Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
s =23Mayısl935s Kttçük İHİkâye Her sevgı geçer : Suad Derviç Erol vapuru tayfasmm derdi 7 ay aç ve sefil çalıştırıldıklarını söylüyorlar Erol vapuru tayfalannın aylıklan nın uzun müddet verilmemesinden çı kan hâdise üzerinde Liman Başkanh ğınca tahkikata başlanmışbr. Dün gemi sahibi, kaptanı ve tay falannın ifadeleri alınmıştır. Yedi aydanberi ayhk almadıklan halde gemiyi Norveçten limanımıza kadar geb'ren mürettebat dün gemiyi terketmişlerdir. Liman idaresi tahkikat nebceleninciye kadar bunlann ellerindeki çalışma cüzdanlannı almışbr. Dün de yazdığımız gibi bu işin is yan ile bir alâkası yoktur. Vapur sa hibi mürettebabn bazı teşvikata kapı larak çift maaş istediklerini ve aylıklannın vergi katedilmeden tamam verilmesi talebinde bulunduklannı, bu is teklerinin kabul edilmemesi üzerine grev yapmak istediklerini söylemektedir. Tayfalardan lostromo Mustafa, ö mer, Salim, Mecid, Şaban, Veli, Ali, Mustafa bir muharririmize şunları söylemişlerdir: « lsyan ettiğimiz, geminin kumanyasım, kömürünü, suyunu ızrar etb'ği miz, gemi sahibini, kaptanı tehdid et b'ğimiz yalandır. Aylarca yabancı ellerde deniz üze rinde beş parasız kaldık. Geçen teşrinievvelin 14 ündenberi para almadık. Üstümüzde başunızdaki elbiseler par çalandı. Giyecek bir şey bulamadık. Tıraşımız, sakalımız, bıyığımız uzadı. Yedi ay böyle sefalet içinde sürün dük. Bizi bedava çalıştırdılar. Meml»> ketteki çoluk çocuğumuz da aç, peri şan kaldı. Hakkımızı istedik. Sonra v»ririz dediler; vermediler. Tekrar is tedik, ayak diredik. Bizi öldürecekler diye polise koştular. Hepsi yalan!.. Lehistanda konsolos, bize memlekete kadar gitmemizi, orada hakkımızı aramamızı söyledi, kabul etb'k. Ondan sonra her limanda yük alıp vererek, çalışa çalışa buraya kadar geldik. Pirede a,vlıklarımız verilecekb. Gene yermedıler. Şimdi de bizi kabahatli yerine koymak istiyorlar. Hakkmuzı anyacağız.» nahğa ayni şekilde mukabele ederek.. Peki kiminle gidiyor?. O adam kimdir?.. O adam var mı?.. Belki uzak akrabalannın yanına gidecek... Belki... Hayır onun güvendiği biri var... Onun güvendiği bir kalb var... Başını nasıl tutuyordu. *** Gidemiyecek... Onun gitmesine musaade edemez... Hayır gitmiyecek.. Istemiyor gittiğini! Bir deli gibi şiddetle oda kapısını açıyor. Oda kapısımn önünde ayakta duruyor: Seza! Arkasını dönüyor... Yüzü sapsan, saçlan dağımk bu erkeğin yüzüne bakıyor. Ne var?.. Bir çılgın gibi onun yanına koşuyor. Ona sanlmak istiyor. Dur ne oluyorsun? Seza gitmiyeceksin... Seza nereye gideceksin?.. Kime gidiyorsun?... Kimdir o adam?... Kimi seviyorsun? Gene kadın hayretle ona bakıyor: Ne oluyorsun, diyor... Komedi oynamaktan bıkmadm mı?.. Kime gidiyorsun? Sana ne?.. Var mı bir bekliyen erkek? Olsa ne çıkar? Seza gitmiyeceksin! Gene kadın sert bir çehre ile ona bakarak: Gideceğim! diyor. Neden? Seni sevmiyorum da ondan. Senin yanında yaşamak beni sıkıyor da ondan... Nekadar sakin bir sesle bunu $5ylüyor... lsmet biraz gerileyor... Ona inan mıyan gözlerle bakıyor... Onu tanmnyor... O seven bir kadın tanırdı... Bu kadm sevmiyen bir kadmdır... Mümkün mü? Diye kekeliyor. Evet, mümkün mü bu kadar büyük bir aşk, böyle tamamile geçer mi?.. Hızlı mı söyledi?.. Yoksa düşün celerini gözlerinden mi okudu?... Gene kadm: Herşey geçer, diyor, anladm mı?, Seni arbk sevmiyorum. Ve yalan söylemiyor, yalan söylemedıği gözünün bakışından, sesınin ahengınden, yüzünün çizgilerinden belli. Gidecek. SUAD DERVİŞ Yeni rıhtımlara baslanmak üzere İnşaata bir milyon lira harcanacaktır Istanbul limanı genel işlerinin en az bir para ile en iyi bir sekilde işliyecek bir hale getirilmesi için evvelce Eko nomi Bakanlığı Deniz müsteşan Sa dullahın başkanlığı albnda yapılan araşhrmalan sonuncu olan projenin tatbikine yakında başlamak karan verilmiştir. Bu büyük iş için gidecek paranın bir milyon liraya yakra olacağı anlaşılmışhr. Bunun için her yapılan bölüm parça parça islebneye açılacaktır. Yeni nhbmlar Kandilliye kadar gidecektir. Bu suretle şimdi 1102 metro olan Istanbul nhtımlan 2322 met roya çıkmış olacakhr. Bu büyük nh bmm üzerinde bulunan binalar, bu arada Ford fabrikası, Soğuk hava depo lan, Istanbul Kamutanlığı ve Güzel San'atlar Akademisi binalan da antrepo haline konulacakbr. Bu şekli aldıktan sonra Istanbul limanına gelen her gemi nhtıma bor dasından yanaşabilecek ve limanın içindeki şamandıralar kaldırılacaktır. Bütün bu işlerin Liman Genel Di rektörlüğü tarafmdan yapılması ta karrür ebniştir. Venizelosun Yaptıklan Yazan: Sabık Intellicens Servis Şefi Sir Bazil Tomson 53 Odada dolaşı yor.. Terliklerin topuğu parkeyi döğüyor... Kâh bir çekmece açıhyor, kâh bir dolab kapısı.. Sonra gene odanm içinde ayak sesleri duyuluyor. îsmet bu sesleri fena bir kalb ü züntüsile dinliyor. 6 u terliklerin parkelerin üzerine öyle tabiî ve Öyle heyecansız bir vuruşu var ki... Bu kalb üzüntüsü şimdi adeta bir Kiddet oluyor. Bugün sofrada da gene ayni tarzda tıpkı bu terlik ökçeierinin sesi kadar sakin ve soğuk, lâkayd ve uzak bir sesle ona karannı bildirmedi mi?.. Odaya girdiği zaman beyaz sabahlığı ile yemek masasımn basında idi. Her akşamki gibi şokula yemiş ve sonra su içmişti. Surahi ta yanında duruyordu ve çizgisiz ve manasmı belli etmiyen bir çehre ile gazete okuyordu. O içeri girince: «Ismet, demişti, sana birşey söyliyeceğim.» ve sonra ilâve etmişti: «Sakm bunu bir kavga veya bir sitem, herhangi bir tehdıd de zannetme » Sonra daha sakin; fakat daima uzak bir sesle hiç titremiyen bir sesle ona anlatmıştı... Gidecekti... Artık beraber yaşamak istemiyordu. Sonra is terse kocası, isterse kendisi mahkemeye müracaat ederlerdi. Talâk basit birşey değil mıydi?.. Boşanmağa da fazla bir «hemmiyet verdıği yoktu ya!... Eğer lsmet isterse bunu yaparlardı. Yoksa.. îsmet ilkönce bunu bir kavga bajlangıcı zannetmişti. Oyle zannetmişti ki, gene eskisi gibi bundan iki sene evvel olan kavga lardan bir eşini yapmağa karısı hazırknıyor. Halbuki hayır bu bir kavga dcğildi. Bu eskı kıskanclık kavgalanndan biri değildi. Seza dünyanm en heyecansız sesile bunu söylüyordu. lsmet «gene ne var?» diye ona çıkışmak istedi. Hayır hiçbir şey yoktu. O bunu söyledikten sonra yavaşça ayağa kalkmıştı ve gene hep ayni sesle: Ben biletlerimi bile aldım. Demişti. Biletlerini mi aldm?.. Fakat çıldırdm <nı Seza? Onda çıldırmışa benziyen bir hal yoktu. Onu kıskanclık zamanında hakikaten bir çılgın halinde gördüğü çok olmuştu. Ağladığı, bir çocuk gibi hıçkırdığı, kırdığı, döktüğü, ölmek ve öldürmek istediği buhranlı günlerinde onu görmüştü. Fakat bugün Seza hiç te tanıdığı o kadma benzemiyordu. Geniş omuzlan üstünde boynunu ve başını dimdik tutuyordu. Ve gözlerini ondan kaçırmıyordu. Gözlerinin içine bakarak ve tavnnda hiçbir gayritabiilik olmadan konuşuyordu. Onda taşınmak istediği pansiyonun sahibine gideceğini bildiren bir kiraa vabancılığı vardı. •*• Fransa Bakanları, birbirlerinden su geçmez bölmelerle ayrılmış bir halde çalışıyorlardı! Frannzlarm donanmadan asker çtkarmak ntretile tehlikeli bir nümayiş yapmak istedikleri Atinamn genel görünüşü Mülâkabn ertesi günü, amiral saray mareşalinden su mektubu almışb: «Venizelos tarafjglarmm can, mal ve miilklerinin hiçbir lehlikeye maruz bulunmadığı hakkında haşmetlu Kral tarafmdan verilen inancayt (teminah) kendi emirleri üzerine, size bildirmekle şerefyab olurum. Zabıta ve resmi makamlar, Venizelosçulann emniyet ve selâmetine nezaret edeceklerdir. Bu teminat, Itilâf gizli zabıtası ile kara ya çıkarılan Itilâf deniz miıfrezelennin Yunan tebaasmdan kimseyi tevkif etmemeleri, kaldırmamalan ve sürgüne göndermemeleri kat'î şartına bağhdır. Ayni zamanda Venizelosçular da her hangi bir zecri ve gayrikanunt hare kette bulunmaktan çekinmelidirler. Aksi takdirde yapacaklan harekeiler de rakab mukabeleye uğnyacaktvr.» Bu mektubun 21 ve 30 tarihlerin de Yunan hükumeti tarafmdan verilmiş olan cevablarla hiçbir alâkası yoktu. Yunan hükumeti bu cevabla nnda, Fransız amiraline, silâhların teslimi isteğini teyid için yapılması dü şünülen müdahalenin, kabine tarafmdan bir husumet hareketi telâkki edileceğini resmen bildırmişti. Amiral, son ziyaretinde Ekaterini meselesinden sonra kendini hissetb men Kralı «son derece nazık ve hatta iu'lâfperver» bulmuştu. Amırale göre Kral, Benazetye karşı olan taahhüd lerinin, onlara bir karşıhk teşkil eden mev'ud garantilerle beraber olmadıkça, Krallık partisi tarafmdan kabul edılmıyeceğinden korkuyordu. Bakanlannın en büyük şefi olan Re isicumhur Poincarenin yanına sık sık girip çıbyordu. Fransa Dış Işleri Bakanı, sükunetle kendi işlerile meşgul oluyor ve Deniz Bakanı arkadaşı alev ve ateş püskü rürken o, Kralla anlaşmağa muvaf fak olduğundan dolayı, Benazeti tebrik ediyordu. Erkânı arasında birlik olmıyan bir kabinede daima iş adamı, kendi istediklerini kabul ettirir. Fransız kabinesi, Benazet anlaşmasmı tasdık ebnedi ve buna sebeb olarak ta Kralın Yunan kabinesile an' laşmadan bu itilâfnameyi imzalamış olduğunu yanm ağızla ileri sürdü. Madem ki öyle idi, o halde Amiral Dartige du Fournet ile Fransız sefirini neden bundan haberdar ebnedi? Özür bir hezimetten başka birşey değildi. Bizzat Kral, Benazetye kendi tasdikına ıktiran eden her anlaşmayı Yunan kabinesinin kabul edeceğini söylemi}, gülümsiyerek: Unubnaymız ki M. Lambros benim emektar vasimdir; demişti. Yunanlılann tavır ve hareketini değişbren biricik sebeb, Ekaterinide Venizelosçu kıt'alarm Kralın askerlerine hücum eünesi olmuştu. Fazla olarak harb levazımını teslim ebnesi için U tü ve aşkla beklediğini bildiği için eve dönmek istemediğini habrlıyor... O zaman o... Zavallı küçük Seza artık kendisine yaş gözler göstermedi. Bunu hissetmişti ve seven bir kadın, sevın ve aynlamıyan bir kadm feragatile ona artık kıskanclık sahneleri yapmadı. Susuyordu. Hiçbir sual sormuyor du. «Neredeydin?», «Kimin yanındaydm?», «Güzelmiydi?», «Neden geç kaldın?» Bütün bu sualler onun kilidli dudaklan arkasında mahpusru. O zaman bazan öyle üç dört gün en saçma maceralann peşinde dolaşıp eve geldiği zaman ona karşı tatlı olmak ihtiyacı duyardı. Ve eğer yanılıp bir de çenesini tutarak yüzünü kendisine doğru kaldmrsa o zaman bu gözleri yaslı görürdü: Gene nen var?.. Sualine cevab vermez kaçar, yahud uzun bir hıçkınk ona cevab verirdi. Seza bir koltuğa çökerek saatlerce ağlardı. Hiçbir sitem ebneden tsmet: « Öf beni ne kadar da seviyor» diye sıkılırdı. Evet bu aşk onu daima sıkardı. Hayır, ona karşı değil iyi bir âşık, değil iyi bir koca; müşfik bir dost, bir arkadaş bile olmanusb.. » » » :• »• Beş se?e... Beş uzun sene gecesi ve gündüzlerile... Her saati, hatta her dakikasile tam beş sene Seza tek başına ıstırab çekmişti. Seza bu yalnızlık ve bu kimsesizlik içinde nasıl ısbrab çekmişti... Ne ısbrab çekmişti. Kimbilir? Evet iki senedir Ismete bir tek sual sormamış, bir kavga etmemiş, hiçbir şeyden bahsebnemişti. lsmet onunla meşgul olmamışh.. Eğer onunla meşgul olsaydı, bu iki sene içinde onun yavaş, yavaş kendin den uzaklaştığını farkederdi. Eskiden en buhranlı ve gürültülü bir kıskanclık sahnesinden sonra kollannın arasına aşkla sokulan bu kadın son zamanlara doğru onun yanında, onun kollan arasında iken bile uzak değil miydi? Evet, söyledi... Şimdi bunu hahrlıyor... Bunu kınlmış bir izzeti nefisle, can sıkınbsile habrlıyor... Üzüntü ile, kederle habrlı yor... O gidince ne yapacak?.. O burada iken yapbklannı yapa cak!.. Neden.. Bunlan yapacak, o zaman gaye ne olacak?.. O bütün yapbklannı onun aşkma güvendiği için yapmadı mı?.. Onun gözyaşlarına kızarken, ona kızdığmı ihsas eder ve onu bedbaht ederken duyduğu can sıkmbsınm albnda ne gizli idi? Gurur değil mi?.. O Sezanın kalbini yalnız kendi kudretini seyret mek için bir ayna gibi kullanmışb. Kendinin ne dereceye kadar sevildiğini görmek, kendinin nekadar bedbaht edebıleceğini görmek için ona eziyet etmişti. Bu marazî bir haletti. Bunu aklı başında kim yapardı? Hasta olmıyan kim yapardı bunu?.. Onun ısbrabla, kinle, nefretle ve ısbrabma, kinine, nefretine rağmen yanına sokuluşundan ne zevk duyar Mania atlıyan polis köpekleri itaat etmezse bu, Kralı tac ve tahtmdan edebilirdi. L Silâhlı nümayiş ve neticeleri 1916 birincikânunu 30 birincikânun 1916 sabahı Kral, Fransız ataşemılıteri General Bousquiereye (Buskiye) vaziyebn vahametini amirale anlatmasını rica etti. Yunan ordusu, toplannı vermek utancma katlanamazdı. Efkân umumiye ise buna hiç tahammül edemezdi. 29 birincikânun günü, amiral, Fransız donanması erkâmnı amiral gemi sinde toplamışb. Istihbarat şubesi şefi sıfatile binbaşı Rokföy de orada idi Ona şu su?iı*sordu: Yunanhlar, nümayişe mukave met ederler mi, dersiniz? Hayır, Yunanlılar blöf yapı yorlar. Amiral! toplanmızın kapak lannı açınız. Yunanlılar silâh ve ce panelerini bir tepsinin üzerine koyup size takdim ederler. Rokföy o akşam Parise çektiği bir telgrafta, Yunan askerî hazırlıklannm tehlikeli olamıyacak kadar açık bir şekilde yapıldığmı bildiriyordu. Bu zabitin, bir tek defacık olsun doğru malumat verdiğini bana isbat edecek vesıkalan, her tarafta beyhude yere arayıp durdum. Amiral ile son gö rüşmesinde Rokföy, kemali ciddiyetle Itilâf devletleri sefarethanesinin ab luka altına almmasuu teklif etmişb*. Amiralın Krala verdiği söz Almanyada, ötedenberi iyi polis köpeği yebşbrmeğe çalışılır. Son zamanlarda bu işe daha fazla ehemmiyet verilmeğe başlanmış ve köpekler ayni zamanda cambazlığa ahşbrılmışbr. Resmimiz bir Alman polis köpeği, iki buçuk metro boyundaki maniayı atlar ken alınmışbr. Amiral Krala, yapmağı düşünduğü nümayişin sulhperver bir hareket dia cağmdan ve hiçbir muharebe vuku bulmıyacağmdan bahsetu. Amiral, Harbiye Bakanı General Roquesun sözlerinden Yunan harb levazımmın teslimi ikfnci derecede bir mesele ol duğunu anladığı için, o akşam Fran sız Deniz Bakamna bir telgraf çekerek, Kralın tavır ve hareketi, münha sıran, Benazet anlaşmasile kendisine verilen inancaya (teminata) riayet edilmediğinden ileri geldiğini bildirdi ve levazımı istemekten vaz geçilmesi hakkında yeni bir emir bekledi. Gelen cevab, amirale, kendi fikirlerinin anlaşılmadığını gösterdi. Fransa, mutad siyasa değiştirmenin oyuncağı olmuştu. Fransız Bakanlan, biribirlerinden su geçmez bölmelerle aynlmış bir halde çalışıyorlardı. Ge neral Roques Pariste bulunmadığı için Amiral Lacaze Harbiye Bakanlığında ona vekâlet ediyor, ayni zamanda kendi Bakanlığım da idare ediyordu. Bu münasebetle Harabiye ve Bahriye Gezgin artıyor Yapılan istatistikler 1928 senesindenberi memlekebmize gelen gezgin lerin her sene artmakta olduğunu göstermektedir. 1934 yılmda deniz yo lile şehrimize 24,120 gezgin gelmişbr. Halbuki 928 yılında gelen gezginler 13,650 kişiden ibaretti. Geçen sene Kruvaziyer vapurlan haricindeki posta vapurlarile limanı mıza gelen yolculann miktan 42,918 kişiyi bulmuştur. Bunlardan başka 934 yılmda semplon ekspresile 4,414, Toros ekspresile 1,533, Konvansiyonel ile 1,709, Konvansiyonel ile yataksız olan 6,500 turist gehniştir ki son bir yıl içinde Istanbula muhtelif vasıtalarla gelen ruristlerin miktan 81,194 kişiyi bulmuşbır. Bu miktar 933 senesinde gelen gezginlere nazaran 9,920 kisi fazladır . Bu yıl sonuna kadar yurdumuza gelecek gezginlerin yüz bini geçeceği anlaşılmaktadır. Ona «neden?» diye soramamışb. Ona beraber geçen bu beş senelik hayattan sonra «neden gideceksin?..» diye sormağa nasıl cesaret edebilirdi. Buna sebebiyet veren, onn kaçıran kendisi değil miydi?.. Kendi hainliği, kendi çılgınlığı, kendi... Oh 15te dolaşryor bu gece, bavullannı düzeltiyor. Gideceği muhakkak. Gozlerinde bu şeyin nekadar kat'î ve kararh olduğu okunuyor... Gidiyor... Kimbilir belki de yalnız değil.. Belki de biriyle gidiyor.. Kendisini seven, kendisini sevecek ve sevmesini bilecek biriyle... Kendisi ona ne yapb?.. Bedbaht etmekten, ağlatmaktan nefsine olan itimadmı yıkmaktan başka ne yap (Arkan var) Amiral Byrd arkadaşlarile vedalaşırken Hergün bir ecn«bi korikatürü b... Izdivaclannın ilk dakikasındanberi ona yaptıklan, gözünün önüne geliyor.. Kıskanchktan sararmış bir yüz, ağlamaktan şişen gözlerle sabaha kadar kendini beklediğini ve bu yüzü kendi sebebine ıstırab çeken bu zavllh yüzü gördüğü zaman içinde büyük bir hiddet bularak ona karşı daha fena, daha hain ve merhametsiz olduğunu hahrlıyor... Onu hiç sevmedi mi?.. Neden ona bu kadar acı çekîirdi?.. Bazı zamanlar hatta onun evde olduğunu, onun kendisini beklediğini, kendisini iizttn dı... »•* Şimdi gidiyor ha!.. Gidiyor, kimbilir kimle?... Evet kimbilir kiminle gidiyor. Bir başka hayata gidiyor, hayatından uzaklaşa cak, aralarında herşey bitecek, yastıkların üstünde çırpınarak sabahlara kadar ağlıyan kadın, kendi için ağlıyan kadın gidecek... Ve giderken Ismetin nefsine karşı olan bütün emniyetini götürecek. Tam intikamım alıyor. Yaptığı fe Aparttmtm meraklın şimen difer memartu "MeşhuT Amerikalı Amiral Byrd cenub kutbuna yapbğı iki senelik se yahati bitirdi. Bu büyük kâşif geçenlerde, Vaşmgtonda Reisicumhur Ruzvelt tarafmdan kabul edilmiş ve seyahab hakkında tafsilât vermi$rir. Syrd, kutubdan, şimdiye kadar mutedil iklimlere hiç getirilmemiş cinsten birkaç penguen getirmiştir. Yukanki resimde, Byrdin, gemiden ayrılmadan evvel, güvertede ahbablarile yedala§bğı görülüyoEt