Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 Akademi 29 Mart 2017 Çarşamba Kültür varlıklarımızın korunması üzerine Mete Tapan Tarihöncesi ve tarihi devirlere ve günümüze ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgisi bulunan ve yine tüm sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan, yer üstünde, yer altında veya su altındaki tüm taşınır varlıklar ve soyut kültür değerlerimiz kültür varlıklarıdır. Kültür varlıklarının korunmasıyla ilgili çalışmalar ülkemizde Osmanlı döneminde başlamış ve Cumhuriyet döneminde yeterli düzeyde olmasa da devam etmiş ve halen de devam etmektedir. Osmanlı döneminde vakıfların çabaları ile taşınmaz kültür varlıklarının onarım ve bakım hizmetlerini sürekli yürüten ve meremmetçi olarak anılan kişilerin çabalarını ve yine suyolcu, hamamcı ve kaldırımcı gibi özel meslek gruplarının çalışmalarını koruma konusunda izleyebiliriz. lBatılılaşmayla birlikte yasal düzenlemeler Özellikle Batılılaşma sürecine girildiğinde, korumayla ilgili bir dizi yasal düzenlemenin çıkarıldığını görmekteyiz. 1848 ve 1864 yıllarında yayımlanan Ebniye Nizamnameleri ile 1869 çıkarılan Asarı Atika Nizamnamesi önemli düzenlemelerdir. Ayrıca 19. yüzyılın ortalarında müzecilik çalışmaları Cumhuriyet öncesi korumacılık alanındaki en önemli adımdır. Asarı Atika Nizamnamesi 1906 tarihinde gözden geçirilmiş ve 1912’de Muhafazai Abidat Nizamnamesi, Osmanlı döneminin koruma ile ilgili son yönetmeliği olarak yayımlanmıştır. 1917’de Asarı Atika Encümeni Daimisi akdulrıuklaorraukmçaayllıaşmilgaillairbaibr aöşrlgaümt ıştır.1 Cumhuriyet’in ilanı ile koruma çalışmaları Atatürk’ün çaba ve gayretleriyle hızlanmıştır. Üniversitelerde arkeoloji kürsüleri kurularak ülkede arkeolojik kazılar başlamıştır. Muhafazai Asarı Atika Encümeni daha sonraları Eski Eserleri Koruma Encümeni olarak anılır olmuştur. 1951’de 5805 sayılı yasayla “Gayrimenkul Eski Batılılaşma sürecinde korumayla ilgili yapılan düzenlemelerden 1869 tarihli Asarı Atika Nizamnamesi önemlidir. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin temeli sayılan ilk müze oluşumu o tarihlerde Aya İrini’de toplanmıştı. Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu” kurulmuştur. Bu kurul koruma ile ilgili ilkeleri ve müdahale biçimlerini belirlemek, rölöve restorasyon, restitusyon projeleri hakkında karar vermek gibi görevleri üstlenmiştir. 1974’te bu kurulun görevleri yeniden gözden geçirilmiş ve 1983’te 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası çıkarılmıştır. 1987’de çıkarılan 3386 sayılı yasayla bazı değişiklikler getirilmiş ve 1989’da Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ve Koruma Kurulu Yönetmeliği güncellenmiştir. 2004 yılında, 2863 sayılı yasa, çıkarılan 5226 sayılı yasa ile tekrardan tadil edilmiştir. Ağustos 2011’de 648 sayılı KHK ile yine 2863 sayılı yasada bu kez çok önemli bir değişiklik yapılarak, doğal sit ve varlıkların değerlendirilmesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yetkisinden alınarak, bu yetki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na verilmiş ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarının adı da Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu olarak değiştirilmiştir.2 lUluslararası sözleşmeler Yukarıda ana hatları ile verilmeye çalışılan, Cumhuriyet dönemindeki korumayla ilgili önemli yasal düzenlemelerin yanı sıra, çeşitli uluslararası sözleşmelerde de ülkemiz temsil edilmiş ve korumayla ilgili kararlara imza atılmıştır. 1964’teki Venedik, 1965’teki Avrupa Konseyi Barcelona, 1987’deki Washington Sözleşmeleri bunlar arasındadır. Ayrıca ülkemiz 1965’te UNESCO tarafından kurulan Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi’ne (ICOMOS) üye olmuş ve ICOMOS’un toplantılarında alınan ilke ve kararları benimsemiş ve ilke olarak kabul etmiştir.3 Cumhuriyet dönemindeki yasal düzenlemelerdeki gelişmeler ve başta Mimarlar Odası olmak üzere sivil toplum örgütlerinin çabaları maalesef koruma konusunda ülkemizi gelişmiş ülkelerdeki düzeye getirememiştir. Aşağıdaki satırlarda bu saptamayla ilgili bazı açıklamalarda bulunulacak. lGelişmeyen koruma kültürü Çok önemli, bilimsel çalışmalar, bilim insanlarımızın özverilerle ortaya koyduğu bu konudaki araştırmalar maalesef birkaç koruma uygulaması dışında kuramsal kalmaktan öteye gidememiş, ?KİMDİR Mete Tapan, uzun yıllar İTÜ Mimarlık Fakültesi, Bina Bilgisi Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yaptı. 2006’da emekli oldu. Halen Arel Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü olarak çalışıyor. Teknoloji ve tasarım ilişkisi, Cumhuriyet dönemi mimarisi, mimarlıkta bilinçli değerlendirme ve kültür varlıklarını koruma konularında araştırma, kitap ve makaleleri vardır. TÜBİTAK Yapı Araştırma Enstitüsü’nde bilimsel makale değerlendirme görevi ve uzun süre T.C. Kültür Bakanlığı, Tabiat ve Kültür Varlıkları Yüksek ve Bölge Koruma Kurulları’nda üyelik ve başkanlık yapmıştır. koruma kültürünün felsefi boyutu toplumda yeterince benimsenmemiş, yaygınlaşmamıştır. Koruma olgusunun bir toplum için ne ifade ettiği, bir başka ifadeyle “neden” korumaya gerek olduğu topluma yeterince anlatılmamıştır. Koruma olgusuna ülke bireylerinin sahip çıkması öncelikli yasal bir koşulsa da, evrensel yaklaşım devletin bu konuda bireye maddi ve manevi her yönden destek vermesi gerektiğini söyler. Korumayı salt bir nostaljik operasyon olarak ele almak veya kültür varlıklarını tiyatro dekoru gibi değerlendirmek veya kültür varlığını salt rantın bir aracı olarak işlevlendirmek doğru bir yaklaşım değildir. Yapılar bir toplumun politik, ekonomik, sosyal ve teknik yapısını en doğru biçimde yansıtan öğelerdir. Dolayısıyla tekil kültür varlıklarını yapısal müdahalelerle rant uğruna, orijinal işlevleri yerine rantı yükselten işlevlerle donatarak, söz konusu kültür varlığının oluşumundaki toplumun, politik, ekonomik, sosyal ve teknik yapısını yok etmek “kültür sürekliliğinin de” yok olmasına neden olmuştur. Bu tür yaklaşımlar salt tekil yapılarla sınırlanmamış, kültür varlıklarının yoğun olduğu kent >>