20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cani'iurıyet SON "Alman aslanı tekrar eski satvetini bulacak,, Alman Başvekili «Hür erkek silâh taşır, bunu tanımıyan mukaveleyi imzalamayız» diyor Koenigsberg 16 (A.A.) Memel'in a&len Alman olduğunu go* termek üzere dün Tilsitt'te hükumet müşaviri M. Hoffman'ın riyasetinde büyiik bir nümayiş ya.pılmış.tır. Mumaileyh, Litvanya'nın Memel'e karşı takip etmekte olduğu siyasetten bahsetmiş ve Alman aslanmın zin cirlerinin çözüleceği ve aslanın eski satvetini kazanacağı günün geleceğini soyletniştir. M. Hoffman de • mistir ki: O zaman Litvanyaiılar, bu hattı hareketlecine teessüf edecekler dir. Zira, eski ne»il, harbin bütün fecaatlerini bilmekte Ue de yeni nesil darbeleri ve cerihaları pek başka türlü his«etmektedir. Diğer ta raftan, Metnel mes'eleai halledile cek olursa Almanya Litvanya'nın kiymetli bir doctu olarak kalacak ve iki millet arasroda ebedî bir sulh hükiim sürecektir. ait bir hak olarak tanmııslardır. Alman milletinin hukukça bera berliği yeniden elde ettiği şu sırada bu esası nazara almıyan her hangi bir mukaveleye Almanya'nm imza sını atmıyacağını söyliyen Hariciye Nazırının sözlerini tekrar etmeliyiz.» îtalyan . Ansiklopedisi Gazi ve Türkiye için mü him bir kısım ayırdı Italyan'Iar muazzam bir ansiklopedi neşretmektedirler. Uç sene evvel neş • rine başlanan bu eserin 12 inci cüzu intisar etmistir. Bu ansiklopedide, Gazi Hz. ve Türkiye hakkında da çok mühhn bir kuun bulunmaktadır. Ihracat Ofisi raportörlerinden Akü Bey, bu sahifeleri tercüme ederek gazetemize göndermiştir. îtalyan ansiklopedisi, Retsicumhur Hz. ile Türk inkılâbından hulâsatan şu sahrlarla bah • setmektedir: «cSevr muahedesi hareketi rnüliye neticesinde tatbik edilemedi. Bu hareketin başında bulunan ve iradesini elîne alan Mustafa Kemal Paşa Yunan'lılan Anadolu'da birbiri ardınca bir çok mühün mağlubiyet ve hezimetlere uğrattıktan sonra Izmir'den çıkardı. Fakat en miihim muvarrakiyet Lozan sulh muahedesile birlikte imza edilen adlî tesisat ve salâhiyet mukavelesidir. Bu mukavele Türkiye'yi Avrupa devletlerine karşı madun bir mevkide buIunduran kapitülâsyon rejimini ilga etmis ve memleketin tam ve mutlak istikbalini tamtmıstır. Mustafa Kemal Paşanın eserinin ehemmiyet ve azametini anlamak için kapitülasyonlann mem • leketin sukut ve izmihlâUni hazırladığım ve Türkiye'yi Avrupa devletlerinin ihtiraslanna karsı mukavemet edemiyecek bir hale koyduğunu hatırlamak kâfidir. Torkiye'de Cumhuriyet idaresi ilân edildikten sonra hükumet merkezi kat'i olarak Ankara'da bırakıldı. Reisicumhurluğa intihap edilen Mustafa Kemal Pasa Hflâfeti ilga etmiş, cesurane ulahat ve zaptedilmez bir gayret ve kudretle Türkiye'nin her sahada terakki ve inkişafın] temin etmistir. Bugün Mustafa Kemal Pasanın eseri olan yeni Türkiye herkese karsı istiklâl ve tamamiyetini büyük bir kukançlıkla müdafaa eden devletlerden biri oünus ve artık umumî harbin beslangıcma kadar eski Türkiye'nin maruz kaldığı Avrupa devletlerinin mücadele ve ihtiraslarma sahne olmaktan ebediyen çıkmısbr.» Ziraatimizin ihyası Ankara'da 4 fakülte tesis ediliyor, 12 mütehassıs daha getiriliyor Prof. Falke mühim Bir program hazırladı Ziraat Vekâleti; cUıan içinde ziraat memleketlerinin en verimlilerinden biri olarak tanılıp giden topraklanmi7 üzerinde hâlâ basit ve az müsmir usullerle didinen çiftçiliği fen ve yüksek teknik kudretile en yükaek istihsal mevkiine isali gaye edinmiş bulunuyor. Bu yolda en ehemmiyetli tesebbüs; Ankara Ziraat Enstitülerinin tesisidir. Bu ilim yurtları kurulduktan sonra şüphesiz teskilâta ruh vermek, bunun için de bütün tatbikat manivelâsını ehil ellere tevdi etmek icap ediyordu. Vekâlet bu lâzimeyi de isabetli kararlarla tahakkuk sahasına kcymu>, ilk is olarak maruf ziraî iktısat profesörü M. Falke'yi memleketimize davet etmistir. M. Falke ziraî iktısat âlimidir. ' Bu sıfrttla Almanya'da bugün parmakla gösterilen adamlardan biri dir. KendUi Türkiye'ye gelip çalışmağa muvafakat etmiş ve Ankara Ziraat Enstitülerimizin takip ede ~ ceği programı çizmiştir. Enstitülerde tabiî ilimlerle ziraat kısmının pro ~ fesörlügünü de deruhte eyletnek * tedir. Ziraat Entitülerimizde şu dört ^külte teşekkül edecektir: 1 Tabiî Uimler. 2 Ziraat. 3 Baytar. 4 Ziraat san'atlan. Her fakültenin teşkilitı tecrübe edilmi» müesses ilmî tasniflere göre yapılmakta ve güzide fen erbabınm elinde alabildiğine muvaffakiyetli neticeler vereceğine şüphe bırakmamaktadır. Fakültelerde tedrisat için profesör Falke'den başka Almanya'dan 12 profesor daha gelecek, bunlardan 4 ü martta, diğerleri teşrinîevvelde memleketimize vftsıl olmus bulunacaktır. Enstitülerimizde teskH olunacak fakültelere dair kamm halen Vekâlet çe hazırlanmaktadır. Bu ihzarata göre hususî kanun bu sene Meclisten çıkacak, önUmüzdeki Ukbahar ve yaz mevsimlerinde hanrlığa devam olunacak ve bu müddet zarfında profesörler de gelmis bulunacagı için 933 934 ders yılı iptidasmda fakülteler bütün maddî cihazlan ve kuvvetli elemanlarUe tedrisata başIıyacaktır. Memlekethnizde hizmeti kabtıl etmesî ziraat hayatımız hesabma bir mazhariyet te addedilebileeek olan profesor Falken'in haznladıgı program; ciraat Işile meşgul olanlann bütün mesailerinin kiymetlendirilmeM ve rençperin bir saatinin bile bo«a girmemesi esasmı takip edecektir. Zaten bu kıymetli adanun hayatının hikâyesi bizde de takip edeceği mesaiyi ve parlak neticelerini göstermeğe kâfidir. f Aruzda kolaylık Edebîyat muallimlerinden A. tsmet Bey on dört sahifelik bir risale bastırmıs: Aruzda kolay • hk! Aruz vezni, Türk şirinin bfinyesinden sökülüp atılalı yıllar oluyor. Artık, zamane şairleri bile Osmanh şirinin bu tantanah a henk ölçösüne yabancı! Edebivat dünyasında canlılığını bu kadar kaybetmiş bir nazım âletini, A. İsmet Beyin lise talebsine tanıt maga kalkması beni hayran ettt. Bu cesur risalenin yedi yapracım birer birer çevirdim Hem de ber çevirİRte hayretim artarak... A. Ismet Bey, bir muallim de§il, ade* ta bir kâsîf. brr mucit, bir muhteri... Ancak şu var ki, bulduğn usul sayesinde aruz vezni kolay deinl, güç bile öğrenilemez! Bu eseri okurken aklıma bir fıkra geldi: Nasrettin Hoca, kırda otlıyan bir surüye bakıp atmış: Dört yüz on yedi koyun! Yanmdakîler giilüsmüsler: ... Ilâhi Hoca, bir bakısta bu kadar koyun sayılabüir mi hic?. Bu sefr Hoca da ayni istihza ilf gulmüs: Canım, ben koyunlan deçil, koyunlann ayaklarını saydım» dörde taksim ettim, kaç tane olduklannı kolaycacik buldum! Galiba A. tsmet Bev de koKyIık dersini Nasrettin Hocanm fıkrasmdan almış! Bu ritaleye göre, meselâ Yahya Kemal'in: Oördünt o! meh dusuna lâhurdan! bir şal atup Von Schleicher Hitler mülâkatt Beclin 16 (A.A.) Wolff ajan sındant Sosyalist mflliyetçi mahfîller ya • rınki salı günü basvekil von Schleicher Ue Hitler arasında bir mülâ kat vukubulacagım ihsas etmekte dir. Hitler tekrar harekete geçiyor Berlin 16 (A.A.) Dün Lippe . Detmold diyeti için yapılan intihabatın netayici thtimal Reichstag'ın feshini ve yeni intihabat icrasını istilzam edecektir. Filvaki Hitler, Lippe hükumeti dahilindeki Nazi muvaffakiyetdnin Nazi hareketine yeni bir kuvvet bahşedeceği ümidile muhalefeti takviyeye karar vermiştir. Mumaileyh, şimdiden 6 teşrinisani 1932 mtihabatmdanberi içinde bulunmakta olduğu «atalet> halin de© çıkacağmı bildirmds ve «pek yakında fırkanın dinamizminden hiç bir şey kaybetmemiş olduğunu» te • yh etmiştir. «Fırka şu bir iki hafta zarfında e*ki mücadele usullerine avdet edecek ve nihaî muvaffakiyete kadar 10 misli bir kuvvet Ue mücadeleye devam eyliyecektir. Şimdiki Alman hükumeti, vazifesini yapamıyacak tir. O da düşeceb ve Nazi fırkası ise yaşamağa devam edecektir.» ZÎTaat enstltOsfindeld teşkllâtı yapacak olan maruf profesör M. Falke enstitüsünü deruhde etmis, ayni şu~ belerin ve tatbikî işletme Uminin derslerinî de vermeğe başlamıştır. Umumî Harp bidayetinde yüzbaşı olarak gaıp cephesinin muhtelif cnevkilerinde hizmete başlıyan Falke bUâhare Belçîka'nın şarkî ve garbî Flander vilâyetlerindeki çiftliklerin organizasyonunu ve idaresini üzerine almıştır. Falke bu vazıfesinde cidden muvaffak olmus, hatta düşman memleket ahalisinin teşriki mesaisini temin eylemistir. 1918 de Falke cepheden memlekctine Saksonya devletinin merkezi olan DresdnV çağınltnış ve Sakson* ya Dahiliye Nezaretinde müşavirliğe tayin olunuıuştur. Ve ayni zamanda kendisine Gehehnrat Regiernugshad rütbesi tevcih edilmiştir. Bilâhare tktisat Nezaretinde nezaret miîîavirliğine tayin olunarak harpten pek ziyade zedelenen Saksonya ziraatmin yeniden organize edilmesi vazifesî tevdi olunmuştur. Falke 1920 de tekrar Laypzig Darülfünununa dömüştür. Darülfünuna ziraat iktısadiyab esas profesörü ve ziraat iktısadiyatı enstitüsü müdürü olarak dönmüş olmakla beraber ayni zaroanda mezkur darülfünun un ziraat şubesinin organize edilmesi ve darülfünunda ziraat tahsiliniı zanıanın ihriyaçlarma göre tazimi işini de üzerine almıştır. Laypzig Darülfünununda ziraat tahsilinin organize edilmesi ve tanzimi işi pek parlak bir surette ikmal olunmuştur. Falke'nin doğrudan doğruya idaresi alfan^a bulunan ziraat iktısadiyatı enstitüsüne merbut bir öğretme çiftliği yeniden tesis edibnis ve ziraat, hayvancılık enstitüleri için de esaslı surette tevsi olunmuş tecrübe işletmeleri kurulmuştur. Falke 1928 de Laypzig Darülfü nununun felsefe fakiiltesi reisli^ini yapmıştrr. Fakat o bilhassa 1929, 1930 senelerinde en büyük akademinin makamı olan darülfünun rektörlüğüne intihapla temayüz eylemistir. 1930 1931 senelerinde de Falke prorektör olarak Laypzig Darüifünununun tdaresinde bulunmustur. Falk'enin ilmî faaliyeti onun büyük hocası Kühn'nün tesiri altındadır. (Mdbadi 4 Vnrü sahifed*) Alman Bafveküinin nutku Berlm 16 (A.A.) Wolff ajansı bildiriyor: Almanya'da imparatorluk idaresinin kurulduğu günün 62 inci yıl dönümü münasebetile «Kyffs Hau»ner Bund» cemiyeti Berlin'deki cSpor saray» ında bir şenlik tertip etmiş tir. Cemiyetin hâmi rei*i olan Reis*» cumbur Hindenbourg da bu mera simdefcazır buluntnuştur. Başvekü von Schleicher, bu mfi nasebetle söylediği ttutukta biHhas sa demişth ki: < Şimdi hatirlanamryacak ka • dar eski zamanlardanberi Ahnan'Iar, silâh taşunağı hür olan her erkeğe Bono yerine Para... Fransa ttalya Mukareneti... Mısır kredi fonsiye tahvilleri Kahire 16 (A.A.) Yüzde üç faiz ve ikramiyeli Mısır kredi fonsiye tahvillerinin 15 kân«musa.ni 1933 tarihli kejidesinde: 1886 senesi tahvillermdea 195.621 numaralı tahvil 50.000, 1903 senesi tahvillerinden 723.664 numaralı tahvil 50.000, 1911 senesi tahvillerin den 211.122 numaralı tahvil 100.000 frank kazannuslardır. Tevziat mübadil ve mu iki taraf ta ümitli ema hacirlere yapılacak reler görüyorlar A n W a 16 (TeVfonTa) Dfinkti tstanbul gazetelerinde gayrunübadiDere r>ono yerine para verileceğine dair bir haber vardır. Maliyede salâhivettar mı< kamlardan tahkik ettiğime göre raes'elenîn ash sudur: lstanbul'da teffîz ve tahsis suretile verilen ma'lann sahipleri Yunan'lı veya etablidir. Son mukaveleye göre bun • larnt mallarını iade etmek lâzımdı. Bn muamele kanunu mahsusuna tevfikan peyderpey yapılarak malları asıl sa • hiplerîne iade ediJiyor. Bu mallan alaa muhacir ve mübadiller mağdur olmasın diye bütçede mevctrt tahsisat veç» hfle kendilerine nakit •erilecektir. Ba naki' alacaklar mübadil veya muhacir dir. Binaenaleyh gayrimübadillerle bunrm alnkan yoktur. Gayrimübadillerin îşi ayndır. Pari» 16 (A.A.) Temps gazete • si, başmakalesini Fransızttalyan siya • setinin tetkikine tahsis etmiştir. Bir mukarenet husul buUcajım ve Rimat esasına müstenît bir teşriki mesai yapdacağını gösteren alâmetler mevcut olmakla beraber matboatm münakaşalannda ifrat derecede asabiyetler ve zihinleri bulandırıcı bir takım âraz görülmektedir. M. Musolini'nin News Chronicle gazetesine vaki beyanah, Duçe'nin evvelki beyanafa tarzında değildir. Doçe, umumî siyasette ciddî bir salâh bulmus olduğunu beyan etmekte. Fransızttalyan mukarenetinin tahakkuk edeceğini ümit eylemekte, Yugos'avya ile iyi münasebetler muhafaza edilmesi arzusunu izhar ve bu mes'elenin her halde Avrupa'nın hayatını teşevvüse uğratnuyacağını flâve etmektedir. Fransızttalyan müna • sebatma hâkün olan iki nokta vardır: İki memleket arasındaki hususî münasebetler, sulhun tensiki ve Avru • pa'nın istediei iktısadî tesriki m»sainin temini, umumî siyaset kadrosunda Ro Umumî kontenjan kararnameleri Ankara 16 (Telefonla) Şhndiye kadar çıkan kontenjan kararnamelerini birleştirecek olan umumi kararname ihzar ve Heyeti Vekileye sevkedilmiştir. intihap dairelerine giden meb'uslar Ankara 16 (Telefonla) MecIisin tatili dolayisile meb'uslann çoğu Ankara'dan dairei intihabiyelerine hareket etmektedirler. manya ile teşriki mesaiye sevketmeğe çahsmıştır. Fakat İtalyan matbuah, Fransa ile ttalya'nın teşriki mesai etmelerinin ancak Fransa'nm küçük itiiâfa muzahar«tten vazgeçmesi sayesinde kaBil olabile Pro . Palke'nin tercOmei hali SaracoJIu ŞOkrD Bey tekrar Paris'e gidiyor Ankara 15 Saracoğlu Şükrfl Bey borçlar ınukavelesini ikmal içia on güne kadar Paris'e gidecektir. Hariciye Vekâleti hukuk müdürle • rinden Cevat Beyin de kendisine re» fakati mukarrerdiır Maliye nakit işleri müdürü Sım Bey Şükrü Bey • den evvel Paris'e giderek hazırhk lara iştirak edecektir. Izmir'de kadın poFsler Izmir 1 5 Burada bir kaç hanım polis olmak üzere müracaat etmiştir. Bunlann evrakı tetkik edilmektedir. CUMHURÎYET'in Ufrikast: 5 ceği noktasında ısrar etmektedir. Bundan daha haksu ve yanlış bir şey ola ma ile Paris arasında mevctrt olan mü nafK^t'erh) tavrihi... maz. Fransa başlıca kaygusunu tefkîl eden Birinci mes'eleler, her türlü suitefehAvrupa sulhunun muhafazası için sarhüm ve iphamdan azade bir Avrupa fettigi mesai haricinde mütemadiyen siyaseti prensipi üzerinde ve ne Avrupa ttalya ile Yugoslavya arasmdaki vazine de medeniyet için onsuz selâmet kabil olmıvan beynelmilel tesanüt zihniyeti yeti tenvire çalışnuf ve asıl Akdeniz'e sahil bütün milletler için teminat arzele bir itilâf yapılacak olursa kolaylıkla den bir Akdeniz itilâfuıı iltizam etmisse halledilir. bir çok senelerdenberi bir FransızttalLocarno'danberi Fransız sîyaseti, mutyan Yugoslav itilâfı vücude getirilmelak bir devamla, sulhun tarsini maksasini teklif eylemistir. dilc Fransa'vı însriitere, Jtalya ve Al saçlart arkasmdan tek örgü yapdarak lallandırılmış, dudakları kansız, sakak' ları kafatasına yap.j.k, caulı bir iske • lete benziyen çocuğun haysl'eri beliri • vermiştî. . Zannediyorum ki Müzehher de bu hayalleri, benim sesimde gördii... Temizpak bir hanımefendi idi, Müzehher... Eski aile, halleri vakitleri yerinde görünüyordu... Genç kız, yü« ZÜŞTİ parmaklarına geçirdiği zaman, öyle sevinmiş, öyle sevinmisti ki... Kara, parlak gözlü, narin yapıL bir kızcaeırdı... Müzehher, inandı: Ben de sevindim ağabey... Kollan bilezikten görünmiyen, parmaklan yüzükler içinde, etraflanna kafa tutan kart kanlardan biri almış olsaydı, yanardım!... Müzehher'in inanmamasına imkân yoktu... Çünkü, müzayede salonundaki kara, parlak gözlü, zayıf, uzun boylu genç kız, artık bir düziye parmaklarına bakmıyordu, hayalimde ona yiizüğünii iade etmiştim!... Aramızda hiç bir dostluk, ahbap • Iık, yakınlık olmadığı halde, eğer o genç kız, yüreğinin o günkü acısını unutabilecek bir teselli bulmuşsa, bunu, Müzehher'e ve bana borçludur... Minnetten o kadar tiksinme gelmiş ki, bu müebbeden meçhul kalacak minnettarlık, bana, doyulmaz bir haz veriyor!... Mektepler açıldı; dersler başb • yah, ay oluyor... Fakat Niyazi, hâlâ evde... Niyazi'yi mektebe gönderebiimek için kundura, palto, çorap lâznn... Bir müddet olurile idare etsin! diyorum... Lâkin kitap, defter, kalem, bir yıgm «mektep levazunı» nı ne ile temin edecegim... Müzehher, BksürSyor... Bir doktor çağırmalı. Fakat ben, doktora vereceğim paradan ziyade, onun tavsiyelerinden korkuyorum... Mü « zehher, çok zayıf... Doktorlann soy. liyeceklerini, ben, daha evvelinden tahmin edebiliyorum: Koruyounuz... Dikkat etmek lâztm... 1871 senesinde biır çiftlik sahibinin oğlu olarak dünyaya gelen Fredrik Falke Osterburg ve Harz'da Wemigerade jimnazyumlannda tahsilini yaparak 1890 tarihinde bakaloryacını yapmış, bir müddet çif tliklerde çehjtıktan sonra 1895 te Halle Darülfünununu bitirmiştir. Babasının çiftliğinin idaresile meşgul olmağa ba^lıyan Falke'nin ilmî mesaiye olan temayülünü daha talebeliği zamanında takviye eden ve büyük bir ziraat âlimi, ziraatin darülfünun tedrîsatımn vazıı bulunan hocası Julhıs Kühn onu asistan olarak Halle'ye çağırmıştır. Falke 1898 de HalLe Darülfünununun ziraat muallimliğine taym edilmiştir. 1901 de daha otuz yaşmda iken fevkalâdeden profesor olarak Laypzig Darülfünununa cağırılmış, burada hususî ziraat ve hayvancılık Niyazi, mektebe gîderse, Müzehher'in yanmda kim kalacak? Ben, iş bulmak için, kapı kapı dolaşamam arbk... Evden bir yere aynlamam... Yumruklanmla beynirai oymak ister gibi şakaldanmı stkışnnyonnn. Acaba, bizim ailenin ekmegini yemis, iyOiğini görmüş, bir tek can, bir tek insan da mı yok ? Evhnizin kapuma bulastr has • talık kâgıdı yapıjbnlmış, karantina kordonu altma alınmış gibiyiz. Neye bizi böyle terkedjverdiler. Herkes tarahndan terkoulnmak içtn, bi» ne yapnk? Bana braçlan var, beni bir türlü affedemiyorlrsa, Niyazi'nin, Müzehher'in suçu, günahı ne? Bu, sönmez husm, hiddetin, hmcm, nefretin sebebi ne? i.lüzehher, fena öksürüyor... Hiç ara, durak vermeden, saz vücudü sarsıla sarsıla öksürüyor... Bu seferki bronşit uzun sürdü... Terkos için sakiadıgım parayı göz den çıkardım, Müzehher*i bir doktora göstermeli yhn... > Cumhuriyet Nüshası 5 Kuruşrur Türbiye şeraiti • Senehk Altı avlık Üç aylık Bir avlık Haric 2700 Kr. 1450 800 Yoktor icfn 1400 Kr. 750 400 150 Diye başlıyan mısramm ilk parçası: Gördüm ol m«h = Failâtün tmiş... Doğru, öyledir... Anc»k, bu parça eğer hızlı okıınursa (Feilâtün) olurmuş... (Gördüm... 01... Meh) dive kesik kesik pkunursa (Mefaîlün) olurmus! Bir mısra ki, muzdan farkı yok: Ne niyete yersen o lezzeti veriyor! Fakat bana kalırsa (Gördüm ol meh) in (Feilâtün) olabilmesi icin ancak (cördüm) ün (r) $ı silinerek (ffödüm ol meb) *eklin« çevrilmesi lâzımdır ki, bu oku nuş tarzı da (ihamı kabik) e pek müsait! Bunu A. tsmet Beyin kendisine sorduğum zaman, muhterem muallim bana şu cevabı verdi: Canım, ona edebiyatta (Sekte) desıezler mi? Evet, derler... Derler ama. bu sekte adeta bir sektei kalp. Veznîn de, mısraın da, mananın da canmı çıkarıyor! Halbuki, bu sektenin makbul olması icin (melih) olması lâ • zımdır. Hatta bir gün Millivet Basmuharrirlerinden Ahmet Şük rü Beve: Edebiyatta Sekt melih nedîr? Diye sormuşlar da, muhterem muharrir: Ben edebiyatta Sekti melih bilmiyorum, tzzet Melih biliyo • rum, demiş! A. İsmet Bevin yaptığı sekte ise, melâhat itibarile edebiyatın tzzet Melih'i değil, Filorina'h Nazım'ı bile olamaz! YUSUF ZIYA Ve bu sütün her yudumu, bu yoğurtun her kaşıgı, beni zehirlediği kadar, Müzehber'e de şifa değil, utırap veriyor... Şimdi, bir de yumurta Ue mi zehirleneceğiz? Müzehher'i, rontgene nanl gö« türürüm? Onu, soğuktan, rütubetten nasıl muhafaza ederira? Kaç gün daha oturabilecejHmiz belli olmıyan bir evde nasd soba kurduru • rum? Fakat Müzehher, elden gîdeeek! Tereddüdümle onu, göz göre göre öl • dürmüş ohnıyacak mıyım? Serecek tek şiltemiz, oturacak tek kınk sandalyemiz kalıncıya kadar satacağım... Müzehher'î kurtarmalıyım... Müzehher'i kurtarmaga mecburum... Gözlerim pençerede, kokukçularm geçmesini bekliyorum... Satmağa karar verdiğim ev eşyasını, Sandalbedesteni'n* götüremem; çünkü hamal, araba masraflan var... Yeni taşınacağunıs eve koltukçular gelirler... (Mabadi var} TipiJDindi! Yaxan: MAHhfUT YESARİ Âgabey, yuzüğü alanı gördün mü ? EHerim pantalonumun ceplerinde, omuzlanmı kaldırarak, olduğum yerde sallanıyorum: • Sen de orada bulunmus olsaydın, •evTrirdin, Müzehher! Müıehher, mangala iğilen basını kaldınyor: Neden agabey? Bir öksüz sevindi, Müzehher! Garip şey... Bir iki gön teşhir edîlmişt! ya; bîr ihtiyar kadıncağizın gelinlik toı unu varmıs, görmüf, pek beğenmiş .. Müzehher'in gözlerinde bir süphe bulutu dokşıvo.' .. Bunu dağıtmalı. . Evet... «Bir ihtiyar kadıncağizın torunu va'n'is» derken, gözümün önünd«; omuziarına sal atmış, soluk yü'iü, raavi gozlerinin feri uçuk ihtiyar kad<nU; Doktor, soruyor: Hastanm nesisiniz? Ağabeyisiyim... Evvelâ yüzüme, sonra kılıgıma, daha sonra eşyalara bakıyor, yutkunuyor... Cebinden cüzdanmı çıkanyor, reçetesini yazıyor. Ben, bu bakışlara, bu yutkunuşlara ve bu siikute alışhm. Bir şey sormu yorum. Çünkü söyliyeceğinden, söylemeğe karar verdiğinden fazla tek kelime söylemiyecek... Doktor, reçeteyi uzatıyor: Göğsü biraz zayıf... Mümkün olabildiği kadar rütubetten muhafaza etmeli... Kat'iyyen soğukta dolasmamalı... Vücudü de beslenmek ister... Bilhassa süt, taze yumurta yedirin... Duruyor, gene evvelâ yüzüme, sonra kılıgıma, daha sonra eşyalara bakıyor... Kalbinde, insanî hislerle, meslek ciddiyeti, endljcsi çarpıyor gibi: Siz, ber ihtimale karşı, bir de rontgene muayene ettirinizl... Hesabını birden kesemediğimiz için sütçü, her sabah süt, yoğurt bırakıyor...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear