22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 Şuhat 1936 CÜMHUBtTET Atinada yakalanan canavar Bir kadın asıldı Koca katili cinayetini hayatile ödedi Muğla (Hususî) Bundan epeyce evvel Muğlanın Karakuyu köyünden Ummühan adında gene bir kadın kendisinden daha gene iki dostu ile birleşerek kocasmı iple boğmuş ve cesedi saklamak için bir kuyuya atmıştı. Uzun müddet süren muhakemeden sonra kadın idama, diğer maznunlar da yaşlannın küçüklü ğünden 24 yıl ağır hapse mahkum ol muşlardı. Dil üzerinde çalışmalar Herkesi hayrette bırakan bir itirafta bulundu 8 yaşındaki çocuğu berbad ettikten sonra toprağı eşeleyip... Geçenlerde Atinada yakalanan çocuk katili canavardan bahsetmiştik. Son posta ile aldığımız Atina gazeteleri bu canavann ilk yakalandığı gündenberi inkâr ettiği ikinci cinayetini müstantik huzurunda ne suretle itiraf ettiğini anlatıyorlar. Hayvanî hislerini tatmin için beş ya şındaki Fotinulayı nasıl kaçırdığını ve ne yaptığını tamamile itiraf eden canavar, o civardaki minarede cesedi bulunan 8 yaşlannda erkek çocuğu Vlandiyi öldürdüğünü inkâr etmekte ısrar ediyordu. Evvelki gün gene müstantik huzuruna getirihnce: « Bu çocuk hakkında bana birşey sormaymız. Birşey bilmiyorum.» dan başka cevab vermemiştı. Canavarla beraber bulunan avukatı birçok defalar doğru söylerse kendisini kurtaracağını söyledıği halde hıçbır tesırı görülememistir. Bu arada avukat cebinden çıkardığı 100 drahmilik bir kâğıdı katile uzatarak: Doğrusunu söylersen bu parayı sana vereceğim. Sen de bununla eroin alırsın, demesi üzerine katil bir kelime bile ağzından çıkarmadan sanki bir elektrık cereyanına tutulmuş gibi yerinden fırlıyarak yüzlük kâğıdı kapıp parça parça ettikten sonra: Ben bu kâğıd parçasını ne yapacağun? Bana biraz eroin veriniz, diye haykırmıştır. Bu arada katile eroin diye karbonat verilmişse de herif bunu ağzına koyar koymaz püskürmüş ve «Karbonatı ne yapacağım?» demiştir. En nihayet orada hazır bulunan adliye doktorunun reçetesile getirtilen eroin canavara gösterilmiş, doğruyu söylediği takdirde kendisine verileceği söylenmiş tir. Masanm üzerindeki tozun eroin ol duğuna kanaat getiren canavar onu seyrede ede itiraflarına başlamıştır: « Bir hâdiseden dolayı altı ay hapse mahkum olmuştum. Bu müddeti ikmal edince kızkardeşimin evine gittim. Enistem hergün kızkardeşimle kavga ediyordu. Dayanamadım, bir gün herife bir bıçak yerleştirdim ve kaçtım. Beni yakaladılar, timarhaneye attılar, orada bir ay kald'm. Sonra pencereden atlayıp kaçtım. Gene yakalanıp timarhaneye tıkıldım. îki ay sonra iki arkadasla birlikte gene kaçtım. Türkçede işaret sözleri Güneş • Dil teorisine göre bir tahlil III. O Kadmlar arasında Insan şeklındeki canavann son resimlerınden bırı.... Kar fırtınalarının tatlı tarafı! Bu defa da yakaladılır. Apandisitten mustarib olduğum için hastanede ameli yat yaptılar. Buradan çıktıktan sonra kendi ayağımla timarhaneye gittimse de «yatak yoktur» diye kabul etmediler. Ben de çahşarak geçinmeğe başladım. Fakat hiç kimse rahat bırakmıyor, herkes hakaretle bakıyordu. Çocuklar rasgel dıkleri yerde beni taşlıyorlar ve «deli, işte deli geliyor» diye bağınyorlardı. Bu haller bende derin bir intıkam hissi uyandır dı. Herkesten, bilhassa çocuklardan in tıkam almak istiyordum. Bu düşüncelerle dolaşırken bir gün sokakta 78 yaşlannda bir çocuğa rasgeldim. Biraz da sarhoştum. Tam intıkam alacak sıraydı. Çocuğu karemelâlarla aldatıp kaçırdım. Bir mağaraya götürüp orada küçüğü berbad ett^cten sonra boğazına bir tel geçirip boğdum. Şimdi izini de kaybetmek lâzım geliyordu. Cesedi çıkarıp bulduğunuz minarede tırnaklarımla açtığım çu kura gömdüm. Sonra cesed kokunca çıkaracağı kokudan şüphelenmesinler diye etraftan topladığım tavuk leşlerini getirip Koca katili kadın darağacında cesedin yanına koydum, işin doğrusu böy yürüyerek hazır bulunanların hayretleri ledir.» arasında soğukkanlılıkla: • Hakkınızı halâl edin gidiyorum!.. Istintakın devam ettiği müddetçe katiDiyerek son nefesini vermiştir. lın aldığı vazıyetlerin çok garib olduğu, gülünecek yerde ağlamak, ağlanacak yerde gülmek gibi gayritabiî hareketlerini tetkık eden doktor canavann emsaline Muallim Faikın tıbbı adlide pek ender tesadüf edilen kor ölümile maarıfmız kunc bir katil olduğunu söylemiştir. kıymetli ve nmektar bir rüknünü kaybe:miş bulunmaktadır. Galatasarayı bi tirdikten sonra yirmi bir yaşında ho calığa beşlıyan Faik, ölünciye kadar bu meslekten ayrılmamış ve fransızca, hesab, hendese, ce Muallim Faik merhum bir, fennî malumat, kitabet, usulü defteri, kimya, edebiyat ve ahlâk gibi mütenevvi dersleri Drama, Selânik, Trabzon, Adana ve daha bir çok şehirlerin mekteblerinde zamanının talebesine öğretmek için bütün varlığı, bütün gayretile çalışmıştır. Şimdiki şivemizde sadece bir vokal gibi söylenen «O» sözü, hem gözümüzden uzak ve bizden ayn olan üçüncü bir şahsı, hem de uzakta olan bir objeyi anlatmağa yarar. Bu sözün eski metinlerde görülen asıl şekli (Ol) dur. Sondaki ( L ) kullanıla kullanıla aşınarak düşmüştür. Kelimenin İdam kararı Büyük Millet Meclisin aslı böyle olmak iktıza eder [ 1 ] . ce de tasdık edilmiş olduğundan Üm (Ol) sözünün etimolojik şeklini ya mühan yaptığı cinayeti hayatile ödemiş zalım: tir. (1) (2) Mahkum, hükmün infaz edileceği ge(Oğ+ol) ceye kadar hiçbir şey anlamamıştır. Dara(1) Oğ: Ana köktür. Güneşî ve onun ğacının kurulduğu Kurşunlucami önü yerine geçen herhangi bir obje veya sü ne gelindikten sonra Müddeiumumî hükjeyi anlatır. mü kendisine tebliğ ederek bir diyeceği (2) O l : ( . + 1 ) ; ektir. Dahil olduğu olup olmadığını sormuş, kadının dudak mefhumdan çok uzak, ayn, müphem, larından şu sözler dökülmüştür: belirsiz, umumî bir sahadaki süje veya Hiç olmazsa annemi ve çocuğumu objeyi ve bununla mefhumun münasebegörseydim.. tini göstermeğe yarar. Kadın, çocuğuna iyi bakılmasını va (Oğ + ol = Oğol = Ol = O) : siyet etmiş ve metanetle sehpaya doğru Söz söyliyenin. kendisini gösteren mıntakadan çok uzak, ayn, belirsiz bir süjeyi umumî ve müphem bir şekilde anlatmağa yanyan bir sözdür. Not: 1. Eski (ol) şekli yerine bugünkü ( O ) şeklini analiz edersek etimolojik formül: (1) (2) Muallim Faik öldü Geçen hafta Amerikayı bastıran kar fırtınalan esnasında gene Amerikah kızlardan bir grup Nevyorkun yüksek binalanndan birinin geniş damında kızak kayıyorlar. Vazifesine devam ve merbutiyeti daima takdirnamelerle karşılanan merhu mun usulü tedrisi kadar idaresi de kuv vetliydi. Başta Galatasaray olmak üzere birçok mekteblerde muallimlik ve müdürlük etmiş, tedrisatı iptidaiye müdiri umumiliği, telif ve tercüme azalığı ve maarif teftiş heyeti azalığile müdiri umumilik lerinde bulurrmuştu. Ölünciye kadar, hocalığa devam et mek suretile memleket irfanına hizmet etmiş olan bu kıymetli kültür adamımızın kederli ailesine taziyetlerimizi sunanz. Asıl tehlike, bu kadında! Diye düşündüğünü bilseydi, kendisi için, asıl tehlikenin nerede olduğunu anlamakta güçlük çekmezdi. Otomobil köşeyi dönerken, Ali Tunc, Solmazı unutmuştu, imzasız mektubu düşünüyordu: Demek, be^ıi adım adım takib ediyorlar? Benim takibimden, neye çekiniyorlar? Ben, ne yaptığımı kimseye söylemedim. Şoförlerden mi tahkik etmişler> Peki, şoförler, benim otomobil gözetlemekten gayri yaptıklanmı nereden bilecekler? Matbaaya uğramadığımı, hepsini, hepsini biliyorlar. Hem de ince ince alaylar da var. «Usta» şoförlüğüm! Kendime, bir bahane olarak gazetecilik ettiğim! Şu, bu, hepsi alay... Mektubun, en ciddî tarafı: «Kola, pazuya güven mek asrı, devirleri çoktan geçmiştir!» diye yazılan satır... Şoförün omzuna dokundu, otomobili durduttu, kaldırıma atladı, ağır ağır caddeye doğru yürüyordu: Yeşil gözlü kadının, bu mektubda (oğ+oğ) şeklini alır. Bu halde de (1) Oğ: Ana kök olarak «esas, sa hib, Allah, efendi» mefhumlarını an latır. (2) O ğ : ( . + g ) ; ek olarak kökün manasını tayin ve ifade eder. Bu halde (Oğ[oğ=oğoğ=0): doğrudan doğruya «Güneş» i ve ondan abstre olarak çıkan «esas» anlamının kendisini anlatmak lâzım gelir. Pek eski Totem devirlerinde henüz şahısları ve objeleri birbirinden ayırd edemiyen ve kendi varlığile Totemin varlığını bir tutan ilkel insanlann, bütün şahıslan ve objeleri, taptıklan güneşin ve ona verdikleri anlamların kendisi olarak telâkki etmeleri ve böylece her bir süje ve objeyi, doğrudan doğruya «Allah, sahib, efendi, Totem» anlamlarına gelen tek bir «eğ» veya «oğ» ana kökiyle anlatmağa çahşmış olmalan tabiidir [ 2 ] . Sonralan şahısları ayırd edebilen Türk, kendınden dışarıda ve pek uzakta olan süje veya objeleri müphem ve umumî bir şekilde anlatmak için «oğ» köküne şü mul ve umumiyet anlatan «.+1» ekini katmış, böylece «ol» sözü kurulmuştur. Not: 2. Atika, Iyonya ve Dorida gibi eski Grek lehçelerinde üçüncü şahıs zamiri tıpkı türkçede olduğu gibi bir (o) dan ibarettir. Bu (o) biraz uzun o şaret zamiri kullanıldığı fikrindedir. Türk. kunur. Bu uzun okunma, (oğ) şeklile çede üçuncu şahıs zamiri ile işaret zaml rinin ayni kelime olması da bu fikri teyid Verem Mücadele cemiyetinin gösterilebilir. Bu (oğ), (av) ve (af) eder. teşekkürü şekillerini de almış ve yanına anlamı [3] Radlof. İ. s: 991 «Altay, Teleüt, Lekuvvetlendiren bir (tos) getirilerek (tâ bed, Şor, Kırgız, Karakırgız, Tarancı, So İstanbul Vilâyeti Verem Dispanser kendisi) manasına (avtos), (aftos) ve yot, Sagay, Koybal, Kaç, Küerik, Kuman Başdoktorluğundan: do, Kınm. Uygur lehcelerl». (autos) şekilleri yapılmıştır. Geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da son. [4] Marr külliyatı. III. s: 368. fırtına ve tipiden bir gün sonraki o fe[5] Marr kuUiyatı. III. s: 194. Tamamile bu (oğ) un ayni olarak na havada on iki şişe balıkyağını dis türkçede (ok) sözü de vardır. Bu sözü pansere kadar bizzat getirmek merha Radlof, «öyle, evet, böyle» anlamlanna Beyşehir kanalı açıldı metini gösteren, sayın öğretmen Bayan diye tefsir etmekteyse de verdiği örnekKonya (Hususî) Sarısu çaymı Bey Servet Orhanla, bu yıl da hayirsever ler bu izahı yeter göstermemektedir. şehir çayına akıtmak için yapılan 25 eczanelerden yüz altmış kılo balık yaMeselâ «ol ok kiji» sözünü «ayni a metro eninde ve üç kilometro boyunda ğının teberruunu temin işinde pek büdam, onun kendisi»; «bu ok üyge kir ki kanalın inşaatı bitmiş ve Sarısu, Bey yük delâlet ve gayrette bulunan Tür dim» cümlesini «ayni eve girdim»; «Men şehir gölüne akıtılmıştır. kiye Farmakoloğ birliğine ve keza maok söyleyim» tabirini de «ben kendim Tamamile yeni ve sınaî olan bu kana karna ve reçel, tarhana... gibi gıda madsöyliyeyim, ben de söyliyeyim» diye ter lm açılması için bin amele çalıştı. Sarı delerıle çorab ve saire gibi giyecek eşcüme ediyor. Demek ki (ok) sözü «öy su çayı, Beyşehir gölünün su seviyesini ya gönderen ve bu yardımı temadi et le, böyle» gibi müphem bir manadan zi yükselteceği için eskiden mevcud olan tirmek gibi vüksek bir şefkat gösteren yade «özlük .kendılik» anlamları ve kanallar vasıtasile Beyşehir gölü ovaya Gümrükler Satış müdürlüğü ile iki deakıtılacak ve bu suretle Konya ovasın fa entari, çorab, fanılâ ve saireden mürir [ 3 ] . da çok mühim bir kısım arazi sulanmış rekkeb giyim eşyası getiren merhum Profesör Marr, bu kelimeyi «bir kim oîacaktır. Sarısu çayınm Beyşehir gö Albay Şükrü ailesine ve çok kıymetli se, herhangi bir kimse veya herhangi bir lüne akıtılmasmm ikinci bir faydası müstahzarlarile deva hususunda yar şey» diye anlatmaktadır [ 4 ] . bu çayın ev\relce akmakta olduğu Ka dıma koşan doktor Ali Vasfi ile eczacı Divanü lugatitTürkte kelime (ök) raviran bataklığınm kuruması ve bu Hamdi ve Kemale bütü nbu yoksul, zadiye kaydedilerek manası «öz» ile bir yüzden mümbit bir arazi parçasımn ka yıf veremliler namma alenî teşekkür zanılmasıdır. lerinin neşrini dilerim. gösteriliyor. Ali Tunc, başını kaldırdı, yorgun göz nin «işgüzarlığma», «idarei maslahatçı parmağı var mı, acaba? Olması ihtimallelığına» fena halde canı sıkıldı: lerini uğuşturarak bakn: ri pek çok... Peki, neye? Demek ki o da Kim çağırıyor? Sormadan, anlamadan, neye böyle bçnimle meşgul oluyor? îdareden çağırıyorlar. Bu, düşünce, bu ihtimal, Ali Tuncu, ters işler, yaparsmız? Ali Tunc; böyle esrarengiz çağırmaGene kâtib, şaşırmıştı: içten öyle coşturmuştu ki imzasız mektubu, tehdidleri, tehlikeleri unuttu ve ço ların şekil şekil olduklannı bilirdi; ya Şeker kardeşim, ne bilelim senin kapatılacak bir hesabda, nasılsa eksik böyle kızacağını?.. Biz, hani sanki iyilik cukluğunda dinlediği bir operet havasmı yapıştınlmış bir pul için, yahud idare gibi, bir arkadaşı koruyalım, dedik te... ıslıkla çalmağa başladı. Bu düşünce, bu ihtimal, ona, nişan den, kendisini soranlan yazı işleri oda Ali Tunc, büsbütün çıkışıyordu: lısını unutturduğu gibi, uykusuz geçir sına çıkartmamak için çağınrlardı. Neyi koruyacaksmız? Ben, böy Ali Tunc, bunlara alışmıştı, hademeye: le korunmak istemem. Benim, ne gün bir diği geceleri, bütün sıkıntılan da unuttur Peki! muştu. alacakhm geldi? Kimi atlattığımı gör Dedi; kalemini, ceketinin yan cebine dünüz? Gazetecilikte, bir atlatma, at Ali Tunc, yeni çiçeklenmiş bir şeftali dalına konarak cıvıldıyan bir yavru kuş koydu, aşağı indi. lanmadır, tutturmuşsunuz hep bu nakaİdaredeki kâtiblerden biri, Ali Tungibi, kendini bir bahar havasına kaptır rat! Gazeteciliğe girenlerın bu atlama, cu, görür görmez, elile acele acele ça mış, ıslık çalarak yürüyor, yürüyordu. atlatma işi, gündelik hayatlarma da nu ğırdı: 6 girecek?... Ben, bunun şakasmı bile is Şeker kardeşim; şimdi Kadri E fendi telefon etti. Biz anlıyamadık, bir temem. Biraz daha çıkışacaktı, fakat korktu. Ali Tunc, matbaadaki odasında ça yanlışlığa gelmesin, dedik. Şoför Kadîdaredekileri fazla gücendirecek olursa, lışıyordu; idarenin işlerini gören hade ri, diyor. Olur a, sanki bir alacaklı filân melerden biri, usulca içeri girdi. Ayak olur da... Yarım saat sonra, telefon e aksileşirler, büsbütün işini bozarlardı. Ali Tunc, ağızı değiştirmek lüzumunu larının ucuna basarak Ali Tunca yak din! dedik. laştı; kulağına fısıldadı: Şoför Kadrinin ismini duyunca Ali anlamıştı: Zatınızı aşağıdan çağırıyorlar. Tuncun yüreği oynamıştı; idare kâtibi(Arkast var) Profesör Marr, Gürcü dilinde üçüncü Gözümle izin diledim, yanlanna kü şahıs zamiri olan «ığı» nın da bu «ok» la meledıkleri paket yığınını biraz çekmek münasebetini kaydediyor ki «eğ, oğ, ığ, suretile dileğimi yerine getirdiler, kanaok...» köklerinin hep bir olduğunu ileri peye iliştim. Onlar, yüklerinin emniyetini süren «Güneş Dil» teorisine daha ön ellerile bir kere daha yokladıktan sonra ceden bir tanık vermiş demektir [ 5 ] . konuşmağa daldılar. Sarışını esmere soruNot: 3. Fransızcadaki «il, elle, yordu: lui» sözlerile (ol) un bir kökten geldık Seninki nasıl, biraz iyileşti mi? leri meydandadır. O içini çekti, inler gibi cevab verdi: Bu kelimelerin asılları hakkında «Os Ne iyileşmesi kardeş, gittikçe azdı, car Bloch», «Dictionnaire etimologique azgınlaştı. de la langue française» de şu malumatı Daha ötedeki kumral, güzel dudaklavermektedir. rma ayni iniltiyi bağlıyarak söze kanştı: «I. «İl, ils.» müfret olan «il» halk Benimki de öyle kardeşim, benimlâtincesindeki «illî» yi temsil eder. Bu da ki de öyle. Allah biliyor ya, sokağa çıkklâsik lâtincedeki illenin yerini tutmuştur. maktan çekiniyorum. Umulmaz bir yerde îtalyancası «egli», ispanyolcası «el» ve bir terslik yapıp beni bayıltmasından kor(lâtince «ille »den gelen) «ellos», eski kuyorum. provansalcası «el» ve «il» dir. Cemi o îsimsiz bir derdin ortaklaşa mahkumu lan «ils» 16 ncı asırda çıkmıştır. Italyan, görünen bu üç güzel kadın, vapur saloIspanyol ve eski provansal dillerinde nunun bir köşesinde içlerini döküyorlar, müfret ve cemi şekilleri hep birdir. Fran elemlerini inliyorlar, hemderd olmaklığın sızcada «evet» manasına kullanılan «oui» verdiği samimiyetle muhtac oldukları sözü de 16 ncı asırda bu «il» aslından a dermanm iştiyakını ağlıyorlardı. lınarak kullanılmıştır. Bu söz 12 nci a Onlar verem değildi. Sıhhat fışkıran sırda «oil» şeklindedir. Bu da «o+il» bu güzel yüzlerde o menhus illetin iğrenc dir ki eski fransızcada şimdiki «celâ» gölgesi yoktu. Frengi filân da kendilerine (yani «O» manasında kullanılan «O» yakıştırılamazdı. Zaten bu çirkin hastaile «il» den mürekkebdir. Eski fransız lık, böyle vapur salonlarında uluorta kocada gene bu manada « O + j e » de der nuşulamazdı. Daha garibi, kendilerini lerdi. îkisi de tasdik anlamma gelen bu müteessir eden şeyin derd olup olmadığı 1 sözlere mukabil menfi şekilleri de «nen da pek belli değildi. İhtimal ki kocalarınil» ve «na+je» idi. Şimdi fransızcada dan şikâyet ediyorlardı. Fakat onlardan kullanılan «nenni» nefi sözü «nen +il>> biri, parmaklannın serbest oluşuna göre, den gelmiştir; «je» li olan «o+je» ve evli de değildi. «na+je» şekilleri ise istimalden düşmüşO halde şu üç kadın, hangi müşlerek tür. Onaltıncı asırdanberi «o+ib> ve derdin ıstırabını taşıyorlardı. Bunu öğ «nen+il» şekilleri kaynaşarak «oui» ve renmek ihtiyacı damarlanmda seyyal bir «nenni» olmuş ve bu sözler de analiz e merak olup dönmeğe başlamıştı. Acıyordilemez kelimeler arasına geçmiştir. Eski dum ve beni acındıran şeyi öğrenmek için fransızcadaki «O» lâtince (hoc) tan geacınacak bir duruma düşüyordum. lir k ieski provansal dilinde (oc) şeklinNihayet kadınlardan biri küskün ve dedir ve sonralan (c) düşerek ( O ) ol kırgın bir sesle bahsi aydınlattı: muştur». Kansere serom anyorlar da bu u/. N. DILMEN ğursuz derde merhem bulmayı düşünrrü( Sonu yann) yorlar. Böyle işlerle uğraşanlann eşleri içinde hiç mi nasır derdi çeken yok. [1] Butun eski Osmanlı ve Selçuk me Meğer bu üç kadın, nasırdan derd yatinlerinde bu (ol) şekli gorulur. Altay, Kâsgar, Soyot, Tarancı, Kırgız, Karakır nıyorlarmış. Idrakimi, onların arasma gigız, Koman, Teleüt, Lebed, Koybal, Kaç, relidenberi, kulağıma bağlamamış ve isKuerık, Baraba ve Karayim lehçelerinde hâlâ (ol) denılmektedir. Baskurt ve Kazan karpinlerden yan dışan fırlıyan ayaklara lehçelerinde (ul) denilir. Çovaş lehçesin bakmıs olsavdım bes on dakika süren mede (ul) dan başka baştaki (ğ) harfi (v) raka düsmüş olmazdım. ye çevrllerek . (voP ve (vul) şekilleri de vardır. Yakutçada «ol, 61, uol> şekillerinde Bununla beraber içimdeki acı hâlâ yakullanılır; cemi «olor» gelır. Pekarski bu şıyor, hem de katmerleşerek. Çünkü kan«ol» dan bahsederken «sonuna bir ek ge lmce «1» kaybolarak «o» şeklini alır» di sere serom aranırken nasıra merhem aranyor. mamasını yakısıksız bulan bayanlann o [2] Profesör Marr, Kulliyatının birinci ve merhemi bir santimetre daha büyük paüçuncu ciltlerinde zamirler meselesini a puc giymekle bulabileceklerini düiünmeraştırırken, insanlığın ilkel devirlerinde yalnız uçuncü şahıs zamiri kullanıldığını meleri de bana derd oldu. izah etmektedir. Paul Regnaud ilkönce i M. TURHAN TAN Aşk ve macera romam Yazan: MAHMUD YESARI 23 Ali Tuncun elini uzun uzun sıktı: Kendine dikkat edeceğini bana, vadet. Seni telefonla sormıyacağım ve kendim de gelip aramıyacağım... Yalnız, sen, arasıra bana telefon edecek olursan, beni çok sevindirirsin. Dostluğumuz namma, bu kadarını istemekliğim hakkım dır, değil mi? Ali Tunc, rikkat ve samimiyetle par hyan soluk elâ gözlerin candan dostluğu karşısında eriyivermişti: Istemek değil, emretmek, hakkındır, Solmaz. Seni, sık sık arayacağıml Gene kız, gülmüş ve bahçeden apartımana doğru yürümüştü: Mersi, Ali Tunc! Ali Tunc, selâm verir gibi elini salladı, tekrar otomobile döndü, içinden: Solmaz, eşsiz bir kızl Tehlikeyı hissetti ve kadınlık gururuna kapılmadı. Bana inanıyor... dıyordu. Ali Tunc, eğer Solmazın ağır ağır ayağa kalkıp: Gideliml Demezden evvel, gözlerini kapıyarak, gülümserken: Siyah otomobil
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear