29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 12 tTdncİkânıın ISTANBUL Londranın hareketile Şarkın ataleti. Bir tarafta hükumeti mutlaka, öbiir yanda frensiz bir hürriyet. Her akşam bir seyahatten dönüyorum sanırsınız Yetmiş sene evvel Dünyada ve bizde seker fiatleri Şeker, bu senenin haziran ortalanna kadar millî fabrikalanmızda toz olarak kilosu 37 ve îstanbulda 36,75 kuruşa satılmakta idi. Bu fiat perakende satış yerinin fabrikalardan uzakhğına göre kilosu 3947 kuruş arasında dolaşıyordu. Hükumetimiz memleketin sağlık ve endüstrisi bakımından şekerin istıhlâkini çoğaltmak için fiatını indirdi. Toz şeker fabrikalarımızda ve en mühim piyasa yeri olan îstanbulda kilosu 25 kuruşa satılmaktadır. Yunanistan ve Arnavudluktan başka diğer Balkan komşulanmızda da şeker endüstrisi ekonomi durumunda önemli yer almaktadır. Şeker endüstrisinin Ro manya ve Yugoslavyada yarım, Bulgaristanda çeyrek asırlık hayatı vardır. Bu komşularımız zaman zaman cihan piyasasında ihracatçı olarak ta yer almışlardır. Bu komşu memleketlerde şeker satış fiatlannı asağıda gösteriyoruz: Yugoslavyada Romanyada Bulgaristanda toz şekerm kilosu 35 Kr. > > » 31 » > > > 35 > « inşaatın zevkçe geri olduğu muhakkaktır!^ Bu şehir tecrübe tahtası mı? Alıp yürüdüler! Güpegündüz bir ev soyuldu Dün, öğle üzeri matbaamızm karşı , sındaki bir eve hırsız girmiş ve birçok eşya çalıp gitmiştir. • Gayet cür'etkâr olan bu hırsız, matbaamızm karşısmdaki 25 sayılı Terzl Mustafanm evinin sokak kapısından, elini açık duran kapı camım itmek suretile kilidi açarak girmiş ve sessizce odalara daiarak iki takım elbise, bir büyük gümüş semaver, kıymetli elmas bir göğüs iğnesi alıp götürmüştür. Biraz sonra eve hırsız girdiğini an lıyan ev sahibleri hemen polise haber vermişlerdir. Polis meçhul hırsızı ara maktadır. BtR ÇOCUK YANARAK ÖLDÜ Beyoğlunda Çayır sokağmda 120 sayıh evde hırdavatçı Nesimin yanında otu ran Gavrilin 5 yaşındaki kızı Setrah mangalla oynarken mangal devrilmiş ve zavallı küçük ateşlerin altında kalarak tehlikeli surette yaralanmıştır. Yarah hemen can kurtaran otomobilile Şişli Çocuk hastanesine kaldınlmışsa da bütün ihtimamlara rağmen kıvrana kıvrana yaralarmm tesirile ölmüştür. BtR ÇOCUK KUYUYA DÜŞTÜ Lülecıhendek caddesinde 56 sayıh evde oturan kunduracı Mehmedin iki yaşmdaki oğlu Süleyman, bahçede kuyu nun yanında oynarken müvazenesini kaybederek kuyuya düşmüş, boğulmak üzere iken polîsler tarafından kurta rılmıştır. BtR AMELE YARALANDI Li manımızda şamandırada bağh tngiliz bandıralı Suva vapurunda mavnaya demir verilirken sapan zinciri amele A liye çarpmış, ağır surette yaralanmıştır. Yarah hastaneye kaldınlmıştır. 7 KUMARBAZ YAKALANDI Beyoğlunda Mahmudiye caddesinde Ah medin kahvesinde Şerefettin, Hüseyin, İsmail, Abdülgani, Hüseyin, Yusuf, Tahsin admda 7 kişi kumar oynarlar ken yakalanmışlardır. Mimar Sedad Hakkı Eldem «Genc Türk mimarları bir Türk stili bulmağa çahşıyorlar ve bir gün muvaffak ta olacaklar» diyor îstanbulda yeni yapılan bina ve apartımanların zevksiz ve üslubsuz olduğu etrafmda mimar Sedad Hakkı Eldemden de cevab istedim. Akademinin inşaat dersi muallimi ve profesör Eglinin muavini olan Sedad, söze şöyle başladı: « îstanbulda beş on yıldanberi yapılan inşaatın üslub ve zevk bakımından geri olduğu muhakkaktır. Gerek Cihan gir ve gerekse Taksim ve Yenimahalle yi ele alırsak görürüz ki buralan bugünkü şehircilık nazariyelerine uymıyan binalarla doldurulmuştur. Şu itibarladır ki: Tatbik edilmiş olan ifraz usulleri, yani arsalarm taksimi, 3zerlerine tam mânasile modern aparh manların kurulmasına müsaid değildir. Arsalar fazla dar cepheli olduklanndan derinlikleri de fazladır. Binaenaleyh her arsa üzerine tcsadüf eden bina kısmı çok fazladır. Bunun neticesi olan apar tımanlar istendiği kadar havalandınla mıyor. Benim fikrimce göze çarpan noksan, mimarî üslubün zayıflığından ziya de şehircilık bakımından bütün umumî inşaat kütlesinin bugünkü asrın ihtiyacatına uymamasıdır. Bunun mahzurlu bir ciheti daha henüz şehrin yapı zonlanna taksim edilmemiş olmasıdır. Meselâ apartımanların hangi taraflarda olabilecekleri, dört tarafı açık villâlann hangi yerlerde kurulabilecekleri kat'î surette tesbit edilmiş olursa böyle arsalara yapılacak binalar çok daha iyi neticeler verebilir. Meselâ bugün Nişantaşmda iki, üç katlı bir villâ yaptırmağa kalkınız, birisi çıkıp hemen yanına altı katlı bir apartıman yaptırmak suretile vıllânızın kıymetini sıfıra indirir. Peki bunun önüne kim geçebilir? Bu duruma karsı ne mimarlar ve ne de Belediye fen adamlan bir çare bulabilecek vaziyettedirler. Çünkü yeni Türkiyenin imar politika ve sistemini tesbit eden kanunlar ve programlar he nüz son yıllarda çıkarılmağa başlanmış tır. tiilfi 70 tene evvel tstanbul sokaklar ınd an bir görnnüs îstanbul tepelerini yılankavi saran sokaklarda derin bir sükun hüküm sürer. însan o sokaklarda, Halicin karşı sahi linde bulunmıyan bu esrarengiz ve kıs kanc Şarkı rahat rahat seyre dalar. On beş dakika yürünür, ne bir insana rasla nır, ne bir gürültü işitilir. Küçük ahşab evler, binlerce renkle boyanmış, birinci kat alt katın, ikinci kat birinci katın üs tünden ileri doğru çıkmış. Pencereler de camlı şahnisler de sıkı bir kafesle kapatılmış, sokaklara esrar ve yeisle dolu bir hal veriyor. Bazı yerlerinde bu sokaklar o kadar daralır ki, başını zın üstünde, karşıhklı iki evin üst kat çıkıntılan birbirile temas edecek ka dar yaklaşırlar! Ve insan, bütün gün bu evlere kapanarak gökyüzünü ince bir şerid gıbi gdren Türk kadınlannı a yaklan altından yürüyerek geçer Bü tün kapılar kapalıdır. Alt kat penceerlerinin hepsi demir parmak lıklıdır. Her şeyde bir emniyetsizlik ve kıskanchk: İnsan kendini manastırlardan mürekkeb bir şehirde sanır. Bir kahkaha işitirsiniz; başınızı kaldınr kaldır maz kafeslerin arkasından parlıyan bir çift göz kayboluverir. Bazan sokağın bir yanından öbür yanına pencereden konuşurlarken üzerlerine vanrsınız. A yak sesleriniz işitilir işitilmez ses kesilir. Siz hiç kimseyi göremezsiniz, sizi bin göz görür ve takib eder. Tek başmıza iken kendinizi bir kalabalığın ortasında sanırsınız, görünmeden geçmek istersiniz. Adımlannızı sıklaştınr, gözlerinizi yere indirirsiniz. Karşısmda bir saat hayran hayran dalacağınız ahenk ve hayat dolu bir tablo için beyaz bir minare, size doğru inen kırmızı elbiseli bir Türk, bir Acem halısı kâfidir. Yanmızdan pek az insan geçer ve size hemen hiç kimse bakmaz. Yalnız bazan arkanızdan bağınldığını işitirsiniz: Gâvur!... Başmızı çevirdiğiniz zaman küçük bir oğlanm köşebaşından kaybolduğunu görürsünüz. Diğer taraf tan: Bu küçük evlerden birinin kapısı açılır, güzel bir Türk kadmmın çıkmasını beklerken başmda şapkası, arkasında kuyruklu esvabile bir Avrupalı mada ma çıkar ve fransızca konuşulur: Bir «adiyo» yahud bir «orevuar!»: Sonra çabucak uzaklajır ve sizi ağzmız bir kan§ açılmiî bırakır gider. Bir başka sokak, g gene sessiz bir i flrk sekağı, bird*nbire bir boru sesi ile İ^Hnala koşan at «esleri işitirîiniz. Ge rive dönünce ne görürsünüz? Dalg:n yünirken dikkat etrrediğiniz raylann üstünde koşaa, Türkler ve frenklerle dolmuş Ve Viyana veya Paris tramvaylan gibi, Bnıformah kondoktörü ve tarife afislerile bir kocaman ominbüs (atlı tramvay). Bu «akin lokaklarda, köşebaşları, u mumiyetle iri bir çınann dallarile ör tülmüf bir küçücük meydancıktır. Bir yaada brr çeşme rardır, öbür yanda bir kihve kapısınm önünde bir hasır serilmiş, tbtünde adamlar uzanmış uyuyorlar, yaLud tütün içiyorlar; kapının yanında büyfik bir incir ağacile bir asma çardağı; fapraklarn »rasından uzaklardaki Mar»aradan sıavi bir parçacık ve birkaç bejrm* yeitea görünüyor. Bu ışıklar ve saİRa yerler sızt daima re daima Eyübe dog»u çeker, mesafe ve zaman hislerini kaybedeniniz... Faket hayret ettîgmİT ve bu küçik yollann ucıma geldiğiniz zaman herjey değişiverir. î»tanbulun büyük sokaklanndan birine çıkmijsmızdır. Etra fınız gSzlerin/zi yor»c abidelerle çcvrili:. Daha ilerilere gider, pancar şekerinin ana vatanı olan Orta Avrupaya yaklaştırsak dahi bu fiatlarda mühim değişiklıkler görmemekteyiz. Almanyada Çekoslovakyada Avusturyada Macaristanda Fransada İtalyada Lehistanda toz şekerin kilosu 38 Kr. 32 Mimar Sedad Eldem yükseklik ve ayni derinlik gözetilmiştir. Bu cadde daha bitmediği halde şimdıden tam mânasile modern bir cadde olarak mevdana çıkmaktadır. Îstanbulda yapılan yeni sokaklarda ise maalesef şehir plânının henüz mevcud olmamasından dolayı böyle bir netice elde edilememiştir ve birçok mahalleler gayrikabili tashih binalarla doldurul muştur. Yapılan binalann üslubsuzluğu hakkında ne dersiniz? îstanbuldaki apartımanları yapanIarın ekserisi Rum ve yahud Ermeni kalfalarıdır. Bu kalfalar ötedenberi kullanmakta oldukları Italyan ve Fransız üs lublan taklidi tarzını şimdi de tatbik etmek istiyorlar. Yeni yapılan binalann ufak bir kısmı diplomalı mimarlar tarafından yapılmaktadır. Bu mimarlann önemli bir kısmı da Almanyadaki mimarî doktrinlerini tat bik etmektedir. Bu sebebden dolayı şehir içerisinde biribirine uymıyan zıd bircok mimarî şekillerine tesadüf edilmektedir. Bugünkü genc Türk mimarları ise Avrupadan aldıklan mimarî ilhamlarını kendi memleketlerinin ihtiyaçlanna ve zevkine uydurarak kendimize hâs bir mimarî yaratmağa çalışmaktadırlar. Mimaride stil ihtiyacdan doğar. Ne zaman bugünkü yaşayış tarzımıza uygun konstrüksiyonlar vücude getirirsek o zaman yeni bir stil sahibi olmuş olacağız. Genc mimar elimi sıkarken ilâve etti: Endişeye mahal yok, bu iş pek yakın bir zamanda olacaktır.» > > > > 31,5» 46 28 49 67 5 > Yukarıda saydığımız memleketler yalnız en büyük şeker endüstrisi olan mem leketler olmayıp, ayni zamanda Avrupanm en kuvvetli ihracatçı memleketleri dir. Bu memleketlerden önemlilerin yakın senelerdeki beyaz şeker ihracat vaziyetlerini de aşağıda gösteriyoruz: 193334 ton Almanya Çekoslovakya Macaristan Fransa 1932.33 ton 12 800 260 702 3 328 236 613 193132 ton 84 740 434 201 47.828 240 918 7 205 140 375 47 787 220 945 Lehistan 55 910 84 319 177.698 tzmirde bir müza açılıyor Îzmir (özel) Şehrimizde Kültür park içinde (Eğe ürünlerei müzesi) ismi altmda bir müze kurulacaktır. Bu işe, Haşerat Enstitüsü müdürü Nihad îrıboz memur edılmiştir. Şeker durumunu bir de nüfus miktan re istihlâk noktasından tetkik edelim: Memleket Nüfus başma Senede sarfeIsabet eden Nüfus dilen şeker şeker kilo ton Almanya 21 63 000 000 Istanbulun şimdiye kadar yapılan ye 1 323 000 Çekoslovakya 22 5 13 600.000 ni binalan da yeni verilen direktiflerden 306 000 Cölge dolu yollarda Macaristan 95 8.100.000 76 950 evvel yapılmış bulundu. Fransa giinlük hayat... 24 5 40 000 000 Mmtakalara taksim usulü üzerine mu980 000 89 27.000 000 ayyen bir şehir plânı dahilinde yapılan mermer çeşmelerin, yaldız yazılı türbe Lehistan 240.300 Bir kızcağız yanarak öldü Îzmir (Özel) Karataşta Avram kızı beş yaşında Malko, ateş karşısında eteklerinin tutuşması yüzünden yanmış, hastaneye kaldırılmış, fakat ölmüştür. bancı kalmadılar. Bu onlar için son derece zevkli bir keşif oldu ve bu yüksek kadınlar, erkeklerin Ehlisalib seferlerinde bulunduklan zaman, yalnızlık saatlerinde çılgm birer şevke daldılar. Fakat busenin şekli, manası ve telâkki tarzı her yerde ayni değildir. Şimalî Amerikahlar buseyi hakir görürler. Ja ponlar buseden iğrenirler. Çinli, burun buruna sürtmeği, öpüşmeğe tercih eder. Buseye, hıfzıssıhha endişesi de karış mış, ağızdan mikrop geçmesi ihtimali ortaya atılarak buseye mâni olmağa kal kışılmıştır. Fakat beyhude. Buse, tekemmül etmiş bir se\ki tabiî eseridir. Buse, aşkı hazırlıyan en nefis, en tatlı, en mütehakkim ve en lüzumlu hareket değil midri? Zira, ilâhlara lâyık bir his o lan aşk, menfur bir mahiyet te alabilir, vücudlerin güzelliğine, jestlerin zarafe tine göre, cazib bir letafete veya hududsuz bir sakalete bürünebilir. Busenin ne olduğunu bilmiyen kadınlann yaşadığl Afrika topraklarında, hakikî aşk mev cud değildir. Aşkı ateş ve heyecanla terennüm eden romantik büyük şairler ve dudaklann anlaşması demek olan asil hareketi tekemmüle götüren ekran hürmete lâyıktır. Valântinonun busesi, kıt'alan yerin den oynattı ve ırkları karmakanşık etti. Greta Garbonun busesi şehirleri elektriklendiriyor ve bütün dünyanm uyku lanna giriyor. Onlar, nesillere yol gösterdiler. Sağlam ve güzel yapılı her erkek Rudolf Valântinonun cazib ve hâkim tavnıia, normal ve sıhhatli her kadm Greta Garbonun sonsuz cazibesine gıpta ediyor. Kucaklaşmalar daha güzelleş miş, öpüşmeler daha ahenkleşmiştir. Tarihin her köşesinde busenin kavra yıcı tesiri görülür. Kleopatranın busesi bir îfmr^arator luğu devirdi. Anne de Boleyn'in busesi bir Kralh ğm dinini değıştirdi. Georginanın busesi liberal lider Foxun intihabmı temin etti. Tıyatroda bir buse, şaheserin kıyme * tini tesbit eder. Romeo ve Jülyeri, Faustla Margriti, Sirano dö Berjörakı gözönüne getiriniz. Buse, yalnız aşk vasıtasile hayat yaratmakla kalmaz, bütün mevcudiyeti nur «^ landınr. . lerin, çinili duvarlann arasında yürürsünuz. Bu sokaklarda her adım başına başka başka arabalarda, zabitlere, memurlara, yaverlere, haremağlarına ve bir nezaretten bir nezarete koşan dalkavuklarla, tufeylilere raslarsınız. Her yerde bir beyazhk, bir mimarî güzellik, su eserleri ve bir gölgs serinliği esrarengiz bir musiki gibi insanın hislerini okşar. Bu sokaklar sizi nihayet en büyük camilerin bulunduğu meydanlara çıkanr. Bu muazzam mabedlerden her biri, medreselerden, hastanelerden, sübyan mek teblerinden, kütübhanelerden, dükkân Iardan ve hamamlardan mürekkeb adeta birer küçük kasabanın merkezini teşkil eder. Gayet basit gibi görünen bu mi marî, bilâkis bakışlan her taraftan çeken değişiklikler arzeder. Kurşun kaplı kü çük kuv\"eler, birbiri üstünden yükselen garib saçaklar, köprülü galeriler, bü yük methaller, sütunlu pencereler, mü zeyyen kemerler, ajurlu şerefelerile olukIu minareler, stalakıntılı sütun başlık lu minareler, stalaktitli sütun baslık dir; duvarlar, altm benekler ve binbir renk içinde; hepsi birden işlenmiş, oyulmus, hafif, çınarlar, selviler ve kavak ağaçlarile gölgelenmiş; buradan çıkan ku; bulutlan kubbelerin etrafına dağıh yor ve muazzam abidenin her köşesine konarak orasını ahenktar bir şekilde dolduruyor. Her meydanda emrimize âmade, eğerîenmiş sürücü beygirleri var; iskelelerde kayıklar: Kayık kapar, talıka uçar ve Avrupa dıllerinin hepsini konuşan bir tfrcüman ordusu; Italyan komedisi mı dinlemek istersiniz? Dervislerin döndüğünü mü görmek istersiniz? Karagöz sey reder misiniz? Bir Rum tiyatrosuna gider misiniz? Bir imamın vâzını dinler yahud Padişahın kendini mi görmek istersiniz, emrediniz! Yolda susuzluğunuzu gidermek için Keşiş dağınm karlarile soğutulmuş şerbet bulursunuz. Yemek ten sonra şöyle bir uyku kestirmek isterseniz işte mezarlıklar; gam dağıtmak isterseniz: Köprü üstü; tahayyül etmek için Boğaz, pazan geçirmek için Adalar, Anadoluyu seyretmek için Bulgurlu tepesi, Halici görmek için Galata kulesi; her yeri görmek için de Serasker kulesi (Beyazid kulesi). İJtaabul güzeldir; fakat garabeti gü Görülüyor ki Avrupanın büyük şeker endüstrisi bulunan ve geniş iç ve dış pa zarlan olan memleketlerinde de şeker fiatı Türkivemizden yüksektir. Bütün bunlar cumhuriyet ekonomi ve endüstri siyasamızın nekadar saŞlam esasIara dayandığını gösteren hakikatlerdir. inşaatın yarathğı ahenkli topluluğu Ankara şehrinin yeni mahallelerinde göre biliriz. Meselâ Ankarada Yenişehirde Emniyet abidesine giden ana caddenin iki tarafına yapılan apartımanlarda hep ayni A. T. Filistin bizden balık alıyor /. A. Son günlerde Filistin tüccarlan memleketimizden taze ve tuzlu balık almak istedıklerini îstanbul Ticaret Odasma bildirmişler ve Odadan kendilerinin Türk balık ihracatcılarile tanıştırılmasını rica etmislerdir. Ticaret Odası da bu husus ta alâk?darlarla fpma«;a baslamıstır. C C amil«na, ismerii îzmir (özel) Körfez ve acıklan. balık noktasından cok zengindir. îyi bir sermave ve yerinde bir tesebbüs, memHersey gibi bu • lekete hpr vıl mühim bir servet temin senin de kendisini edebilir Ticaret Odası bu mesele üze mahsus bir tarihî rinde durmustur. Esas^n Bakanlık ta vardır. bu hugusta malurrat ve mütalea iste • mis, Oda da raDorunu göndermiştir. Buse, bugünkü VeVâlet bilhassa körfez dahilinde yilan seklini eski zaman bahŞı avcıhöı b^kk'nda İ7ahat i=ıtemis. lardanberi muhafa • mevcud baîikoılara vardım edildiği za etmiş bir âde^ takdirde nasıl bir netice alınabileceğini değildir. O da, her sormuştur. Düsünülen sev, ihracat yapmaktır. Bunun için de balıkcılar ara sey gibi, medeni • sında yardım görmus bir teşekkül. de .vetle beraber istiha* geçirmiş, bq niz ve karada soğukhava ve buz de Mer polarile nakil vasıtalarıdır. Bir konser hale gelmiştir. ve fabrikası kuruldueu takdirde iyi neEskiden buse bir ticeler alınacaçı umulmaktadır. sefkat, bir muhab 7elliğinden fazladır. Mekke kervanı Üs bet ifadesi bile de • küdardan kalkar. EsV; Sarayın esrarengiz eildi. însanlar, se duvarlan arasmdan Sofyaya giden de lâmlaşır gıbi, öpü miryolu geçer; Kutsî (Saint Sac şüp geçerlerdi. Vürement) tasıyan katolik papasına Türk cudün sakal, »aç, askerleri refakat eder. Londranm hare göz, el, yüz, hatta ketile Şarkın işsizlik ataleti; bir tarafta göğüs gibi kısımlar bir hükumeti mutlaka, obür yanda fren öpülür ve bu haresiz bir hürriyet. llk günlerde hiçbir şey ket, hürmet ve dost «,» ve anlaşılamaz; her saat sanarsınız ki biı luk eseri sayılırdı. Kate de Nagy Pierre Blanchar bir aşk sahnesinde kargaşalığın sonu gelecek, yahud bir ihİlk hıristiyanlarda öpüşme, ittihad ve Aşk duygusundan çok daha evvel tilâl kopacak; her akşam eve girerken merhamet nışanesi, misafirperverliğe demevcud olan buse, ilkönceleri, tabile metbir seyahahtten dönüyorum zannedersi lâlet eden bir hareketti. Yanak yanağa riz. İnsan ne yapacağını şaşırıyor. Arzu dokundurularak müsafaha edilirdi. Du bu arasında, el öpmekten ibaret bir hürlar birbiri üstüne yığılır, ve zaman kaçıp dakla öpüşmek, iki erkek ve iki kadm met eseriydi. Derebeylık zamanında alabildiğine alıp yürüyen bu âdet sonra gider. insan hem bütün ömrünü îstan arasındaki müsafahalara münhasırdı. bulda geçirmek ister, hem de çantalarını Kadınla erkeğin ilk öpüşmesi, orta lan resmî mahiyetini kaybetmiştir. Fa kaptığı gibi hemen ertesi gün bu şehir çağda görülür. Fakat bu öpüşme, uzun kat, şatolarda yaşıyan yüksek cemiyet den uzaklajmasını düşünür. müddet, çok hürmetkâr bir tarzda tatbik kadınlan, ellerine kondurulan busenin R. EKREM edilmiş, tir. kalblerine kadar yükselen zevkine ya • îzmir körfezinde ba!»k işlerine Busenin ne olduğunu bilmiyen kadınlarm yaşaönem ve*i!ecek Busenin tarihi Aşk öpüşmesini ortaçağ kadınları keşfetti dığı Afrikada hakikî aşk mevcud değildir!
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear