22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 İkincikâmra 1936 CUMHUBtYET •; M Ü S A B A K A M I Z Tarihte TUrkler içfn Nevyorkta güpe gündüz soygun Mücevherciyi basıp 200,000 liralık elmas aşırdılar Silâhlı dört haydud şimdiye kadar çok az kaydedilmiş bir soğukkanlılık ve kolaylıkla Nevyorkun göbeğinden öğle vakti 200 bin liralık elması, bir îngiliz elmasçı dükkânından aşırarak sır olmuşlardır. Elmasçı dükkânma giren Gangsterler bu işi tam üç dakikada yapmışlardır. Haydudlar ayrı ayn kapılardan girmişler, derhal tabancalarım çekerek dükkân sahibini ve satıcıları bir köşeye tıkmışlardır. İçlerinden biri en pahalı elmasların bulunduğu kutuları açarak cebine doldurnıuş ve kasada mevcud pa rayı bir diğeri cebine yerleştirdikten •onra dükkân sahibinin ellerine bir kelepçe vurarak dördü birden fırlayıp kalabalığm içine karışmışlardır. Polis tahkikata vazıyed etmiştir. Fakat bütün diğer Nevyork soygunları gibi, bunun izi de bulunamıyacağmı şimdıden kestirmek her halde büyük bir kehanet sayılamıyacağını da havadisi veren Daily Express muhabiri ilâve etmeği unutmuyor. Bu sehir tecriibe tahtası mı? Söylenen büyük sözler Çernayefin fikirleri «Türklerîn düzünelerle milleti idare edebilmelerindeki muvaffakiyeti anlıyorum. Birkaç ihtilâl bile onların gizli hâkimiyetini yıkmağa kâf i gelmiyecek» «Burada hîç yoktan ordular yaratmak miimkün. Bu orduları ölüme doğru sürmek miimkün. Ben bu imkânlardan bol bol istifade ediyorum. Fakat yarattığım orduları sendeleten bir engel var: Türklerin yasıyan hatıra /an/., üç dört yüz yu önce her kudreti ve her milleti yenen. Türkler şimdi de silinmez hatt ralarile her teşebbüsü sendele tiyorlar. ölümden korkmıyanlar bu hattralardan korkuyorlar. «Hemen her yürekte bu kor kuyu seziyorum. Demek ki yal nız Türkleri değil, onların tarihini de yenmek lâzım. Bu vazi • yette ben Türklerin, düzünelerle milleti idare edebilmelerin deki muvaffakiyetli sırrı da anlıyorum: Onlar, milletleri bir kere yeniyorlar. Fakat kazan dıkları zaferi ruhlarda ve nesillerde yasatmayt biliyorlar. 1 13 Güzellik kültürümüz kalfalar elinde perişan» Mimar Arif Hikmet: «Son inşaattaki zevksizliğin sebebi halk arasmda mimarlara az kıymet verilmesindendir» diyor Güzeî San'atlar Akademisindeyim..' Başsız olmasına rağmen san'atmın inceliği dolayısile atılmağa kıyılamıyan büyük bir heykelin önünden geçtim.. Sağda kolsuz statüler, solda duvar oymala n.. Karşıda büyük bir tablo ve derin bir sessizlik: Talebeler derste.. Mimarlık tahsilini Almanyada yapan Akademi muallimlerinden Arif Hikmet Holtayı odasmda buldum. Güzide mimar diyordu ki: « Mimaride zevk ve üslub bir devrin karakterini temsil eder. Bugün lstan, bulda yapılan yüzlerce yeni apartımana bakınız. Pek azında zevk ve üslub vardır.» Bunun en büyük sebebi mimarlara he t nüz lâzım gelen ehemmiyetin verilmeyişidir. Şehrin güzelliği ve kültürü demek Arit Hikmet olan miman bir takım kalfaların elinde perişan bir halde bulunuyor. İzmirde yapılan Merkez Bankasının Ev ve apartıman yaptıranların ekserisi da miman olan Arif Hikmet biraz sonhenüz mimarlann yapacağı işi anlamış ra tekrar içeriye girdi. değillerdir. Bizde hatta mühendis, mi « Ha ne diyordum, dedi, kalfalar mar ve kalfanın vazifeleri de kanştınl ve hatta münevverlerimiz bile mağaza maktadır. Mimar, inşaahn projesini ya mağaza dolaşıp (yeni bina kataloğlan) par, mühendis mukavemetini ölçer ve ararlar. Tasavvur edin mimarlık kata hesablarını yapar, kalfaya ise bundan loğla mı ileri gider? sonra vazife düşer. Süleymaniyenin karMemleketin millî ruhu, estetik zevki şısmda durduğumuz zaman bizi önünde Almanyadan, İtalyadan, Amerika ve iğilten onun manevî kıymeti, mimarisi Japonyadan gelerek tesadüfen elimize ve yüksek bir kültür dokümanı olmasm geçecek mecmualardan istiane edilen dandır. motiflerle mi ifade edilir? Bunun için Koca Sinana (Mimar İşte şehrin her tarafında yükselen Sinan) deriz. Bugünkü malzeme ve usulzevksiz ve üslübsuz binalar ve apartılerle teknik bakımdan şimdiye kadar yamanlar bu yüzden çirkin bir manzara arpılan büyük eserlerden çok daha müş zediyor. Bugünkü mimarinin ileri gitmekül konstrüksiyonlar yapılabilir. Fakat sine bu şerait altında imkân var mıdır? ondaki kültürü, zevki, yani mimariyi buInkılâb mimarisi ancak onun yetiştirdiği lamayız. inkılâb çocuklarının mimarî doğuşlarile Mimarın vazifesinin ne olduğu da yürürse yürüyecektir. bundan pekâlâ analşılmaktadır.» Halbuki bugün hatta garbde okuya • ** rak gelen mimarlarımıza bakınız. Hiçbiri Bu sırada birisi Arif Hikmeti bir iş proje yaparak geçinemiyor. için dışan çağırdı. Yalnız kalınca etra Kimi memuriyettedir, kimi müteahhid. fımı tetkike başladım. Duvarlara asıl Bunun en büyük sebebi de bizde halk mış krokiler ve büyük masalann üzerine konmuş birçok bina maktaları var.. Bir arasında mimarhğa ve bilhassa kafa ve tanesini çok yakından tanıyordum: Üni fikir çalışmasına az kıymet verilmesin versite bahçesindeki rasadhanenin mak dendir.» taı... A. T. Suikasd maznunlan hesab verirken... (Baş tarafı birinci sahifede) «Türkiye Cumhur Başkanı Atatürke suikasd yapmak istyen şebekenîn en mühim elemankrından bir kürd geçenlerde Halebde yakalanmıştı. Siyasî bir suçlu sayılan bu adamın Tiirkiyeye teslim edilmesi hakkmda bir takım tereddüdler oî muş ve Türkiyenin kendisini istemesine rağmen, teslim edilmemişti. Geçenlerde Ankaradan buraya gelen Türk Emniyet Direktörünün başkanlı ğındaki heyetle Yüce Komiserlik arasırıda yapılan konuşmalar sonucunda bu adamm Alelâde bir suçlu oîduğu hakkmda bir anlaşma yapıîmış ve Türkiyeye teslirni kabul ediîmişti. Geçen gün Halebden buraya getirüca bu kürd, dün bir müfreze polisin muha fazası altmda limanda bulunan ve Amiral «Rive» nin filosuna mensub (Gibar) harb gemisine götünilürken Türkiyeye gönderileceğini anlamış ve ayak direyerek: « Beni Türkiyeye göndermeyin, nereye isterseniz gönderin. Türkiyeye git m«n!» diye bağırmıştır. Hare gemisinin hususî motöründe bulunan bahriye askerleri Kürdü kollarm dan sımsıkı yakalıyarak kendisini gemiye götürmüşlerdir. Gibar gemisi, bu önemli suçluyu aldıktan sonra Beyruttan hareket etmiştir. Gemi Mersine giderek suçluyu Türkiye hükumetine teslim ettikten sonra dönecek tir.» Yukanda anlattığmuz gibi böyle bir suçlunun ne mevcudiyeti, ne de aleyhinde takibat yapıldığı hakkında evvelden edinilmiş bir malumat yoktu. Binaenaleyh haberi kaydi ihtiyatla telâkki etmek lâ • znndır. General Çernayef silâhsız, teşkilâtsız Sırb köylülerinden ordular çıkardı, Prens Milânı, îslâvlıfe namına, heyecanlandırarak Osmanlılar aleyhine harb açtırdı ve kendisi başku mandanlığa geçti. Çernayefin teşkilâtçı sıfatile girdiği işler büyiiktür. Fakat kumandan olarak oynadığı rolün hiçbir kıymeti yoktur. O; Dirinada, Ibarda, Timokta yirmi beşer bin kişilik ordular toplamış ve elli bin kişilik bir ordunun başına da bizzat geçmişti. Fakat 2 temmuz 1876 da başlıyan harb, iki hafta geçmeden Osmanlıların lehine bir cereyan aldı. Timok ordusu, harb ilân olunduğu günün ertesinde bo zuldu, öbür ordulann geri çekilmesi için de Osmanlıların sert bir tazyiki kâfi geldi. Çemayef, elindeki kuvveti dağılmaktan korumak için hızla ric'at ediyordu. Serdar Abdülkerim Paşa«19 ağustos 1876» da onu Aleksinaç önünde yaka ladı ve bir meydan harbini kabul etmeğe zorladı. Altı gün süren bu savaş, Türklerin parlak bir zaferile ve Çernayefin kaçmasile neticelendi. Rusya Çan, Sırbistan işlerinin iyi gitmediğini ve harbde devam olunduğu takdırde pinsilâvizm aşkına çiftlerinden, çubuklanndan alınarak ateş hatlanna sü rülmüş olan Sırplann tamamile ezileceklerini anlayınca dolaşık yollardan mü tareke yaptırttı ve Osmanlılar aleyhine kendi ordulannı hazırlamaya koyuldu. Çemayef işte o mütareke sırasında ya nındaki Rus zabitlerine şu sözleri söyle mişti: «Facianın henüz birinci perdesi oynandı. Sırplann harbe devam edip e demiyeceklerini bilemem. Fakat siz, lslâvlık davasmın serdengeçtileri olduğunuzu unutmamalısımz. Siz öleceksiniz, îs lâvlık yaşıyacaktır». Gene o sırada Rusyaya yolladığı bir mektubda yukanya konulan cümleleri yazmiftır. Bu sözlerde, askerî muvaffakiyetsizliklerini mazur göstermek istiyen bir kaygu gizlidir. Fakat Türklerle döğüşmüş bir adamın hükiimleri olmak haysiyetile bizim için değeri vardır. Çernayef, Sırbistandan Bulgaristana geçti, orada da teşkilât yaptı ve Türklerin eline düştü. Saray, Rusya Çannı kızdırmamak için onu kurşuna dizdirtmedi, yurduna yolladı. Balkanlar, Rusyanm dilediği şekilde kundaklanmış olduğu için Çernayefin gene oraya gönderilmesine artık liizum yoktu. Bu sefer kendisindeki Lâvrens kabiliyetinden istifade edilmek istenildi, Türkistana yollandı. Orada Ingiltere aleyhine entrikalar çevirdi ve yo Bursa vapuru Bandırmada bir kaza geçirdi Bandırma 12 (Özel) Bu sabah limanımıza gelen Denizyolları ldaresinin Bursa vapuru, iskeleye yanaşırken hızla iskeleye bindirmiş, beton iskeleyi bir metrodan fazla yarmıştır. Vapurun da baş tarafından su kesimine kadar 30 santim genişliğinde ehemmiyetli bir delik açılmıştır. Rahne, Istanbulda tamir edilmek üzere şimdilik çimento ve saçla kapatılmıştır. Kazanm makinenin tornistan edeme mesinden ileri geldiği söyleniyor. «Bir değil, birkaç ihtilâl bile Türkün iliklerine işliyen gizli hâkimiyeti yıkmağa kâfi gelmi yecek. Türklerde yalınız sonsuz bir cesaret değil, iradeleri ser • semlestiren bir sihirbaz zekâsı da varmış. Zaten yarı Avrupayt asırlarca boyunduruk altına almak başka türlü mümkün ola • mazdı.y> Ceneral Çernayeü Bir düzeltme Dünkü nüshamızda dercettiğimiz Te « simler arasmda Ankara Ağırceza mahkemesi reisi Osman Talât lltekine aid resmin alüna bir yanlışlık eseri olarak Müddeiumumî Baha Ankan diye yazılmıştır. Bu yanlışlığı düzeltiriz. DEN/Z İŞLERİ Liman şirketi müdürü tekrar Ankaraya gitti îstanbul limanmın Ekonomi Bakan lığına bağlanması işi bitmek üzeredir. Şimdi Ankarada Maliye ve îkhsad Vekâletleri arasmda bu devir işinin teferrüatı üzerinde çalışılmaktadır. Bazı işler için Istanbula gelmiş olan Liman şirketi müdürü Raufî devir işini takib etmek üzere tekrar Ankaraya gitmiştir. Maliye Bakanlığı nhtım, antrepo ücretleri gibi varidata taalluk eden kısımların Ekonomi Bakanlığına devrini muva fık bulmamakta, şirketin iktısadî ve deniz ticaretine müteallik kısımlannın devrini istemektedir. Şimdi hazineye müte allik varidatın cibayet ve teslim tarzları üzerinde iki tarafın muvafık göreceği bir şekil aranmaktadır. Japonyanın son fikri (Baş tarafı birinci sahifede) lisi, deniz şubesile Bakanlar Meclisi Imparatorun tasvibinden sonra Londrada Amiral Naganoya gönderilecek talimat projelerini muvafık görmüştür. Asahi gazetesine göre bu talimatna melerde reye müracaat suretile deniz teslihatının azamî haddi hakkında bir ka rar verilmesinin önüne geçilmesi ve te cavüzî deniz cüz'ütamlannın teslihatının tahdidi müzakeresinde bulunulması için ısrar edilmesi tavsiye edilmektedir. Bu talimat, deniz konferansının akamete uğraması ihtimalini açıkça derpiş etmekte dir. Çernayef kimdir? Çernayef, Panislâvizmi ilk düşünen Hırvat Krianitch'in, ondan iki nesil sonra, yaşıyan en sadık tilmizidir. Kriyanic, Çar Aleksiye İslâvlann Alaman ve Osmanlı idarelerinden kurtanlmasını, Allah ve Isa namına, tavsiye etmişti. Çar îkinci Aleksandr, bu tavsiyenin bir kısmını emir şeklinde Çernayefe devretti, Kriya niçin tilmizine Balkanlarda yangın çıkarmak vazifesini yükletti. Çernayefte yalnız Kriyaniçin Islâvcılık ruhu değil, îngiliz casusu Lâvrensin de kabiliyetleri vardı. (1876) da Sırbistana gelerek o ruha ve o kabiliyetlere göre yaman bir faaliyet gösterdi, bütün Avrupayı ateşe verecek vaziyetler ihdas etti. Sırbistan, gerçekten istiklâle ermek saadetini Çernayefe medyundur. Bulgaristan da ayni borcu taşımaktadır. Fakat Bosna Herseğin otuz küsur yıl Avusturya idaresi altmda kalması da onun yarattığı vaziyetin bir neticesi idi. O neticeden Cihan Harbi çıktı. Demek ki Çernayef, Sırp ve Bulgar topraklannda ih tilâl ve harb tohumlan ekerken Cihan Harbinin de temelini kurmuş oluyordu. Çernayef 1828 de doğdu, Kınm muharebesinde genc bir zabit olarak bulundu, yavaş yavaş generalliğe yükseldi, panislâvizmin en heyecanh bir taraftan olmak şöhretini kazandı ve yukanda koydolunduğu üzere 1876 da Çar îkinci Aleksandr tarafından Sırbistana gön derildi. O sırada Hersekliler isyan ve Kara dağ Prensi Nikolayı kendilerine Kral ilân etmişlerdi. Sırbistan da kımıldanı yordu. Çernayef, hayrete değer bir ça lışma sonunda ve az bir miiddet içinde. İnhisar memurları Malatyanın plânı Tayyar vapurunun vaziyeti Vapurculuk şirketine mensub Tayyar vapurunun Lâpsekide karaya oturduğunu yazmıştık. Bu vapurun telsizi olmadığı için kaza vaktinde haber alınamamıştır. Vapurun kumsal bir yere oturduğu ve kendi kendini kurtarabileceği anlaşıl mıştır. Bu itibarla Gemi kurtarma şirketine müracaat edilmemiştir. Uğur vapuru Tayyar vapurunun yolcularını almak üzere dün Lâpsekiye git miştir. Tekaüd kanunu Kamu Mimar Yansen tarafıntayda görüşülecek dan bir plân hazırlanıyor inhisar idaresi memurlannın tekaüd lükleri hakkında hazırlanan lâyiha projesi Devlet Şurasından geçmiş ve Bakanlar Heyeti tarafından Kamutaya veril miştir. Lâyiha projesi şimdi Gümrük ve Inhisarlar encümeninde tetkik edilmek tedir. Malatya (Özel) Başbakan Ismet Inönünün emirlerile Ankara Bayındırlık Dırektörü mühendis Semih ve arkadaş ları beş altı ay önce Malatyanın bayın dırlık plânını yapmak üzere şehrimize gelmişlerdi. Semih ve arkadaşları, şehirde yaptık ları tetkikler sonunda Ankaraya döne rek bayındırlık plânınm esaslannı ha zırlamışlar ve Belediyeye göndermişlerdir. Fakat bu plânda Hükumet konağı nra şehrin şimdiki merkezinden biraz ileriye alınması birçok gürültü doğurmuş ve Belediye Meclisi, uzun konuşmalardan sonra plânın diğer esaslanna dokunma dan Hükumet konağı yerinin değiştiril mesiri istemişti. Bunun üzerine proje tekrar Başbakana arzedilmiş, Ismet înönü, bütün yurda gösterdikleri sonsuz ilgiyi Malatyaya da göstererek işi bir kere de profesör Yansenin tetkik etmesini emretmişlerdi. Edenin Japon murahhasına sözleri Londra 12 (A.A.) Tokyodan bildirildiğine göre, Hariciye Nazırı M. Eden, M. Mainşi Ozaka ile yaptığı mülâkatta Japonyanın fikrinden dönmiyeceğıni pekâlâ anladığım ve konferans akamete uğrarsa bile Ingilterenin Japonya için samimî bir dost olarak kalacağını söylemistir. M. Eden, îngiltere ile Japon yanın, iki memleket arasında evvelce mevcud olan samimî işbirliğini tahattur ederek ayni suretle hareket edecekleri ümidinde olduğunu da ilâve etmiştir, Lâyihamn Devlet Şurasında geçen rulmaz bir adam şöhretini taşıyarak Peşekline göre İnhisar memurlan içinde evtersburga döndü, «1896» da öldü. velce devlet hizmetinde bulunanlann bu M. T. T. # hizmetleri tekaüdlük müddetine dahil addedilecektir. Tekaüdlük müddeti 30 sece Bazı karilerimiz, daha müsabakaya olarak itibar edilmiştir. Lâyiha projesi ithal edilen şahıslann yazılan bitmeden Gümrük ve înhisarlar encümeninden soncevablarını göndermeğe başladılar. Hal ra Maliye encümeninde görüşülecek, o buki daha neşredilecek yazılar vardır ve radan heyeti umumiyeye sevkedilecektir. cevabların bize ne vakit gönderileceğini İnhisar memurlarının mukadderat ve müsabakanın sonuna doğru, biz karileriistikballerini yakından alâkadar eden bu mize haber vereceğiz. Ondan sonra cevablar alınıp tasnif edilecek ve okurları kanunun Kamutayın bu devresinde mü mıza kıymetli hediyeler verilecektir. zakeresi yapılacaktır. Dikkat: Almanya ve Rusya çağırılmıyacakmış # BİR SAN'ATIN İÇYÜZÜ Çeviren : E. Ekrem Talu korkuluk bir polis olsun ve ben tahminimde elbette ki aldanmıştım. Lâkin bir polis hafiyesi degil idiyse, o halde ne olabilirdi?. Bu mütemadi gidiş gelişler, bu etrafa savrulan gizli ve mütecessis nazarlar ne demek oluyordu? Bu esrar perdesini yırtamamaktan ötürü adeta öfkeleniyordum. Azkaldı, herifi omuzlarından yakalayıp, kendisine soracaktım: Kimsin, ve burada ne arıyorsun? Birdenbire, baştanaşağı ürperdim. Gözlerimin önünde bir şimşek çakmış gibi, vücudümü bir titreme kapladı; haki kat o derece anî surette tezahür etmişti. Bir lâhzanın içinde, ve bu defa kat'î ve muhakkak olarak işi çaktım. Hayır buna ihtimal verebilmek için amma da bu Yazan : Stefan Zvvelg Herşeyden önce, ilk şüphelerimi doguran şu yakalık bozuntusu olmuştu. Ne delirse densin: tnsan, kendi arzusile tutup ta boynuna takmak için çöplükten böyle bir süprüntüyü gidip almaz. Olsa olsa, böyle bir pisliği takmak hakikî ve nihaî bir sefaletin harcıdır. Sonra, ikinci garib nokta, kunduralar... Eğer parça parça olmuş mesinden külçelere kundura admı yermek caiz olursa!.. Sağ kundura, bağ yerine bir ip parçasile bağlanmış olduğu gibi, sol kunduranm sökülmüş tabanı da her adımda, vak vak eden bir kurbağanın ağzı gibi esnemekte idi. Hayır, sırf kıyafet değiştirmek için insan gidip te böyle bir kunduracılık şaheseri ne icad ne de imal edebilir. Artık şüphe yok, ihtimal yoktu ki bu kılık düşkünü müteharrik dalamışım! bu adam bir polis hafiyesi değildi! Eğer tabir caizse bilâkis bir polis hafiyesinin tam zıddıydı o: Bir yan kesici, halismuhlis, su katılmaımş bir yankesici, kaşarlanmış bir ceb hırsızı, cüzdan, saat, el çantası ve saire aşırmağa bakan profesyonel bir hırsızdı. Onun ne gibi bir zenaat sahibi oldu ğunu, daima kalabalığın en kesif noktasına sokulmakta bulunduğuna dikkat e derek farkettim. Onun suri salaklığının ve bazı yolcuların kendisini itip kakma larının sebebini o zaman anladım. Vaziyet bana gittikçe ayan, gittikçe vazıh görünüyordu. Bir dört yol ağzma yakın bir yerde, bu kahvenin civarını kendisine faaliyet sahası ittihaz eylemesi sebebsiz değildi. Burayı seçmesi, oradaki dükkân cılardan birinin, camekânında orijinal bir reklâm tasavvur etmiş olmasından ileri geliyordu. Bu dükkândaki eşya, öyle harikulâde değildi. Bunlar Hındistan ce vizi, şark şekerlemeleri ve her çeşid ka ramelâlardan ibaret, cazibesi az şeyler di. Lâkin mal sahibi, camekânının içeri sini yapma palmiyeler, sıcak memleketler manzaralarile süslemek ve bu Asya de korlarının ortasına üç tane ufak may mun salıvermek gibi hoş bir yenilik gös termişti. Bu maymunlar, camın arkasında, türlü maskaralıklar ediyor, diş gıcırdatıyor, pireleniyor, yüzlerini çarpıtıyor, müthiş bir gürültü kopanyor ve tam bir maymun gibi, yani edebe mugayir hareketlerde bu lunuyorlardı. Bu akılh tüccar iyi hesablamıştı. Ca mekânın önünde kesif seyirci kütleleri biribirlerini eziyorlardı. Bilhassa kadmlar, çığlıklarına ve hayret nidalanna bakı lacak olursa, kocalarınm erkeklik sıfatını tezyif eden bir nevi karikatür telâkki ettikleri bu dört elli hayvancıkların perendelerini seyretmekten aşm mertebede haz duymaktaydılar. (Arkası var) Londra 12 (A.A.) Bazı sabaK gazeteleri, Japonya deniz konferansından çekilirse Almanya ile Rusyanm davet oIunacaklarını muhtemel görmemektedir ler. Halbuki konferans mehafilinde kaydedildiğine göre, başka devletlerin konferansa çağırılmalan ancak konferans devletlerj arasmda bir anlaşma husulu yakmlaştığı zaman vukubulacağı derpiş Profesör Yansen muavini Cuda ile ediîmişti. Bugünkü vaziyet hiç te böyle Malatyaya geldi ve incelemelerini yap değildir. tıktan sonra Anteb, Ceyhan, Tarsus ve Amerikan Müsteşarı dönüyor Mersine uğnyarak buralann bayındırlık Vaşington 12 (A.A.) Dış İşleri plânlarını yapmak işini de üstüne alarak Müsteşan ve deniz konferansında AmeAnkaraya döndü. rikan delegesi Philipps perşembe gü Profesör Yansen Malatya için hazır nü Amerikaya dönmek üzere îngiltere ladığı plânı bir mektubla Vilâyete bil den ayrılacaktır. dirdi. Ufak ölçüde olan bu plân yalnız M. Hull, gazetecilere beyanatında deHükumet konağının yerini tesbit etmek miştir ki: tedir. Kabul edildiği ve mutabık kalın « Müsteşarm Amerikaya dönüşü dığı takdirde Yansen, plânm tamamlan evvelce hazırlanmış olan plâna uygun masını üstüne alacaktır. dur. Esasen Londrada birkaç hafta ka Netice daha belli değildir. Belediye lacak ve konferans hakkında izahat verMeclisinin bugünlerde toplanarak işi bir mek üzere buraya dönecekti.» sona bağhyacağı umulmaktadır. Ehemmiyetle kaydedildiğine göre, Bir açılma töreni Philippsin bu hareketi Japonyanın silâh Malatyanın güzelleşmesi hususunda beraberliği hususunda gösterdiği ısrarın çalışanların öderlerinden biri de albay ortaya çıkardığı konferansın dağılması Erkuştur. Erkuş bu alkışa değer çalışma tehlikesile asla alâkadar değildir. larile Malatyaya, komşu illerde bir eşi Madridde amele arasında daha olmıyan modern bir Orduevi ka musademeler zandırdığı gibi bugünlerde de bir hastane armağan etmiştir. Şeker bayramın:n Madrid 12 (A.A.) Muhalif birinci günü Belediye Reisi Kâzım Or kanaatlerde bulunan işçi grupları ara bay tarafından bu hastanenin açılnıası sında musademeler olmu? ve bir işçi r> yapılmıştır. müştür. 4 kişi ağır yaralanmijtır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear