Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Gazeteci, siyasetçi, danışman... Oysa hedefi diplomat olmaktı Uzun süredir Abdullah Gül’ün eski danışmanı Ahmet Sever’i ve siyasete bomba gibi düşen kitabını konuşuyoruz. Sever’i gazetecilik çevreleri çok yakından tanıyordu. Bu kitap ise onun ‘tabanla’ buluşmasına vesile oldu. Fakat hakkında yazılan çizilen o kadar şeyin arasında kim olduğu, nerede doğup büyüdüğü, dahası gazetecilik mesleğine ve danışmanlığa giden yolun nasıl başladığı yoktu. Buyrun, Ahmet Sever kimdir sorusunun cevabına... PORTRE Ahmet Sever’in hikayesi Konya Beyşehir’de başlıyor. Beyşehir’e bağlı Çavuşköy’de annesi, babası ve ablasıyla yaşarken baba, Belçika’ya işçi olarak gidiyor. Lise eğitimini Beyşehir Lisesi’nde tamamlamasının ardından annesiyle birlikte babasının yanına, Brüksel’e yerleşiyorlar. Öğretmenlik yapan ablası ise evlendiği için Türkiye’de kalıyor. Brüksel’de ilk yıl dil eğitimiyle geçiyor. Bir yılda Fransızca meselesini hızlıca halleden genç Ahmet, ikinci yılda Brüksel Üniversitesi’nde eğitim almaya başlıyor. Bölüm Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler. Üniversitede okurken aktif bir öğrencilik hayatı oluyor. Her şeyden önce farklı düşüncedeki insanların birbirini öldürmeye kalktığı bir toplumdan başka bir tartışma ahlakına sahip bir topluma geçiş başlarda onu çok şaşırtıyor, etkiliyor. İki insan birbiriyle kavga etmeden tartışmayı nasıl başarıyorlar, önceleri anlamıyor. Fakat bu özgürlük ortamı Sever’in hayatını ve siyasi düşüncelerini büyük ölçüde etkiliyor. Daha Brüksel’e gelmeden, Beyşehir’deyken biraz da içinde bulunduğu kapalı topluma bir tepkiden doğan sol kimliği, Brüksel’de yerini fikirlerin özgürce ifade edildiği bir hayat görüşüne bırakıyor. Üniversitede aktif bir öğrencilik hayatı olan, öğrenci birliği başkanlığı dahi yapan Sever’in o dönemde uzmanlaşmak için Uluslararası İlişkiler bölümünü seçmesi tesadüf değildi. Bir hedefi vardı: Dışişleri Bakanlığı’nın sınavlarını kazanıp diplomat olmak. Bu hedefi o kadar güçlüydü ki, Belçika ile Türkiye’deki üniversite eğitiminden doğan müfredat farkını kapatmak için Türkiye’den tarih kitapları getirtip Dışişleri’nin sınavına hazırlanıyordu. Dışişleri hazırlıkları sürerken arkadaşı Zeynep Göğüş onu Milliyet’in Brüksel temsilciliğini yapan Mehmet Ali Birand’la tanıştırdı. Yetmedi, Birand’ın elemana ihtiyacı olduğu bir esnada devreye girdi. Göğüş o günlerden şöyle bahsediyor: “Birand genç insanlara inisiyatif verir ve güvenirdi. Bir gün yine Brüksel’deyiz, telefon etti. Yerel haberlerde asistanlığını yapan Sıtkı Uluç’u o sırada Brüksel temsilcisi olduğum Akajans transfer etmiş. ‘Bana çabuk birini bul’ dedi. Ahmet Sever’in Dışişleri sınavına girmekten vazgeçip gazeteciliğe ilk adımını atması da böyle oldu.” Evet, bir bakıma öyle olmuş, Ahmet Sever’in 2002 yılına dek devam edecek gazetecilik serüveni böyle başlamıştı. Fakat Sever, Birand’ın yanında onun işlerine yardım ederken Dışişleri hayalinden henüz vazgeçmiş değildi. Hatta üniversiteden mezun olduğunda bile kendisini bir gazeteci olarak görmüyor, diplomat olma planı devam ediyordu. Fakat bir süre sonra bu inadı kırıldı. Bir de baktı ki, dışişleri hayali gerilerde kalmış ve artık mesleği gazetecilik. Birand’ın 32. Gün macerası başladığında Can Dündar, Mithat Bereket, Çiğdem Anad, Cüneyt Özdemir, Rıdvan Akar gibi isimleri yetiştiren bu okulun bir parçası da Ahmet Sever’di. Sever önce Birand’ın yardımcısı olarak, onun İstanbul’a dönmesinin ardından ise Milliyet’in Brüksel temsilcisi sıfatıyla uzun yıllar Belçika’da görev yaptı. Avrupa Birliği konusunda ülkenin en tecrübeli gazetecilerinden biri konumuna erişti. 1998’DE YETER DİYOR TÜRKİYE’YE DÖNÜYOR Ta ki 1998’e dek. Brüksel’de geçen 15 yılın ardından Türkiye’ye dönmek istiyordu. Milliyet’in o zamanki genel yayın yönetmeni Derya Sazak başta bu fikre sıcak bakmadı. Fakat Sever gerekirse başka bir yerde çalışmayı düşünecek kadar ciddi şekilde dönme isteğini yineleyince Haber Müdürü olarak İstanbul’a geldi. Milliyet’teki haber müdürlüğü 28 HAZİRAN 2015 Yandaş medyayı izlemiyor Ahmet Sever yandaş medyada kendisi hakkında yazılanları okumuyor. Mesela Star gazetesi yazarı Murat Çiçek’in kendisinin geçmişinde Aydınlık Gazetesi Brüksel temsilciliği yaptığı iddiasını ilk kez benden duyuyor. Arada eşdostun gösterdiği kadar biliyor yandaş kalemlerin yazdıklarını. 8 Eray Özer @erayozer Fotoğraf Vedat Arık