16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 MAYIS 2020 2 EKOSİSTEMLERİ TEHLİKEYE SOKMADAN HERKESİN ONURLU BİÇİMDE YAŞAYABİLECEĞİ BİR TOPLUM DÖNÜŞÜMÜ GEREK İklimsel krizin küçük modeli Patojen virüslerin çoğalması, bir sağlık konusu olmaktan önce ekolojik bir soruna dikkat çekiyor: İnsan faaliyetlerinin doğa üstündeki büyük etkisi... Yeni toprakların sınırsızca işlenmesi vahşi dünyanın dengesini sarsarken yetiştiricilikte hayvanların bir yerde toplanmaları salgınların yayılmasını kolaylaştırıyor. Virüsün öncelikle en çok gelişmiş ülkeleri etkilemesinin nedeni, yayılma hızının deniz ve özellikle havayolu ticaret ağlarıyla sıkı sıkıya bağlantılı olması. P D HILIPPE ESCAMPS THIERRY LEBEL* Ü st üste gelen teşhisler karşısın da bilmezlikten gelmek zor. Doğrulukları giderek daha da kesinlik kazanan bilimsel araştırma ve tartışmaların canlılığı, bilgilerin önemli bir bölümüne erişimi mümkün kılıyor. Covid19 olgusuyla ilgili olarak birçok uzman yıllardır uyarılarda bulunuyor. Bu uzmanlar arasında yer alan Collège de France profesörü Philippe Sansonetti, 21. yüzyılın önemli sorunları arasında enfeksiyonların ortaya çıkışını görüyor. Somut tehlike işaretleri hep vardı: 1997’deki H5N1 veya 2009’daki H1N1 grip virüsleri, 2003’teki COV1 ve daha sonra 2012’deki MERS gibi koronavirüsler. Aynı şekilde, kırk yıl önce Amerikan Senatosu’na sunulan Charney raporu da, atmosferdeki sera etkili gaz içeriğindeki artışın yol açtığı potansiyel iklimsel sonuçlar konusunda uyarılarda bulunmuştu. Hükümetler arası İklim Değişimi Uzmanlar Grubu ve daha sonra Birleşmiş Milletler İklim Değişimi Çerçeve Sözleşmesi gibi bilginin paylaşımı ve ortak eylem için oluşturulmuş çok taraflı yapılar otuz yıldır mevcut. Son olarak, bilim insanları da hızlanan küresel ısınma tehdidi karşısında karar alıcıları ve toplumları bilgilendirmek için büyük gayret göstermekteler. Avrupa geç harekete geçti Kriz senaryoları da biliniyor. Covid19’un ortaya çıkmasından sonra, çok hızlı bir şekilde birçok araştırmacı ve sağlık yetkilisi salgın tehlikesiyle ilgili uyarıda bulundu (3). Durumun ironisi, 2020 Nisan ayı ortasına kadar virüsten en az etkilenen ülkelerin Çin’in en yakın komşuları olmasından kaynaklanıyor: Tayvan altı, Singapur on, Hong Kong dört ölü, Makau sıfır (4). 2013’teki SARS olgusuyla ağzı yanan ve salgın riskinin bilincinde olan bu ülkeler, virüsün etkisini azaltmak için hızla gerekli önlemleri aldılar: Ülkeye girişlerde sağlık kontrolü, yüksek sayıda test, hastaların izolasyonu ve potansiyel olarak virüs bulaşmış kişilerin karantina altına alınması, genel maske kullanımı vb. Avrupa’daki hükümetler ise kendileri için öncelikli gördükleri konularla ilgilenmeyi sürdürdüler: Fransa’da emeklilik reformu, Manş’ın öte yakasında Brexit, İtalya’da neredeyse sürekli hale gelen siyasi kriz... Daha sonra aylar önce uygulamaya koymaları gereken eylem ve araçları ileriki haftalarda gerçekleştireceklerini taahhüt ettiler! Bu kayıtsızlıkları yüzünden doğru zamanda alınsalardı yeterli olabilecek önlemlerden daha sert tedbirleri almak durumunda kaldılar. Elbette ki bunun ekonomik, sosyal alanda ve kamusal özgürlükler açısından çok önemli sonuçları oldu. Aynı devletler, Paris İklim Sözleşmesi çerçevesinde 2015 yılındaki taahhütlerini sürekli ileri tarihlere öteleyerek veya ABD Başkanı gibi ülkesinin imzasını inkâr ederek vakit kazanacaklarını zannediyorlar. Oysa zaman kaybetmekteler! Evlere kapanma öncesinde virüsün Avrupa’da kazandığı ani yayılma hızı zihinlerde yer etmeli. Doğal sistemler, önemli dengesizlikler karşısında nadiren doğrusal olarak gelişim gösterirler. Bu tip durumlarda, dönüşü olmayan noktalara götürebilecek kontrol edilemeyen heyecanlarla karşı karşıya kalmadan önce ilk dengesizlik sinyallerini tespit edip dikkate almayı bilmek gerekiyor. İhmal, heyecan, korku ve daha sonra unutma... Yaşlı bakımevlerindeki sağlık görevlileri veya personeli korunmasız ve testsiz bırakılıp kendileri de birer virüs taşıyıcısına dönüştüğünde, yüksek hassasiyetteki ortamlarda bulaşma yuvaları oluşur ve sağlık sistemlerinin çökmesine yol açabilecek bu durum genel bir izolasyonu zorunlu kılar. Benzer biçimde, iklim konusunda da geç kalan etkiler ve pozitif tepkiler çıkış nedenini büyüterek geri tepen etkiler bizim çevre borcumuzu derinleştirmekte. Bu durum, sıfırı tüketmiş bir borçlunun eski borçlarını kapatmak için sürekli daha yüksek faiz oranlarıyla yeniden borçlanmasına benziyor. Benzer şekilde, kar örtüsündeki azalma ve buzulların erimesi güneş ışınlarını doğal olarak yansıtan yüzeylerin yok olmasıyla kendini gösteriyor. Bu durum, ilgili bölgelerde hava sıcaklığı artışını hızlandıran şartları yaratırken küresel ısınmayı kendi başına besleyen daha güçlü bir erimeye yol açıyor. Böylece Kuzey Kutbu’ndaki Avrupa’nın yüzölçümünden iki kat daha büyük bir alanı kaplayan donmuş toprakların erimesi, gezegenin ısınmasını on kat daha artıracak olan sera etkili güçlü bir gaz olan metan gazının yoğun salımlarına yol açabilir. Sayıları giderek artan pek çok insan, harekete geçmenin aciliyetini hissediyor, kendi maskelerini üretip yaşlılar için yardımlar düzenliyor. Ancak fosil kaynaklı enerjilerin kullanımı hâlâ devletler tarafından büyük ölçüde desteklenirken, bu kaynakların çıkarılması üretim aracını ve “büyüme” rakamlarını beslemeye devam ederken bireylerin bisiklete binmesi, atıklarını gübreye dönüştürmesi veya kendi enerji tüketimini azaltması neye yarar ki? Politik ve medyatik bir söylemin büyüttüğü yinelenen krizler olgusundan nasıl çıkılabilir? İhmal, heyecan, korku ve daha sonra unutma... Çünkü Covid19 ile iklim dengesizliği arasında iki temel fark bulunuyor. Biri maruz kalınan şoku denetim altına alma olanaklarıyla, diğeriyse bizim bu şoka uyum gösterme kapasitemizle ilgili. Toplu bağışıklık kazanılmasıyla salgınların kendi kendini denetim altına alması nedeniyle Covid19 insanlık için varoluşsal bir tehdit oluşturmuyor. İnsanlık daha önce de başka zor şartlarda veba, kolera veya İspanyol gribinin üstesinden gelmeyi başarmıştı. Dünya nüfusu, birçok enfeksiyona göre daha düşük olan yüzde 1 civarındaki öldürücülük oranına sahip Covid19 yüzünden yok olma tehdidi altında değil. Üstelik baş LE MONDE diplomatique [email protected] 4 MAYIS 2020 SAYI: 4 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Dış Haberler Müdürü Mine Esen Sorumlu Müdür Olcay Büyüktaş Akça Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Paris TemsilcisiYayın Koordinasyon Süleyman Tosunoğlu Sayfa Tasarım Serpil Ünay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün Yayın Kurulu Ali Sirmen, Aykut Küçükkaya, Mine Kırıkkanat, Mine Esen Édité par la SA Le Monde diplomatique Actionnaires: Société éditrice du Monde, Association Gunter Holzmann, Les Amis du Monde diplomatique 1, avenue StephenPichon, 75013 Paris Tél.: 0153949601. Télécopieur: 0153949626 www.mondediplomatique.fr Yönetim Kurulu Başkan ve Genel Yayın Yönetmeni SERGE HALIMI Üyeler Vincent Caron, Bruno Lombard, Pierre Rimbert, AnneCécile Robert Dış İlişkiler ve Baskılar Müdürü AnneCécile Robert Yazıişleri Müdürü Benoit Breville Yazıişleri Müdür Yardımcıları Martine Bulard, Renaud Lambert Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. AŞ Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama AŞ İnsanoğlu yerküreyi bu hızla kirletmeye devam ederse kısa bir zaman dilimi içinde aşırı sıcaklar, kuraklıklar, kasırgalar, yeni çıkan hastalıklarla boğuşmak zorunda kalacak. Bu şoklar Covid19 tipi bir sağlık krizine benzer şekilde yönetilecekler, ancak şokların tekrarı bizleri yeniden başlamak için soluklanma sürelerinin yetersiz kaldığı bir dünyaya sokacak... langıçta ihmalkâr davranmış olsalar bile, hükümetler bu doğal özdenetime yardımcı olacak ve şoku azaltacak uygun bilgi ve araçlara sahipler. Nispeten sınırlandırılmış olan Covid19 krizi, dinamiği açısından 2019 yılında Avusturalya ormanlarını yakıp kül eden yangınlarla mukayese edilebilir. Bu krizin şimdilik kontrol altına alınması zor gözüküyor ve salgının mevsimsel geri dönüş ihtimali bulunuyor olsa bile bir de sonu var. Buna uyum göstermek için alınan önlemler, geçici olarak algılandıkları sürece halk tarafından belli bir noktaya kadar kabul görüyor. Soluklanma süresi kısalacak İklim değişikliği konusundaki eylemsizlik ise bu durumun tam tersine, önemli ve geriye dönüşü olmayan zararlara yol açarak bizleri sistemsel düzenleme mekanizmalarının dışına çıkaracak. Giderek daha güçlü ve zamansal olarak birbirine daha yakın değişik şok silsileleriyle karşı karşıya kalabiliriz: Aşırı sıcaklar, kuraklıklar, kasırgalar, yeni çıkan hastalıklar. Bu şoklar Covid19 tipi bir sağlık krizine benzer şekilde yönetilecekler, ancak şokların tekrarı bizleri yeniden başlamak için soluklanma sürelerinin yetersiz kaldığı bir dünyaya sokacak. Dünya nüfusunun büyük bir bölümüne ev sahipliği yapan geniş bölgeler, yükselen suların altında kalarak ya yaşanmaz hale gelecekler ya da tamamen yok olacaklar. Toplumlarımızın yapısının tamamı çökme tehdidi altında. Sera etkili gazların atmosferimizde birikmesinin çok daha büyük zararları var. Aralarında en yaygını olan CO2 gazı atmosferde çok yavaş biçimde yok olmakta, 100 yıl sonra dahi yüzde 40’ı, bin yıl sonraysa yüzde 20’si atmosferde kalmaya devam etmekte. Fosil kaynaklı enerjilere olan bağımlılığımızın azaltılması yönünde kaybedilen her gün daha sonra yürütülecek eylemleri daha da maliyetli kılıyor. Bugün “zor” olduğu gerekçesiyle reddedilen her karar yarın daha da “zor” kararlar alınmasına yol açacak. Ve tüm bunlar “iyileşme” umudumuz olmadan ve işleyişini kontrol etmekte zorlanacağımız yeni bir çevreye ne pahasına olursa olsun uyum göstermekten başka bir seçeneğimiz kalmadan gerçekleşecek. Sorgulama zamanı Öyleyse dünyanın sonunu bekleyerek umutsuzluğa mı kapılmalıyız? Covid19 krizi, tam tersine, kamu eyleminin kaçınılmaz yararını ve aynı zamanda bir önceki işleyiş biçimimizi terk etmemiz gerektiğini bizlere öğretti. Yıkıcı bir teknolojik ve mali hızlanmadan sonra gelen bu ara verme zamanı ortak bilinçlenme, hayat tarzımızı ve düşünce sistemlerimizi sorgulama anına dönüşüyor. SARSCOV2 virüsü ve CO2 molekü lü nanometrik büyüklükteler, biz sıradan ölümlüler onları gözle göremeyiz ve kokularını duyamayız. Halbuki varlıkları ve (birinde patojen, diğerinde sera etkisi yaratan) etkileri, karar alıcılar kadar vatandaşlarca da büyük ölçüde kabul edilmekte. Hükümet tavsiyelerinin tutarsızlıklarına rağmen, nüfusun önemli bir bölümü tehlikeyi ve önlemlerin gerekliliğini hızla kavradı. Bilim, bu gibi zamanlarda karar alma açısından çok değerli bir rehber, ancak tanıtlama ve yanlışlama gerekliliklerini yerine getirerek bir dine dönüşmemek şartıyla. Ve akılcılık sayesinde her zamankinden daha fazla kişisel çıkarların önüne geçilmeli. Petrol rezervi var, maske yok Bütün ülkelerin stratejik petrol rezervleri bulunuyor, oysa korunma maskesi rezervleri yok... Sağlık krizi, yaşam araçlarına verilmesi gereken önceliği birinci plana çıkardı: Gıda, sağlık, barınma, çevre, kültür. Ayrıca çok sayıda insanın bazen karar alıcılara oranla daha hızlı bir kavrama kapasitesine sahip olduklarını hatırlattı. İlk ev yapımı maskeler ortaya çıkarken Fransız hükümet sözcüsü Sibeth Ndiaye, hâlâ maske takmanın çok gereksiz olduğunu düşünmekteydi... Buna karşılık, etkileri halen görünür olmayan daha uzaktaki risklere çare bulmayı sağlayacak stratejileri oluşturmak yerine, ani somut tehditlere tepki vermek konusunda daha fazla donanımlı görünüyoruz (5). Bu da salt genel çıkar doğrultusunda hareket eden ortak bir örgütün ve ihtiyaçları doğru ifade eden bir planlamanın önemini ortaya koyuyor. Sosyal adalet İklim değişikliği tehlikesi, Covid19 olgusundan daha fazla, sosyoekonomik sistemin sorgulanmasına yol açıyor. Böylesine keskin bir gelişmeyi, hem toplumsal hem de kişisel değişimi nasıl kabul edilebilir kılmalı? Bunun için öncelikle, mevcut ve zararlı resesyon ile sürdürülebilir olmayan üretimlerin yararlı biçimde azaltılmasını birbiriyle karıştırmamak gerekir. Daha az egzotik ürün, daha az enerji israfı, daha az kamyon, araba ve sigorta; daha çok tren, bisiklet, daha çok köylü, hemşire, araştırmacı vb. Bunun somut sonuçlarının büyük bir çoğunluk tarafından kabul edilebilmesi için sosyal adalete öncelikler sıralamasında yer verilmeli ve toplulukların her seviyedeki özerkliği teşvik edilmeli. Enerji Şartı Anlaşması karşısındaki tutumları, hükümetlerin geçmişin dogmalarını yıkma kapasitesini çok somut ve hızlı bir şekilde ölçmeye yarayacak. 1998 yılında yürürlüğe giren ve Kasım 2017’den beri yeniden müzakere edilen bu anlaşma, 53 ülke arasında bir uluslararası “serbest” enerji piyasası oluşturuyor. Özel sektör yatırımcılarının kay gılarını gidermeyi amaçlayan anlaşma, onlara, çıkarlarının korunmasına aykırı kararlar alabilecek tüm devletler hakkında özel yetkili tahkim mahkemelerinde dava açma olanağını tanıyor. Almanya’nın nükleer santralları durdurma kararı, İtalya’nın denizde sondaj çalışmalarıyla ilgili moratoryumu veya Hollanda’nın kömür santrallarını kapaması örneklerinde olduğu gibi. Onlar da bu haktan yararlanmaktan geri kalmıyor. Geçen mart ayı sonunda bu tip 129 dava “ihtilafların çözümüne” (6) konu oldu. Devletler toplam 46 milyar Avro’dan fazla bir tutar ödemeye mahkum edilerek serbest ticaret anlaşması alanında bir rekor kırıldı (7). Geçen Aralık ayında, 280 sendika ve dernek, Paris İklim Anlaşması’nın uygulamasıyla uyumsuz olması gerekçesiyle Avrupa Birliği’nden Enerji Şartı Anlaşması’ndan çekilmesi yönünde talepte bulundular (8). Sanayi ülkelerinin sağlık krizinden çıkarken ihtiyaç duyacakları plan, dünkü ekonominin yeniden canlandırılmasından ziyade, ekosistemleri tehlikeye sokmadan içerisindeki herkesin onurlu biçimde yaşayabileceği bir topluma dönüşüm planı olmalı. Zorunlu olarak kullanılacak kamu parasının büyüklüğü bugüne kadar bildiklerimizin çok üstünde olacak. Bu durum, destekler ve yatırımlarla ilgili olarak iklim değişikliğinin azaltılması ve bu değişikliğe uyum gösterilmesiyle bağdaşır olmaları şartının getirilmesi için benzersiz bir fırsat sunuyor. (*) Hidroklimatalog, Kalkınma Araştırmaları Enstitüsü (IRD) ve Çevre Coğrafi Bilimleri Enstitüsü (IGE, Grenoble) Direktörü / Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Uzmanlar Grubu Katkı Sağlayıcısı Çeviri Zeynep Peker 1 Christian de Perthuis, “Covid19, iklim eylemi bakış açılarını nasıl değiştiriyor? Idées et Débats No: 63, ParisDauphinePSL, Nisan 2020. 2 Sonia Shah, “Pandemilere karşı, ekoloji”, Le Monde diplomatique, Mart 2020. 3 Pascal Marichalar, “Bilmek ve öngörmek, Covid19’un ortaya çıkışının ilk kronolojisi”, La vie des idées, 25 Mart 2020. 4 John Hopkins Üniversitesi internet sitesi, 17 Nisan 2020, www.arcgis.com 5 Daniel Gilbert, “Eşcinsel ilişki küresel ısınmaya neden olsaydı”, Los Angeles Times, 2 Temmuz 2006. 6 Enerji Şartı Anlaşması internet sitesi, www. energychartertreaty.org 7 “Hepsini yönetecek tek bir anlaşma”, Avrupa Gözlemevi Ulusötesi Enstitüsü, Brüksel, Haziran 2018. 8 Enerji Şartı Anlaşması ile ilgili açık mektup, 9 Aralık 2019, www.collectifstoptafta.org
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle