Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 Nisan 2017 Çarşamba 2di0r10entieşkienlden Akademi 11 NECATİ SAVAŞ >>dumanından arındırılması, sponsorlukların yasaklanması, tütün paketlerinin üzerine ve kapalı mekânlara tütün karşıtı uyarı yazılarının konulması ve sağlık birimlerinde sigara bırakma desteği sunulması ilkeleri ışığında Ulusal Tütün Kontrol Programı şekillendi. Bununla birlikte eşyanın tabiatı gereği insan öldürerek para kazanan tütün şirketleri de Türkiye’de hayata geçirilen kontrol programını sekteye uğratmak için kendi stratejilerini uygulamaya başladılar. Daha önemlisi kapitalist mantığın ve işleyişin zarar görmemesi için, insanlığı daha çok kazanç uğruna yıkıma sürükleyen bu endüstrinin düştüğü utanç kuyusundan küresel düzlemde çık(arıl)ması ve “sorumlu” şirketler statüsüne ulaş(tırıl) ması gerekiyordu. Bugün itibarıyla gerek Türkiye’de gerekse dünyada, Dünya Sağlık Örgütü’nün öncülüğünde hayata geçirilen tütün kontrol politikaları dikkate alındığında tütün şirketlerinin bu savaşı kaybettiği düşünülebilir. Peki, gerçekten öyle mi? lParadoksal gelişmeler Adalet ve Kalkınma Partisi öncü lüğünde uygulamaya konulan tütün kontrol politikalarının Dünya Sağlık Örgütü tarafından pek çok kez ödüllendirildiğini ve Türkiye’nin “lider ülke”ler arasında gösterildiğini biliyoruz. Öte yandan Türkiye’deki tütün şirketleri, tütün salgınına karşı savaş açan ve bu savaş nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü’nden ödüller alan “muhafazakâr demokrat”ların siyasi iktidarında TEKEL’in özelleştirilmesini sağlayarak en büyük başarıyı da kazandılar. Yine bu dönemde, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası patentli politikalarının bir sonucu olarak üç ulus ötesi tütün şirketi, Türkiye’deki tüm tütün piyasasını belirleyen bir güce ve konuma da ulaştı: TEKEL fabrikalarında çalışan işçileri işsizliğe, iş güvencesinden yoksun bir çalışmaya ve yoksulluğa terk etme pahasına... Peki, ama tüm bu gelişmeler aslında paradoks değil mi? Kim bilir belki de değildir. Belki de küresel düzeyde olup biten aslında çok daha basittir. Belki de küresel neoliberal ideoloji, tüm yapı ve kurumlarıyla, Türkiye’nin tütün kontrol politikalarının “başarı”sı sayesinde dünyaya, tütün piyasasının tümüyle tütün şirketlerine bırakılmasının aslında halk sağlığına zarar getirmeyeceğini ve tütün şirketlerinin de “sosyal sorumluluk”lara sahip çıkabileceğini göstermeye çalışıyordur. Belki de bu sayede kapitalizm, meşruluğunu en çok yitirdiği tütün alanı üzerinden gücünü yeniden tahkim edebilmeyi umuyordur. Kim bilir? lTütün kontrol politikalarının başarısızlığı Ancak bugün açıklıkla bildiğimiz ve çekincesizce ifade etmemiz gereken bir gerçek var: Türkiye’de uygulamaya konulan ve uluslararası camiada da pek çok kez ödüllendirilen tütün kontrol politikaları arzu edilen hedeflere ulaşamamıştır. Çünkü yapılan araştırmalar, Türkiye’de 2012 yılında yüzde 27.1 olan tütün bağımlısı kişi oranının 2014 yılında yüzde 32.5’e yükseldiğine işaret etmektedir. Ayrıca 2003– 2012 yılları arasında genç kızlarda herhangi bir tütün ürünü kullanma oranının yüzde 37 ve bir yıl içerisinde herhangi bir tütün ürünü kullanmayı düşünen kişi oranının ise yüzde 111 oranında arttığı saptanmıştır. Bu başarısızlığın altında yatan en önemli neden ise Türkiye’de hayata geçirilen kontrol politikalarının, neoliberal dokunulmazlık nedeniyle tütün ürünlerinin satışını ve üretimini yapan kesimleri kapsam dışında bırakmış olmasıdır. Oysa konu hakkında yapılan bilimsel araştırmalar, tütün ürününün pazarlama ve üretim süreçlerini kısıtlamayan önlemlerin Türkiye’de olduğu gibi başarısız olacağını göstermektedir. Bu çerçevede yıllardır Sağlık Bakanı düzeyinde verilmiş sözlere rağmen düz (yalın) paket uygulamasının hayata geçirilmemesi ve satış noktasındaki reklam ihlallerinin bir türlü önlenmemiş olması Türkiye’nin başarısızlığının nedenlerini anlamak açısından önemlidir. Öte yandan 2002–2014 yılları arasında yerli tütün üretimi yüzde 54 azalmasına karşın 2010–2015 arası dönemde tütün ithalatı yüzde 37 artmıştır. Ayrıca 2011–2016 döneminde piyasaya tüketim amacıyla sunulan tütün ürünü sayılarında yüzde 99 düzeyinde artış mevcuttur. Daha önemlisi, bağımlılık yapan ve ölümcül sonuçları olan bir maddeyi bilerek satan ve “kontrol” altına alınmak istenen tütün endüstrisine 2010–2016 yılları arasında devlet tarafından 447.981.000 TL teşvik verilmiştir. Bu dönemde, tamamı yabancı sermayeye olmak üzere sadece sigara alanında verilen desteklerin toplamı 353.310.000 TL’ye ulaşmıştır. Hiç kuşkusuz verilen bu teşvikler sonucunda 2011–2016 yılları arasında tütün mamulat sayılarında iki kata yakın artış olmuş ve bu artışın doğal bir sonucu olarak da 2015 yılında Türkiye’de tü tün kullanan kişi sayısı artış göstererek 15.7 milyona ulaşmıştır. Toplum sağlığı açısından ölümcül sonuçları olacak bu artışların karşısında madalyonun öteki yüzü oldukça “olumlu” ve parlaktır: Bu kapsamda 2011– 2016 yılları arasında Türkiye’de ulus ötesi şirketlerin ürettiği sigara adedi yüzde 43, iç satış yüzde 16 ve ihracat yüzde 108 oranında artmıştır. Daha önemlisi yıllar içerisinde Türkiye’deki tütün şirketlerinin sigara ihracatı da artarak 2016 yılında iç satışın yüzde 48’i oranına kadar yükselmiştir. Bir anlamda tütün kontrol alanında dünyaya örnek ve “lider” olan Türkiye, tüm dünyaya tütün ürünü satarak ölüm salgınını taşıyan ülke konumuna gelmiştir. lTütün endüstrisinin artan kazancı Kuşkusuz bu politikalar tütün en düstrisinin kazancının da her geçen yıl artmasına yol açmıştır. 2006–2016 arası dönemde tütün endüstrisinin cirosu, iç satışta Türk Lirası bazında yüzde 214, ihracatta ise ABD Doları bazında yüzde 244 oranında artmıştır. Oysa tütün endüstrisi kazanırken toplum ölüm ve sakatlıklar ile baş başa kalmıştır: Uygulamaya konulan “kontrol” politikalarına rağmen 2011–2015 arası dönemde Türkiye’de tütün ile ilişkili hastalıklara bağlı mortalitede azalma yaşanmamıştır. Sağlık açısından ortaya konulan bu olumsuz sonuçların nedeni Türkiye’nin ulusal tütün kontrol politikasının sadece kişilerin tütün ürünü tüketimini azaltmaya yönelik önlemlerle sınırlı olmasıdır. Önümüzdeki dönemde bir siyasi iktidar tarafından, neoliberal ideolojik hegemonyanın iddialarının aksine tütün ürününün pazarlanmasını ve üretimini azaltan ve engelleyen önlemler uygulamaya konulmazsa kapitalizmin amentüsüne aykırı olarak tütün şirketlerinin kazanç hırsları kamu tarafından kısıtlanmazsa tütün salgınına bağlı ölüm ve hastalıklar artarak devam edecektir. n