25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
JO Ccrm/mriycf S ON TELGRAFLAQ ' mı» M.Papen meydan okuyor Başvekil mühim nutkunda ne diyor? Hitler yeni bir tecrübe peşinde... Berlin 29 <A.'A\> Başvekil M. Fon Papen, köylü birlikleri kong resinin îçtimaı münasebetile Vest • falye dahilinde Munster'de irat eylemis olduğu nutukta Hitler'in alıiren nesreylediği beyannamenin ihtiva et tiği çılgm demagojiye karşı itiraz eylemiş ve mumaileyhin devletin idaretini ele i'.mak iddiasmın gayri kabili kabul olduğunu beyan et • miştir. Başvekil, iktisadî mes'elelere daîr olarak ta, Almanya'mn dünya piyasalarmda münasebet tesisinden sarfı nazar edememesi hasebile hükumetin otaşi prentipini kabul edemiyeceğini söyiemiştir. Maamafih, ithalâtı tanzim için bazı tedabir ittihaz olunacaktır. Hükumet Jşsizlikle mücadele ve Alman iktisadiyatı cihazım hare • kete getirmek için iki milyar marktan fazla bir meblâğ: tahsi* eyliyecektir. Bu meblâğ iktisadî müesseselerin 1 teşrinievvsl 932 iie 1 teşrinievvel 933 tarihleri arasında yapacakları mars'i tediyatma muadil olarak mezkur müesseselere verilecek hazine bonoları iie t*m'n edliecektir. Bu hususî tedbirler bilhassa imalâthanelerin kapanması tehlikerini bertaraf etmek için tatbik olunacaktır. dakiler, rfün HUIer'in bu seyahatten bilistifade Nrta'lerin merkezlerle ko alisyon vücude getirmeleri ihtimalin ileri sürmek suretile Von Papen üzerinde bir tazyik icra edeceğini beyan etmekfc idiler. Fakat Saşvekiîin Münster'de irat etmiş oldugu nutuk iie Nazi rüesasının «siyasî ihtüâfın sukutunu» takbih etmesi, bu plânların tatbikı ümitlerini suya düıürmüş gibi göriin • mektedir. Londra 29 (A.A.) M. Von Papen'in nutku hakkında Mornig Post sunları yazıyor: «Alman Başvekili şeçi bir adamdır. Ve Rayhiştag'a ondan vaz geçebüecek fırka yokt'ir. Hitler'i istihkar ve Nazi'Ierle merkez fırkası azasınm bir koalisyon vücude getireceklerine dair olan şayia iie istihza e diyor. Bu gazete, şu suretle devam ediyor: Hitler, halk arasındaki mer • butiyetini sosyalitt mahiyette olan programınA medyurıdur, nasyonalist hattı hareketî.ıe değü... Alman farihi bu memleketin kuvvetli bir eî tarafmdan idare edilmesini arzu eimekte olduğunu göstermiştir. Von Papen yeni intihap edilmiş Rayhiştagi tezyil ve fırka rüeıasma mey dan okuraak suretîle Almanya ve Prusya'yı iyic» tanımakta olduğunu iabat etmiştir.» Deyli Telg.if'a gelince: Bu ga • zete, M. Von Papen'in proğramının tatbikat esnasında bir çok müşkülâta maruz kalaca^ını ve her şeyin fevkinde olarak Almanya'nın siyasî fırkalarının tejkil etmekte oldukları ek«eriyetin bu«uınet: iie karşıiaşa cağını yazmaktadır. IIIIO UII Yükseliş bayramı HAYAT VE KİTAPLAR Su Sinekleri Roman Yazan: Mahmut Yetart Naşiri: Semih Lutfi. Sühulet kütüpanesi îstanbul 1932 Realist ve nükteperdaz romancımız Mahmut Yesari Bey arkadaşı mızın Su Sinekleri atlı eserı, son yıllarda çıkan romanlarm en güzellerinden biridir. Gözümüz önünde diri diri tecessüm eden şahısların tes> bitindeki yüksek muvaffakiyet; gülünç, züppe ve nafile bir gençligin tasvir ve tenkidinde gösterilen isabet, ciddî ve hakikî bir san'atın değerli mahsulüdür. Bu çok güzel eseri münasebetile, sevhnli ve ince ruhlu muharriri, candan tebrik ed'erim. da, fatbol maçlarında, ihtifcllerde, bir elinde dürbün, bir elinde, fo toğraf makineti, sağa nola kofan, seğirten, ne bir yerli gazete fotoğrafçısına, ne bir ecnebi gazete muhabirine, ne bir fotoğraf ama töriine, ne bir etash kulüp tariftarına benziyen; faaliyeti, gayreti, harareti, ne hisledir, ne maksatladır, kimin hesabtnadtr, herkea gibi kendince de meçhul olan tiplerden biri idi.» (s. 95.) Romanın asıl mevzuu, yukanda saydığımtz tipleri, diri diri teces süm ettirmek için tertip edilmiş bir kamp hikayesidir. Delikanlılar, yani: Turhan Tahir, Namık Behçet, Ekrem Besim, Naim Naci, Husrev Hakkı, Haldun Nedret Bostancı'da kamp kurarak spor yapacaklar... İami gecen genç kızlar da kamp hayatına istirak ediyorlar. Nezahat Hanım da kızlar arasında... Tabiî: Rezalet, koko ve saire... Sabbek ve Nuran aldatılmış ve müteessir... Erkeklerin vefasızlığına karşı nevmit bir harekete yeltenmek istiyorlar. Koko sarhoşluğu ve feci uyanıklık.. Nerice: Bütün hayaller suya düşüyor.. Sabbek sinema kapıçısi iie evlenerek sefil ve miskin bir ömür sürüyor... Nuran, zenginliği saye sinde doktorun küçük kardeşile nikâhlanacak... Nezahat Hanım k o cası Nabi Efendiden boşanmış, kızı Fatma da Kâmil Beyin alenî met resi olmuştur. 30 Ağustos 30 ağustos, hayalin hakikatten geri kaldığı gündür: O gün, ga . zetelerin bir saat evvel en genis bir tahmin iie verdikleri zafer haberlerini, bir saat sonra gelen retmî tebliğler çok geride bırakıyordu! 30 ağustos, kapanan ve açılan bir devrin tarihidir: O gün, İs • tanbul'da, çüriik teraellerini hi • yanet kurdunun kemirdiği köhne bir devlet yıkılmış; Anadolu'da, temeli alın teri, göz nuru ve millet kanile yuğurulmuş bir devlet kurulmuştu! Osmanlı saltanatının son, Türkiye Cumhuriyetinin ilk günü 30 aeustostur. Sakarya boylarında çakan şimşeğin, Kocatepe'de gürliyen gö ğün, Afyon eteklerine düsen yıldırımın, ışığı, sarsıntuı ve alevile millctin lalihi aydmlandı, «altanatın tahtı yıkıldı ve içli difh düf> manların ümitleri kül oldu! 30 ağustos olmasaydı, Cumhuriyet olmıyacaktı, sapka olmıya caktı, yeni harf olmıyacaktı, medenî kanun olmıyacaktı, hiç bir inkılâp olmıyacaktı. Çünkü, dünya haritasmda Türkiye olmıya caktı! Mustafa Kemal'in yaptığı bütün inkılâplar, Gazi'nin 30 ağustosta açtığı zafer yolundan geçti* ler! Fon Papen'in âiyaseti Hitler Berlin e gidiyor Münih 29 (A.A.) Hitler, 230 müfrit milliyetperver meb'uta par • lâmentonun kü.ıat celsesinde ittihaz edecekleri hattı hareket hakkında son talimatı vermek için bugün Berlin'e müteveccihen hareket edecektir. Bunun >çin büyiik birkonferans akti mutasıvverdir. Hitler'in etrafın oKiıutuıııımııuilUUIUIUltllllUUIIIIIIIIIHIIIIIIIIIIIHIIIIIIIIlıiiiııımııi"'»» M. Heryo fngiltere'de... Fransız Başvekili niçin sdiyor? Londra 29 (A.A.) M. Herriot iie M. Herbert Samuel'in Jeraey'deki ikametlerinden sonra, çarşamba günU Guernese'ya muvatalatları beklenilmektedir. M. Herriot, siyasetten ve malî ahvalden bahsedeceğine dair olarak kendisine isnat olunan tasavvuru tekzip etmiştir. Saint Helier 29 (A.A.) M. Herriot, M. Chautemp ve M. Meyer, saat 10,20 de muvasalat etmişler ve Kral namına Jeraey Valisi, Ingiltere hükumeti namına M. Herbert Samuel ve Fransa iie tngiltere'yi alkışhyan binlerce eşhat tarafmdan selâmlanmışlardır. M. Herriot'un M. Herbert Samuel'i ziyaret etmesinin kat'iyyen hiç bir siyasî manası olmadığı tetntn edil. mektedir. Japonya'nm Teskin siyaseti! Amerika'ya hususî bir heyet gönderiyorlar Tokyo 29 (A.A.) Pek yakında Çin Japon ihtilâfı zuhur ettiği zaman Şanghay*daki üçüncü Japon filosuna kumanda etmiş olan amiral Namura'mn riyaseti altında Ame rika'ya bir «teskin vs hü*nü niyetv heyeti gönderilecektir. Bu karar, Mançuri vekayünin Amerika'daki aksülâmelleri dolayısile hâsıl olan üzüntü ve Amerika'nın Atlas Okyanosu filosunun mütemadi • yen büyiik Okyanos'ta bulunmakta olması »ebebile ittihaz edilmiştir. Amiral Namura'mn yapacağı bu ziyaretin Japonya'nm hattı hareketi hakkında Amerika'da hâsıl olmuş olan bütün suitefehbümleri izale e • deceği ümit olunmaktadır. Şimdiki halde amiral, nekahat dev. rindedir. tmparatorun yıldönümü şerefine geçen 29 martta Şanghay'da tertip edilmiş olan bir askerî geçitte atılan bir bombanın tesirile gözünün patlamış olmasından mütehassil rahatsızlıktan yavas yavas iyi olmaktadır. Daha düne kadar vatan, bizim için, büyiik bir su ve toprak par çasından ibaretti; bugün, tayya re, hudutlarımızı yerden göğe doğru namütenahi genişletiyor ve vatanımızın eczası arasına yedi kat gökleri de ilâve ediyor. Düne kadar bos bir hava yığınından ibaret farzettiğimiz gökler, tay yare yollarile, hava uçurumlarile, hücum ve müdafaa hatlarile, kara ve deniz gibi üstünde yaşadı • ğımız uçsuz bucaksız bir memleket sahası oldu. Yükselebildiği miz kadar bu sahayı kazanarak vatanın şakulî hudutlarını genişletmek bizim elimizdedir. Ve elimizden geleni yapıyoruz: Bu sene, geçen senekinden üç fazlasile, hava filomuza kırk tayyare daha ilâve ediyoruz ve bu zafer gününde onun bayramını ya parak, tevinçten göklerde uçu • yoruz. Tayyare piyangosunun en büyük ikramiyesi, hakikatte budur, yerden göğe doğru bu yükselistir. Bulutları halı gibi ayaklarımn altına seren tayyare, manevî yük selişinin mücessem ve müşahhas bir timsalidir. Hava müdafaası olmıyan bir memleketin müdafaası havadır: Tayyaresiz harp, adeta barutsuz harp kadar imkânsız olmuştur. Bunu biliyoruz, anhyoruz, veri yoruz, hava filomuzu büyütüyo • ruz ve tayyareyi o kadar seviyo • ruz ki bir tanesinin sesini duyunca, kadınlar, mangalda yerneklerini bırakarak pencereye, dük • kâncılar, müşterile pazarlığı bı rakarak sokağa, çocuklar, oyunlarını bırakarak açık yerlere koşuyorlar. Ve bütün gözler havada: Yükselmiş bir Türkiye'nin maddî vesikasını görüyoruz. Tayyare bayramı, Türk mitleti için hakikî bir yükseliş bayramıdır; bunun kurtulus bayramile ayni günde tes'it edilmeıi, iki kelimenin adeta müteradif olmasındandır. Romamn mevzau: Romamn fahıslart: PEYAMISAFA Dizbağı nişanı | Ingiltere'nin en büyiik nişanının tarihçesi tngiltere Krah Jorj Hz. nin, Reisicumhur Hz. ne Garte. nişanını tevcih edeceklerî haberini tngiliz gazeteleri de teyit etmektedirler. Dizbağı nişanı demek olan bu nişan 582 sene evvcl ihdas edilmiştir. Kral Edvard sarayda verdiği büyük bir baloda Kontes Salisbury iie rfansederken Kontesin sol bacağındaki dizbağı düşmüş, Kral da bunu alarak kadınm mahcup olmaması için kendi bacağma takmıştır. Bu hâdiseyi bir kdç kişi görerek dedikodu yaptığından Kontes utanarak balodan çıkmış, met'ele Krala ak • sedince «Honi soît qui mal i pense» yani <fena d'ü^ünen utansın» deyip Oizbağı nisanın: ihias etmiştir. Bu nişan yalnız ecnebi hüküm • darlara ve İngiltere'nin en kibar ailelerine veriîi.. Nişan hâmilleri İngiltere'de bir çok imtiyazlara ma • liktirler. Kralın dostu addedilirler ve her istedikleri zaman Krah görebilirler. Bu nişanı Hral, yahut oğullarından biri takar. FiloRize'de Rize 29 (A.A.) Dün »aat 16 da filomuz iimanımıza gekniştir. Havanın yağmurlu ve fırtmalı olmasma rağmen müteaddit motörler filomuzu karşıla mış ve binlerce halk sahile birikmis bu Iunuyordu. Şehir bayraklarla donatıl • tnifbr. Filo kumandani karaya çıkarak vüâyet makamını ziyaret etmis ve vali vekili de iadei ziyarette buhmmus ve zırhIıdan aynlırken on bir oare too atılmif tır. Hava bngün iyi olduğundan halk coskun tezahürat göstermekte, motörler ve kayıklarla zırhlılarm etrafında şenük yapmakta ve zırhhlan görmektedirler. Civar köyler halkı filomuzu görmek için şehre akm etmektedirler. Sıhhiye mödürleri arasında Ankara 29 (Telefonla) Kırsehir sıhhiye müdürü Hilmi Bey diğer bir vazifeye tayin edildiğinden müstafi addedilmiştir. Amasya sıhhiye mü dürü Muharrem Bey Kırşehir'e, îstanbul sahil sıhhiye doktorlarından Münür B«y Sinop sıhhiye müdür lüğüne, sabık Trabzon sıhhiye müdürü Vehap Bey üçüncü smıf sthhiye müfettişliğine tayin edilmişlerdir. Maarif Vekili 6azi Antep'te Gazi Antep 28 (Hususî) Maarif Vekili Esat Bey bugün şehrimize geldi. İstikbal edildi. Cevat Romanın baalıca şahısları şun lardır: 1 Eserem asıl kahramanlann • dan biri Sabbek ismiade; fakir, tahsili yarım yamalak, sinema merakı iie adeta, sinema artistleri müte hassısı olmuş, sefaletine ragmen yükseklerde uçmak istiyen bir «enç kız... 2 Sabbek'in annesi Nebiye Hanım ve anneannesi Ruhsar Hanım... Eski Türk Osmanlı terbiyesi gör müs iki kadın tipi... Bu iki kadınm tasvirinde konuşmalarında, düsü nüş ve yaşayıs tarzını canlandır makta gösterilen muvaffakiyetin, mükemmeliyet derecesine çıktığııu memnuniyetle kaydetmeği borç bilirim. 3 Sabbek'in arkadaşlarından Nuran.. Zengin... ve ruhan onun tam bir eşi... 4 Sabbek'in arkadaşlarından tfte, bu küçük hanımlar, tıpkı Su Dürdane, Seyfer, ayni ruhta, başka sinekleri gibi, bir günlük bir lıavalabaşka muhitlere mensup genç kız nış, ve uçuştan sonra soniip gidi Iar... yorlar. Mahmut Yesari Bey, müsa 5 Dürdane'nin babası Kâmil mahakâr ve zarif bir nabızgirlikle, Bey çok zengin bir tacir. Kendisi ve eserin sonunda diyor ki: kızı, sonradan görme tipinin birer en«Karanltklardan tşığa do&muslarmuzeçidir. dt. Kendi hayallerinden başka renk, 6 Nezahet Hanım, kızı Fatma başka ttık goremeden, gene karanve kocası Nabi Efendi... Bunlar da lıklara dondüler.» Fatma vasıtasile bu gençlere ulaşan ayrı bir âlem, ayrı bir muhittir. NeSu Sineklerini okurken zahat Hanımın kirlerini, ayıplarmı zevk, bana Fransız muharrirlerin ihsas ettirmektekî (suggerer) mu vaffakîyet mükemmeldir. Kaleminin den Octave Mirbeau'nun yazılarını nezahetini tamamile muhafaza et • andırdı. Su Sinekleri'indeki güzel lik, Octave Mirbeau'nun bilfarz mekle beraber, Nezahat Hanımın müievves yaşayışını; hafif, müsama Les vingt et • un jours D'un ve 6288 neura&thenipue atlı eserl«r>ndekinhakâr, inceden inceye müstehzi bir den aşağı değildir. tarzda yazan Mahmut Yesari Beyin Ancak: yarattığı bu tipler, hatırdtn, kolay Su Sineklerinde tenkidi davet ekolay silinmiyecek kadar hakikî, den bazı noktalar yok değildir. Mahcanlı ve sahihth*. mut Yesari Bey, eserini, bir tiy&tro 7 Erkek tiplerîne gelince; Bunpiyesi gibi, hemen baştan başa mular arasında bir Turhan Tahir ve bir havere şeklinde yazıyor ki, romanHaldun Nedret vardır ki, bunları da cıhkta, buna bittabi cevaz yoktur. birer örnek olarak kaydetmek borçBundan başka üslup: Tam manasile tur. işlenmiş, süslenmiş, epeyce perdaht Bakınız Turhan Tahir nasıl tas • edilmiş değildir. Bu kadar yüksek vir olunuyor: tipler yarattıktan, bu derece san'at «Tarhan Tahir Bey, kulisten yü ve tabiî kabiliyet (don) kudreti göszünün boyattm silmeden aokağa ftrterdikten «onra Mahmut Yesari Bey, lcanış, acemi figüranlara benziyen, o noktaları da ihmal etmiyecek ol sölük btytklt, favorili, pişmiç ayva sa, yalnız bizde değil, dünyanın her renginde pantalonlu, çividi ceketli, memleketinde birinci smıf bir ro • *asrî> gençlerden biridii (». 48). mancı •ayıiabilir. Turhan Tahir Beyin ruhunu an Htılâsa: lamak ister misiniy? Şu satırları oBu güzel romanın bir îki faslı kuyumız: hazfedilmiş, üsluba biraz fazla dik*Ellerini ceketinin yan ceplerine »okmuş, dizlerini biikiiyor, iskar kat olunmuş ve bazı ruhî pschologique noktalar derinleştirilmiş olsaydı, Su pinlerinîn kâh burnunu, kâk topu Sinekleri: Kusursuz bir eser, hatta ğtmu kaldtnp yere sürterek, hayalî bir şaheser olabilirdî. bir maaikiye tempo tutuyordui YUSUF OSMAN Bu ktş lik mctçlarmı, boka şampiyonlctrtm mmtazaman takip et Zörrî evkaf kayıtları tim... Hakikaten çok »eoaaayonel oldu! Sinemalart, pek frekante edeAnkara 29 (Telefonla) Zürrî miyorum. Sizleri atadyomda da hiç evkafa ait tapu senetlerinin evlâdı görmedim! Artık, deniz mevrimi vâkıf namına itası lâzım gelip ashabı başlıyor, Nuran Hantm... Bu sene, istihkakın diledikleri halde bugünkü iyiden iyiye kafama koydutn, ya ahkâma tevfikan yeniden tesis ya nşlara gireceğim. *Paddele boat* la pabilmeleri olduğuna Şuryai Devletçe antrenman yapıyorum!* (s. 49). karar verilmiştir. Bir de, Haldun Nedret tipini nakLitvanya seîareti letmekten kendimi alamıyorum: Ankara 29 (Telefonla) Mos • •tHaldun Nedret, çalıştığt yer kova büyük elçisi Hüseyin Ragıp Be den aldtğt yetmU aeksen lira ttylığı, yin Litvanya'da da Türkiye Cumhuitkarpine, gömleğe, kravata veren riyetini temsiline karar verilmiştir. ve at koşulartnda, kayık yartşlartnpoli'de gördiim. Bir pazar günüydi. Hem sana bir sey söyliyeyim: Aman bir daha bana o musibet şeyden çektirme. öiüyorum. Hâlâ başım sersem. Qui vivit in aîternum, creavit ommia simmul. Sen bu dilden anlamazsm: Ebedî yaşıyan her şeyi beraber yarattı. Seni de benimle beraber. Saçlarmı nasıl koparmak istediğimi bilmezsin. Bir oda hazırlıyacağım sana, bir oda, bir oda. O bardaki oda gözümün önün den gitmiyor. Qui vivit in seternum... Dante'yi sever misin sen? Şu daki kada neredesin? Benim gibi hem Roma'da, hem tstanbul'da mı?» Ne sinirli kırlangıç! Deli! Bütün mektup şaşırtıcı bir sükunet içinde bu sevimli ve soğuk hezeyanlan sıralıyor. Bazen kelime yerine yazıda kullanıl mıyan garip işaretler koymuş. Bunlar la cümlesini tamamlıyor. Bazen de çok zeki bir ibaresi var: «Düşün ki her an ben değisiyorum YUSUF ZtYA Memleketimiz için Turizmden nasıl Estifade edebiliriz? JBasmakaîeden ma'baif] Ancak iş belki yalmr Yedikııie Edirnekapı asfalt caddesile olup bitecek kadar basit değildir. Fakat ne olursa olsun, hatta az zamanda hal ve ikmal olunamıyacak kao*ar muhal bir mes'ele 'de'tfeğtfdir. Memleke|iqtiz «mesinde ecnebi seyyahını muvaffakiyetle celbedecek ve onu mmnuniyctle barındıracak tabiî ve tarihî servetlere mebzulen maliktir. tş yalnız vaziyeti tanzime kalı yor: Memleketi tabiî ve tarihî servetleri noktasmdan bir ecnebinin rahat rahat gezip görebileceği surette tanzime. Bu asla zor bir şey değildir. Tanzim işi öyle yapılmalıdır ki buraya gelen ecnebi seyyahı İstanbul iie etrafını görmek için istirahat vesaitinin kâffesine malik olmuş bulunsun, ve bu sayede memleketimizde günlerle oturmaktan memnun kalmış olsun. Bu zahmetine değecek bir iftir. Çünkü bu netice itibarile memlekete milyonlar ve milyonlarla dblar getirecek bir iştir. DUnyada bunun kadar faydalı, çünkü bedava ticaret yoktur. Bu ticarette memleketin tabiî ve tarihî serveti istitmar olunur. Bir servet ki istediğin kadar harcet, santimi zayi olmaz! Galiba bitip tükernnez hazne dedikleri işte budur. YUNUS NADt Cumhuriyet Abone şeraiti Senelik Altı ayhk Üç ayhk Bir aylık Türkiye için 1400 750 400 150 Kr. Hariç • • ıçm 2700 Kr. 1450 800 Yoktur Bir Tereddüdün Romanı Peyami Safa Bağırdım. Kendi kendimi itham ! ettiğim zamanlar, tenhada, zapte demediğim çığhklardan biri ağzım dan çıktı. Yataktan atladım, unutmak için bir iki hareket yaptım ve tekrar yatağa girdim. Yüzümün kıp kırmızı olduğunu hissediyordum. Sonra, yavas yavaş, Vildan H. bana içirode kendini müdafaa etmeğe başladı: Phandollo'yu tercüme etmişti o. En acemi kalemin bir ruha ilâve edeceği seyi bilirim. Bir piyes tercüme etmek bir şeydir. Vildan Hanımda şüphesiz daha fazla şeyler var. Fa kat neydi o ağlamalar? Bütün gecenin hatırasını silkip atmak ister gibi sıçrıyorum ve ona ait hiç bir şey düşünmek istemiyorum. Sonra onunla beraber aparhmana girmediğimi dü • şünerek rahat ediyorum. Bir daha onu görmemeğe karar veriyorum. Şüphesiz bir daha onu görmiyeceğun. Ertesi gün ondan uzun bir mektup aldım. Birinci göz gezdirişte yazısını okumak kabil değildi. Evvelâ kelimeler arasında hiç mesafe yok. Harfler bivbirinin üstüne binmiş. Bir çok yerlerde nokta koymağa lüzum görme miş ve bazen de üç yerine bir, iki yerine üç nokta atmış. Fikirler tama mile inaicamsız. Bir cümlenin başile sonu arasında hiç bir mantıkî alâka bulunmadığı oluyor. İşte bazı parçalar: <Akşama kadar yüzükoyun, arka üstü, yan, türlü türlü vaziyetlerde yatarak, koridorda dolaşan hizmetçini ayak seşlerine karışan sokak gürültü CUMHURlYErin edebî tefrikon: 46 lerinin müz'iç sesi dekoru içinde kıv ranan Vildan'ını unutmadın ya? Hem sen neredesin? Yanımda mı, uzaklarda tnı ? Ben seni hep yanımda ve başını yastığımda görüyor ve kaybediyorum. Ne gece! Sen Venediğ'i bil mezsin değil mi? Aman bilme. Ah mak şairlerin ve romancıların kitaplarında orası bir esrar memleketi gibi tasvir edile edile bitirilmez. Dünya nın en sırsız ve basit yeri orasıdır, çocuğum. Ben esrarlıyım, ben karanlığım diye bar bar bağıran şeyin es rarı kahr mı? Venedik öyledir işte... Aptallara ağız açtıran bir şehir. Na sıl uyandın? Ben çok fena oldum. Başım ve midetn böyle işkence gör memişti. Fakat geceyi hatırlaymca bütün f izyolojik, nasıl tercüme etmeli bunu? uzvî mi? Sen gâvurca kelime kullanılmasına aleyhtar mısın? Bence hepsi bir. Piyeste çok yabancı kelime kullandım. Defter yanında ya? Bir yerde unutmuş olmıyalım? Canım Pirandello'cuğum... Onu ilk defa Na her an sen değisiyorsun, buna rağ men birbirimizi nasıl tanıyabiliyoruz ? Bu kaçan benliklerimizi birbiritnizde aramak tecessüsü olmasaydı bh sa niye konuşabilir miydik?» Doğru görüş. Konuşmak benlikler arasında bir saklambaç oynuyor. Fakat mektup böyle gitmiyor ki. Gene hezeyanlar: «Senin niçin üst dudağın yok? Hiç buna dikkat ettin mi? Senin üst du dağmın ortasmda kırmızı bir et nok tası var, kenarları bomboş. Bak neler görüyorum. Bugün saatlerce yalnız bunu düşündüm, meleğim. Ve düşündüm ki, meleğim, insan mezesiz ve susuz rakı içince, gözlerinin önünde hakikatte olmıyan kıllar, sinekler, tatarcıklar ve ufacık ufacık, türlü türlü böcekler uçuşuyor desem ina nır mısın? Bazı anlar var ki, muh terem beyefendi, ru'h bütün adilikle rinden sıyrılır. Piyesin ikinci per desinde bu cümleyi göreceksin. O romancı rolünü sen oynar mısın? Ne de yakışır haspama. Bende ses yok, ses. Olsaydı âlem benim birinci sınıf bir trajediyen olduğumu görecekti. Hizmetçimin çok münasebetsiz bir huyu var: Benim ipek çoraplarımı giyerek âşıkına gidiyor ve işleri yüzüstü bırakıyor. Hayvan. Çiçekbozuğu, fakat güzel siyah gözlü bir oğlana tutkun. Ona akıl oğretiyorum, demin gene geldi, Rum şivesile: « Gidezeğim ona, dedi. « Gitme, dedim, sersem, biraz kendini arat. «Ama ne sersem! Tabiî o piç ku rusuna bütün ayhğını teslim ediyor. Güzel karı, güzel. Başım önüme dü • şüyor. Yemek yemek budalabğım yaptım. Sen başına konan devlet ku şunun kıymetini bilecek misin? O devlet kuşu benim. O sanguis meuı, o super infusa Gratia Dei, sicut tibi, cui Bis unguam coeli janua reclusa? (Mdbadi Var)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear