Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURIYET 18 Birlnciteşrin 1938 \ Teşekkür Küçük pusuladaki numara Kocasının o gün çıkardığı elbiseyi temizleyip ütüliyecekti. Her zamanki gıbi ceblerini karıştırdı. Parmaklarma küçük bir kâğıd ilişmişti. Çekti, çıkardı. «Mavi kutu. Numara 26728> yazılı idi. Kendi kendine: Mavi kutu, mavi kutu, diye söy lendi. Böyle bir apartıman adı duymuştum. Fakat kocamın bu apartımanla alâkası ne? İşin içinde bir de numara var. Muhakkak ki, bir telefon numarası. İçine bir şüphe girmiştL Şüphe, korkunc şeydir, birdenbire büyür, sertle şir, sokulduğu kalbi çatlatacak tazyik ler yapar. Nitekim şimdi Nahidenin içinde de çok değil, on dakikada büyüyüvermiştL Elleri titriyordu. Biraz evvel pembe pembe duran yüzü, saranvermişti. Beni aldatıyor.. Bana ihanet edi yor! Diye inledi. Bu ne acı şeydi? Beş dakika önce, kapıdan çıkarken kendisini kucaklayıp öpen erkek, demek ki, onu yapmacıklarla oyalıyordu. Canım karıcığım, seni seviyorum! Demesi de yalandı. Yazıklar olsun, diye hıçkırdı. Sa na ben kalbimi, gencliğimi, güzelliğimi, her şeyimi vermiştim. Hem ağlıyor, hem ne yapacağını düşünüyordu. Aklına, kataloğu açıp bu numaraya bakmak geldi. Yapraklan süratle çevirdi ve numarayı buldu: Mavi Kutu, Bayan Seniha.. Düşmemek için bir koltuğa dayandı. Demek ki, rakibesinin adı Seniha idi. Kendisini toplamağa çalışıyordu. Ne felâketti bu Allahım? Hayatta hiç kimseciği yoktu. Kocası Nazıma bakarken, kendisini büyük bir dağa baş vermiş gibi emniyette görür, içi sevgilerle ka barırdı. Şimdi bu dağ çökmüş ve kendisi boşlukta kalmıştı demek.. Mikrofonu kaptı ve numarayı çevirdi. Karşısına çıkan seste derin bir ahenk ve tatlüık vardı: Buyurunuz efem! Ne diyecek, ne yapacaktı şimdi? Telefonu niçin açmıştı? Şey, diye kekeledi. Affedersiniz... Kimsiniz zatıâliniz? Ben Seniha.. Mavi Kutu apartımam.. Zatıâliniz kimsiniz? Cevab vermiyor, ağlıyorsunuz... Rica ederim, ağlamanızı kesin de söy leyin, kimsiniz, ne istiyorsunuz? Hakikaten; Nahide kendini tutamamış, hıçkırmağa başlamıştı: Ne mi istiyorum, ne mi istiyorum.. Affedin, bir iki şey soracağım.. Genc misiniz hanımefendi?. Tuhaf bir suaL. Fakat mademki sordunuz, söyliyeyim. Evet, gencim.. Güzel misiniz? Evet!. Çok mu? Öyle söylüyorlar. Evli misiniz? Hayır, dul bir kadımm.. Nahide telefonu kapadı: Genc, güzel ve dul bir rakib!. Daya namıyordu artık.. Ne olursa olsun gidip onu gÖrecekti. *** Kendisini apartımanda mükellef bir kata çıkarmışlardı. Demek ki rakibi, ayni zamanda zengindi. Onun üç kuv vetli cephesi, dörde çıkmıştı. Salonda genc bir kadm ayakta duruyordu. Mütereddid adımlarla ona doğru yaklaştı. Onu, tahayyül ettiğinden güzel bulmuştu. Elinde ingilizce bir eser vardı. Ha fif bir sesle, mınldanır gibi; Telefonda konuşmuştuk! Diyebildi. Genc kadm bunu duyunca kitabı, küçük bir etajerin üstüne bı raktı: Buyurun rica ederim, dedi. Oturunuz! Hayır oturmıyacağım... Size bir iki şey daha sormak isterdim. Genc kadm kaşlannı hafifçe çattı: Annemizin üfulü münasebetile ke derlerimize ortak olan ve hislerini muhtelif suretlerle izhar eden büyükleri mize, dost ve akrabaya en samimî te > Orhan Rahmi Gök çe Bu akşamki program j Biraz garib ve tabiri mazur görür şekkürlerimizin iblâğını muhterem gazetenizden rica ederiz. seniz, muaşeret harici oluyor bunlar.. ISTANBUL: Süavi, Nejad. Ali Sahir, Tarık 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 havaKimsiniz, neden bana öyle bakıyorsu Memleketimizin en sevimli sinema artisti dis . 13,05 plâkla hafif muzlk 13,25 muhnuz, ne soracaksımz, buyurun? telif plâk neşriyatı 18,30 çay saati, dana Teşekkür Kocamı tanırsmız elbet.. Nazımı, musikisi 19,30 konferans, Dr. Fahreddin Bir ay evvel Edirnekapıdaki evime (...) dairesi şefini!.. Kerim tarafuıdan 20,00 Müzeyyen ve arEv sahibi bu cümleyi duyunca ona hırsız girerek bazı eşyalar çalmıştı. Bizkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları 20,30 Münir Nureddin ve yaklaştı. Gözlerinde acır gibi bir bakış den başka Edirnekapı ve Yenibahçe arkadaşları tarafmdan Turk musikisi ve vardı. Sesi yumuşamıştı. Yakm bir ar semtlerinde dört ev daha soyuldu. Bir halk şarkıları 21,00 plâkla sololar . 21,30 aydanberi mütemadiyen çalışarak hhrkadaş, bir aşina tavn takınmıştı: orkestra 22,30 Ajans haberleri 23,00 son, Şimdi aniadım her şeyi.. Kocanızı sızları dün meydana çıkaran polis ikinci VİYANA: kıskanıyorsunuz ve her nasılsa, benim şube ikinci kısım komiserlerinden Ab 18,10 konser 19,35 genclerin zamanı, haberler ve edebî yayın 20,35 şarkılar le münasebette bulunduğunu sanarak durrahman. Hulusi ve Rifata Edirne yeni numaralannı takdim edecektir. 21,10 musiki . 22,50 filimlere dair 23,15 bunlan soruyorsunuz. Hayır kardeşim, kapı halkı namına gösterdikleri muvafhaberler, spor 23,35 oda musikisl 24 fakiyetten dolayı teşekkürler ederim. hayır bayanım. Ben ne Nazımı tanırım, •• Tarihin kaydettiği üç büyük feıâketten birincisi T U F A N ... • Çingene musiklsi. Istanbul Erkek lisesi coğrafya ne bir başkasını!. Gidin, müsterih olun BERLİN: ikincisi Atlantid diyarının kumlar altında yok olmaudır... Bunlarm en muallimi Şükrü Halil ve bilin ki, karşısına çıktığımz bu kadı17,05 musiki ve eğlenceli yaym 20,05 eğkorkuncu olan POMPEi'nin VEZÜV" den çıkan lav selleri lenceli yayın 20,45 spor haberleri 21,05 nm kalbi, bir vakitler kocasım sevmiş altında yanıp, yıkılıp kül olmasını ... H A L K opera yayıni: Rigoletto . 23,05 hava rapove o ölünce, artık her şeye kapanmıştır. ru, havadLs, spor 23,35 gece musikisl HALK OPERETi O P E R E T İ Nahide ona dikkatle bakıyordu. înan1,05 karışık yayın. mak istiyordu. Fakat şüpheler, birdenPek yakında BUDAPEŞTE: bire canlanıyordu. Teşekkür bile etme18,35 konferans 19,05 çifte piyano lld kış operetlerine Isimli Fransızca sözlü filimde göreceksiniz. den çıktı. konser 19,50 konuşma 20,35 operet ^ başlıyor Tarihin azametli olduğu kadar acıkh ve korkunç sahifelerini 23,10 salon orkestrası'. 24,25 cazband ta « Sokakta biraz kendini topladı: kımı 1,10 son haberler. yaşatan bu harikulâde film pek yakında Yalan! diye mırıldandı. Kurnaz ve SEYEK BÜKREŞ: küstah bir kadın.. Rolünü mükemmelen Büyük operet 19,05 havadis 19,2Q dans musiklsl20,10 oynuyor, yalan söylüyor. konferans 20,30 Balalayka konseri, kon3 perde *** ferans 21,20 konser . 22,35 haberler22,45 ^M^^H^^^^MI^M gösterilecektir. ^ ^ • • • • • • • M H ^ H H spor 23 eğlenceli konser 24 haberler. Kocası saat on birde, vakitsiz olarak Müzik Seyfeddin, Sezai Aıaf LONDRA: gelmiş, âdeti hilâfına telâşlı bir çehre 18,05 konser 18,35 çocukların zamanı * Tatil günunUzü ile girmiş; Hiçbir zaman Istanbul halkı 19,05 musiki 19,50 Brukselden nakil . eğlenceli ve neşeli geçirmek için Elbisem! Elbisemde bir pusula ola19,20 oda musikisi 20,50 opera konseri ve caktı? şarkılar 22 dini yayın 22,50 Natlonal isfevkalâde faheseri tasyonu 22,55 havadis . 23,10 orkestra Diyerek merdivenleri tırmanmıya konseri 24,40* son. başlamıştı. Fakat karısı, aralıktan çı PARİS [P. T. T.]: gidiniz. Bugünkü program : karak kolundan yakalamıştı. Müstehzi 17,05 senfonik konseT 19,05 şarkılar bir tavır takınmıştı. Adeta gözlerile tüFilmini gorduğü zaman güldügü 19,35 cinai piyes, sonra komedi 20,35 ve kürerek; kadar hiç bir zaman ?ülmedi 21,40 ta havadis 21,50 karışık yayın ve Geç kaldın, dedi, geç!.. Yakaladım spor 22,35 opera yayıni: Manon Lesko seni.. Adresi elimde. Onu da gördüm.. 24,50 dans musikisi. ROMA: O da senin gibi bir alçak, bir yalancı!.. sinemalannda ayni zamanda büyük 17,50 orkestra konseri, spor 19,35 gramuvaffakiyetle devam ediyor. Anlıyor musun? mofon, spor 20,35 spor, gramofon 21,10 Bugiln saat 11 de matine Nazım hayretle ona bakıyordu. taraiındao. Ayrıca: havadis 21,35 gramofon 21,45 opera ya. Sen de onun gibi rolünü muvaffaymı, sonra konuşma 23,05 revü, sonra sikiyetle başarıyorsun. Evet gözîerini aç!. nema konuşması 24,05 havadis 24,20 Bu T i i D l# sinemasında dans musikisi. Bak... Bak!. Ve dayanamadı. Ağlamağa gün I U 1% IV 2 büyük film birden başladı: Kahkahah komedi Ben ki... Sana, arkadaş, zevce değil, kendiliğimden... Kul, köle olmuş Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlarKahkahah ve eğlenceli komedi tum... Alçak.. Hain... Artık aynlmalı dır: yız.. tmkânı yok... ve LİLİAN HARVEY ve WH.LY FRITCH'in büyük muvaffakiyeüeri Istanbul cihetindekiler: Nazım, kansını kollanndan yakladı Aksarayda (Etem Pertev), Alemdarda (Sırrı Rasim), Bakırköyde (Hilâl), Beya ve şiddetle sarstı: zıdda (Belkis), Eminönünde (Salih Neca Delirdin mi sen Nahide?.. Ne oluBugün saat 11 de tenzilâtlı matine. Seansların saatleri : ti), Penerde (Emilyadi), Karagümrukte yorsun, nedir bu söylediklerin? (Suad), Küçükpazarda (Hasan Hulusi), 11 de Kara Güller, 12 12 da Şen Gencler, 2 de Kara Güller, Delirdiğim eksik kaldı... Yalan Samatyada (Teofilos), Şehremlninde (A. 3 12 da Şen Gencler, 5 te Kara Güller. 6 12 da Şen Gencler mı?.. Mavi Kutu 26728 numaraya ne diHamdi), Şehzadebaşında (Ismail Hakkı). 8 de Kara Güller, 9 12 da Şen Gencler yeceksin? Beyoğlu cihetindekiler: Nazım sevincli bir kahkaha attı: Galatada (Sporidis), Hasköyde (Barbut), Kasımpaşada (Vasıf), Merkez nahiyede Ta kendisi!.. (Kanzuk), (Güneş), Şişlide (HalkJ, Tak . Yüzüme karşı.. Yüzüme karşı ha!. simde (Taksim), (İtimad). Al pusulam defol, git.. Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Ve küçük pusulayı kocasmm yüzüne Büyükadada (Şinasi), Heybelide (Ta m fırlattı. Nazım pusulayı alıp numaraya ( 2 öme BUEAU) naş), Kadıkoy, Pazaryolunda (Rifat Muhtekrar baktı. tari, Modada (Alâeddin), Üsküdar, ÇarşıFransız ve Alman casusluk teşkilâfa arasındaki mücadeleleri gosteren boyunda (Ittihad). büyük bir aşk, casusluk, ihtiras ve vatan filmi Kazandık, diye bağırdı.. Elli bin lira alacağız.. Elli bin.. Elli bin.. üsküdar H Â L E Sineması Ve kansını kucaklıyarak iki kollan Bugün ^ U p ^ £ |% Sinemasında arasmda bir rüzgâr hızile altkata indi. FOX JURNAL'de: General Franko, Ispanya muharebeleri, moda vesaire... Ne uğurlu gişe imiş şu Mavi Kutu Şarl Buay, Gabi Morley H M Bugîln saat 11 de matine. Umumî duhuliye 35 kuruş a n gişesi... Haydi, giyin karıcığım, hemen gidelim, paralan alalım.. Ağlama deli, dur, nefes alamıyorum.. Dudakların, her Bugün iSTANBUL Halkı Biribirine Bunu Sordu zaman olduğu gibi. tıpkı ateş. Ne oldu Türkçe sözlü geçti ise, yolda anlatırsm.. Ağlamayı kes, çabuk giyin, bekliyorum... Elli bin alacağız. elli bin... Düşün Nahide, elli Her valdenin gormesi lâzımgelen bîr filim... bin!.. Bilet gişede bir zarf içinde saklı. Kendi elimle yerleştirdim.. Çıkarsa bir Şaheserler şaheserini sürpriz yapayım diye, eve getirmemiş, AŞKIN Kapısını Kaparsanız, O; Pencereden Girer!.. yalnız numarayı almıştım. Haydi ça buk! 23 Teşrinevvel Cuma, 24 Teşrinievvel Cumartesi ve 25 Teşrinievvel PAZAR Günleri RADVO ( BUBUL ) Bîzzat kendisi TEPEBAŞI Gardeninde İLTON P O M P E i ' n i n Son Günleri YILDIZ SiNEMASINDA Ş A R L O ' nun ASRÎ SiNEMAYA MAURİCE CHEVALiER JEANETTE MAC DONALD LORELHARDi'nin KEDERSiZ ARKADAŞLAR ŞEN DUL ESKİ ZAHANLAR Yıldız ve Alkazar Ş E N G ENC L E R NOBETÇI ECZANELER K A R A G U L L E R GİZLİ Görmeniz ve tavsiye etmeniz lâzımgelen bir filim: VESiKA Ûynıyanlan JEAN MURAT; YERA KOREN JEAN GALLANO JEAN MAX SAADET IKIYAVRUCUK Bugün göreceğiniz yepyeni, güzel ve şayanı hayret LOREL HARDİ HİNDİSTANDA i P E K sinemasında gördünüz mü ? Orhan Rahmi GÖKÇE S A R A Y Sinemasında Merhum Mithat Alam ruhuna Mevlid Bir otomobil kazası neticesinde vefatını kemali teessürle kaydeylediğimiz muhterem Maraş meb'usu Bay Mithat Alamm ruhuna ithaf edilmek üzere 19 teşrinievvel pazartesi günü saat 15 te Nişantaşmda Teşvikiye camisinde Mevlidi Şerif okunacağmı haber aldık. Bu vesile ile de mumaileyhe tekrar rahmet dileriz. KADINLAR KULÜBÜ DANIELLE DARRlEUX BETTY STOCKFlELD ile Paris'in en güzel genc kızları. FOX JURNALDE : Ispanya havadisleri, Atinada Mösyo Zaimis'in cenaze merasimi vesaire ... Bugün saat 11 de tenzilâtlı fiyatlarla matine Derken Kadri alçak sesle: Kutsi... dedi. Ne var?. Farkında mısın? Evet... Nedir bu? Bilmem; anlanz. Ve ikisi de lâmbalannı tavana tevcih ederek bu küçük odanın basık tavanım aydınlatırken tarifi miimkün olmıyarj garib bir hisse kapılmışlardı. Kdiakları u ğulduyor ^ibiydi. Havada fena bir koku, burunlarını kıracak gibi ağırlık vermiş, teneffüslerini güçleştirmişti. Tavanda hiç birşey farketmediler; fakat elleri, yüzleri, kulakları garib bir kaşıntı içindeydi ve bütün odanın içinde bir hışırtı vardı. Burun delikleri tıkanır gibi oluyor, ikide bir ellerile burunlarını sil meğe mecbur oluyorlar ve gözkapaklan ağırlaşıyor, ellerini gözlerine götürdükleri zaman avuclannın içinde bir takım tozlar toplanıyordu. Heyecan ve merak dikkatlerini zayıf lattığı için ilk araştırmada göremediklerini biraz sonra farkettiler ve başlanna geleni anladılar. Odanm tavanmda bütün köşeler, bir elin zorla geçebileceği kadar aralıktı vc bu aralıktan bir kum tabakası odanın her tarafına yağıyordu. Hatta kapının üstünden bile. Bu akış, evvel hafif, yağmur taneleri halindeyken pek az sonra şiddetlendi ve geniş oluklardan akan sel halini aldı. Ikisi de düştükleri tuzağm dehşetini sezerek mephut ve çılgın odanın ortasında dimdik kaldılar. Kadri: Artık inna lillâhi... dedi. Mağlub olmak ve ölüme mahkum olmak gibi felâkete birden uğnyan ve ikisini de ayni derecede müthiş gören Kutsi: Kum a gömüleceğiz ve kumda boğulacağız! diye mukabele etti. Birkaç dakikalan son derece telâş ve endişe içinde geçti. Bu telâş ve korku arasında bir halâs çaresi düşünmiye imkân da bulamadılar. Zaten dört duvar ara smda, karanlıkta ne düşünebilirler, ne yapabilirlerdi? Etraflannda kum yığınlan gittikçe yükseliyor, ayaklannm ucuna kadar geliyordu. Hele bir ara Kadrinin arkasından bir kazandan boşaltılıyormuş gibi küme küme kum ayaklanna kadar dolunca Kadride ümid ve cesaret bir anda kayboldu. Metaneti ondan fazla olan Ş E Y T A N L I M A L A İ N S A N A ve V Ayrıca ikinci büyük bir filim : TREN | filiminin mevzuu budur. Baş rollerde : Fransızca sözlü büyük heyecan filmi. Seanslar : LOREL ve HARDi 14 7 10 ŞEYTANLI TREN : 2,45 5,45 . 9 geceleri saattam 9 da 2 filim birden Bugün saal 11 de lenzilâtlı matine ^ ^ H ^ ^ ^ ^ ^ M Unutulmaz « ESKİMO » nun UNUTULMAZ isimleri LJTULMAZ L O T U S C : I yine buluştular, yine birleştiler ve bir ŞAHESER yarattılar. r ı L A R ı | I Pendikteki beyaz ev Zabıfa romanımız: 57 Öyle gibi. Fakat bilir misin? Biz Beyoğlundaki büyük mağazalardan bi rinin asansöründeyiz sanki. Şu odanın bir asansörden farkı varsa o da nefes alacak bir deliği bile bulunmamasından ibaret. Nasıl oldu da ayağımızı atar atmaz bu odanın müteharrik olduğunu farkedemedik? Nasıl ederdik?.. Bu karanlık içinde, hele şu Allahın kmnda böyle bir şeytan yuvası bulacağımızı nasıl umar dık? Bir de şunu düşün ki biz bu eve haydudlan takib ederek daldık. Yani buranın kendilerile mücadele ettiğimiz hilekârlann değil, onlar tarafından ta kib edilen bir zavallının evi olduğunu sanarak girdik. Evin temelinde, tavanında, döşeme tahtalannda hile ve hud'a araştırmağa lüzum görmedik. Maamafih belki de biz, takib ettiğimiz haydudlann yerine şu şeytan arabasına bindirildik. Anlamadım. Kutsi güldü, izah etti: Demek istiyorum ki bu evin sahibi çoktanberi düşmanlanna hazırladığı şu ferah ve iç açıcı odayı onlara ikram ettiğini sanarak bize takdim etti... Kadri şakağını avcunun içine alarak: Eğer öyleyse yandım bu işe ko miserim... O takdirde iki mel'un çoktan kiriji kırmıştır. Bilmem... Ya Nermin? Nenninin şu dakikada Kenan Beyle buluştuğunu ve meseleyi Kenan Beye anlattığını zannederim. Amma ne tice ne oldu? Nereye gideceğiz? Kurtulacak mıyız? Bu odayı biz içine girer girmez harekete getiren el, bizi burada açIıktan ve havasızlıktan öldürmek mi is tiyor? Yoksa yanlış bir iş yaptığını, bizi düşmanları sanarak aldandığım anlamış mıdır? Belli değil. Yoksa mahud mel'unlar mı bizi hapsettiler? O da belli değil... Hele biraz sabredelim... Kutsi: O kadar telâş etme Kadri; dedi. Bu oda kolay kolay dolmaz. Maksad bizi yıldınp üstümüze çullanmaktır. Kendini kaybetmezsen canını kurtanrsın. Yoksa karışmam... Bu sözün Kadri üzerinde faydası ol madı, değil... İkinci şubenin zeki ve cesur memuru bir kere daha silkindi, kaşlannı çattı. Metanetini toplamıya çalıştı. Fakat ne garib ki yerdeki kum odada boş bir yer bırakmıyarak yavaş yavaş yanlanndan başlayıp ortaya doğru yük seldikçe sanki tavan da alçahyordu. Ihtiyata riayet ederek ellerindeki lâmbalardan birini söndürmüşlerdi. Kadri elindeki lâmbayı arada bir kum akan köşelere çevirdikçe bu alçalmayı farkeden Kutsi birşey söylemediği halde sonunda Kadri de farkında oldu: Aman üstad; dedi. Tavan da tepemize çöküyor. Artık kum tabakasınm bütün odayı doldurmasma da lüzum kalmıyacak galiba... Dedi. Bir zaman geldi ki Kadri ve Kutsi ellerini kaldırınca tavana dokundu. Evvelâ ayaklannm ucuna basarak dokundukları tavan bir iki dakika sonra böyle bir yükselişe lüzum görmeden el lerine değmiye başlamıştı. Nihayet avuclarile tavanı tutabilince Kadri yalvanr gibi: Kuzırm Kutsi; dedi. Beni burada ve bu halde ölmiye mahkum bırakma. Başkomiser, hayret ve heyecanla: Ne yapayım? diye sordu. Ya çek silâhını beni öldür, yahud bırak ben kendim bu işi yapayım... Kadrinin sinirleri gene bozulmuştu; gene şiddetli bir ümidsizlik onu sarsıyort du. Hele tavanm sönük elektrik ziyası altmda bile her dakika bir iki santim çöktüğünü gördükçe gözleri kararıyor, ayakta duramıyacak gibi oluyordu. Dizle» rinin bütün kuvveti kaybolmuştu. Başkomiser, artık onunla meşgul olamazdı. Kumların arasından geçmiye çahşarak bir sağa bir sola gidiyor, elleri cebinde birşeyler düşünüyor, sonra bir elile duvarlan yoklıyarak kapıyı son ümidle çekip açmıya çalışıyordu. Kutsi, bir aydınlıkta ve gizli bir y e r den tetkik edilebilse demir kafesin içine yeni atılmış vahşi bir hayvana çok benziyordu. Belli ki yeisten ziyade hiddet ve kin bu adamı sarsıyor, terletiyordu. İArkası varl