserlerbden biri olan bu hüccet, bir «ömür» alışverişini göstenr. Omründen yedi yıllığını satan Hacı Sadullah adlı bir adamdır. Bu satılık ömrü alan Valide Sultan kâhyası Yusuf Ağa hazretleridir. Ahşverişe şahid yazılanlar saray adamlanndan îrfan oğlu Arif, Kapı çuhadan Ömer, Musahib Sadık Ağalardır. Kurnaz ve düzenbaz bir adam olduğu anlaşılan Hacı Sadullah, satmak istediği elle tutulmaz, gözle görünmez meta için zengin bir müşteri bulduğu gibi böyle bir alışverişin kabil ve caiz olduğuna felva verip hüccet yazacak bir hâkim de bu! makta güçlük çekmemiş, Galata Kadısı Kavafoğlu Mehmed Emini bu gülünc işte kullanmıştır. Mevzu acıklı olduğu kadar gülüncdür, eski devrin yobaz zihniyetini tamamile MER'E Arabcada «kadın» anlamına gelen canlandıran bir mahiyettedir. *** «mer'e» ve «emree» kelimelerinin de aGeçen gün gazetelerden biri on altı yıl nalizini gösterelim. Bunlann etimolojik önce Konyada kadılık yapan Mehmed şekilleri şudur: (1) (2) (3) (4) (5) Emin adlı birinin tahtakurulanna yolladıEmree: Eğ + em f er + eğ + eğ ğı resmî ihtarnameyi neşretti. Bu namü 1 Mer'e: Eğ + em er + eğ \ eğ barek adam, faaliyetten vazgeçmedikleri (1) Eğ: «Kuvvet, kudret, sahiblik, takdirde kendilerini şerait kılıcına havale hâkimlik, efendilik» anlamlan ile ana edeceğini tahtakurulanna sert bir lisanla ihtar ediyor. Yazınm altında herifin mühköktür. rü de basılı!.. (2) Em: Ana kökü içine alan, onu Ben bu yeni belâhet ve cehalet vesi temsil eden, onun süjesi olarak manasını kasını görünce tabiatile yüz kırk yıl evtecessüm ettiren prensipal elemandır. (3) Er: Ana kök mefhumunu tecelli vel Galata mahkemesinde bir ömür alışettiren süjede, yani «kuvvet ve kudret verişini caiz görerek hüccet yazan Kavafsahibi, hâkim, efendi» vasıflannı haiz o ığlunu hatırladım ve ayni zamanda Konlan «erkek» te bir süjenin tekarrür ve te ya kadısı Mehmed Eminin o Kavafoğlu soyundan yetiştiğini anladım. merküz ettiğini ifade eder. Demek ki fazılette ve rezilette olduğu (4) Eğ: İşte «erkek» süjesinde tekargibi kepazelik derekesine inen belâhet ve rür ve temerküz ettiği anlatılan süjedir. cehalette de atavizm varmış. O halde bu Burada «kadın» fikri bu süjededir. (5) Eğ: Analiz ettiğimiz iki sözden tahtakuru vesikasını, Cevdet Tarihindeki (emree) kelimesinde (e) lerin tekerrürü hüccetin altına geçirmeli ve her türlü tahile ve (mer'e) kelimesinde de ses durak kire liyakat kazanan dede ile torunu yan lamasile varhğı anlaşılan bu son eleman yana oturtmalı. Zavallı atalarımız! Siz neler ve neler kelimeyi tamamlıyan, tayin eden, ifade çekmişsiniz? M. TURHAN TAN eden, isimlendiren ektir.. Not; «Zevce» anlarruna gelen Tarihî binalara kıymet «marie» kelimesile «Meryem, Mariya, biçilemedi Marika, Marie» has isimleri de bu Millî emlâk müdürlüğü Istanbulda bu«mer'e» ile birdir. unan hazineye aid bütün gayrimenkul JLtomolojik şekillerini altalta yaza ere kıymet biçtirmişti. Bu meyanda A.slım: kerî Müze, Topkapı sarayı ve daha bazı (1) (2) (3) (4) (5) tarihî binaların kıymetlendirilmesini de Mer'e: eğ+em+er+eğt eğ mütehassıslardan müteşekkil bir heyete Marie: ağ+am+ar+ iğfeğ havale etmişti. Bu heyet millî emlâk mUMeryem: eğ+em+ertey+em hendislerinin de iştirak ettiği son bir topMariya: ağ4am4ar+ iy+ağ [antı yaparak bu binaların vaziyeti hal.Marika: ağ+am4ar+ iktağ kmda konuşmuş ve birçok bakımdan kıyGörülüyor ki, bütün bu kelimelerdeki meti olan bu binalara kıymet biçmeği kenelemanlar biribirinin tamamile aynidir: di salâhiyeti haricinde görerek bu iştcn (1), ( 2 ) , (3) numaralı elemanlarda sarfmazar etmiştir. Millî emlâk müdür manaya tesiri olmıyan vokal değişme üğü vaziyeti Maliye Vekâletine bildırlerinden başka bir ayrılık yoktur; (4) miştir. numaralı elemanlardaki konsonlar ise ( ğ = y = k ) hep biribirine müsavidir ve Serseri torpil hâlâ aranıyor bir fonksiyon ifade ederler; (5) numaBoğazın Rumeli sahillerinde görülen ralı elemanlann konsonları da umumi büyük mayin henüz yakalanamamıştır. yetle (ğ) dir; yalnız bir kelimede (m) Deniz Ticaret Müdürlüğü Karadenizde ye tahavvül etmektedir. Bu iki konsonun sefer yapan bütün vapurların dıkkatini da semantik rolleri birleşmektedir. çekmiş, tehlikeye karşı müteyakkız olmaBütün bu sözlerin anlamı, «kuvvet ve Iarını telsizlerle bildirmiştir. Karadenizi kudret sahibi olan erkekte tesebbüt ve te Boğazında romorkörler mayini bekle karrür eden bir süje» dir ki «kadın» de mektedirler. mektir. Dün Gemi Kurtarma şirketinin Secarl tahlisiye vapuru ile bahriye müfrezeleri] /. N. D1LMEN torpili avlamak üzere Karadenize çıkmış>| [1] İbnümühenna lugati. tır. Tahlisiye vapuru sabahı bekliyccel [2] Radlof, IV. «Kırgız lehçesi>. [3] Bu anlamlar «osmanlıcadan türkçe. ve gün ışığında mayini anyacak, bulun| ye söz karşılıklan Tarama Dergisi» nde ca uzaktan endaht suretile patlatacaktır^ yazılıdır. Eğer tahlisiye vapurlan ve deniz müf* [4] «Kadın anlamlı kelimeler» hakkm da birkaç gündenberi devam eden yazıla rezeleri mayini bulamazlarsa Karadenız rımıza bakmız üzerinde bir tayyare uçurularak torpil bu [5] Orhon yazatları; Büyük Türk lugati suretle aranacak ve yukardan atılacak «Uygur lehçesı»; Radlof, 1. «Uygur lehçe sl>; TÜTk DU1 lugati. bombalarla ifna edilecektir. ve ifadeye yarar. akat (Hanım) kelimesinde yakın saha manası daha çok yakışık almaktadır. (3) Im: Aynca bir süje göstermektedir. Bu süje asıl «efendi, hâkim, sahib» olan «ah» süjesinin «an» ile anlatılan yakm muhitinde, yanında, bitişiğinde bulunmaktadır. (Ah + an f ım = ahanım) sözünden yalnız kökün vokali düşmekle (Hanım) şekli meydana çıkar ki bu da «kuvvet ve kudret sahibi» olan «hâkim, efendi» vasıflannı haiz süjenin yani erkeğin ittisalinde bulunan, onunla birleşerek bir tek varlık yaratan süjenin yani kadının adıdır. Bu kelimenin sonunda görülen «ım» elemanı kelimeyi dişile|tirmeğe değil, kelime yapısına yeni bir süje sokmağa yarar. Bu süje, kelimede daha önce bulunan «ah» süjesinin eşi olduğundan «kadm» a delâlet etmektedir. dik bir yürüyüşle arkadaşına yetişti. Artık o, korkuyu düşünmüyordu; bütün tehlikelere hazır, bütün ihtimalleri bekliyerek yürüyordu. Büfenin önüne geldikleri zaman, Ali Tuncun gözleri kamaştı; tehlikeler, ve himler, korkular, bütün bunlann sislendirdiği hava dağıldı; yeşil gözlü kadınla karşı karşıya idiler. Metin, yeşil gözlü kadının önünde iğilmişti: Emrinizi yerine getirdim, Kontes! Ali Tunc; kendini tutmasa, yerinden sıçnyacaktı. Yanlış mı işitiyordu? Zülfü Şahinin gizli kumarhanesinde gördüğü ve isminin Nilüfer Nili olduğunu duyduğu kadın, bu kadın değil miydi? Metin, Ali Tuncu işaret ediyordu: Ali Tunc, arzı hürmete geldiler, Kontes! Ali Tunc da iğilmişti; yeşil gözlü kadın, Ali Tunca, vakarla, teşrifatla değil, adeta dostça elini uzatmıstı: (Arkan var) zaklar, dolablar görülüyordu; herkes ten ve herşeyden kuşkulanıyordu. Onun gözlerini vehim bürümüştü; herşeye, o Aşk ve macera romam vehim sisi arkasmdan bakmakta idi. Ali Tunc, Solmazm enerjisine inan makla beraber, kıskanacağı yerde vehme kapılışmı, çocukluk buluyordu. Ve bu sona vanş, Ali Tuncun iğnelene iğnelene yanan içini serinletmişti: Yok, Solmazcığım... Sen, hiç meYazan: MAHMUD YESAR1 rak ebne... Metin, kendi halinde, zararsız çocuktur. Amma, madem ki sen, is 3 8 tiyorsun; daima tetikte bulunacağım, aSolmaz, adımlannı ağır alıyordu: kıza baktı: yağımı denk atacağım... Korkma... Korkma, Solmaz... Ne senin, ne Ben, buradayım... Birazdan gelir, seni Gözünü aç... Seni, tehlikede gö de benim için, hiçbir korku yok. rüyorum... bulurum. Ali Tunc, şaşmmıştıt Solmaz, dudak büktü: Solmaz, masaya yaklaştıklan zaman Anlamıyorum! Kendine çok güveniyorsun, Ali durdu; Ali Tuncun yüzüne uzun uzun Solmaz, Ali Tuncun kolunu çekti: Tunc... Bu arkadaşını da gözüm tutma baktı, bellisiz bir iç çekişle göğsü kaba Yavaş... Bağırma... Kıskanclrk dı! Ondan da korkuyorum. np indi, Ali Tunca elinj uzatb, gülümfilân da zannetme... Sen, bu kadını Ali Tunc, için için gülmekten kendini sedi: tanımıyorsun ve peşine düşmüştün. Şim alamadı; Solmazın çocukluğunu unut Beni temin edişine teşekkür ededi, o, seni anyor... Bunu da mı anlamı muştu. Solmaz, çocuktu. Imzasız mek rim, Ali Tunc! yorsun> Korkuyorum.., tub, onun evhammı öyle büyültmüştü ki Ali Tunc, nişanlısının küçük elini tutAli Tunc, göğsünü kabartarak genc artık her yerde, her tarafta pusular, tu tu, içten bir sevgi ile öptU: Solmazcık!.. Harikulâde bir nişanlın var... Hem Solmaz, tatlı tatlı güldü, masaya yak temiz, hem zeki... Fakat sana, bir tavsı laştı; Ali Tunc, geri döndü, Metini bul yem olsun; eğer ben, insanlan bir zerredu. cik anladımsa, nişanlın, korkulacak kadar Metin, elleri pantalonunun cebinde, zeki... Yaşmdan çok büyük... Ve ince başı öne iğik Ali Tuncu bekliyordu; o görüşlü... nun döndüğünü görünce başını kaldırdı: Kendi kendine tekrar ediyordu: Ne şanslı adamsın, Ali Tunc! Korkulacak kadar zeki! İkidir, bunu söylüyorsun! Ali Tunc, gayriihtiyarî titredi: O da, senden korkuyor... Metin, ellerini ceblerinden çıkarmı§tı: Diyecekti; diyemedi. Büfeye gidelim. Solmaz; vehimlerinde haklı mıydı? Ağır ağır yürürlerken, Metin, söylü Çocukluk değil de; kıskanclığı, kadmlık yordu: Tanıdığım kadınlann en harikulâ duygulannı unutturacak kadar kuvvetli desi tarafından tanınıyorsun. Ben, o ka bir içe doğuş muydu? Ali Tunc, Solmadının bir selâmı için, aylarca yoluna düş zın dediği gibi tetikte mi bulunmalıydı? müştüm. Ve sonunda, bir tesadüfün lutBalo gibi kalabalık, uğultulu bir yerde funa uğramamış olsaydım, gene uzaktan tetikte bulunmak, ayağını denk atmak, ne bakacaktım... O kadın, seni, çağınyor... demekti? Seni merak etmiş, sormuş, anlamış, dinleAli Tunc, ayağı sürçmüş gibi biran miş! Sen, bunu tabiî mi görüyorsun? Bu, durakladı. Ne oluyordu? Yoksa, o da bir şans değil midir? Kadını görünce, çocukla çocuklaşıyor muydu? şansının büyüklüğünün derecesini ölçe Bu, biran duraklayış, Ali Tuncu, kenceksin... Bu, bir... di kendinden utandırmıştı. Tırnaklannı Yan yan Ali Tunca bakıyordu: avudanna batırdı, omuzlannı kaldırdı ve
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear