02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

7 2 KASIM 2020 CINSIYET EŞITLIĞI KONUSUNDA ŞAŞIRTICI DERECEDE GERI KALMIŞ OLAN ÜLKEDE KADINLAR TABULARI YIKMA ÇABASINDA Güney Koreli kadınların başkaldırısı F O RÉDÉRİC JARDIAS * Baş tarafı 1. sayfada P olis ve yargı konuya karşı gevşek kalmak ve hoşgörülü davranmakla suçlanıyordu. Bu tepki gösterileri önce Ağustos 2019’da ve ardından Mayıs 2020’de internette seks suçlarına ceza getiren yasaların daha donanımlı kılınmasını sağladı. “2018 gösterileri katılmaya cesaret edebildiğim ilk feminist protestolarından biri idi” diye anlatıyor 22 yaşındaki gazeteci Seo Jieun. Güney Kore’de feminist kelimesinin kendisi bile tabu iken, kendini feminist olarak tanımlamak aile üyelerinin, erkek meslektaşların ve internet kullanıcılarının tüm şimşeklerini üzerine çekmek demek… “Bir dönem saklanırdım, aktivist, eylemci olduğumun anlaşılmasından, hedef alınmaktan korkardım. Ama artık durum değişiyor”. Cho Namjoo’nun, Kim Jiyoung, 1982 doğumlu (1) isimli romanı bir milyon sattı. Genç, evli bir kadın olan roman kahramanı aşırı ataerkil bir toplumun beklentileri ve kadınlara yönelik acımasız günlük aşağılamaların altında ezilen bir kadın. Tabular yavaş yavaş yıkılmaya başladı. “1991 yılında örgütümüzü kurduğumuzda, cinsel şiddet kelimelerini telaffuz dahi edemiyorduk” diye anlatıyor cinsel şiddete karşı yardım merkezi temsilcisi Park Areum. Ama artık mağdurlar konuşma cesaretine sahipler. Bu çok önemli bir değişiklik.” Mayıs 2016’da Gangnam metro istasyonunun yakınında bir kişinin yoldan geçen 23 yaşındaki bir genç kızı, öldürmesi kadınların mücadele dalgasının tetiklenmesine neden olmuştu. Feminist yazar Lee Minkyung konu ile ilgili şunları yazıyor: “O mağdur ben de olabilirdim. Bu suç ile birlikte feminist hareket adeta patlama yaşadı”. Dört yıl sonra Nisan 2020’de Güney Kore’nin ilk feminist partisi genel seçimlere katıldı. Mecliste hiçbir koltuk kazanamamış olsalar da, kurulmuş olması bile küçük bir devrim olarak kabul ediliyor. Ulusal mecliste kadın milletvekili oranı yüzde 19. Bu rakam Güney Kore için gerçek bir rekor. Komşu ülke Tayvan’da bu oran yüzde 41.6. Sosyal çevre, aile baskısı... Modern, internet teknolojisinde ultra gelişmiş görünüşe sahip olan toplum aslında Joseon Hanedanı’nın (13921910) belkemiği olan neokonfüçyüs ideolojisinin hâlâ etkisi altında. Son Modern görünümünün arkasında Güney Kore aslında kadınların çok sayıda ayrımcılığa maruz kaldıkları ataerkil bir toplum. Bu durumdan bunalmış olan genç nesil feministler isyan çanlarını çalıyor ve bu konuda epey ilerleme kat etmiş durumdalar. derece tutucu ve ataerkil değerlere sahip olan bu ideolojiye göre, bir kadın yaşamı boyunca babasına, kocasına ve büyük oğluna boyun eğmeli. Kuşkusuz Güney Kore güçlü bir demokrasi; 2017 yılında aylarca süren barışçı gösterilerin ardından ülkenin ilk kadın cumhurbaşkanı olan Park Geunhye resmen azledilmiş olsa da Güney Kore toplumu cinsiyet eşitliği konusunda şaşırtıcı derecede geri kalmış durumda. Güney Koreli kadınlar oldukça alçak olan “cam tavanın” kurbanı olmaya devam ediyorlar. Kadınlar ilk çocuklarını doğurduktan sonra istifa etmeleri için ezici bir sosyal ve aile baskısı ile karşı karşıya kalıyorlar. Hyobu adı verilen ve yemek pişiren, evini çekip çeviren, kendini çocuklarına, kocasına ve kocasının ailesine adayan geleneksel gelin modeli, modern, çok diplomalı ve dünyaya açık Güney Koreli genç kızların tercihi değil artık. Bu katı ataerkil toplumun etkilerini en çok hissedenler ise bekâr anneler. Güney Kore’de evlilik dışı doğumlar (2018’de normal doğum oranının yüzde 1.9’u, bu rakam Fransa’da yüzde 59.1) çok ender ve şiddetle kınanıyor. Hamile bekâr kadınlar kürtaj yapmaları ya da doğum sonrası bebeklerini terk etmeleri için yoğun baskıya uğruyorlar. “Benim ailem bile bana oğlumu terk etmemi önermişti” diye anlatıyor evli olmayan Koreli Annelerin Aileleri Derneği, Kumfa, Başkanı Kim Dokyung. “Ahlaksız olarak görülüyoruz. Bu kadınların çoğu işinden oluyor. Bebeğini tutmak daha da imkânsız koşullarda yaşamak demek. Okulda veliler çocuklarına benim çocuğum ile oynamamalarını söylüyorlar. Arkamdan fısıldaşıyorlar. Veli toplantılarına çağrılmıyorum. Oğlumun doğum belgesinde ‘evlilik dışı doğmuştur’ yazıyor. İlk günden damgalanmış oluyor...” 14 yaşında bir kızı olan genç anne Jeong Sujin ise şunları söylüyor: “Patronum hamile ve bekâr olduğumu öğrendiğinde beni işten kovdu. Senin gibi birisini burada istemiyorum dedi bana. İş arkadaşlarım dahi parmaklarıyla beni gösterir olmuşlardı”. Bu annelere mali ve psikolojik yardım sağlayan Kumfa, herhangi bir destek almıyor. Çok sayıda bekâr kadın belediyenin bazı doğum programlarından fiili olarak dışlanıyorlar. Aileleri tarafından da reddedilen bu kadınlar doğum öncesi kendilerine karşı pek dürüst davranmayan ve bebeklerini evlatlık vermeleri için acılarını istismar eden uluslararası evlatlık kurumlarının ağına düşüyorlar. Bu kökleşmiş ataerkil sistem, zengin ve sanayileşmiş Güney Kore’de yurtdışına neden bu kadar bebeğin evlatlık verildiğinin bir açıklaması. İşe almada hile yaptılar Bu ataerkil sistem iş dünyasında da çok etkili. Her ne kadar Güney Koreli kadınlar Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, OECD’nin en diplomalı kadınları olsalar da en güvencesiz ve en düşük maaşlı işlerde istihdam ediliyorlar. “Ayrımcılık işe alım görüşmesinde başlıyor” diye anlatıyor Koreli Kadın İşçiler Derneği Başkanı Bae Jinkyung ve şöyle devam ediyor: “İş görüşmelerinde kadınlara erkek arkadaşının olup olmadığı, evlenme ya da çocuk planlarının olup olmadığının sorulması alışıldık bir durum. İşe alındığında ise daha düşük sorumluluklar verilir kendisine.” Kadınlar huesik adı verilen içkinin çok tüketildiği (ve sonu bazen genelevlerde biten) sözleşmelerin müzakere edildiği ya da ekiplerin yakınlaşmasını sağlayan, terfileri kolaylaştıran akşam yemeklerine de dahil edilmiyorlar. Çok sayıda işveren, kadınları ilk çocuğunu doğurduktan sonra işten ayrılma olasılığı olduğundan işe almaktan sakınıyor. 2018 yılında Güney Kore’nin en büyük üç bankası Hana Bank, Shinhan Bank ve Kookmin Bank işe alım sınavlarında hile yapmaktan suçlu bulunmuşlardı. Bu sınavlarda daha fazla erkeğin işe alınmasını sağlamak üzere kadın adayların notları düşürülmüştü. 15 bin üst düzey yöneticinin sadece yüzde 3.6’sı kadın Kadınların çokça çalıştıkları hemşirelik gibi mesleklerde ise kadınlar sırayla hamile kalmadıklarında hiyerarşi açısından büyük baskı altında kalıyorlar: “İşte cinsiyet eşitlik yasaları var ancak uygulanmıyor” diyor Bae Jinkyung. Koreli Kadın İşçiler Derneği Başkanı’na göre, 1997 yılında meydana gelen ve “yardıma” gelen IMF’nin himayesi altında iş piyasasını daha da kırılgan hale sokan mali kriz açıkça söylenmese de İş Kanunu’nun uygulanmamasını bir anlamda geçerli hale getirmiş oldu. Kadınların ortalama maaşlarına bakılacak olursa, erkeklerin maaşlarının ancak yüzde 68.5’i kadarı. Erkeklerin yüzde 72.3’üne kıyasla çalışma yaşındaki kadınların yalnızca yüzde 52’si bir işe sahip ve Covid19 krizi kadın çalışanları çok daha fazla etkiledi. Ülkenin en büyük 500 şirketindeki 15 bin üst düzey yöneticinin sadece yüzde 3.6’sı kadın. Oysa Güney Koreli kadınlar erkek meslektaşlarına göre daha eğitimli; iki nesil önce sadece erkek kardeşler üniversiteye gidebilirken bugün erkeklerin yüzde 64.1’i üniversite diplomasına sahipken, 25 ila 34 yaş arasındaki kadınların yüzde 75.7’si üniversite diploması sahibi. Kariyer ve çocuk arasında seçim yapmak zorunda kalan ve çok yavaş gelişen arkaik bir toplumun beklentilerini karşılamayı reddeden genç kadınların çoğunluğu bağımsızlıklarını muhafaza etmeyi tercih ederek evlilikten vazgeçiyorlar. Kadınların sadece yüzde 22’si evliliği gerekli görüyor. Bu oran on yıl önce yüzde 47 idi. Kadın düşmanı söylem Güney Koreliler giderek daha az ve daha geç evlendiklerinden doğum oranları da çok düşük. 2019 yılında doğurganlık oranı kadın başına 0.92 çocuğa düştü ki bu rekor bir seviye. 2005 yılında hem sağ hem de merkez sol hükümetleri tarafından uygulamaya konan doğum oranını artırma programları bir servete mal oldu. 123 milyar Avro, harcanan bu programların son derece etkisiz oldukları kanıtlandı. Yanlış bir hedef söz konusu olabilir miydi? “En yüksek doğum oranının Sejong’da olması bir tesadüf değil” diyor Bae Jinkyung. Seul’un güneyinde bulunan yeni idari başkentte yaşayanların çoğunluğu memur; cinsiyetler arası eşitlik çok daha fazla ve iş güvenliği de çok daha sağlam. Lee Minkyung “doğum oranlarının düşüşü cinsiyetler arası savaştan kaynaklanırken hükümetin konuyu sadece ekonomik açıdan ele almakta ısrarcı olmasını” talihsiz bir durum olarak değerlendiriyor. Kadınların yakın zamanda elde ettikleri zaferler son dönemde kadın düşmanı söylemin özellikle genç nesiller arasında daha da radikalleşmesine neden oldu. “Birçok erkek, feministlerden nefret ediyor. Bizi aşağılıyorlar” diyor Seo Jieun. 2030 yaş arasının, 3040 yaş grubuna göre çok daha şiddetli tepki verdikleri, bu gençlerin yüzde 76’sının açık bir şekilde feminizme karşı olduklarını ifade ettikleri biliniyor. Eylül 2019’da “Kim Jiyoung, 1982 doğumlu” isimli kitabın sinemaya uyarlanması internet üzerinde nefret ve hakaretlerin havada uçuşmasına neden olarak toplumun ikiye bölünmüş halini gözler önüne serdi. Ayrımcılık mağduru olduğunu söyleyen erkekler, erkek derneklerinde bir araya gelerek geleneksel ayrıcalıklarını haklı göstermek için zorunlu olan uzun süreli askerlik hizmetlerini gündeme getirmeye başladılar. Bu tartışmanın siyasi sonuçları da var: Merkezsoldan olan Devlet Başkanı Moon Jaein, feministlere yakın görüşlere sahip olduğu algısı yarattığından genç seçmenlerin oy desteğini kaybetti. Gençlerin işsizlik oranının artması ve ekonomik durgunluk nedeniyle bu çatışma daha da ciddi bir boyuta ulaştı. Çok sayıda genç erkek, son derece katı olan sosyal normlara uyum sağlama imkanına sahip değil. Evlenmek için bir ev almak ve doğacak çocuklarının okul masraflarını karşılamak için yeterli bir gelire sahip olmalılar. Erkekler varlıklarına el konulmuş gibi hissediyorlar. İş dünyasında kadınların rekabeti ile karşı karşıya olmanın hüsranını yaşayan erkeklerin çoğu kadınların beklentilerinin değiştiğini görmeyi reddediyorlar. “Yeni nesil erkekler hiç de farklı değiller! Babalarını görerek büyüdüler” diye ifade ediyor Seul’de okuyan genç bir kız. Güney Koreli kadınların mücadelesi daha çok uzun sürecek gibi... (*) Gazeteci (Seul). Güney Koreliler, deneme yazarı, Ateliers Henry Dougier, coll. “Bir halkın yaşamından çizgiler”, 2017. Çeviri: Sedef Atam (1) Cho Namjoo, Kim Jiyoung, doğumu 1982, NiL Yayınları, Paris, 2020 (1. basım. : 2016). (2) Sung Ilkwon, “Mum devirimi Seul”, Le Monde diplomatique, Ocak 2017. (3) “Nüfus eğilimi araştırmaları”, Kosistat (Korece), Mayıs 2020, ve Fransa için “Evlilik dışı doğumlar”, Ulusal Demografi Çalışmaları Enstitüsü, Paris, Mart 2020. (4) İstihdam ve Çalışma Bakanlığı, Seul, 2019, www.wage.go.kr (5) Ock Hyunju, “Kadın çalışanlar, işyerlerinde ve evde Covid19 salgınından daha ağır etkilendi” The Korea Herald, Seul, 18 Mayıs 2020. (6) “Üniversite mezunu”, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OCDE), www.oecdilibrary.org (7) “Ölene kadar bekârım”, South Korea’s #NoMarriage women », AFP, 6 Aralık 2019. (8) “Güney Kore’de doğurganlık oranı 2019’de rekor düştü” Yonhap Haber Ajansı, Seul, 26 Şubat 2020. (9) Jake Kwon, “Güney Kore’de genç erkekler feminizme karşı savaşıyor”, CNN, 24 Eylül 2019.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle