Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 Temmuz 1932 Camfmriyet •• Reşit Galip B.^in . konferansı Millî tarih kongresinde 5,5 saat süren mühim konferansm metni yayılış bahsinde Brakisefal ve Dolikosefal gibi iki umumî vasıf altında mütaleayı sadeleştirmek cihetini tercih ettiklerini bu bahse girmeden evvel hatırlatmıs ve işaret et > miş bulunmalıyız. İstişhatlanmızj tamamen müellrflere ait ve iktibas şeklinde fıkralarla yapılacaktır: «Mıntakai harre menşeine irca edilen protoostroloit ve protonegroit tip' ler kaç istisna haricinde mıntakai harre sahaları dışına çıkmağa asla teşebbüs elmemişlerdir. Bu istisnaî çıkışlarda bile başka daha kuvvetli tipler tarafından icbar edilmiş bu lunuyorlardı. İlk Paleolitik zamanlarda bu tiplerden her ikisi yani protoostroloit ve Protonegroit Avrupa'ya girmiş bulunuyorlardı. Fakat Mediteraneen ve Kaspiyen kütlelerin zuhuru üzerine sürülmeğe icbar edildiler. Şimale doğru itilen ve fatihleri tarafından temsil edilen bazı vakayi yeni muhitlerinde çok değişikliğe uğrıyarak Baltık kavim • lerinin terkibice girdiler. Başka yerlerde ise büsbütün mahvoldular ve arkalarında iz bırakmadılar. Pro toostroloitler ve Protonegroitler yalnız mıntakai harre haricine mühim kemiyetler halinde hiç çıkmaz ol makla kalmıyarak kendi ülkelerinden başkalarına yer vermek mec buriyetinde de kalmışlardı. Bir za • manlar tamamen sahibi bulunduk ları görünen Afrika'nın yarısı çok eski zamanda kontrolları haricine çıkmıştı. Büyük cidallerde daima ve ta iptidadanmağlup mevkiinde ka lırlardı. eder. Kaspiyen ve Mediteraneen tip çok kere istilâ ve fütuhatla yayılmıştertiplerle, daha sükunetle fa lardı. Alp liler ise, plânlar va kat bir cümudiye kat'iyetile i . lerlediler, ve daha evvel ge lenlerle çatıştılar. Bunlar Avrupa'ya Neolitik devirde, vazıh surette en son, fakat kuvvetli bir surette gel diler. O zaman Avrupa'nın yüksek mıntakaları Palealpen'Ier, diğer mıntakaları da Kaspiyen ve Medite raneen tip tarafından işgal edilmis bulunduğu tahmin edilebilir. Bu, muhtelif tipler arasında müthiş bir rekabet ve müsabaka hali idi. Ar keolojik delâletlere göre bu Alpen tip sahasını gittikçe genişleterek yayıldı. Bütün mukavemetler karşısmda ağır, fakat emin bir surette mu zaffer oldu. Bunlarm muvaffakiyetleri, önünde bulunduğu her şeyi si lip süpüren tufan gibi büyük bir hücumdan ziyade denizin karalara doğru sessiz, fakat mukavemet olunmaz yükseliş ve yürüyüşile mukayese edilebilir. Belk; bazan çekilmişler veya bir noktada durmuşlardır, fakat sonra tekrar saldırarak muvaf fakiyet neticesine varmışlardı. Tunç devrinin sonunda ve deanir devrinin başlangıcmda Alpli ka vimler galip ihtimalleyüksek mıntakai ar a hâkim olmuş ve eski PalealpenlerMe Mongoloitler'den arta kalanları ehemmiyetli nisbette temsil etmişlerdir. Şirralî İtalya'da Po va • disine inmişler, Fransa'nın büyük bir kısmını zaptetmişler ve Britan ya'nın cenubu şarkisile Şimal denizi sahillerine kol atmışlardı. Galatasaray Rasing ma çı neden sert oynandı ? Fransız müdafilerinden Meres, Galatasaray'ın oyunu için cesur ve fedakâr tam bir amatör oyunudur diyor Final maçı Cumaya oynanıyor Karagümrük Bakırköy müsabakası çok heye canlı olacaktır Gazetemiz taraf ından tertip edi len turnuva maçlarmm finalı cuma günü saat beşte Çukurbostan Halk stadyomunda icra edilecektir. Final müsabakası Karagümrük . Bakırköy tstiklâl Yurdu takımları arasında oynanacaktır. Final maçı, turnuvanın en hara retli karşılaşması olacaktır. Her iki takım da turnuva şampiyonlugunu ve p ö gazetemiz tarafından hediv dilecek kupayi kazanmak için hazırlanmaktadırlar. Finale kalan takımlar, turnuvanın en kuvvetli takımlarıdır. Ve bu karşılasma çok zevkli olacaktır. Final müsabakasını Sehap Bey idare edecektir. Müsabakadan sonra her hangi bir ihtilâfa meydan ver tnemek için her iki tarafm da hü viyeti meskuk oyuncu oynamaması ve her türlü itirazların müsabakaya başlamadan evvel hakeme tahriren bildirilmesi şarttır. Müsabakadan sonra hiç bir itiraz kabul edilmiye cektir. Müsabakaya tam saat beşte baş lanacaktır. Müsabıkların ayni sa atte sahada bulunmaları lâzımdır. Bir buçuk saatlik müsabaka berabere bittiği takdirde oyun on beşer dakikadan yarım saat daha temdit edile cektir. \Dohtor Reşit Galip Beyin Ankara muhabirimiz tarafından gönde rilen konferansının neşrine dün başlamışttk. Bugün devam ediyoruz:] Bu tipin en muhtemel eski va tanı ve yayılış merkezini tayin güçtür. Ural dağları yanlarındaki havalide çok bulunmuş olmaları bu meı ke. zin burası olması lâzım geleceğini yakın bir ihtimal halinde telkin eder. Her halde bunlarm Baltık sahiline gelenlerin en eskileri oldukları gö • rünüyor. Türk ırktnın vasıfları Şimdi Türk ırkının vasıflarını tem; sil eden » lpen) Alplı tipe gelmiş oluyoruz: Tahlillerinin ve hükümlerinin bir çoklannda kendisine iştirak ettiğimizi söylediğimiz Pro fesör Roland B. Dixon Alplı tip hakkında şöyle devam ediyor: «Alpen tip bugün hiç şüphesiz dünyamn büyük bir kısmmda fa iktir. Avrupa'nın her tarafında ekseriyet halinde, cenup ve cenubu şarkisinin son uçları müstesna ol • mak üzere Asya'da galip mevkidedirler. Merkezî Avrupa'nın faik halkının Asya kıtasmdan gelen muhacirler oldukları ve bunlarla Ana • dolu'nun Brakisefal halkı ve Türkistan havalisinin açık renk derili Türkçe ve Hindu Avrupaî dil konuşan ahalisi arasında ehemmiyetli bir mutabakat ve benzerlik oldu ğu çoktan beri tanıhyordu. (Müellif burada Ripley'in The Races of Eurcpe, 1899. isimli eserile Joyce'un Notes on the physical anthropologv of Chinese Turkes tan) Journsl of the Royal Anthro pological Institute of Greet Britain and İreland, London 1912 Cilt XLII, S. 450485) eserini zikrediyor. Boy itibarile Alpli tip ortadan yukarıdır. Gözlerde Mongoloit çekikliği yoktur. Alpli tipin ilk yurdunu Profesör Ronald B. Dixon orta As ya'nın garp yaylalarında buluyor. Ve «elimizde mevcut bütün vesikalar bu noktai nazarra lehindedir. Bu sahada her hangi bir diğer tipin bunlara tekaddüm ettiğini gösteren hiç bir işaret yoktur.» diyor. Bize göre bu hududu şarka doğru tadil ederek anayurdu şimalde Baykal, Hazar şimali, cenupta Hima lâya ve karanlık dağlar (Kuenlun) şarkta kadırgan süsilesi, garpte Hazar çizgileri içinde kabul etrnek lâzımdır. Türkistan'ın şark yaylalarına yerleştirilen PaleAlpen tipin ilk yurdu ise bu hududun şark ve şimali şarkî sahaları olmalıdır. Muasır Antropolojistlerin hepsi denecek kadar büyük bir ekseriyeti Türk'lerin srk olarak Brakisefal camiaya dahil bulunduklarında müttefiktirler. Bunu daha evvel ırklarm tasnifi bahsinde söylemiştik. Bu hususta araştırmalar yapmak istiye cek muallim arkadaşlara kolaylık olmak üzere şu eser hatırlatılabilir: Deniker, les races et les peuples de la Terre, Paris 1900, 2 inci tabı 1926. Profesör Roland B. Dixon'ın tas nifine göre 5se biz Brakisefal'lerin Alpen tip adı verilen zümresine mensup bulunuyoruz. Foto Olempiyat ren AUah için sSylesin: Fransızlar maçm serüiğinden şıkâyet edebılırler mı?, gu remmde Fransız muhacimlerinin biri tnudafi Tevfığ'ın tepesıne, dığerı de muavin Suphi'nin omuzlarına binmiştır. Galatasaray . Rasing maçı çok »eri ve hayli sert oldu. Maamaf ih iki oyuncunun yaralanmış olmasma rağmen, bu maçta sertliği nisbetinde favul yapılmamıştır. Futbol, daha ziyade sert oynanan bir oyundur; fakat sert oyunla favullü ve tekmeli oyunu birbirine karıştırmamak lâzımdır. Avusturya'lılar müstesna, başta Ingüiz'ler olmak üzere, he men bütün Avrupa oyuncuları atılgan ve sert bir oyun oynarlar. Galatasaray • Rasing maçı da işte bu suretle bir hayli sert oynandı. Maçm akabinde, bir spor muharri r\, Fransız'lara oyun hakkındaki intibalarını sormuş. Böyle çetin bir naaçtan yeni çıkan ve hâlâ mücadelenin tesir ve heyecanı içinde bulunan oytııîtulann hissiyatı daima mübalâğah olur. Fransız oyuncular, tabii, o Tieyecan anmda, maçın, Fener maçına nazaran sert olmasından Galatasaray'ı mes'ul tutmak istemişler. Esasen bir Galatasaray düşmanı olmakla maruf bulunan muharrir de Fransız'ların bütün intibalarını sıralamış, bitaraf olmak için bir de Galatasaray'hlara fikir • lerini sorması ve onları da yazması lâzım iken bu ciheti atlamış. Gerçi, maç sert oynanmıştır; fakat iki taraf ta, tekme, yumruk, çelme gibi favulleri pek az yapmışlardır. Acaba maç neden böyle sert oldu? Bundan yalmz Galatasaray mı mes'uldür? Evvelâ, Fransız'lar geldikleri gündenberi söylüyorlardı: Birinci maçta binnisbe ağır, ikincide daha seri ve sert, üçüncüde azamî kuvvetimizle oynıyacağız. Galebe ümit ederken Fener'in güzel oyunu karşısmda berabere kalınca, ağır ve müsamahakâr oy nıyan Vehab'ı takımdan çıkarmak suretile ikinci maçta daha seri ve sert oynamak kararlarını teyit ettiler. Sonra, bir çok hücumlarmı kâh ofsayt, kâh favul diye durduran hakem Mr. Allen'i de istemediler. ikinci maçta, gene berabere kalmak gibi, bir vaziyete düşmemek için de daha canlı ve sert oynamağa başladılar. Bu oyun değişikliği, daha müsabakanın birinci dakikasın da görüldü. Hakem Mr. Pengnam da İngiliz oyun sUtemini takip edi yordu. Onun için sert oyuna müsaade etti. Galatasaray'lılar da esa sen, daima sert ve atılgan oynarlar, binaenaleyh oyun da tabiatile sert bir cereyan takip etti. Maçların sertliği ve yumuşaklığı üzerinde iki mühim âmil vardır: Biri oyuncula rın haleti ruhiyesi, diğeri de hake min idaresi... İkinci maçm sert oynanmasında bu iki âmilin ikisi de mevcuttu. Fransız'lar, tekrar berabere kaimamak veya yenilmemek, mutlaka galip gelmek istiyorlar, Galatasaray' lılar da takımlarının zayıf olması itibarile mağlup olmamak için çalışıyorlardı. Eğer Galatasaray gevşek bir oyun oynasaydı Fransız'la rm şedit oyunu karşısında inhizâma uğrardı. Bu itibarla oyun sertleş meğe müsait idi. Hakem de İngiliz oyununa benziyen bu oyun tarzmı münasip görünce maç şiddetli oldu. Fakat tekrar ediyoruz ki bu sertliğe rağmen favul az olmuş, tekme, yumruk, kavga gibi çirkinlikler olma mıştır. Fransız oyuncuların henüz alınlarından o çetin maçın terleri akarken söyledikleri sözlerde, tam bir hakikat aramak abestir. Koyduğumuz resim, onların atletik mezayaları itibarile sertlikte Galatasary'lıların ne kadar fevkine çıktıklarını gösteren inkâr kabul etmez bir vesikadır. Fransız'larm sol müdafii Meres, Galatasary'ın oyunu için,, dün, aynen şöyle demiştir: « Galatasaray'm oyunu tam kolej oyunudur. Bu oyun, tam ve temiz bir amatör oyunundan başka bir şey değildi. Amatör oyununun vasfı mümeyyizi böyle fedakâr ve cesur oynamaktır. Galatasaray'lı lar, muhacim hattmın bilhassa merkezin zayıflığından neticeyi daha iyi bir şekle sokamadılar. Fakat bize de daha iyi bir netice aldırtmadılar.» Görülüyor ki Fransız'lar da ma çın ilk heyecam geçtikten sonra, o sert oyunu tabii bulmuşlardır. Mangoloit ve Paleolpen tipler Daha evvel söylenildiği üzere Büyük orta Asya yaylalarının evlâtlarmdan oldukları görünen Mongoloit ve Palealpen tipler ise ihtimal ki bu yaylaların tarihî devirlerde olduğundan daha az kurak bulunduğu bir zamanda kesif ormanlardan ziyade açık yaylalarda otururlardı. Yayla sahipieri arasından ilk çözülüp ayrılanların Mongoloitler olmaları kabul edilmelidir. Çünkü Garbî Avrupa'ya Paleolitik devir başlarında geldiklerin! gösteren vesikalar vardır. Bunlar galip ihtimalle İspanya'dan Simalî Afrika'ya geçerek protoostroloitlerle epeyce karış tıktan sonra kıt'anın cenup uçlarına gitmişler veya sürülmüşlerdir. Mongoloitlerin rolü ta ilk zaınanlardan itibaren küçük idi. Bugün ise ehem miyetsiz bir gruptan ibarettirler. Afrika'da Kap şimalinde kendi kendine erimekte olan Buşmen'lerin arasın da bazı unsurlar istisna edilirse bu tipin Afrika'ya geçmiş kolları mahvolmuş sayılır. Avrupa'da yüksek mıntakaları melce ittihaz eden Mongoloit gruplar ise Palealpenler ve Alpenler tarafından tamamen temsil edilmişti öyle anlaşılıyor ki, Mon goloit tip beşer müktesebatınm yekununa ve mevcut ırklarm kanlarına az kıymette iştirak etmişlerdir. Halbuki, Palealpen'Ier bunun aksi^ir. Bu^N' Mongoloit'ieri takiben, fakat çolı r'.ab? * ''. bîr tarihte Avrupa'ya geçtiler. Oac"« ^ n • pi Mediteraneen halk ile ve d?hi sonra kendi arkalarından gelen Alpenler'le mücadele ettiler. Avrupa'da yüksek mıntakaları ele geçirmek için Protoostraloitler ve Protonegroitler'le de hayli çarpıştılar. Bunlar haricinde tesirleri çok ge nislemedi. Şarktan gelen artıcı Alpli akınlarına nihayet mağlup oldular ve onlarla kanştıktan sonradır ki Avrupa halkma ve tarihe çok şey verdiler. Maamafih bunda da Alp liler onları gölgede bırakmışlardır. Şarkî Asya'da ve bilhassa Asya Cenubu şarkisinde seciyelerini gös termek için Palealpen'Ier bir fırsat daha buldular. Buralarda eski Protoostroloit ve ProtonegroLt'lere bir çarpışma neticesinde hâkim olarak Alpen'lerin yükselen kuvvetine karşı şiddetli bir mukavemette bulun mak kabiliyetini gösterdiler .. Bunlar ya Kaspiyen veya Alpen âmil lerin biraz katışmasile o havalide Nan Şao, Kamboç, Siyam, Burma, Mocopahit gibi bir çok devletler kurmağa muvaffak oldular, yahut ta Alpen unsurların fasılasız, devamh karşmasile eski Türk'lerin mühim kabiliyet ve liyakatlerini göstermeğe muvaffak olabildiler. Ayni hususiyetler ve ayni tatbi kat yeni dünyada da görülmüştür. Çünkü Roşöz (Rocky) dağlarının garbında Palealpen tipin kuvvetle temerküz ettiği sahada nisbeten geri kültürlü halklar buluruz. Halbuki kıt'anın Alpli unsurun daha fazla bulunduğu cenubu şarkisindeki ka bileler daha büyük kabiliyetler gösterirler. Baltık kavimlerinin aktnlan Bu hâdiselerden sonra Baltık kavimlerinin biijiik bir akınını görüyoruz. Bunlar kendilerini çeviren Alpli'leri yararak Fransa ve tspanya yolundan Afrika'ya. Alplerin üzerinden İtalya'ya gidiyorlar, Brftanya'nın cenup ve şarkma akıyorlar. Bu zamanda Roma halkı, Fransa'da olduğu gibi ekseriyet itibarile Alpli tiptendi. (Baltık'Iıların bu boşanışı önünde) Alpliler mukavemetten geri çekilmişlerdi. Fakat Jbu.uzun sürmedi. Bir kaç asır zarfında Bavvera, Al %as mıntakasındakt Ren vaduı, Ho • ânda ve Fransa tekrar faik surette Alpli oldular. Şark tarafında Jslâv'ların tazyikl artıcı bir surette kendini gösterme ğe başlamıştı. (Bunlar, yani îslâv lar Baltık kavimlerüe ister akraba olsunlar, ister olrrasınlar, şimdi kuvvetli bir surette Alp'lılaşmışlardı.) Ayni zamanda Asya'dan türkçe konuşan yeni Alpen ve Palealpen dalgalan Rusya üzerinden (Avru pa'ya) döküldü. Her ne kadar asır* lardanberi Avrupa'da artık büyük ve yeni kavim hareketleri olmamışsa da Alpli tipin kıt'anın garp kıyısi hariç olmak üzere bütün mmtakalarında az çok kuvvetli ve hâkim bir mevkide bulunduğu görüldü. Avrupa'nın mütezayit bir surette Brakisefal'leşmesini izaha teşebbüs ederken son bin yıldanberi burada büyük kavim hareketleri olmama.ona rağmen bu hâdisenin kısmen hisser d" :'y^cek şekilde yavaş yavaş kıt'anın yüksek mıntakalarında ve Şarkî Avrupa'da Brakisefal halkın diğer Dolikosffa! halk arasına gir melerile oHuğu fikri ileri sürülmüştü. Frets 1921 de neşrettiği (Heredity of head form in Man) isimli eserinde böyle bir ihtilâttan Dolikosef al'lerden ziyade Brakisefal'lerin çıkacağına doğru bir temayül ileri sürüyor. Vazıhan e'do edilen delillere göre Brakisefal'lerin, bilhassa Alp'lilerin Dolikosefallere nazaran Biyolojik bir faikiyeti olduğu kabul edilmelidir. Böyle olunca neticenin niha yet bunlarm hakimiyetine doğru gidişi tabiidir. İzmir'li Vehap Rasing kulüpten ayrıldı ve Izmir'e Rasing kulüp ile beraber sehrimize gelen İzmir'li Vehap B., dün İzmir'e gitmiştir. Vehap Bey, Rasing kulüp ile olan bir senelik muka velesini feshet • miştir. Bu mu kavelenin feshi bazı zaruretler dolayısile ol muştur. Vehap Vehap Bey Bey, bu kulüpten her ay 2500 frank maaş ve ayrıca 500 frank ta ikra • miye almakta idi. Bu kulübün bir senelik masrafmı deruhde eden bir Fransız zengininin, Vehap Beyin oyununu takdir etmesine ve takımda oynamasını arzu eylemesine rağmen Vehap Bey mukavelenin feshi teklifine mecbur kalmıştır. Söylenildiğine göre takımın diğer Fransız oyun cuları, aralarında Vehap Beyin bu lunmasını nedense istememektedir ler. O derece ki maclarda Vehab'a pas vermemege, gol yaptırmamağa baslamışlardır. Vaziyetin böyle devam edemiye ceğini gören Vehap Bey hazır İstanbuPa gelmişken mukavelesinin fes hini talep etmiş ve bir formül bulunarak bu talebi is'af olunmuştur. Bu suretle Rasing kulüple alâkasım kesen Vehap Bey dün İzmir'e gitmiştir. Vehap Beyin Fenerbahçe kulübüne gireceği hakkında bir şayia çıkmış ise de bu haber dc^ru değildir. Vehap Bey şimdilik İzmir'de kala caktır. Ata Türk'leri Usküdar'da stadyom . ıılll>. Şemsipaşa arsası tesviye ediliyor, sahilde de rıhtım yapılıyor ICongre kupasının , Nihaî müsabakası tstanbul 5 (A.A.) 15 temmuz 932 cuma günü Kadıköyü'nde Fener bahçe stadmda kongre kuoası nihaî müsabakaü Ankara İstanbul muhtelitleri arasında icra olımacaktır. Ayni günde Beykoz Vefa Kumkanı takımlan mmtaka birincilik'erindeki derecelerinb tayini için karşılaşacaklardır. Bu mü nasebetle tevzii mükâfat ta icra kılı nacaktır. Hareket ve yayıhşlarını takip ettiğimiz bu tipîerin yayıldıkları sahalardaki hayat ve faaliyetleri ile bı raktıkları eserlerin ve cihan umumî tarihile medeniyet tarihi üzerindeki tesirlerini mütalea sırası gelmiş tir. Söz başı olarak şunu tesbit edelim ki: Bütün bu Tipler içinde ve bütün tarih imtidadınca her gHtiği yerde ergeç hakimiyetini kurarak münevver ve mütef ekkir beşeriyetin bugün dahi hayranlığı gititkçe artan bir ruh ile, gittikçe derinleşen bir hürmet ve tazim ile tetkik ve temaşa ettiği büyük medeniyetleri yaratmış olanlar, muasır âlimlerin, Alpliler ve bizim daha doğru olarak (Ata Türkler) diye aldığımız in sanlar, kudret ve kabiliyet kaynağı harikalı soyun evlâtlarıdır. Kadim medeniyet sahaları Uzak şarktan, Çin'den başhyarak kadim medenivet sahalarını kısaca görelim. Çin'de son zamanlara kadar meselâ Mezopotamya veya Mısır derecesinde kıdemli bir medeniyet olduğu bilinemiyordlı. Çin'li diye tavsif edilen Çin yerlisi ve aslî bir Çin ırkı kabu! ediliyor, tarihî devirlerin malum Çin medeniyetinin de içlerinde Richthofen gibi mühim simalar bulunan bazı müellifler tarafından yabancılığı ileri sürülmüş olmasma rağmen münhasır surette bu ırkın dehası mahsulü olduğuna inanılıyordu. Daha 1912 de Mr. B. Laufer Çin'de bir taş devri me • deniyetinin mevcudiyetinî isbat edecek hiç bir deli! bulunmadığmı yazmakta idi. 1919 da başlamış olmak dolayısile pek yenî olan Çin'in arkeolojik hafriyata ve iimî esaslara müstenit tetkiki bu kanaati hiç beklenmiyen şekilde kbkünden değiştirmiştir. CizLutfen tahifeyi çevirinie Fransız Sefaretiade ziyafet Güzel bir stadyom haline getlrilen Şemsipaşa arsası rılmak suretile tesviye edilmekte ve Usküdar kaymakamlığı mınta sahilde de 60 metrelik mükemmel kasında Cumhuriyet Halk Fırkasının bir rıhtım inşa edilmektedir. da muaveneti ile güzel bir stadyom Burada Anadolu stad'yomu vücude yapılmaktadır. Manzarası ve mev getirilecek, oradaki kârgir bir bikünin lâtafeti itibirle Istanbul'un en na da satm ahnarak kulüp merkezi güzel bir mahalli olan Usküdar'da Kızkulesi karşısmda Şemsipaşa ar. • ittihaz edilecektir. Bundan sonra Beylebeyi'nde Emsası namîle maruf olan saha bir kaç lâk bankasına ait bir bina da satın gündenberi bir kaç yüz kişi çalıstıŞehrimizde bulunan Rasing Fransız futbol / ulübü sporcuları şerefine bugün Fransız sefarethanesinde bir öğle ziyafeti verilecektir. alınıp orada rfa Beylerbeyi mınta kası idman teşkilâtı vücude getirilecektir. Şemsipaşa'daki stadyomun yanına ayrıca güzel bir deniz spor merkezi inşa edilecektir. Diğer tipîerin kendi kendilerine dünyamn her hangi yerinde müstakil aslî medeniyetler kurabilmiş olduklarına dair Arkeoloji ve Antropoloji pek müşkülâtla vesika verebilir. Bunlardan her biri Alpli tiple te. masa geldikter ve onun yaratıcı ve yükseltici dehasile kaynaştıktan sonradır ki yeni bir uyanışla ince ve yüksek medenî mahsuller veren unsurlar haline gelebilmişlerdir. Alpli tipe en yakın olan ve aslî yurdu itibarile Alpli tiple en devamh kan kaynaşması yapan Palealpen Eski Alpli tip te böyledir. Şimdi hep beraber bunu vazih olarak göreceğiz. ' Avrupa müelliflerinden büyük bir I kısmınm Ronald B. Dixon'la bir çok noktalarmda mutabık bulunduğumuz | teferruath tasnif unsurları yerine medeniyetlerin menşe, yürüyüş ve Avrupa nasu işgal edildi . . Alpli tip yayılış tarzı, seciyesi ve tarihi itibarile bütün diğerlerine karşı dikkati çeken bir tezat teşkil