23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 İkiucikâuun 1936 CUMHURİYET s TELEFON HABER L RAF EH ANADOLU NOTLARI:23 N A L I Acele bir arazi tahriri Kadastronun ikmali uzayacağından iki senede bitirilmek üzere böyle bir tahrire lüzum hâsıl oldu Ânkara 21 (Telefonla) Arazinin tasarrufuna ve vergisine aid meseleleri kat'î düzene koyacak olan kadastro işlejine büyük bir ehemmiyet verilmektedir. Ancak Türkiyenin arazi kadastrosunun 15 seneden evvel ikmali de mümkün görülmüyor. Kadastro işi tamamlanıncıya kadar arazi vergisine matrah olmak üzere acele bir tahrir yapılması zarureti vardır. Bugünkü vaziyete göre arazi vergisi memleketin muhtelif kısımlannda muhtelif esaslar üzerinden alınmaktadır. Arazi yıllardanberi elden ele intikal etmiştir. Bu yüzden vergi mükelleflerinin tetkikini de müşkülâta uğratmakta ve verginin tahsil kabiliyeti de azalmakta dır. Hatta bazı yerlerde tahsilât nisbe tmin yüzde otuza kadar düştüğü görül müştür. Bu sebeble Maliye Vekâletince bir acele tahrir lâyihası hazırlanmıştı. Arazi vergisi tamamen hususî idarelere devredildiği cihetle tahrir işinin vali ve kaymakamlar tarafmdan bizzat idaresi tahririn muvaffakiyetini temin edecek en mühiro bir âmil olmakla beraber vazi fede ihmali görülenlerin cezalandırılması için de lâvihaya kanunî müeyyideler konmuşttir. Kanun Meclisten çıktıktan' sonra her vilâyet tahririn nihayet iki sene içinde bitirilmesi yapılması icab eden teşkilâtı tesbit edecek ve buna gidecek masrafı da hesablıyarak Maliye Vekâletine bildirecektir. Mıktarı tesbit edilen bu parayı Maliye Vekâleti her sene hususî idarelere temin ve tesviye edecektir. Vekâlet bunun için muvakkat sarfiyat suretile bir milyon liraya kadar tediyat icrası ve istikraz akdi icin Kamutaydan salâhiyet istemektedir. Bu paralar Maliye Vekâletince şu suretIe ödenecektir: «Her vilâyette yeni tahririn tatbikine başlandığından itibaren arazi vergisi tah" silâtında 1934 yılı teşkilâtına nazaran vukua gelecek fazlalığın iki seneliği o vilâyet tahrir masrafı olarak Maliye Vekâletine verilecektir. Bu müddet zarfında inkişaf olmazsa, tahrir masrafının tamamı ve inkişaf olup masrafa tekabül etmezse fazlası umumî bütçeden ödenecektir.» Pamuğun ıslahı için bir kanun Ziraat Vekâletine geniş salâhiyet veriliyor Ankara 21 (Telefonla) Pamuk cinsinin ıslahı hakkındaki kanun lâyihası yannki Kamutayda görüşülecektir. Kamutaya verildiği sırada esaslarını tamamen neşretmiş olduğumuz bu lâyiha ile Ziraat Vekâletine lüzumlu gördüğü sahalarda pamuk çeşidlerini tayin etmek ve bu çeşidlerden başkasmın ekimini yasak etmek salâhiyeti verilmektedir. Maliye encümeni bu maddeyi şu şekle koymuştur. «Dokuma fabrikalarının ve dış piyaların aradıklan vasıflarda pamuk yetiştirmek bakımından lktısad Vekâletinin mütaleası alındıktan sonra Ziraat Ve kâleti gerekli gördüğü mıntakalarda e kılecek açık kozalı pamuk çeşidlerini tayin etmeğe ve bu çeşidlerden başka açık kozaların ekimini yasak etmeğe sa lâhiyetlidir. Ziraat Vekâletinin saf pamuk tohumu ektireceği bölgelerin çeşidleri dışında bu sınırlardan 500 metrodan aşağı uzaklıkta bulunan yerlere açık kozalı pamuk çesidinin ekilmesi yasaktır.» Kahveler Yazan : Reşad Nuri GUntekin 2 1933 kışmda Rus muharrirlerinden Zarhi (*) ile garb vılâyetlerinde bir seyahat yapmıştık. Bursada bulunduğumuz sırada bir gün Uludağa çıkmak istedık. Şoför yollann bozukluğu sebebile ancak Kiraz yaylasına kadar gidebileceğimizi söyledi. Hiç yoktansa ona da razı olduk. Yola çıktığımız zaman etrafta hafif bir sis vardı. Çongarayı geçtikten sonra bu sis arttı. Adeta kalın bir yağmur bu lutu içine girdik ve etrafı değil gittiğimiz yolu göremez olduk. Pencereleri kapıyan sis ve karanlık arasında bir an oldu ki kendimizi bir deniz ortasında zannettim, dedi, hangi san'atkâr rejisörün hazırladığı sahne bize bu köy kahvesi dekorunun duyurduğu şeyi duyurabilir? **# Zarhiden Ömer Seyfeddine, onun eski bir hatırasına atlıyacağım. Mevzu ile münasebeti biraz sonra anlaşılacak... Hikâye eskidir. Büyük Harb yılla nna aid. Ömer mekteblerden birinde edebiyat muallimiydi. MIHINA INAJ Enginar haydudları! [NAİ ^ N Japonyanm haricî siyaseti Hirota Diyette mühim izahatyerdi Tokyo 21 (A.A.) Hirota, Diyette söylemiş olduğu bir nutukta bilhassa, Japonyanm, Mançurinin müstakil bir memleket olarak inkişaf edebilmesi için bu memlekette harici ezmemleket imtiyazı esasına dayanarak haklarım tedricî surette ilga edeceğini bildirmiştir. Çine gelince bu meselede Japon siyaseti üç noktayı istihdaf etmektedir: 1 Çinin Mançuri hükumetini tanınası icab eder. 2 Çin, Mançukuo ve Japonya arasındaki münasebetlerin tanzim edilmesi icab eder. 3 Çin, komünistlerin tehdidinden kurtarılmalıdır. Deniz meselelerinden bahseden Hirota, Japonyanm ne gibi sebeblere binaen Londra deniz konferansında teslihat için müşterek bir had istemiş olduğunu izah etmistir. Mumaileyh, Japonya ile Amerika arasında bir çarpışma vukuunun imkânsız olduğunu beyan eylemiştir. Büyük Britanyaya gelince, Hirota, şökle demiştir: « Biz, dünyanm muhtelif noktala nndaki menfaatlerimizi düzeltmek ve Ingiltere ile olan an'anevî dostluğumuzu daha ziyade ıslah eylemek arzusunda yız.» Japon Rus münasebatından bahse den Hirota, Japonyanm daima sulh ve dostluk unsurlanm bu münasebetlere ithal etmeğe çalışmıs olduğunu, ancak Sovyet Ru'yanın şarkî Siberyadaki askeri hazırlıklarının gerek Mançukuyu ve gerek Japonyayı endişeye düşürmekte bulunduğunu ve her fırsatta bu noktaya Sovyet erkânmın nazarı dikkatini celbetmekten geri durmıyacağını beyan etmiş tir. Millî mahsuller nasıl korunacak? Ekim üzerinde birçok şartlar konuldu Ankara 21 (Telefonla) Nebat lan hastalık ve zararlı böceklerden ko ruma hakkında Ziraat Vekâletince ha zırlanan kanun lâyihası Kamutay ruz namesine alınmıştır. Lâyihaya göre ya bancı memleketlerden gelen hertürlü nebat ve parçalarının Türkiyeye sokulabilmesi için memlekete bulaşmasından korkulan hastalık ve büceklerden ve bun ların sürfe, yumurta ve kurtlardan te miz olması ve hastalıksız ve böceksiz yerlerin mahsullerinden bulunması şart tır. Bunların gönderildikleri memleket lerin nebatları koruma işlerile uğraşan ve salâhiyetleri hükumetimizce tanınan kurumlarca tasdikli menşe ve sağlık şe hadetnamelerile belgelenmiş olması lâ zımdır. Türkiyeye bulaşmasından korkulan hastalık ve zararlı böcekler, Ziraat Vekâletince yabancı hükumetlere bildirilecek ve aynca ilân olunacaktır. Lâyihada memlekette yetişen nebat ve mahsullerin korunması hakkında da hükümler vardır. Tarla bağ, bahçe, fidelik ve fidanlık ve buna benzer sahibli topraklarda herhangi bir hastalık ve zararlı bir böcek görülürse o yerin sahibi veya kiracısı, yahud ortakçısı bunu köy muhtarlarına, nahiye müdürlerine, ka saba ve şehırlerde ziraat veya mücadele memurlanna bildirmeğe mecbur tutul maktadır. Kanunun muvakkat maddesi şöyledir: «Bu kanunun hükümlerine göre lü zumlu olan teskilât Ziraat Vekâletince yapılan ve usulüne göre bir ay evvel ilân olunan yerlerde tetkik olunur. Teskilât yapılıp bu kanunun tatbikına geçilinciye kadar floksera kanununun birinci maddesi hükmü mer'i olacaktır.» Meclis feshedildi Tokyo 21 (A.A.) Başbakan, Diyetin feshedilmiş olduğunu bildirmiştir. Bu hareketin, Diyette ekseriyeti haiz olan Seiyukai partisinin vermek tasavvurunda bulunduğu ademi itimad takririnin önüne geçmeğe matuf bir manevra olduğu tah min edümektedir. Macaristan ve Arsmlusal durum Budapeşte 21 (A.A.) Başbakan Gömböş, kendisine itimadını beyan eden millî birlik partisine söylediği nutukta demiştir ki: « 1936 da Avrupa devletlerinin başlıca vazifesi, tehlikede bulunan sulhu korumak ve bu sulhu tehdid eden ihtilâflan bertaraf etmek olacaktır. Habeş meselesi halledilmedikçe Macaristan başka bir mesele hakkında hiçbir teşebbüste bulunmıyacaktır. Bulunsa bile bu, ancak sulh, adalet ve hukuk müsavatı zihniyeti altında olacaktır.» îç Moğolistan istiklâli Pekin 21 (A.A.) lç Moğolistan vaziyeti karanlıksa da istiklâl hareketi pek ciddiye benzemektedir. Çin mena biinden alman haberlere göre bir ecnebi devletin yardımına dayanan generaller grupu istiklâl ilân edildiğini bildiren bir telgraf göndereceklerdir. Şaharda musademeler muvakkaten durmuştur. Merhumu yakından tanımış olanlar Zaten akşama da iki saat kalmış oldupek iyi bilirler; bazan birşeyi diline do ğu için yolun genişçe bir yerini bulup otomobili geri çevirmekten başka yapıla lar, günlerce onu tekrar ederdi. O zaman da birşey tutturmuştu: «İlim başka, ir cak iş kalmıyordu. fan başka... Arif başka âlim başka» diBu esnada gözümüze bir köy kahve yordu. si ilişti. Etrafını kuşatan sarmaşıkların Derin bilgisi ve çok okumasile şöhret kurumuş kızıl yapraklan hâlâ dökülmemiş viran bir yapı... Zarhi bunu pitoresk almış bir muallim arkadaş bir gün Ö bir sinema dekoruna mı benzetti nedir mere takılmak istedi: «Ömer Bey ilim içinde mutlaka bir fincan kahve içmek başka, irfan başka, diyorsunuz, ben buna pek akıl erdiremiyorum. Lutfedin de şuistedi. nu bana bir anlatın» dedi. Bizi yedi sekiz basamaklı bir merdi Omer «başkadır cancağızım, dedi, venden ikinci kata çıkardılar, geniş bir odaya soktular. Bütün eşyası yerli kere kızmazsanız bir misalle anlatayım. Me tkinci 5 yıllık program üzerinde vetlerin üstüne serilmiş birkaç hasırla bir selâ siz çok okumuşsunuz, âlimsiniz, fa çalışmalar saç sobadan ibaretti. Şerefimize sobaya kat arif değilsiniz. Bizim serhademe o Ankara 21 (Telefonla) likinci bir iki odunla bir kucak çalı atıp harlat kumamıştır. Binaenaleyh âlim değildir, beş yıllık sanayi progxamının esaslannı tılar. fakat ariftir.» hazırlıyacak olan komisyonun tâli encüMuallim arkadaş biraz bozuldu. Fa Biraz sonra odaya birkaç köylü gel menleri bugün de çalışmalarına devam kat Ömer danhnacak bir insan olmadığı ettiler. Encümenler tetkiklerini perşembe di. Bunlar kayak eğlenceleri mevsimin de Uludağdan ayaklarını eksik etmiyen için birşey belli etmedi; herkesle beraber aicamına kadar bitireceklerdir. yabancılara, bilhassa Almanlara alışık güldü, geçti. Ikhsad Müsteşarı Ankarada tılar. Zarhiyi de sporcu sanıyorlar, ona Sekiz on gün kadar sonraydı. Ömer Ankara 21 (Telefonla) îspanya kahve ile beraber sigara ve üvez ikram bir gün muallimler odasına sevincli bir ile ticaret anlaşması yapmak üzere Mad ediyorlardı. Fakat Zarhiyi en ziyade ak havadisle geldi: «Müjde, diyordu, A ride gitmiş olan lktısad Vekâleti Miis sakallı bir ihtiyarın istilâda nasıl bu te vusturyadan iki yüz vagon şeker geliyorteşarı Faik kurdoğlu bugün Ankaraya pelere doğru çekildiklerine, sonra büyük muş... Şeker dehşetli ucuzlıyacak.» döndü. Seyahati hakkında izahat istiyen öc gününde nasıl tekrar ovaya indikle Ömer sık sık îttihad ve Terakki Mergazetecilere şimdilik birşey söyliyemiye rine dair anlattığı birkaç vak'a alâkadar ceği cevabını vermiş ve sadece anlaşma etti. Yol arkadaşım benim tercümemden kezi Umumisine gidip geldiği için diğer nın muvaffakiyetle yapıldığını kaydct çok köylünün bakışlarına, ağır ve asil bazı arkadaşlarla beraber âlim dediği miz arkadaş ta havadise inandı ve memmiştir. jestlerindeki manaya dikkat ediyordu. nuniyet gösterdi. Ingiliz millî müdafaa komitesi Bana: Bir iki dakika sonra odaya giren sernin toplantıları Tercüme etmeseniz de hemen he hademeye Ömer ayni havadisi tekrar Londra 21 (A.A.) Dün Baldvinin men anlıyacak, vak'ayı takib edecek gibaşkanhğmda millî müdafaa komitesi biyim, dedi, ifadedeki bu muhteşem sa etti. Fakat o pek seviniyor gibi gö bir toplantı yapmış ve bu toplantıya delik (simplicite magistrale) derin bir rünmedi, terbiyeli bir tavırla: «înanma beyim; yem borusudur bu. Avustury» muhtelif harb daireleri başkanlarile Dış irfan temeline (fonds de sagesse) ve he şekeri bulsa kendi yen> dedi. tşleri Bakanhğı daimî sekreteri de iştimen hemen bir kültüre delâlet ediyor. rak eylemiştir. Ömer çocuk gibi ellerini çırparak zıpTürkiyede bu tipe nekadar çok tesaduf Deniz konferansı lamağa başladı. Âlim arkadaşa: «Ya ettim. Londra 21 (A.A.) Deniz konferanlan mı söylemişim cancağızım, dedi.bak Biraz s»nra kahveye sisten ve vaktin sinin, îngiltere Kralınm vefatı dola siz bütün ilminize rağmen bu havadise iyısile muvakkat bir zaman için tatil e geçliğinden yollanna devam edemiye nandınız. Fakat o yutmadı cancağızım. dilmek ihtimali vardır. cek birkaç köylü yolcu gelmişti. Onlar Çünkü onda ilim yok amma irfan var.» kerevetlerin üzerine heybelerini yaya *** rak geceyi geçirmeğe hazırlanıyorlardı. Omerin ve Zarhinin sözlerini bura îçlerinde son derece fakir kıyafetli, uda bir kere de ben tekrar edeceğim: A zun boylu, yanık, zeki yüzlü bir adam (Basmakaleden devam) vardı ki bütün eşyası küçük bir çıkınla nadolu âlim değildir; fakat ariftir. Ko meğe hakkı vardır ve kendi hesabına ya adına galiba cura denen bir basit saz lay tesir altında kalmaz; vak'alar kar pılabilecek şeylerin hepsini yapmak ta şısmda öyle sağlam bir mantığı, öyle dan ibaretti. kendi vazıfesidir. Şehir hükumete müraunulmaz sezişleri vardır ki insanı hay Bu köylü, misafirin önüne oturdu; caatle: rette bırakır. Eğer bu cins zekânın ka Ben bana aid olanları yapacağım, sırf onun için hafif, fakat çok yanık bir falarda ot gibi kendiliğinden bitme şeyler çalmağa basladı. Bu onun ken mutlaka bunun temin olunmasını isterim. yip biraz da bilgi, görgü ve yaşayış teDiyecektir. Söylediğimiz işlerin Istan dince bir ikramıydı ve bana çecukken sirile meydana geldiğini kabul ediyor dınledığım başka bir ikram hıkâyesinı bul şehrine temin edeceği ekonomik mensak bunda kahvelerin rolünü mutlaka tahatırlattı. Hikâyeyi anlatan memur gafaatler çok büyüktür. Bir şehrin refahı nımağa mecburuz. liba Erzincan köylerinden birinde şid işte böyle böyle işlerden toplanır. Kahve dünyanm en asil ve kıdemlı detli bir yağmur sebebile bir köylünün Haydarpaşada şımdı yatı lisesi yapılan kulübesine sığınmış. Adamcağız etrafına demokratı olan bu milletin, uzun zaman, eski Tıbbiye mektebinin deniz tarafındabakınmış, ikram edecek birşey bulama toplantı yeri oldu. Sınıf farkı pek gözeki geniş arsa hâlâ yabani halde duruyor. tilmeden orada dizdize oturulur, derd yınca: Burasını güzel bir park yapmağa sekiz Efendi kusura kalma... Kahvem lesilirdi. Aile meseleleri, mahalle me on bin liralık masraf yeter. Hangi Maaseleleri, memleket mesleleri orada mü rif Vekiline rica ettik te bu güzel işi yap yok... Sana bari biraz oynayıvereyim, nakaşa edilirdi. Tarihin «yabancı ele demiş ve türkü söyliyerek oynamağa mağa muvafakat etmedi? manlar bir arada yaşamağa başladıklan başlamış... Peki, İstanbulun serbest mıntaka yapıvakit kafaca hangisi mütekâmilse o öteÇocukken beni çok güldürmüş o kileri yutar» diyen ezelî hükmü yerini lacak yeri neresidir? Bunun hakkında sehrin kendisi esash bir fikir edinmiş ve lan bu ikram hikâyesi bu saatte zihnim bulur, kim en çok biliyor, en güzel söy devlet yanında onu müdafaa etmiş midir? de köylünün sazile karışıyor, ok gibi yü lüyorsa o «miri kelâm» olurdu. Uzak Bu bir iki misal yüzlere varacak kadar reğime saplanıyordu. Musikiden anla lardan gelen yolcular, seyyahlar, derçoğaltılabilir ve çoğunda İstanbul şehri madığım ve iptıdaî zevkime mâni olacak vişler ilkönce kahveye gelirler, en takendisi masraf etmiyerek yalnız fikri mü teknik kusurlarını yakalıyacak halde bu ze yabancı il havadisleri orada duyu lunmadığım için bu saz beni adeta sar lurdu. Karagözün, meddahın sahnesi dafaa ile davayı kazanmış olur. hoş etti. Müzikten çok iyi anladığını kahvedeydi. Âsıklar, saz şairleri orada Bu yolda biraz fazlaca faaliyet gö«terilmesini diliyoruz, ve biz bu türlü teşeb zannettiğim Zarhi de kimbilir hangi me imtihan olurlardı. büslerinde bütün kuvvetimizle şehrin ta ziyeti için köylüyü adeta hürmetle, vecdKüçük kasabalarımızda hâlâ tuluat rafmı tutmağa hazır bulunuyoruz. Çün le dinliyordu. kü davalar haklı, sarfolunacak himmetlerBurada o kadar kendimizi unutmu tiyatrolan kahvelerde oynar, çalgı kahse hep yerindedir. şuz ki dışarı çıktığımız zaman gece ol velerde ç>lar. u Amerika garib memlekettiı vesselâm! Dünyanm en büyük şehirleri, binalan, köprüleri, su bendleri, servetleri, stüdyoları, fabrikaları ilâ... orada olduğu gibi, en büyük garabelteri ve en büyük haydudluklan da oradadır. Içkiyi yasak ettiler, en çok içki ve en fena içki orada içildi. Böylece içki ya sağının halka ve memlekete faydası yerine zaran dokundu. Bir sürü haydud ve içki kaçakçısı milyoner oldular. İçki yasağı kalktıktan sonra, bu işle zengîn olanlar, çocukları kaçırıp babasından, anasmdan fidye almak, sinema yıldızlannı tahdid edip para koparmak gibi işler tuttular. Nihayet, Amerikanın gözbebeği Lindbergi vatanından kaçırttılar. Meşhur yıldız Marlen Ditrih te bunların serrinden Amerikayı bırakıp kaçmağa hazırlanıyor. Fakat, Gangster denilen haydudlar, ekmeğini taştan çıkaran soydan herif lerdir. Yalnız içki kaçırma, çocuk kaldırma, yüdız korkutma gibi işlerden değil, yiyecek, içecek ihtikârından da para kazanıvorlar. Diyeceksiniz ki ihtikâr her memle kette vardır: fakat bu Amerikan ihti kârı, bizim bildiğimiz kurnazca ve sin sice ihtikâr değil; haydudca ihtikâr. Müsaadenizle size enginar haydud !uğunu anlatayım: 21 birincikânun 1935 günü, sabahleyin saat 6.50 de, buz gibi soğuk bir havada, New York Belediye reisi ansızın zer zevat pazarına gelerek enginar satılmasını meneden bir emirnameyi okuyor ve polisler yalnız zerzevat pazannda değil, bütün şehirde duvarlara yapıştırdık ları beyannamelerle, enginann satılması kat'iyyen menedildiğini ilâve ediyorlar. New York Belediye reisi, bu yasağı bildiren beyannamesinde, enginar sa ışmı inhisar altına alarak, gerek halkı, gerek zerzevatçılan. gerekse enginar vetiştirenleri soyan bir kumpanyaya karsı alınmış bir tedbir olduğunu izaK etmistir. Enginarları bostanlardan toptan alıp satmakla meşgul olan bu bir nevi kabzımal kumpanyası. Gangster denilen haydudlardan mürekkeb olup bu işte in hisar ve ihtikâr yapmak icin su programı takib ve tatbik etmekte imiş: 1 Enginar yetiştirenleri tethiş ederek baska müesseselerle iş yapmalarına mâni olmak, 2 Perakende enginar satan zerze vatçılardan kendilerine karşı gelenlere dayak atmak, 3 Haydudlann kumpanyasmdan müstakil olarak enginar ticareti yap mak istiyen tacirlerin ve bostancıların mallannı taşıyan kamyonları kırıp dökmek, 4 Kumpanyadan başkasile mua mele yapmak istiyenlerin enginar alım satımlarına zorla mâni olmak, bunların mallannı her çareye başvurarak tahrib ;tmek, inad edenleri tehdid etmek, 5 Kumpanyaya memur ve işçi olarak bu gibi işleri görecek ve icabında adam kaldıracak kıratta haydudlardan başka kimseyi almamak. Enginar haydudlan kumpanyası 10 * 15 senedenberi enginar piyasasmı böyle cebren ellerine geçirmiş. küçük ayak satıcılanna varıncıya kadar, her engi • narcıya tehdidle, dayakla tahakküm etmiş, hulâsa enginar piyasasınm Alikıran başkeseni olmuş. New York Belediye reisinin bu ka • dar zamandır, zabıtanm gözü önünde devam eden bu haydudluk rezaletine. biricik çare olarak enginar satışım yasak etmeği bulmuş olması gülünç değil midir? Bu haydud çetesinin kafasım ezmedikçe onlann enginan bırakıp ispa« nağa veya lahanaya musallat olacak • larına şüphe mi var? Belediye reisi, bu defa da ispanak ve lahana satışlarını menederse nihayet New Yorkta zerzevattan başlıyarak bütün yiyecek içecek maddelerinin satışım yasak etmekten başka çare kal * mıvacak, demektir. İşte size enginar haydudluğu kadar garib ve Amerikanvari bir tedHir' Şehir plânı yapılıncıya kadar YUNUS NADI mustu. Zarhi: Parti Kamutay Grupunun dünkü toplantısı Ankara 21 (A.A.) C. H. Partisi Kamutay Grupu Başkanlığından: C. H. Partisi Kamutay Grupu bu gün öğleden sonra Dr. Cemal Tuncanm başkanhğmda toplandı. Hazineden taksitle gayrimenkul ma Ratm almış olanlarm vadesi hulul etmi yen borclannın taksit müddetlerinin 20 seneye iblâğı hakkındaki Parti Grupu millî emlâk komisyonu raporu uzun uzadıya tetkik ve müzakereden sonra ko misyon raporundaki esaslar kabul edil miştir. Amma denecekmiş ki «kahvede memleket, aile, ahlâk ve saire gibi birçok yüksek mevzular çok kere bayağı de dikodulara tereddi eder; kahve akıllı, usluların olduğu kadar da ukalâların, demagoglann, şarlatan, madrabaz ve zevzeklerin kürsüsüdür.» Ne yapalım nerede bir insan toplantısı olursa bu pislikler de bir nisbet dahilinde oraya gi recek. Bu, hayatın önüne geçilmez bir kanunudur. Eski zaman erkekleri kahvede biribirlerile derdleşecek, yahud çatışacak yerde bayanlar, analar, büyük analar, süt, ahiret ve saire anaları arasında melekâne aile sohbetlerile gecelerini geçirsey diler zihnen daha mı çok açılacaklardı? Meşhur bir fıkrada denildiği gibi insan varsm biraz dedici koducu ve terbiyrr.z olsun da aptal olmasm. Zamanlann çok değişmiş olmasma rağmen kahvelerin bugün hâlâ bu medenileştirme vazifelerini bitirmiş olduklan' nı söylersek ciddî konuşmuş olmayız. RESAD NURÎ GÜNTEKÎN (*) Zarhi üç sene evvel İstiklâl Sa vaşma ve Türk inkılâbına aid bir filirtt senaryosu yazmak vazifesile memle ketimize gelmişti. Bu senaryo Türk ve Rus artistlerinden mürekkeb bir heyet tarafmdan filme çekilecekti. Zarhi çok değerli bir tiyatro muhar • riri ve senaristti. Türkiyeye geldiği zaman «Neş'eler Sokağı = La Rue des Gaîtes» isminde bir piyesi Sovyet Cum huriyetlerinin yüze yakın tiyatrosun^ oynanıyordu. Kendisi üç ay evvel Moskovada feci bir otomobil kazasına kurban gitmi§tir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear