21 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 Sub'at 193G CUMHURtYET MUSIKI TENKIPLERI Beşinci konser Son konserlerde orkestranm çok mükemmel olduğunu ve bizde ondan mükemmelinin çok zamanlara muhtac olduğunu düşünmüştüm. Beşinci konser bu fikirde çok yanıldığımı ispat etti. Bu konser bundan evvelki konserlerin hepsine faik olduğu gibi tiyatroda işitilen alkışlann da azlığını gösterdi. Orkestrayı bilâfasıla ne kadar alkışlasak, hiç şüphe etmeden söy= Iryebilirim ki, lâyık oldukları takdiri, izhar edebilmekten âciz kalmış oluruz. Çünkü bu orkestralarda ruhlannı, kalb lerini musikiye vermiş, san'at aşkile çarpan çok kalbler var. Binlerce kalblerden en samimî alkışlan toplamalan çok tabiî ve fakat, gösterdikleri fedakârlıklara mukabil olarak çok azdır. Konser birçok yollardan zirveye doğru yükseliyor. Bu zirvenin üstünde bir şahsiyet görüyoruz. Her kabiliyeti kendisinde cemetmiş. olan Cemal Reşid... Derinlik, ifade, hassasiyet, zevk, heyecan... Onlara herşey bulunuyor. Kalbleri ısıtıyor ve bu ısıttığı kalbleri derhal heyecana sevkediyor. Onlara tabiatin kudretini hissetririyor, daha sonra ağlatıyor, neşeye boğuyor ve esrarengiz dünyalarda dolaştırıyor. Uç eseri de muhayyilemizde canlan dırmağa muvaffak oldu. Birinci parça Mendelssohnun (Fingal Magarası) idi. Mendelssohn, Mozart ve Beethoven gibi büyük dâhilerden sayılmamakla beraber çok büyük bir meziyeti vardır. İntıbalarını bütün saflıklarile, inceliklerile ifade etler. Kendine has bir orckestration üslubu vardır ve tersimleri suluboya tablolan andınr. Onlarda o kadar derinlik, ağırlık, frkrî büyüklük yoktur. Bilâkis hayat verici, inşirah verici cazibe, letafet ve gayTÎkabili mukavemet samimiyet vardır. Fingal Magarası bize bunu bariz bir surette ispat eder. Cemal Reşid onu büyük bir meharetle bize nakletti. Parçaya lâzım olan inhinalan güzel verdi. Dalgaların biaman bir savletle »essiz magaranm içini döğüşlerini, tahrib edişlerini, son bu hırçın sulann büyük bir sükunete varışını ve biraz ewel hırpaladığı kayalan okşayışını, daha sonra da, evvelâ küçük dalgacıklarla başIıyarak kabarışını ve tekrar etrafa dehşet saçışını hayalimizde canlandırdı. Asude idenizle, azamet dolu dalgaları hayalimizde görüyor ve tüyler ürpertici seslerini işitiyorduk. Bunlar şefin hassasiyetini ve nakil kuvvetini göstermez mi? Gecenin büyük (attraction) u şüphesiz Solist Ferdi von Statzer idi. Beethovenin heybetli Concertosunu tebrike şayan bir rnuvaffakiyetle başardı ve tamamile (Teutonic) bir interpretation gösterdi. Concertoyu gıpta edilecek tekniğine, temiz ve keskin cümlelerine istinaden bina etti. (Pianissimo) larında çok müessirdi ve bazı yerlerde esirî bir temas derecesinde inceleşti. Bununla beraber bazı geçidlerde, daha derin bir nüfuzla görmesi icab eden noktalar da kaldı. Teknik noktai nazarından şu ufak kuluru nazan dikkati celbediyordu: Dü şünceleri, ifadeleri touchlara mahsus kalıp tellere nakletmiyordu ve bazı fortelarda (tone) ların daha ahenktar, daha dolu çıkmayışı bundan ileri geliyordu. Kendisinden ileride daha büyük muvaffakiyetler bekleriz. Piyanistle orkestra arasındaki ahengin çok iyi gidişini Cemal Reşidin kabiliyetine medyunuz. Cesar Franekin heyecanlı Symphoniesi gecenin en iyi çalınmış parçasıdır. Fevkalâde zarafet ve hafiflikle çalındı ve kompozitörün muzlim, meçhul ruhu tecelli ettirildi. Birinci (movement) m esas (theme) inin evvelâ yavaş ve sonra da süratli tempolan arasındaki hissiyat far kım Cemal Reşid çok iyi canlandırdı. Evvelâ ağır melody ile ifade edilen kuvvetli heyecanlar, onu takib eden haris, şedid, dramatik geçidler. Ikinci (movement) ta kederli bir ru hun tahayyülâtındaki acı, korkunc, esrarengiz düşünceleri, ve (Finale) de dahi gene düşünceli bir ruhun sevinc hislerini şef ve orkestra bize çok iyi duyurdu. Bu kadar mütenevvi heyecanları, büyük meharetle bize nakletmeleri unutulmaz intıbalar bırakıyordu. Cemal Reşid bu heyecanların üstüne bina edilmiş olan bu eseri harikulâde bir surette idare etti. Kederleri kendi de hissetti, neşelere kendi de iştirak etti. Mu vaffakiyetinin en büyük sırrı da budur. Çok hassas olan ruhu çalman parçaların derinliklerine nüfuz ediyor ve kendisi o parça içinde yaşıyor. Maamafih şefi yalnız bu üslubda değil, musikinin pek zengin olan sahalarındaki diğer cihetlerde de idaresini görüp tam kıymetini tartmak isteriz. Orkestrada tenkid edilecek noktalar, diğer konserlerde de olduğu gibi, nefesli ve Brass kısımlarında fortelarda sesler kulağı tahriş edecek bir mahiyette oluyor. Hem forte çalmalı, hem de seslerin (qualite) lerine halel getirmemelidir. Iki ge çidde (trombon) lar haddinden fazla kuvvetli çaldıklanndan orkestra pianoya indiği halde havada pürüzlü iniltiler bıraktılar. Bazan da gene fortelarda orkestra bir bando halini alıyordu. Şefin bir hatası da fortelarda ve climaxlarda tempoyu bariz surette süratleştirmesidir. Kemanlar güç geçidlerde, en son gayretlerini sarfetmelerine nazaran, selâseti kaybediyorlar ve bir uğultuyu andrırıyorlardı. Gene kemanlarla diğer kısımlar arasmda muvazene yok. Brass ve nefesliler haddinden çok fazla kuvvetli çalıp ahengi bozuyorlardı. Bu ufak hataarın yakın bir zamanda telâfi edilmesini kalbden dileriz. (Personnel) e göz gezdirdiğim zaman değişiklikler yapıldığı nazan dikkatimi celbetti. Orkestranm müzisyenlerini tanımak bizim için iftihar etmeğe bir vesile olacaktır. Umumî kaideye tevfikan, niçin onların isimleri programlara dahil edil miyor?.. AHMED RATİB ÇANGA Ereğli ve Trabzon limanları Inşaatı Isveç grupu yapmıyor Irmak Filyos ve Fevzipaşa Diyarbekir demiryollannı inşa etmiş olan Isveç grupunun bu defa da Trabzon ve Ereğli limanlarının yapılmasına talib olduğuna daır Ankaradan gelen bir haber üzerine dün şirketin Îstanbul mümessilliğinde tahkikat yaptık. Şirketten alâkadar bir zat bize dedi ki: « Ereğli limanının tarafımızdan inşası evvelce Irmak Filyos ve Fevzipaşa Diyarbekir hatlan mukavelenamesine dahildi. Sonra hükumet Ereğli limanının mukaveleden çıkarılmasını istedi ve çıkarıldı. Bundan sonra şirket birkaç defa Ereğli limanının inşasına talib oldu, fa kat uyuşulamadı. Bunun sebebi şuydu: Şirket, sermayenin hükumet tarafından konmasını, projelerin ve fennî evrakın hazırlanmasıle inşaata nezaret ücreti olarak sermayenin yüzde yirmisi nisbetinde bir para istiyordu. Yani şirket yalnız teknik hususatı deruhde ediyordu. Hükumet ise sermayenin şirket tarafından konulmasını istedıği için müzakereler durmuştu. Şirketın müdürlerinden Saksilt Tahrana gitti. Fakat Ankaraya dönmüş olduğunu bilmiyoruz. Binaenaleyh Ankara dan gelen haberin ne dereceye kadar doğru olduğu hakkında birşey söyliyemeyiz. Şirket halen demiryollan üzerindeki işlerini tamamen bitirmiş olduğundan tas fiye ile uğrasmaktadır.» Dil üzerinde çalışmalar GüneşDil teorisi notları İslâvca Rok, lâtince Oraculum (oracle), türkçe Irk ve Irkıl kelimelerinin etimolojisi İslâv dillerinde «ziya, parlaklık, aydınLeh dilinde ve cenubu garbî İslâv leh lık, fecir, ateş, sene» manalarına gelen çelerinde «ROK, RIK» kelimeleri «se birkaç kelimenin türkçe «yaruk = yane» manasına gelir. Rusçada ise «Ka ruğ» kelimesile benzerlerine bağlı oldukder, kısmet, kötü talih, kara yazı» de larını ispat etmiştik. B\t «Rok» kelimemektir [ 1 ]. İslâv dilleri üzerinde çalışan sinin de gene ayni köke bağlı olduğunu lengüistler için bu kelime bir muamma görüyoruz: Rok : (ay + ar + uk) teşkil etmektedir. Yeni dil mektebi müYaruk: (ay + ar + uk) essisı olan Marr da bu kelımemn «sema«Kader ve sene» manalarına gelen kader» demek olduğunu kaydederek tarihten önceki bir Yasefî kökten geldiğini «Rok» un eski devirlerde gök ( = gükabul etmekten başka bir şey söyliyeme neş ve felek) mefhumlarile bağlı oldumiştir [2]. «Güneş Dil Teorisi» ne ğunda şüphe yoktur. Bununla beraber göre bu kelimenin etimolojik analizini biz bu kelimeyi Türk Dili hazinesinde bulduğumuz «urah», «ırk», «ırıs», «ırım» vapalım: kelimelerile karşılaştıralım: (1) (2) (3) Urah: Hüküm, karar, emir, yüksek Rok: (oğ + or + ok) makamdan çıkan ferman [4]. Rık : (ığ + ır + ık) Irk: Kehanet, fal [5], talih [ 6 ] . Bu iki kelimenin bir yandan «sene» Ins, Rıs: Talih, baht [7]. ve bir yandan «kader, kısmet, talih» anIrım: Kehanet, fal, hurafe [8]. lamlarına gelişine göre burada ana kökü Bu kelimelerin hepsinde «Kehanet, şu manalarda alabiliriz: talih» mefhumları vardır. Etimolojik aI. Güneşin hareket manası; II. Güneşin hareketinden doğan za nalizlerinde de ikinci unsur «v. + r» dir. Bunları «Rok» la karşılaştıralım: man manası. (1) (2) (3) Her iki manaya göre etimolojik anaRok : (oğ f or f ok) lizdeki unsurları tetkik edelim: Urah: (uğ + ur + ah) (1) Oğ, ığ: Ana köktür. «Güneş» Irk : (ığ + ır + ık) ana mefhumundan çıkan «hareket» ve Ins : (ığ + ır + ») «zaman» anlamlarınadır. Irım : (ığ + ır + ım) (2) Or, ır: (. + r)' ekidir. Ana kök Bütün bu kelimeelrin kökü «V. + mefhumunun herhangi bir saha veya nokta üzerinde tesebbüt ve takarrürünü gös ğ + v. | r» dir. Fonetik icabı olarak ana kökün kaynaşmasile «v. 4 r» şekterir. (Oğ f or = oğor) ve (Iğ + ır = line girdikten sonra bu türkçe kökten Iğır) kelimeleri hareketin ve zamanın muhtelif dillerde muhtelif kelimeler tü mukarrer bir şekil anlamına gelir. Dili remiştir. Bu kök bütün Türk lehçelerinde mizde bugün dahi «îyi talih» anlamına «ır» ( = yır, cır) halinde hâlâ yaşamakgelen ve eski lehçelerimizde «zaman» tadır. «Ir (türkü), kehanet, tanrının semanasına geldiği de yazılı bulunan [3] si, söz.sihir, kader, talih, hüküm, karar, (Oğur) kelimesi de bundan başka bir zaman (güneş ve yıldızların hareketi)» gibi mefhumlan ifade eden bütün kelimeşey değildir. (3) [Ok, ık: Yukarıdaki elemanların ler semantik itibarile biribirine sıkısıkıya manalannı tamamlıyarak isimlendiren son bağlıdırlar. ektir. Bundan dolayıdır ki rusçadaki Bu halde (Oğ + or + ok = Ogo «ROK» kelimesinin çıktığı türkçe «Irk» rok) ve (Iğ + ır + ık = Iğmk) şekil kökünden «narekat» ( = çağırmak, ad (= lerinde ana kök kendisinden sonra gelen vermek, tekdir etmek); «narak» ve takarrür manası veren elemanla kay muayyen bir müddet, karar, hüküm, kanaşarak ve baştaki vokal de düşerek ke ide); «Reç» ( = söz, nutuk), «Rek» limelerin son morfolojik ve fonetik şe ( = söyledi) gibi rusça kelimeler de tükilleri elde edilmiş olur ki bunlar da remiştir. ( R O K ) ve (RIK) tan ibarettir. /. N. D1LMEN Bunlann manalanna gelince, ana kö( Sonu yarın ) kün I. numaralı «hareket» anlamına gö[1] Dal Kamusu, IV, 104. Rusçadaki re «hareketin herhangi iyilik veya kötü «ROK> fransızcaya «le sort, desttn, la falük gösterir bir noktada takarrürü» de talite» diye tercüme olunuyor. (Th. de mek olur ki insan mukadderatının kâina Veys Chabot. Grand Dictionnaire Rus se Françals). tın devir ve hareketile ilgili olduğu hak[2] Marr külliyatı, C. İİİ. S. 169. kındaki kanaate göre «talih» ve «kader» [3] Divanü Lugatit.Türk C. I, S. 54. [41 Pekarski, Yakut Lugati, S. 3064. de bu suretle anlaşılır. [5] Divanü LugatitTürk C. I, S. 45. A. Ana kokün II. numaralı «zaman» Steinin Mirana ve Tunhuangada elde ettimanasına göre de bu kelimeler «zama ği Orhon yazısile yazılan 104 sahifelik lt nın herhangi muayyen ve mukarrer bir «İRİK BİTİK ( = fal, kehane* '"'' 'iı> nın adını da hatırlayınız. parçası» demek olur ki «sene» de bun[6] Radlof, C. I. S 1370 dan ibarettir. [7] Radlof, C. İ. S. 1368. [8] Radlof, C. İİ. S. 1370 Geçenlerde neşrettiğimiz makalelerde Kültür mahfili Kırk beş yıl önceydi, Muallim Naci gazete sütunlarını coşkun fikirlerine dar buldu, bir edebiyat heyeti kurdu. Haftada bir kere toplanan bu heyet, bilhassa şark şiiri ve nesri üzerinde münakaşalar yürütüyordu, hükümler veriyordu. Muallim Naci de, heyetin mazbata muharriri sıfatile bütün bu münakaşalan Muallim mecmuasında neşrediyordu. Basılan yazılara bakılırsa edebiyat heyeti kalabalıktı, fakat işin içyüzünü bilenler, o heyetin yalnız muallim Naciden ibaret olduğunu düşünerek filân veya falan edibin, şairin, alimin ağzile ortaya atılan hükümlere bıyıkaltından gülüyorlardı. *** 1908 inkılâbile kalemler zincirden kurtulur kurtulmaz Cenab Şehabeddin bir filozoflar zaviyesi açtı. Günlük bir gazetenin en göze çarpan sütunlarında bu zaviyede konuşulmuş ilmî, felsefî ve edebî bahislerin zabıtları basılıyordu. O zaviyede kimler ve o zabıtlarda neler yoktu?. Bır aralık Ingilterede kitaba uydurulamıyan feminızm meselesi bıle Cenabın bu zaviyesinde cezrî olarak halledilivermişti. Lâkin Muallim Nacinin edebiyat heveti gibi bu filozoflar zaviyesinin de bir matbaa köşesinden ve orada konuşan şairlerin, alimlerin, ediblerin hep Cenabdan ibaret olduğu anlaşıldı, ilim ve san'at zaviyesi cazıbesini kaybetti, ansızın kapandı. *** Şimdi büyük şair Yahya Kemalin reisliği veya htmayesi altında bir kültür mahfili kurulduğunu görüyoruz. Orada da Nacinin heyeti, Cenabın filozoflan gibi birçok güzideler toplanıp edebiyat ve felsefe üzerine konuşuyorlar, münakaşa yapıyorlar, hükümler veriyorlar. Temenni edelim ki bu faydalı muhavereler de, daha evvelki teşekküllerde olduğu gibi, tek bir ağızdan çıkıp sekiz on ağza maledilmis olmasın ve kültür mahfili umulmıyan bir günde bir hatıra şekli almasın. M. TURHAN TAN ROK Meksikada siyasî bir cinayet Nasyonalistler bir polis şefini öldürdüler SaintJean de Portorico 24 (A.A.) Amerika ordusu eski albaylarından polis şefi M. Francis Riggs. iki nasyona list tarafından, rövolverle öldürülmüş tür. Hâdiseyi müteakıb katiller de öl dürülmüştür. İki saat sonra vukua gelen kargaşa lıkta, Utuado polis şefi FrancisoVelez Ortiz, ağır surette yaralanmıştır. Riggs, katolik kilisesindeki avinden dönerken otömobilinin içinde öldürülmüştür. Katiller Alias Beamhyp ve Hiram Rosado isminde iki kişi olup. Riggsi evinin civannda beklemişler ve otomobil oraya gelince ateş etmişletdir. Hâdiseden sonra tevkif edildikleri zaman 11/35 teki Rio Riedras katliâmın da. Üniversite civarında öldürülen dört nasvonalistin intikamım almak istediklerini söylemişlerdir. Portorico 24 (A.A.) Sorguya çekildikleri zaman Riggsin katilleri, masa nın üstünde duran tüfekleri kapmağa teşebbüs etmişler ve polisler tarafından öldürülmüşlerdir. Kargaşalık esnasm da bir nasvonalist ölmüş, birçokları da ağır surette yaralanmışlardır. Takriben beş bin azası bulunan nasyonalist partisi. Sepedro Albizu Camposun idaresi altında muhtariyet için mücadele et mektedir. Bir Fransız heyeti Güzel iş böyle olur Bursa (Hususî) Halkevimizin Köycülük şubesi bütün kövlere bedava tevi edilen haftalık bir köylü gazetesi çıkarmaktadır. (Son Yedi gün içinde olup bitenler) ismini taşıyan bu gazeteye val nız kövlüler için faydalı yazılar kon maktadır. Köycülük komitemizin faaliyeti diyebilirim ki, hemen hemen Türkiye için nümune olmıya değer bir mahiyettedir. Bu şubenin bilhassa köylüleri yetiştirmek gibi mühim bir iş üzerinde yürü mesi ve onlarla çok sıkı bir temas ve irtibat tesis etmesi Bursa köylülerini çok sevindirmektedir. Son bir, iki senedenberi Bursa köy ierinin şekilleri ve köylülerin yaşayışlan bile oldukça değişmiş bulunmaktadır. Çünkü. bu komite köyler arasmda temizlik bakımından olduğu gibi yaşayış bakımından da müsabakalar yap tırmaktadır. Artık Bursa köylüleri bir dilekleri olunca, hemen Halkevinin Köycülük şubesine baş vurmayı öğrenmişlerdir. Bir tacir mahkum oldu Asılsız bir şayia Dün îstanbul piyasasında lspanya hükumetinin, yumurta ithali için Ispanyol ithalâtçılarına ithal prmisi vermediği hakkında bir şayia çıkmıştır. Türkofis bu hususta tetkikat yaptıktan sonra bunun aslı olmadığını öğrenmiş ve alâkadarlara bildirmiştir. Ankara 24 (Telefonla) Mersinde bir firma, harice bozuk mal sevketmek Vatandaşlıktan çıkarılan eski suçundan edilmekte idi. Avustıırya Başvekil muavini raya gelen muhakeme göre bu tacir Bumalumata beş Viyana 24 (A.A.) Polis Genel di ay hapse ve 40 lira ağır pan> '•»'•asına rektörlüğü. eski çiftci birliği şefi. eski Başbakan muavini Winklerin Avustur mahkum olmuştur. va vatandaslığından iskat edildiğini bilİki kaza dirmektedir. Çinçinati 24 (A.A.) «Amerikada» Winkler, 1934 nasyonal sosyalist is yanından sonra Çekoslovakyaya kaç İki yolcu treni, istasyona yakm bir mıştı. Bilâhare Winklerin Avusturyada yerdeki köprünün üstünde çarpışmış ki nasyonal sosyalist hareketinde mü lardır. Bir kişi ölmüş, elli kişi de yarahim bir rol oynadığı sabit olmuştur. lanmıştır. Verdün muharebesinin Moskova 24 (A.A.) 26 talebenin yıldönümü Kafkasyada Kluhorski dağmı tırman Verdün 24 (A.A.) Verdün muha mak teşebbüsleri esnasında. bunlardan rebesinin başladığının 20 nci yıldönümü altı tanesi kar fırtınasma tutularak te dün bu muharebenin cereyan ettiği lef olmuşlardır. Yalnız ikisinin cesedi meydanlarda birçok yüksek zevatm huzurile ve büyük törenle kutlulanmıştır. bulunmuştur. Sana, bilmiyorsun, demiyorum, ço nına vurdu: Eyvah, Kadriye sormağı unuttum. cuğum! Sen, benim dediğimi yap... Nene lâzım. Elbette, benim de bir bildiğim Siyah otomobil, kadını, burada bir yere bırakmış ta dönerse?... Otomobilin nu var. marasını bilmiyorum. Her önüme çıkacak Kadri, gözlerini açmıştı: siyah otomobilin pesine mi düşeceğim? Bir çekindiğiniz mi var? Sıkıntıdan ter döküyordu: Ali Tunc, elile işaret etti: Bugün, sersemliğim üzerimde... Aşağı yukarı... Nilüferin büvüsü mü ne?. Peki, ustacığım. Hatırına, Solmaz gelmişti; acı acı gülKadri, yürüyordu; Ali Tunc, seslendü: di: İdareli hareket edecektim. Hem, Ha, şayed, sen dolaşırken o otomobil görünecek olursa, ben, seni beklemem, ne güzel hareket ediyorum! Allah vereçekerim. Sen, artık başınm çaresine ba de, Kadri çabuk dönse... Yeni bir ümid, Ali Tuncun kafasında karsın. Şoför, bu ihtimal karşısında durala ışıklanmıştı: Nilüfer, Beyoğlu taraflannda o mıştı: Sahi be! O da var. Benim dönmem turuyor... O, bu mevsimde, Büyükderede oturacak kadınlardan değıl.. de bir mesele... Fakat bu ümidi de birdenbire söndü. Işte, bir çaresine bakarsın. Onu, sık sık Beyoğlunda göremiyordu. Kadri, boynunu büktü: Boğaziçinde oturması ihtimallerını, bu, Peki! kuvvetlendiriyordu. Dedi, kös kös uzaklaştı. Ali Tunc, yola çıkarkenki sevinci, Ali Tunc, gözlerini yola dikmiş, otoneş'esi ile şimdi düştüğü ye'si, ümidsizlimobilde bekliyordu. Birdenbire, elini al Bir Fransız heveti seferivesi. mart ayı nihavetinde Simal Kutbunun en u zak noktasına gitmek üzere Paristen hareket edecektir. Bu heyet. Gröenlandın garb sahiline cıkacak ve kutbun bitim noktasınm teskil ettiği muazzam buzlu tenevi bütün genislisrince asacaktır. Kâsifler, altmış günden fazla bir müddet, iki üc bin metro yüksekte. bin ki lometrodan fazla bir sahada. kızakları ve köoeklerile. sarka, daima şarka doğru gideceklerdir. Bu heyete dahil bulunan ve evvelce' bir defa daha kutub sevahatine cıkmış olan Robert Gessain ve Michel Perrez, Izmirde otobüs servisleri Izmir (Hususî) Birinci Kordonda Angmassalik sahilinde tetkikata devam otobüs işletme keyfiyeti. halk, Beledive edeceklerdir. Gene hevet azasından o ve otobüsçüler arasında sık sık günün lan PaulEmileVictor. kışı orada bir , Eskimo kulübesinde geçirecektir. meselesi olmaktadır. Son zamanlardaki şikâyetler üzeri ı Fakat heyeti seferiyenin bu seferki ; ne, Beledive, bu hat üzerinde işliyen es seyahatinde. fennî hedeflerden baska kimiş bazı arabaları seferden menetmiş insanî bir gaye de vardır. Danimarka' ve bir tecrübe olmak üzere. bu hat üze hükumetinin aldığı çok siddetli tedbirrindeki seferleri dokuz otobüsçünün ye lere rağmen, kutublarda oturan Eski ni arabalarına bırakmıştır. molar arasında vahim bir grip salgını Belediyenin bu kararı diğer otobüs hüküm sürmektedir. çüler arasında sikâvet uvandırmış • ve Fransız heyeti seferivesi, Gröenlandmüracaatler baslamıştır. Şehirde seyrüdan geçerken Angmassalik kıyılarına isefer imtiyazı Belediyeye aid olduğu ilâc ve doktor götürecektir. çin, Belediye riyaseti, hakkını kullan dığını, halk hesabına bu tecrübeyi yaEminönü Halkevinde pacağını söylemektedir. Bu meyanda bazı otobüscülerin, her konferans araba başına ve Kültürparka ayrılmak Eminönü Halkevi başkanı Agâh Sırn üzere Belediyeye günde birer lira te Levend dün saat 1 7,5 ta istiklâl mevzuı berru edecekleri söyleniyordu. Haber, üzerinde bir konferans vermiştir. asılsızdır. ği ölçtü ve kendi kendine kızdı: Buldukça bunayorum... Onun, îstanbuldan çıkmış olmasından korkuyordum. Mademki İstanbulda, bugün değilse, yarın, muhakkak rastlanm, ele geçinrım. Her zamanki enerjinin kuvveti, gene sinirlerini ve kafasını kırbaclamıştı. Ali Tunc, göğsünü gerdi, içine dolan karanlıkları bir silkinişte dağıttı, attı. Artık, yola, emniyetle bakıyordu. Otomobili durduttuğu yer, nisbeten tenha idi. Boğaziçinin mevsimi olmadığı için, yolda, tektük yerlilerden başka kimse görünmüyor gibıydı. Gelen gecenin otomobıle fazla dikkat etmemeleri, Ali Tuncun yüreğini ferahlatıyordu; buna rağmen, küçük bir şüpheyi bile üzerine çekmekten korkuyordu. Otomobilden çıkıp, motörün kapağını açarak, tamir ediyormus gibi meşgul gö rünmeği de düşündü. Fakat bu, kendisi için tehlikeliydi. Siyah otomobil görü nürse, hemen kapağı kapayıp arabaya atlamak, direksiyona geçmek, zaman işi idi. Şoför Kadri, siyah otomobilin «Zorlu araba» olduğunu söylemişti. Kücük bir geçikme, avı, elden kaçırabilirdi. sadüfün yaratacağı herhangi vaziyeti kabul edip beklemekten başka çare kalmıyordu. Uzun bir beklemeden sonra, Kadri görünmüştü; hızlı adımlarla yürüyordu. Ali Tunc, Kadrinin yüzüne bakıyordu; onda, ümıdsız bir hal göremedi. Şoförün dudaklarında, memnun insanlann gü lümseyişi; vardı. Kadri, otomobile yaklaşınca. İşimiz, rast gidiyor, ustacığım, dedi. Ali Tunc, kapıyı açmıştı, kolund*» tutarak içeri çekti: Gir de aniat. Kadri, girdi, kapıyı kapadı, soluk so1 luğa anlattı: Bir eski arkadaşa tesadüf ettim. Vaktile takside çalışırdi. t d e r i ters gitti. şoförlüğü bırak^1 (Arkam var 1 A»k ve macera romam ahat Yazan: MAHMUD YESAR1 27 Şoför Kadrinin, bunu anlatırken, ağzı kulaklanna varıyordu: Güzel de, alımlı da söz mü, ustacıgım... Kılık kıyafet, zengin işi... Eh, bu kadar müşteri gezdiriyoruz; yalnız insan sarrafı olmadık; giyim kuşam muhammini de olduk... Eğer bedesten gibi bir de kılık kıyafet alım satım yeri olsa, şoförler, başmuhammin olurlar. AH Tunc, gülüyordu:*Gözlerine yeşil gözlü kadının plâtın plâklan, kızıl kabı, siyah daracık esvabı gelmişti. Şoförün, rengini karışık anlattığı kürk içinde, kimbilir o, nekadar ayn güzel, nekadar başka çeşnide alımlı idi! Ağır ağır, Büyükdere kıyılanna yaklaşmışlardı; Ali Tunc, otomobili durduttu: Yavrum, sen, şimdi in, ve yürü... Yalnız dikkat et, gayet idareli, ihtiyatlı bulun... Tanıdık bulamazsan; bakkala, kasaba filân, basvurayım, deme... Kadri, kendi ustalığından şüphe edilmiş olmasına canı sıkılmış gibi yüzünü asü: Bu işleri, evelallah, biliriz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear