Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet' S ON f TELG PAFL AQ Bana kalırsa Bir memleketi kıskanıyorum! Admı hemen söyliyeyim: Yunanistan! Kırk tane konservatuvarlan varmış. Islahına çalıştığımıza gore, bizde bir tane bile var mı, bilmem. En büyük artistlerinden bir kaçı tstanbul'da olduğu halde, şimdi, Yunanistan'ın bir çok tiyatrolan hıncahınç dolu imiş. Bizim bir Darülbedayiimize halkı çekmek için san'attan ve ne • zahatten neler feda ettiğimizi biIiyoruz, biliyorsunuz, biliyorlar. Beynelmilel bir kıymet almağa başhyan edebiyatlan var. Fransız gazetelerinde bahsi geçiyor. Ben en küçük miüetlerinkine vann • cıya kadar her edebiyattan bahseden Avrupa mecmualan görü • riim, içinde bizimkine dair tek satır bulamam. Fakat Yunan'lılar edebiyah mıza alâka gösteriyorlar; türlü türlü ve güzel san'at mecmualannda bizim ilim ve debiyat hareketlerimizi takip ediyorlar. Aynca kıymetli Ahmet Haşim'in şiirlerini yunancaya tercüme ettiler ve bir kitap halinde çıkardılar. ' Belki de yanlış bir tercih olarak benim de bir romanımı tercüme ettiler ve Dokuzuncu Hariciye Koğuşu da kitap halinde çıka cak. Demek ki en büyük şairinden en âciz romancısına kadar hepimizi tanıyorlar, okuyorlar. Biz onlann edebiyatından bir keIime aldık, okuduk mu? Resim, Yunanistan'da iktuadt bir kıymet alan ve değerli, yahut ta talihli san'atkârlara büyücek servetler temin eden bir san'at şubesidir; bir çok sergileri ve galörileri var. Bizde galori yok, şahsî bir kaç tanesi istisna edi lirse artık sergi de açılmaz ol • muştur diyebilirim. Bizden çok fazla traj yapan ve sayı, nevi itibarile de fazla gün • lük gazeteleri var. Meslek stm olduğu için ben gazetelerimizin trajlannı buraya yazmıyayun. Aramızda kalsm. Büyük Avrupa memleketlerinde kürsü isgal eden profesörleri var. Biz hâlâ bir fizyoloji kitabile bir Bergson tercümesinin yanhşlannı miinakaşa etmek devresindeyiz. Nüfuslari yarımîzdan açağı. Ayni kavganın bize en büyük ve şerefli zaferi verdiğini, onlan da en korkunç hezimete uğrattığmı da unutmıyalım. Bu yaman tezatlardan alacağımız ders nedir? Biz bunu bile düsünmüyo ruz! Kadro mağduru kediler! D^yunu Umumiye meyanmdan kendilerine de hiase ayrılan kediler tahsisatsız kalnıışlar! Kırk kat elbise Bu tskân dairesi, galiba cinlerin, perilerin sakin olduğu bir yer... Yalnız, bu a«rî cinler. asrî periler, öyle insan değil, para çarpıyor. Işte, yeniden kırk bin lirahk bir rüşvetle, bu fskân dairesinin bazı meskunlan arzularını teskin etmisler! Şimdi, Mülkiye Müfettisleri tahkikat peşinde: Acaba bu kırk bin Iiramn üstünde kimler meskun diye?... Tevkif edilenler var, sorguya çekilenler var, şüohe altında olanlar var. Fakat, hepsînden mühim ortada bir şey var: Kırk kat elbise! Evet, maznunlardan birinin evinde kırk kat elbise bulunmuf» Kırk bin lira ve kırk kat elbise... Demek ki, her elbise, alındığı rivayet olunan rüşvetin binde biri! Oldu olacak, şu muhterem zat bir kat elbise daha yaptırsaydı da: Kırk bir kere maşallah de seydik! Bu kırk kat elbise ortada bulundukça, artık kırk bin Iiramn ne olduğunu düşünmeğe hacet yok. Kırklara karışmadı ya!... Rüşvet, suiistimal... Suiistimal, rüşvet... Bunun önüne nasıl geçeceğiz! Bence, bunun en kısa çaresi şo* dur: Cezayı korkunçlastırmak! Kırk kat elbise yapabilen kırk lira maaşlı bir memura verilecek en hafif ceza, öyle üç sene, bes sene, kırk sene kürek deeil, masallardaki şu sual olmalıdır: Kırk katır mı? Kırk satır nu?,j Yoksa, kırk haramilerin elle • rinden kurtulamayiz! Mr. Rozvelt ağır basıyor Mr. Hoover yeni Reisicumhur işe başlayınca kadar yalnız gündelik isleri idare edecek Vasington 2 4 ( A . A . ) Haridye nezareti, şimdiye kadar Fransa'nm lngiltere gibi borçlann indirlmesi husustnv da müzakeratta bulnabflmek özere 15 kânunuevvd takshini verroeyi teklif edeceğini ümit ebnekte idi. M. Hoover.in ton beyanah, vaziyeti tebdü etmiştir. Filvaki M. Hoover, evvelki gün M. Roosevelt fle yapmış ol duğu muhaberenin mukaddemeshu teşkil eden beyanah ile yeniden hiç bir guna icraatta bulunmıyacağını ve yalnız gündelik işleri idare fle ikbfa edeceğmi göstermektedir. Fakat bu beyanat, M. Hoover'în yeni hatta hareketi yuzünden hâdis olan variyeti hiç bir suretle değiştirmiyecektir. Filvaki vaziyet vahimdir. Hali hazırda Araerika'da ecnebi memleketlerle miizakerelerde bulunmağa salahiyettar bir hükumet yoktur. Diğer taraftan ecnebiier i<m haE hazırda doğnıdan doğruya M. Roosevelt'e müracaat imkâm yoktur. Mütehassıslardan M. Day, ve M. Wil!iams, pek yakında Cenevre'de dhan iktısat konferansınm ihzari içtimamda hazır buluonacaklardır, fakaî M. Hoover'în bu konferansı içtimaa da • vetten sarfı nazar edeceği zannolunmaktadır. Çünkü, M. Roosevelt, bu içtîmaîn kendisînin riyaset makamına gelmesi anına kadar tehiri anusunu açıktan açığa izhar etmiştir. M. Roosevelt bir beyanname neşretti M. Roosevelt tarafından neşrolu nan beyannamede deniliyor ki: Riyaseticumhur dairesînin beyannamesi beni hayrete duşürdS. Bu beyanatm yapılmış olması yalnız memleketimiz için değil, belki cihana ait mes'elelerin halli namına teessüfe şayandır. Haricî mes'elelerde M. Hoover fle teşriki mesaiyi kabul etmeği arzuya şayan btrlmuyorum. M. Hoover'e ilk bir tetkik yapıhnak Sıere mümessillerini tayin etmesini açıkça teklif ettim ve bu tetkikafan safahatmdan bana maTumat verümesini talep eyledim. Ayni zamanda kendisi fle 4 marta kadar müşaverelerde bulunmağı da teklif ettim. Bu amelî programtn ve bu musbet tesrikı mesat teklifinin kabul edüeceğini ümit ederim.» Ingiltere taksitin bir kısmım yolladı Londra 24 (A.A.) Laneastria gemisi American Gtate Bartk mües sesine teslim edilmek üzere bir milyon tngUiz liraltk altmi hâmil olduğu halde Nevyork'a gitmek fizer« bugün Liverpool'den hareket etmiştir. Bu altrn Ingiltere'nin harp borelanna mahsuben odedifti tak*itin bir kısminı teskfl .etmektedir. Alrnanya'da Yeni arbedeler Mülteci. Çîn Jeneralı Krcmunist ve işsizler ma Rusya; Supingveni kampğüzaları yağma ettiler ta muhafaza ediyor BerBn 24 ( A . A . ) KomunisÜer Elbeıfeld sokaklannda nümayişler yap • mı^lar, mekulât mağazalaruu yağma etmı^Ierdir. .. 3 ld|i yaralanmıştır. Hindenbı»« 24 ( A . A . ) Burada issizler, bir takım kargaşalıklar çıkarmışUrdır. 1000 kadar nümayifd, mağazalann caml&nnı knrniflardır. Bir cok kimseler tevkif edflmiştir. Berlin 2 4 ( A . A . ) Bir içtima salonunda Hitlerciler arasmda bir arbede çıknusbr. Polis müdahalede bulunmuştur. Bir xabit, Nazi hücum kıtaatına mensup bir doktoru rovelverle ağır tnrette yaralamıjtır. Zabit, mesru müdafaa hafinde bulunuyordn. Moskova 24 (A.A.) Tas A jansı, Japon Harbiye Nazmnın Jeneral Supingven'in yakında Avru pa'ya hareket edeceği ve Jeneralın 300 askermin Kabarossk'a nak • Iedildiği hakkındaki tebliği ile Japon matbuatram Jeneralın hâlen Moskova'da olduğu ve Çankayşk'in Japon'lara karşı askerî harekâta iştirak etmesi için bir an evvel Pekin'e dönmesini Jenerala telgrafla tek lif ettiğine dair olan haberlerini kat'iyetle tekzip etmektedir. Mezkur Ajans, SuDİngven'm ve zabit veya askerlerînin tamamen Tomsuk mmtakasinda kampa alın • mış olduğunu, ne Jeneralın ve ne de hiç bir zabit veya askermin kampı terketmediklerini ve bunlann mu kadderatmm Çin ve Sovyet hüku metleri arasında bu hususta cere yan etmekte olan konuşmalar ne ticesinde taayyün edeceğmi bildir kd Aîmanya iktısadî buhranı atlattı mı? Işte kadro Defterd'arlık Duyunuumumiye binasmd'aki kedilerin ciğer tahsisatını kesmis, kediler de ifayi vazife • den vazgeçmisler, »imdi fareler cirit oynuyorlarmış.. Insanlarm yiyecek parasını güç tedarik ettilderi bir asırda tahsisath kedileri görmek oldukça meraklı bir isti. Memleke tin maliye ve iktısat tarihi üzermde mühim bir rol oynamış olan Duyunuumumiye binasının kapısından içeri girdiğnn zaman iri baslı bir zatla karşılaştım. Ne istiyorsun? dedi. Burada tahsisath kediler var mış, onlan görmeğe geldim. Şimdi tahsisatlan kesilmis, aç kalmıslar. Fareler de meydanı boş bulmuslar, çala çene halılan yiyip bkiriyorlarmış.. Bu adam <kim soylüyormuş? Sualini sorarak, « gazeteler yazıyor» cevabmı alınca kahkahayi basti. Gel, gel diyerek beni ufak bir kulübeye götürdu. Bu odada oturan bir me mura «Alâattin Bey bak bak, bu zat neler söylüyor, gazeteler neler yazıyormuş?> diyip gülüyordu. İlk sozlerimi bana o memunm huzurunda da tekrar ettirdikten sonra kahkahalar arasmda ilâve etti: € Gazetelerin baska isleri kalmamif ta, bunları yazmiflar!» Binanın muhafazasma: memur o • lan Aljattin Beye mes'eleyi sordum. Bana su izahatı verdi: < Efendîm, burasınm muhafazasma biz iki memur ve dört hademe ile tp^zif edildik. Evvelce 4050 hademe muntazaman bu binanın temizliği ve muhafazası ile meşgıd olurlarmif. Bizimle beraber buraya bir kedi kadrosu da gelmişti. Bu kadroda cins kedilerin iaşesi için dört Iiralık bir fasıl vardı. Bu para ile ciğer alır, kedilere verirdik. Duyunuumumiye zamanmda bu tahsisat 7,5 lira rmis. Bir aralık Düyunuumumiyenin lâğvi esnasında ke • mağdurlanl diler açıkta kalmıslar. Fakat halen burada irtibat memuru oJarak bu • iunan Duyunuumumiye sabık bas kâtibi M. Kuriye bunları beslemekte devam etmıs. Şimdi umumî tasarrufat meyanmda kesilmiş olacak ki bu defa bunlann tahsisatı da gel medi. Maamafih biz ve hademe on,lara yediklerimizden veriyoruz, aç kalmıyorlar.» Biz Alâattin Beyle konusurken ilk görüstüğüm adam, hep bu nesriyatı hatırlayip kendi kendlne gül mekte ara, sıra «vay köpoğlulan vay!» diye iltifatlar savurmakta idi. Alâattin Bey sözüne devam etti: Maamafih kediler burada geçiniyorlar. Kalabahk olmadığı için buraya bir çok serçe' ve kumrufar geliyor ve kediler bir kere saklanıp bir hamlede sıçrıyarak zavallı kuslan yakalayıp yiyorlar. Hademelerin de bunlara karsı muhabbetleri vardır. Hatta bazan süt bile verir ler. Kedilerden biriai en büyükleridir. Bu, anneleridir ve yaslıdır. Kediler mUtemadiyen de yavrularlar, fakat öteki, beriki geîip ahyorlar. Maamafih fareler de içeride işe yarar bir çey bulamadıklan için do laşmıyorlar. Zaten bundan sonra mükâleme kediye intikal etti. Alâ attin Bey sunlan söyledi: « Bu hayvan çok sefkatlidir. Kedi yavrusunu yer derler> Banla nn yavrulannı yemeleri de şefkatten ileri geliyor. Efendim, biz in sanlar da öyle değil miyiz? Meselft çok sevdiğimiz birisini öperken ısırmaz mıyız?» Odada mükftleme devam ederken bir hademe yandaki odaya girdi. Elinde temizlenmiş ve kâğıda sarılmış dört palamut bahğı vardı. Konuşmamız bhti, ben dısan çıktım. Tahsisath kediler balık kokusunu almıslar, kapınm önüne dizilmisler, miyav, miyav diye feryat ediyorlardu Zavallı tahsicatsız kediler... A. FUAT YUSUF ZIYA HaKç'te yapılacak Rıhtımlar... Şirket bir türlü venı inşaata yanaşmıvor Rıhtım şirketi; hükumetle ara • sındaki mukavele mucibince tstanbul'da altı antrepo inşa etmek ve Halic'in iki sahilinde de rıhtım yapmak mecburiyetindedir. Şirketin yaDtıracağı bu antrepolar, muka velename hitamında hükumete intr kal edecektir. Şirket ftmdiye kadar Sirkeci'de üç tane antrepo insa ettirmiştir. Ayrıca Kuruçesrae ve Unkapanı'nd» da birer antreposu vardır. Yapılacak diğer üc antrepoya ge» Imce Rıhtım şirketi, iktısadî buhran yüzunden ticaret faaliyetinîn ve ithalâtra azaldığını bunun için elde mevcut antrepolann şimdiki halde ihtiyaca kâfi geldiğini, hatta Unkapan'mdakî antrepoyu kapamak mec . burivetinde kaldığmı ileri sürerek : bunlann in*asmm müsait zamana te> hîrine çalısmaktadır. Şirket Haliç te yapacağı nhttmlar için bir takım malî itirazlarda bulunmaktadır. Nafia Vekâleti ise mukavele ahkâmınrn tamamen tatbiki için şirket# miiessir teşebbüslerde buulnmakta dır. Bunun için şirket müdürii M. Comanee bir kaç gün evvel Anka ra'ya giimiştir. Berîîn 2 4 ( A . A . ) Wolf ajansın . dan: Almanya'mn ikbsadt atisi hakkında tetkiklerde bulunan enstitünSn nefret tiği senelîk rapordan anlaşıldiğına gore Almanya ikfasadiyatmı temellerine kaAnkara 24..(Telefonla) tktisat dar sarsan buhranı umumiyet ıtibarile Vekili Celâl Bey bugün SeyrUefain yenmiştir. îdaresinin ıslahı ve bazi devletlerle .ticatet muahadeleri akti etrafında Rapor şu sozlerle bitmektedir: «Alman flctasadiyatmm yakm bir ati^ ve muzakerelerde bulun de de bir inhitat manzarası gostereceği teslim olunmakla beraber memleketin şimdi geçirmekte olduğu intikal dev Ankara 24 (Telefonla) tstanresi, nihayet bulduktan sonra iktısadî bul Valisi ve Belediye Reisi Muhitişlerde ve sahalarda yeni bir inkişaf hutm Bey Terkosa dair teraa« ve mu sulü beklenebilîr. amelitj bitirmek uzeredir. Bir iki Alman milleti, iktısadî buhranm en güne kadar avdet edecektir. tehlikeli safhasmm nihayet bulmak üzere olduğunu Smit etmektedir. Hariçte gizlenen Alman sermayelerinin adveti Ankara 24 (Telefonla) Maarif ve günden giine artmakta olan toptan Vekâletinde, yeni Maarif programı mubayaahn tesirfle iktısadî vadyette ma için oğleden sonra toplanan ko neviyah yukseltici bir salâh eseri mü • misyo» geç vakie kadar tetkiklerine devam etmiştir. şahede olunmaktadır.» iran ingiltere Ihtilâfı Londra 2 4 (A.A.) Londra'daki tran'lılar mehafili, halihanrda Tahran hiikumeti ile Anglo Persan Oil arasmdaki muzakerelerin 15 kânunusaniden evvel. hitam bulacağt Gmidindedir. Filvaki tran Adliye Nazın Mirza Ali Ekber Han fle Mirza Hüsey'nin o tarflıte Cenevre' ye gehneleri bekleniyor. Bu zevat, kon . seyde îran'm noktai nazarmı mâdafaa edeceklerdir. Ayni mahafîl, In«r"Here hukftmeHnîn hususî kumpanya fle tran kabmesi arasındaki ticari bir flıtflâfa müdahale etmesi fle ortaya çıkan prensip mes'elesînin hait'nden baska yanılacak bir is. kalmıyaca^ı mutaleasmdadır. MaamaFh, ayni mahafu shndiki müzakerelerin bir neticeye vusulü takdi râde Cenevre'de iki hükumet arasm . da mevcut olan flıtflâfm mfihim miktarda hafifliyeceğmi teslim etmektedir. naş... Merhaba hemşemn. Sutçü de kaşlar çabk, ses dargnv. Merhaba beyim! Beni çağırmışsın, sSyle bakabm. Sütçü, ceketinin îç cebinden kirli bir defter çıkardı, parmaklannın ucunu ıslata ıslata yapraklarmı kanştınyor: Ufak bir hesabırmz var da... Acelen ne? kacıyor muyuz? Kaşlan daha cabldı: Kaç ayhk hesap beyim? Zengmin gönlü oluncıya kadar, fakirin canı çıkarmış! Şimdiye kadar bizde paran batb mı? Sütçünnn yiîzu, yağmur toplıyan havalar gibi kapanık, karanlık: Batmadı ama, epey birikti. Yavaş yavaş siniHentyorum: Birikti ise ne olur? Sütçünün kapanık, karanlık yuzimde bir şimşek çakıverdi: Ne bağnyorsun, beyim? Hakkmı utemek kabahat mi? Yoksa veresfye Fransa'da tevkif edilen Prens Paris 24 (A.A.) Journal ga zetesi, aksam gazetelerinden brrinin daha evvel nesrettiği bir ha beri, yapılan tekzibe rağmen, derç ve nakil etmiftir. Bu haber, ecnebi bir asılzade ailesme mensup bulunan ve Fran " sa'da Fransız müttefiklerine mu gayir bir tarzda siyasî bir faali yet sarfettiği sövlenen bir kadının Biarritz'te tevkifine dair bulun maktadır. Bu haberî ilkönce veren aksam gazetesJne göre bu kadm prenses de Hohenlohe'dir. iktisat Vekili Celâl Beyin tetkikatı PEYAMI SAFA Ereğli'de Kubilây ihtfali Ereğli 2 4 (A.A.) BugGn Kubi . lây'ın sehadetinin yıldönumn munasebetiie buyük bir ihtifal yapı'dı. Ereğ H'lfler bugfinS buyuk acılarla andüar ve. Cumhuriyetin yukselmesi ve yasaması uğrunda calnaruu vermeğe hazır oldukIann« V î daha and içtîler. >r Muhittn Beyin avdeti Maarif programı hazırlanıyor 101 mefre derinliğe inen iahtelbahir Çekirge kongresî toplandı Cenevre 2 4 (A.A.) SpezzTada. yapüan son tecriibeler esnasında Bragadine tahtelbahiri 101 metre dermli ğine kadar dalabOmistir. tıyor... Canım yataktan çıkmnk istemi • yor... Tembelliğim üzerimde: Pek mi acele?... Yarm ugrasın! Ben, uyuyor, dedün. Uyandınn, esnafm ifi yok ta, saatlerce kapmızm önünde mi bekliyecek? dedi. Sütçünün, çocuğa çdaşman, hiç tabiî değil... Bu, bir fırtına baslangıa... Niyazî, çok sinirli; eDeri, dudaklan titriyort Ben, senin için, uynyor, dedtm. Ayşe Hanım, orada idi: Uyumuyor, çocuğum; uyanah çok oldu... Yatağında sigara içiyor! demez mi? Niyazi, pantalonumu ver... Şimdi geliyorum... Niyazi çıkb, çoraplanmı giymeden pantalonumu ayaklanma geçirdim Sırbma rop dö şamberimi aldnn, aşağı indim. Sokak kapısinm tek kanadı ard'na kadar açık... Sütçünün bir ayağı e»ikte içeride... Alacakh, tam baltayı kaprya as • Beyrut 24 Çekirge ile Ç dele koneresi Türkiye murahha» Süreyya Beyin riyasetinde t o p l a n mıştır. İçtimaa Suriye, Irak ve Lübnan hükumetlerinin murahhaslan da iştirak etmişlerdir. verdiğimiz mi günah, kusur oldo.? Arhk sinirlerimin dizginleri eÛmden kaçmışb: Fazla ileri gidiyorsun! Şimdi ve kadar paranı istedin de vermedik mi? Kime, ne diye kafa tutuyorsun? Sütçü, birden köpeklemişti: Yok beyim, hâşa, size kafa tutmak ne haddim!... Yahuz sılaya gideceğim de işte onun için... tstemekten istemeğe fark vardır. Çabuk hesabını söyle. Kirli kaplı defterin içinden bir pusula çıkanp uzatb: Geçen aydan iki yüx seksen bakiye var. Bu aymki de, bııgiine kadar, üç yüz elli beş, hepsi alb yüz ohız bes ediyor... Merdiven basında duran Niyazi'ye seslendim: Yastığıraın alhnda cüzdanım var, al da getir, yavrum! Sütcii, inanmıya inanmıya bakıyor^ Beyefendi, biz fakir esnafız; Allah seni inandırsm, kânmızdan çok Altın yapacağını söyliyen möhendis mahkum oldu Paris 2 4 (A.A.) Ceza mahkemesi altın imal edebileceği iddiasında buîu nan Lehistan'h mühendis kimyager Dunikowsk!'yi dolandmcılık ve emniveti suiistimal tohmetfle mahkum etmiştir. ziyanımız var... fnsanhk hali, belki yanhşhk olmuştur; hesabı, bir de siz, gözden geçirin. Kimsenin hakla, kimseye gecmesin... Pusulayı pantalonumun cebine sok« tum, cevap vermedim. Niyazi, cüıda» nımı getirmişti. Sütçünün hesabını te * mizledim: Arhk bir daha da uğrama... Başkasından alacağa... Bir seyler mınldanıyordu; omzun m dan dışan iterek kapıyı kapadım. Döndüm; süthala Ayşe Hanım, el pençe divan durmuş, yan utanır, yan acır gibi gülümsüyor: Beyefendi evlâdnn, bu adamm hiç hilesi, hurdası yoktur... MüslGman adamdır; sütü, boza gibi haîis koyun sütüdür, su kahnaz... Heie yoğurdunu, Kerira Efendi, metedeede bitiremîvor.. Odama çıkarken, NiyazHye »ordum: Ablan nerede? Sokağa cıkb. toadi vtrf CUMHURlYErin tefrîkan:'^ Tipi Dindî! Yazan: MAHMUT YESARİ Kaslarmm arası buruşta, cebinden paketini çıkardı, bir tîgara yaktı: Ev buldunuz mu? Hayır, anyoruz. • Ev bulur buhnaz, bana haber verin, otesine kansmayın... Göç etmek, hakikaten mes'eledir. Arabacılar, sizi aldabrlar. Hamallara da nezaret et • mek ister. Kendi başlarma bırakıhrsa lorar dökerler, eşyalardan hayır gelmez! Bu iyi kalpli baba dostunun ellerini hıtup öptüm: Beni nasıl bir yökten kurtardığımzı bflemezsiniz... Yalnız, sormak istediğim bir nokta var. Bu goç bize, kaç liraya malolur acaba? Galip Bey, sağ elile kesik kır bıyık larmı bıttut Oturduğunuz evle, tutacağınız ev arasmda mesafeye, nakledilecek eşyalara gore değişir. Esyalann bakalım hepsi taşmacak mı? Fazlalannı, işe yaramıyacaklan defersiniz! Koltukçular, gözumün önünde geçit resmi yapıyorlar... Eve gelecekler; hem bu sefer, keyifli keyifli diş büiyerek, koltuklarmı kabarbp kafa tutarak gelecekler... Süthala Ayşe Hanım, yan utanır, yan acır gibi gülüyor: Beyefendi evlâdım; bunlar esnafbrlar, darıltmağa gelmez! Eh, Allah muhtaç etmesin, dünyanın bin turlü haK var. Deve bir akçeye, deve bin ak • çeye, demişler! Günün birinde başmız dara geliverir de satmak isterseniz, ağız birliği ederler, mallarınızı yok pahasına kapabverirler! Satmaml... Onlara inat satmıyaca • ğun!... Niyazi, nefes netese oaama geıaı: Ağabey, sütcu» seni görmek is