Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet KânunuevveTİ93?5 r Hikâye Dans profesörü b « Edirne İstanbul 240 kilometrelik yol asf alt olarak yapılacak Türkiye Turink ve Otomobil kulübünün teşebbüsile Edirne ile İs tanbul arasındaki 240 kilometrelik yolun asfalt olarak yapılması ta karrür etmi^tir. Edirne, Kırklareli ve Tekirdağı valileri yakında bu is için İstanbu l'a geleceklerdir. Vali ve Belediye reisimiz Muhittin Bey ile Edirne, Kırklareli ve Tekirdağı valileri burada içtima edcrek bu yolun insa sını görüşeceklerdir. Aldığımız maJumata göre bu yolun aafalt olarak yapılması için lü zumu olan para, hükumetin kefaleti tahtında mahallî ve millî bir ban. kadan alınacaktır. Alâkadarlar, gerek Turizm, gerekse Trakya'nm iktısadi inkisafı noktalanndan fevkalâde mühim ve faydalı olan bu karann mümkün mertebe süratle tatbikin* geçilmesi noktasında müttefik bu lunmaktadırlar. Tramvay durak yerinde, üç çeyrek saattenberî gelmek bilmiyen tramvayı bekliyordum. Birdenbire, önümde bir otomobil durdu, şoför kapıyı açtı. Otomobilin içinde oturan genç bir adam, elile işaret ediyordu. Etrafıma bakındım. Davet edilen bendim. Otomobildeki genç, bağırıyordu: Yukan çıkacaksan, atla otomo • bile... Haydi durma... Sesinden tanıdım, eski mektep arkadasım Nüzhet'ti. Nanemolla Nüzhet! Otomobile girdim ama, hâlâ gözle rime, kulaklarına inanarruyordum. Bu şık, zengin, müreffeh ve edalı genç, hakikaten bizim Nanemolla Nüzhet miydi? Bir insan, bu kadar değişebilir miydi? Pısırıklığı, mahçupluğu ile mektepte herkes alay ederdi. Nüzhet, benim hayretime yan yan bakıyor, bıyık altmdan da gülüyordu. Artık dayanamadım: Masallah, kılık kıyafet yerinde... Para tuttuğun belli... Allah versin... Yalnız anlıyamadığım bir nokta var. Sen, bizimle hemen hemen bir yaşta «n. Nüzhet, göğsünü kabartarak cevap verdi: Senden bir yas büyüğüm! Gören Allah için soylesin... Ben, tenden yedi sekiz y u büyük görünü • yoruro... Ne yaphn? Eksir mi buldım? Abıhayat mı içtin? Otomobilde beni çağırdıgın zaznan sesinden tanıdım. Nüzhet, ağv ağtr basmı salladı: Refah, azizim... fnsanı ihtiyar tatan, kahır... Baska bir şey değil... Refah, gençleştiriyor... Nüzhet'in ailesi zengin değil, hayli fakirdi. Umulmadık bir yerden mira •a nn konmuştu? Otomobile yaslanarak bir kurulusu var ki, tam adamakılh zengin hara... Piyango rılân mı çarptı, Nüzhet? Nüzhet, elini eebiae attı, şık bir maroken protföy çıkardı, açtı, karıstırdı v» bana, bir kart uzath. Karta goz gezdirdim, durakladım: «Profesör Nüzhet Nebil» ummadık tas, bas yarar! Demek ki çocukta, cevher vartnif!.. Ne profesorüsün ? Nüzhet, portföyünü cebine koymustu: Dans profesörüyüm! \z kalsın, kiiçük dPimi yutuyordttm! Her şey aklıma gelirdi ama, bizim Nanemolla Nüzhet'in dans profesörü olacağı hatır ve hayalime gelmezdi. Düz kaldınmda dneru adım atmasmı beceremiyen Nüzhet, simmileri, fokstrot îan. çarlistonları, daha da isimîerini ve sekillerini bilmedigim nice nice dafls ları öğrenmis ve ustası olmuştu! Parmağım arçzımda bakıvordum. Elîle omuzuma dokundu: Şasacak bir sey yok... Simdi seni dans srlonuma götüreyim, bir kere de orayı gör. Senin dans salonım da mı var ? Şüphesiz! Artık sesimi çıkarmıyordum. Oto mobil. büyük bir binanın önünde durdu. Ustünde, e'ektrikleri yanar söner «Dans salonu» levhası asılı, büyük bir kapıdan girdik. Bir kat merdiven çıkhk, çıkrmdık, cazbandın uğultusu aksetmeğe başladı. Genis bir salon... îçerisi hıncahınç dolu... Şimdi inandım, dedim. Tebrik ederim. Nüzhet. beni bir köseye oturttu, çay ve siear ikram etti, Anlat Allah aşkına. . Bu, nereden aklına geldi? Biz, salona girer girmez, kadınlı erkekli, hayran ve takdirkâr bir insan kütlesi, onu istikbale koşmu*tu. Nüz het, onların e'inden kurtuldu, nihayet yamma geldi: Bir tesadüf, azizim... Bugünkü vaziyetimi, bir tesadüfe borçluvum. Yağmuriu bir hava idi. Kunduralarım su alıyor, pardesümün eteklerinden zırıl zınl sular akıyordu. Bir yerde otu r*cak. kurunup ısmacak param yoktu... P T arkadasa rasge?dim. Beni. zorla r»*r dans salonuna sürükledi... O hal de, o kıvafette bir insanın dans salo • r nuna Kitmesi, havli fnî'""c^" . d«*ij'l ; mi? Fskat arkad^stma söz d n'etm*»k kabil olmu»ordu. Israrının sebebini de •on'a an'adım. D«*rs aldığı hocava; baska müsteriler bulup getiriyorum, cü'••, ücretten tenzi'ât vaDtırıyoTnus... Geçinme dünyası, kardesim... Ben, orada, arkadasım hesahma fipüranlık vamvordum... Dans s n lonu, cok kala balıUh v*» k'msenin kimseyi gö>ecek vakti yoktu, herkes gü'üvor, ovnuyor, sıçrıyor. «•ğlenîyordu... Ben, yağmurda rslanmaktan knrtulduğuma, sıcak bir damaltı bulduğuma seviniy>r, soba kenannda, kîmseye çakt>rm?dan paçafa nmı Jcurutuyordıun... Birdenbire kafar"m içinde bir şimsek çaktı: Ben, dans nocalığı edemez miydim? Durdu, elini dizine vurdu: O, anda, karanmı vermîjtim. Yalıız, nasıl tatbik edebilecejrmi düsünüyordum O careyi bu'dum: Cür'et! Baıka bir sey deffil, biraz cür'et lâzımdı... Erte*i gün, evde esvaplanmı bir iyî sildim, sürürdüm, ütüledim, kendime imkân nisbetinde çeki düzen verdim ve doğruca bir dans salonuna ffittîm... I^'kkat o, dans salonuna, demiyorum. bir dans salonuna diyorum. Evet, hîç tammadığım ve tanınmadığım bir dans salonuna gittim, oturdum. Dansa kalkmıyordum, sadece seyrediyordum. Fakat nasıl seyrediş?.. Bir mütehassıs tavn ile... Benim musırrane ve mütehassıs tavrı ile bakışlanmdan acemiler değii, en ustalar bile sıkümağa başlamışlardı.. Uyandırdığım alâkadar memnundum... Bir yerden bir miktar borç para bul dum, dans kitaplan aldım, figürleri, mezorları, tabirleri ezber ettim. Dans salonuna uğruyor ve dans edenleri kratik ediyordum: tyi... İyi... Adımlarınızı biraz kısa atm... Acele etmeyiniz... Şimdi mükemmel... Nüzhet, kurnaz kurnaz gülüyordu: Ne dersin, bu tavsiyelerim, ih tarlanm dmleniyordu. Yavas yavas, benden fikir almağa, akıl danısmağa basladüar. Bir gün, cazbandın davul cusu, beni yemeğe davet etmisti. Bana: Bey, dedi. Anlasılan siz, dansı, Avrupa'da öğrenmissiniz! Gelin, sizinle bir salon açalım. Benim, üç bes kuruş sermayem var, onunla mükemmel bir is yaoanz. Nüzhet, birdenbire durdu, dans eden çiftlerden birine seslendi: Mezorlara dfckat etmiyorstmuz! Sonra bana döndü: Arasıra meşgul olmalı, ne yaparsın!.. Ne ise, davulcunun teküfini derhal kabul ettim. Hemen bir yer bul • daJt. Lâzım geldiği seküde t»fris ettik. Yamma da iki muavin ald"" Salonu gösterdim: Burası mı? Merhametle baktı, omuzlaruu kal • dırdı: Ne münasebet! İlk açtuhm sa Ion, buraya nisbetle gayet külüstürdü. Az zamanda işi büyüttük... Gittikçe söhreb'm artıyordu. Nihayet iste bu salonu açtım ve görüyorsun ki işler, pek te fena gitmlyor! Davulcu ne oldu? Hisseli sarmayelerden korkanm azizim... tnsan, işini sağlama bağla • malı... Bir dans salonuna, cazbant lâzım, değil mi ya? Kayınpeder, mükemmel idare ediyor. Kavmpeder mi ? ö y l e ya! Davulcunun bir Inn vardı, onunla evlendim. Simdi, hep bir arada işimizin basındayız! Nanemolla Nüzhet, vaman çıkmıstı, doğrusu! Candan tebrik ettim: Bravo... Cidden is adamı imis sin! Yalnız, sen, burada, kızlarla ka <4ınlarla dans etmek mecv'iriyetindesin. Zevcen k^kanmıyor mu? Bir kere, ben, bizzat dan;^ kaîkmek mecburivetinde değilîm... tki muavinlm var. Zevceme pe'ince, beni kıskanmaz, hatta, dans salonuna bile gelmez. Çünkii Kayınpeder, burada, değil mi? Niİ7het bir kahkaha attı ve sesini yavaslottı: Yok car>m... Ben, dans etme sini bilmem ki!.. MAHMUT YESARİ Zengin yapan san'at! Bursa'da çok zengin yetiştiren dibağ Iık bugün ne şekilde çalışıyor? Bu akşamki program ÎSTANBULt 18 Darüttalim heyeti 18,45 orkestra 19,20 fransızca ders 19,45 radyo orkestrası devam ediyor 20 tekrar Darüttalim heyeti 21,30 orkestra musikisi, ajans, borsa haberleri ve doğru saat. ANKARA: 12.30 plâk nesriyatı 18 orkestra ı» alaturka musıkı 21,05 cazbant. BÜKREŞ: 18,05 konser 19.15 konferans ıs,3D konser 20,05 konferans 20.45 plâklar 21.05 radyo orkestrası 21.50 şarkılar 22,20 Viyana operetlerinden parçalar. BUDAPEŞTE : 18.05 konferans 18,35 konser 19,35 opera crkestrası 21,20 Macar musikisi 23,05 havadisler sonra: Tsigan havaları. VARŞOVA: 19.10 hafif musiki 20.05 muhtelif 20.50 radyo gazetesi 21,05 hafif musiki 23,10 Chopin'in eserlerinden mutat konser . 23.45 tefrika 24,05 dans havaları BELGRAT: 17.35 radyo orkestrası 20 05 tlyatro 21 Kuartet konseri 2130 havadı/tfer . 23,30 akşam musikisi. ROMA: 18,35 dans plâklan 21 05 havadisler ve gramofon 2150 konser istirahatte: Monolog 24 havadisler. Dtbağhanede dertter temlzlenir ve iflenirken Bursa (Hu. Mu.) Ne hikmettir bilmiyorum; Bursa zenginlerinin çoğu dibağ esnafındandır. Acaba bu san'at çok kârlı bir iş midir, yoksa bu isi yapanlar zengin olmanın inceliklerini mi biliyorlar? Bunu simdiye kadar kimse öğrenememistir. Yalnız halk buna (berektli san'at) demekle iktifa ediyor. Zaman zaman sehir haricine nakli düşünülen Bursa dibağhanesinin temeli Roma'lılar zamamnda kurulmuş olsa gerektir. Çünkü: Surun dısında, yani o zamanki sehrin haricinde yapılan bu dibağhane; Bizans'lüar zamamnda ve sonraları sehrin büyümesile orta yerde kalmıs ve Bursa'nm en güzel bir semtini, dibağatte kullamlan palamutun tahammürile hasıl olan ağır ve keskin bir koku içinde btrakmıştrr. Maamafih bazı doktorlar bu kokunun sıhhate muzır değil, bilâkis faydalı olduğunu; hatta bazı mikropları öldür düğünü söylüyorlarmıs. Sıhhate ister muzır ister faideli ol sun; oralarda oturan ve Topane'ye gidip gelen halk bu kokuya tahammül edemediği için Belediye; dibağhaneleri şehir haricine çıkarmağa karar vermis tir. Ancak bütçe zarureti bu kararın hemen tatbikine imkân vermemektedir. Dibağ esnafı ise: Şehir haricine atıldıkları takdirde mahvolacaklarını söylü • yorlar. Bursa san'atleri arasmda simdiye kadar kendisinden hiçbahsetmediğim dibağlık ve saraçlık hakkında dün bir hayli tnalumat edindim. Topane civannda bir mahalle kadar yer kaphyan dibağ hanelere girdiğim zaman burnumu kapamağa mecbur oldum. Maamafih biraz sonra kokuya dibağlar gibi ben de alısıverdim. İlkin Rifat ve sürekâsına ait yeni yapılan ve yeni usulde çalısan bir fabrikaya girdim. Buraya fabrika demektense bir su değirmeni demek da ha doğru olur. Çünkü: Burada su üe döndürülen iki büyük tahta fıçıya benzer dolap vardır. Dolapların içine deriler konmuş, bu deriler fıçıdaki ilâçlı suda çalkana çalkana terbiye oluyor. Bu; yeni usul dibağatmis... Şürekâdan İbrahim Bey bana izahat verdi: Bunun eski usulden farkları sunlarmıs: 1 Derileri terbiye eden harca çitenze, senze, kevarko gibi Avrupa ilâçIarının konması... 2 İslenecek derilerin Avrupa'dan alınarak bunlardan kösele dahi yapıl • ması (halbuki eski usulde iş yapan di bağhaneler; derileri Bursa ve civarın dan alıyorlarmış ve onlardan kösele yapılamıyormus..) 3 Eski usulde çalısan bir işç'nin bir ayda çıkaracağı isi bu usulün iki günde cıkarabilmesi... Yalnız her iki usulde de kullanılması zarurî harçlar varmıs: Bunlar; kireç, çam kabuğu ve palamuttur. Köpek tersi de derilerin yumusaması ve çatlamaması için harca katılırmış.. Maamafih Av nıpa'da bunun yerine Orofan denilen bir ilâç varmıs... Bursa Dibağhanelerinde 2 fabrika ile 32 dibağhane ve 3 0 0 kadar isçi çalısmaktadır. Diğer fabrika Müçteba Beyle biraderine aitmiş. Oraya gitmedim; bir de eski usulü göreyim diye Omer Beyin dibağhanesine girdim. Bu rada (yarma) denilen beton çukurlar fabrikalardaki dönme dolaplann va zifesini görüyor. Buraya bacaklan yu • karı kadar sıvalı işçiler giriyor. Kış yaz sabahtan aksama kadar harçlı suyun içinde derileri ayaklarile ezerek terbiye ediyorlar ki, çok iptidaî ve güç bir iş... Bununla beraber dibağ'ar bu vaziyetlerinden şikâyet etmiyorlar. Keski memnun olmasalar da hepsi yeni usul de dikleri su döner dolap usulünü kabul etseler... Dibağhanelerde yapı'an deriler ve köseleler kısmen Bursa'daki Saraçhane çarşısuıda işleniyor, kısmen kunduracılara satılıyor. Saraçanede 45 dükkân vardır. Bunlann yarısı araba kosumlan, bir kısmı da hayvan takımları gibi kalın isler üzerine çalısmaktadır. Saraçhğuı; bugünkü ihtiyac'ardan doğmus ince bir şubesi vardır. örgülü hanım kemeleri, para ve el çantaları, cüzdanlar, bavul lar, av çantaları, köpek tasmalan ve saire gibi ince ve sık işleri yapar. Bu isleri yapan Saraçane çarsısmda Fuat Bey ismînde münevver bir gençtir. Orada güzeî bir atölye acmış. Bazı isçiler ve makinelerle Bursa'hların pek çok ihti • yaçlannı temin ediyor. Bu müessese, ya'nız ihtiyaçlarımıza cevap vermekle kalmamıstır. Ayni zamanda dibağla nn ivi deri çıkarmalannı temin etmiş tir. Çünkü: Eskiden dibaphanede çıkanlan deriler kokarmıs.. Bu derilerden yapılan esyayı kimse almadığından simdi mecbur olmuşlar kokusuz deri çıkarm<ığa... Fuat Beyden saraçTarın nîrini de öğrendim. Has:mülbağdat; dikişi icat etmiş; Sarracülmüfti de yapıp satmayı... Saraçlık; Cengiz Han zamanından • beri Tü"k'îerin pek kıvmetli bir san'atıdır. YeniçeriHk devirlerinde pek revac bulmuş olan saraçlık ve dibağ'ık bi'âhare rağbetten düsmeğe başlamıs; n'hayet bir zamanlar ölüme bile mah • kum olmı^tur. Son seneler içinde bas îıyan yerli nvdlarına rağbet ccevanı birbirine bağh olan bu iki san'ati ölümden ki'rt^rmıs ve san'atkârlarm bellerini doğrultmuştur.... MUSA Mahalle kahvesinin sebep olduğu facia Üsküdar'da Veli Ef. isminde biriu zevcesini apır surette yaralamış tir. Vak'aya, Veli Efendinin geceleri mahalle kahvesine çıkmak itiyadı sebep olmustur. Zevcesi Sabiha H. Veli Efendiyi bu kahvehane iptilâsından vazgeçirmek için her akşam kavgaya karar vermiştir; fakat son kavga konu komşuyu da ayaklandıracak kadar büyüdüğünden Veli Ef.nîn kafası kızmış, Sabiha Hanımı dövdükten sonra, karnına bir de tekme indirmiştir; fakat bununla da hiddetmi yenemiyerek elme geçir . diği bir su bardağını kansının kafasında kırmıştrr. Böylece basına cam parçalan da saplanan kadm kanlar içinde yere yuvarlanmıs ve yetişen zabıta memurlan tarafından hastaneve nakledilmiştir. Doktor Abdullah Cevdet Beyin cenazesine gelerek, blzi telgraflarla veya bi'zat taziye ile derin derdimıze iştirak ed^n zevata, cemiyet ve müesseselere ayn ayrı teşekkür etmeğe İmkân bulamıyor'iz. Muhterem gazetenizin delâletinl rlca ederiz. Abdullah Cevdet ailesi Esbak levazimatı umumiye b?rînci şube müdürü merhum Ferik Spit Pasa halilesi Farma Seniye Hanım irtihali darübaka eylemiştir. Cenazesî bugün saat 11 de Va'ikonağı caddesînde, Kuyumcu sokağında (Artisfik) apartımanından kaldınlarak Tesvik<ve camîmde namazı badeleda Maçka kabristanına defnedilecektir. Cenabı Hak kederdide ailesine sabrı cemil ihsan buyursun. Kadın Birliği kâtibi umumıh&inden: Pazar günleri saat (5 5) tan '6.5) a kadar Cağaloğlu Kadm Birliği merkezinde azalanmızdan muktedir bir avukat hanım tarammdan umum memlp.ket kadmlarmın adli mesail hususunda danısırfnk thtryarı olup ta müracaat edenlere işleri hakkında izahat ve istidaları yazılır. ' <' Merham Abdullah Cevdet B. ailesinin tesekkiirii Trtİİı" Hem kumarhane, hem de esrarkeşfer kulübö! Ortaköy'de bir kahvede arastırma yapılmıs, 17 kişinin kumar oynamakta. olduklan görülmüş, hepsi de cürmü meşhut halinde yakalanmışhr. Bunlann önlerinde 37 lira kadar da kumar parası bulunmustur. Araştırmaga . birax daha devam edPînce kahvenin yalnız kumarhane değil, ayni zamanda esrarkeşler kulübü olduğu da an'aşılmıştır. Kahve ocagınm a!fanda paketlere sanlı bir hayli heroin, kaçak tütün, esrar, nargüeier, kabaklar, kumar aletleri bun . Iardan başka da 139 deste kaçak is kambil kâğıdı ele geçirilmistir. Kahveciler adliveye veri'miş'erdir. Kadm Birliğinde içtimaî yardim. YUSUF ZlYA'mn Tomam Şeker Osman Bu kitap, güJdüren adamın röz yaşlarıdır. Pazartesi günü rıh* yor. Neşreden: Sühulet Kütü panesi. fkinci sayısı üç renkli güzel bir kapak, yırmiye yakın kıymetli yazı, otuz beş nefis resim ile intişar etmiştir. Bu sayıda Peyami Safa Beyîn rilk UCJşum ı yazısını, harbi umumide tay>'are muharebelerine ait çok kıymetli bııyuk re simler, yalnız tayyarecilerl değil bütün karileri alakadar eden çok değerli malu mat ve resimler vardır. Bu nefis mecmuayı hararetle tavsiye ederiz. Bu akşam uvare sa t 2 [,30 = ve matine I 30 cia [)arulbeda>i temsillerî Zehirlenenler... Beyoğlu'nda tpekçî sokağinda oturan Madam Dina kalavcıdan yeni al. dığı tencereyi yıkamadan yemek pi sirmiş, bu yüzden zehirlendiği için hastaneye kaldınlmıştır. Ortaköy'de Ahmet isminde bir ameIe de bir bakkaldan aldıfrı balı yedik ten bir müddet sonra zehirlenme alâ. metleri gösterdiğinden hastaneye naklediierek tedavi altma alınmış. bir taraftan da tahkikata başlanmı«tır. Ordu Ticaret Odası (Birinci sahifeden mabait) mavzuu bahis mes'eleye dair Odamıza gönderd'iği tahrirattan anladık. Mahallî tabirle çakıldak denilen ve tombul sınıfına dahil olmakla be~ raber ilk nazarda sivrî hissini veren ve ancak mütehassısı tarafından tayin edilebilecek bir nevi fındığm mevcudiyeti, esasen fındık mütehassısı olmıyan İstanbul'daki hakem heyetini yanlıs bir hükme sevketmiştir. Halbuki yüzde 18 savrili olduğuna dair raporu bulunan ve alıcısı tarafından bu sebeple kabul edilmiyen mevzuu bahis fındıklar, aynı satıcı müessesenin, aynı ay içinde Trieste'de Firatelli Ferrero müessesesine olan taahhüdüne mukabil Trieste'ye tahmil edilmiş ve oraca satılan normal fiatla kabul olunmuş bulunması keyfiyeti, İstanbul Borsasının verdiği raporun mahiyetini göstermiştir. Odamızda mahfuz bulunan mühürlü nümunenin tetkiki de hakikati meydana çıkarabilir. 35 bin çuval olarak tesbit edücn bu seneki iç fındık rekoltesinin üç ay gibi kısa bir zamanda 29 bin çuvalının harice iyi fiatlarla satılabilmesi, tüccarlarımızın dürüst hareketlerinî ve Odamızın ihtimamh ve dikkatli kontrolunu tevsik eder. Temiz ve dürüst çalışmak Ordu Ticaret Odasımn ve tüccarlarının değişmez şiandır. lhtisasın en çok ararulması lâzım geîen bir zaman ve mevzuda bilgisizJiğin bir vesikası olan raporla Ordu Ticaret Odasını Müddeiumumiliğe tevdi etmek istiyen İstanbul Ticaret Odası bir vilâyetin şerefi mevzuu bahis olduğu mühim bir ihtisas işini fındık ve fındıkçıhkla alâkası olmıyan ve İstanbul'da, alıcı müessesenin (yüzde 18 sivrilidir) iddiasını aynen raporla kabul ve teyit eden kimseler yerine, keyfiyeti bu işte sahibi ihtisas zevata havale etmek suretile vazifesini daha nafi bir şekilde ifa eder ve bu suretle hem pek dürüst hareket eden tüccarlarımızın şerefini ve hem de Odamızın şahsiyeti maneviyesini, bir ihtisas hatasile gazete sütunlarına *k»ed"ecek surette rencide etmezdi.» II Çeük kanat Bir hırsız vakaîandı Kilit kırmak suretile bir çok hırsız . I'klar yapan Himmet zabıta tarafın • dan yaka'*fmıştır. Şaî^aya bakın! Hulusi, Mahmut, İzzet ve Sabahattin isminde dört arkadaş gece sinamaya gitmek üzere buluşmuslar, yolda da sa. kalaşmağa baslamışlardır. Bir aralık bunlardan Mahmut arkadası Sabahattin'in üzerinden atlamak istem'şse de, bu şakada muvaffak olamamış, ikisi. birden yere yuvarlanmışlardır. Yere düştüğü sırada Sabahhattin'in elinde açık olarak duran çakı da Mahmud'un karnına saplanmıştır. Bu suretle sine . maya gitmek nîvetile yola cıkan dört arkadaştan biri baygın bir ha!de has taneye götürülmüs, diferleri de karakola sevkolunmuslardır. Lik maçlarının tam fikistürünü J bugün ancak: ™ Şehir Tiyatrosu Ükiu ! Isterbul Eeleoi esi Profesör Göz Hekimi (Uç saat opereü) Birinci sınıf mütehassıs istanbul Ankara caddesi No. 60 Dr. Esat Paşa (Hilmi kiatphanesi yanında Dr. Süleyman Şiikrü Konya Sıhhat Müdürlüğünden: 300 liralık kinin ve 1000 liralık Neosalvarsan 350 lirahk Safsafiyatı zeybak müstahlebi ve 150 liralık Bizmojenol 14/11/932 tarihinden itibaren yirmi gün müddetle alenî münakasaya konmuştur. Talipler her gün tstanbul Sıhhat Müdürlüğüne müracaatle şartnameleri alabilirler. Münakasa 4/12/932 tarihine musadif pazar günü saat on beşte Konya Vilâyet Encümeninde icra edilccektir. R şit BLV. Besteliyen: Cemal Reşit Bey. 3 perde 27 t blo UMUM A li! liü 111 1 " 1 1 lüüül üsködar Kâfe sncmasında Türkçe Sesli, Sözlü, Şarkıh Yer bulmak için koltuk ve locanızı erkenden isgal ediniz. Telefon No.600o2 Sinema saatleri gündüzleri 3 te geceleri 9 da cuma günleri 2 de 4te 9 da. istanbul soaklannda Türkspor Mecmuasında bulabilirsiniz.. Mülkiye Mektebi Müdürlüğünden: 4/12/932 pazar günü saat on dört buçukta mektebimizin açılmasın'n eili altıncı yıldönümü kutlulanacaktır. Adresleri bilinmediği cihetle kendilerine davetiye göderilemiyen eski ve yeni bütün Mülkiye mezunlarının Yıldız'da Mülkiye mekte binde tertip edilen bu içtimaî teşrifleri ve bu ilânın davetiye mahiyetinde telâkki buyurulması rica olvınur. Türkspor ; Memleketin en zengin ve en fazla satısına malik olan Spor mecmua.«ıdır. Bu haftaki 165 numaralı nüshasuıda: Lrk maçlarının, güreş müsabakalarının tafsilâtı, bir spor yıldızımızın hayatı, makaleler, haberler, sinema sahifeleri. resimler karikatürler FRANSIZ TiYATROSUNDA Bu arşam saat 21,30 ta SÜREYYA OPETETi tarafından ÇARDAŞ FURSTİN Operet 3 perde ve . Güzellik Kraliçesinin spor hakI kında mecmuanın Izmir muhabi| rine beyanatı, bir spor hikâyesi. Ve saire... Ve saîre... İpekfilim sütudyosunda yapılan ilk türkçe muazzam filim ayni zamanda Türk filimcilik «an'atinin de UYANIŞIDIR. Rejisör: ERTUĞRUL MUHSİN Senaryoyu yazan: NİZAMETTlN NAZİF 7 birinci kâmın çarşamba aksamı büyük müsamere olarak ELHAMRA ve MELEK SİNEMALAR1NDA | muhterem halkımıza takdim edilecektir.