02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 NEPAL NEPAL 13 GEZEKALIN Mustafa Balbay [email protected] ANTALYA’NIN DEV TABLOSU: BEYDAĞLARI Antalya deyince hep; deniz, kum, güneş, tarih dörtgeninde dolaşacak değiliz ya, bugün de Beydağları diyelim... Önce bir soru: Himalayalar nereden başlar? Beydağları‘ndan... Asya’nın ortasında yükselen Himalayalar, batıya doğru hep dağlar serisiyle ilerler... Beydağları‘nda denize iner... Yolculuğu tersinden yaptığınızda Beydağları‘ndan çıkıp, zirve zirve Himalayalar’a kadar gidebilirsiniz. Yolu o kadar uzatmayacağız; biz Antalya çevresinde kalalım... Antalya’da “Belek’ten gündüzler ve geceler çalalım” dediğinizde, size az öteden Beydağları eşlik edecektir. Sanki gökyüzünü ayakta tutan en güçlü duvarmış gibi durur karşınızda. Hava durumuna göre görüntü de değişir. Bulutluysa, yeryüzü ile bulutlar arasında gizemli bir görüntü verir dağ etekleri... Zirveyi zaten göremezsiniz. Beydağları tablosu gün batımına doğru dakika dakika değişmeye başlar. Güneşin dağ burçlarına değmesiyle birlikte sıcak yaz ikindisi yüzünüze vurur... Güneşin dağın ardına geçmesi kaybolması anlamına gelmez. Hani bir kumaşın arkasından tavana ışık tutarsınız da; tavandan yere yansıyan ışık ton ton renk değiştirerek size gelir ya... İşte öyle bir gün ışıltısı selamlar sizi... Gün batımını nerede yaşadığınız da önemlidir... Beldibi’ndeyseniz; güneş erken gider ama, sabah doğduğu taraftan değişik profiller verir. Bir ağustos günü güneşin saat 18.00’de dağın ardına çekilmesi, denizin ötesinden el sallaması tatil keyfinin değişik bir tadı olur. Antalya’nın içinden gün batımını yaşıyorsanız; güneş, Beydağları‘na maya çalıyormuş gibidir, ışıklar yarların arasına girer çıkar. Beydağları‘nın en yüksek tepesine güzel bir isim vermişler: Kızlarsivrisi... Kim bilir hangi yaşanmış öykülerin etkisinde bu adı verdiler! Yüksekliği de 3 bin 070 metre... Beydağları‘nın bitki dokusu uzaktan fazla renk vermez ama, içi kumaş dükkanı gibidir. Yeşilin her tonunu bulursunuz... Bin metreye kadar maki, kızılçam... Sonra gelsin sedirler, ardıçlar... Ardıç ağaçlarının yılları yemiş yutmuş dallarının uçlara gidişini izlerken bir kuşun usul usul salınışı dağıtır dikkatinizi... Bin 500 metreden sonra; dağ ovaları... Yani yaylalar... Beydağları, Antalya’nın dev bir tablosudur... İster taa uzaklardan izleyin, ister Kaleiçi’nde karşısına geçin, ister dibine kadar gelip çökün... İsterseniz de içine girin! Gezekalın... Himalayalar’ın eteklerinde Pokhara Yazı ve fotoğraflar Timur Özkan okhara, Nepal’in ikinci büyük kenti ve başkent P Katmandu’ya 200 kilometre uzaklıkta. Karayolu virajlı ve inişli çıkışlı, buna karşılık önce nehir, daha sonra Himalaya manzaraları eşliğinde beş saat kadar sürüyor. Yol boyunca Nepal halkının günlük yaşamı yakından görülebiliyor ayrıca ellerinde bayraklarla yol kesen ve devam eden bir tapınak inşaatı için bağış toplayan kadınlar gibi küçük sürprizlere de rastlanabiliyor. Pokhara’ya uçakla ulaşım da mümkün, Yeti Havayolları‘nın küçük uçakları, gelişte sağ dönüşte sol koltuklarda oturmak koşulu ile çok güzel dağ manzaraları sunuyor. Pokhara’da Devi Şelalesi (yüzeyden yerin 500 metre altına inen farklı bir şelale), Uluslararası Dağcılık Müzesi ve Yarasa Mağarası gibi ilginç yerler de bulunuyor ama buraya en çok Annapurna dağlarında doğa yürüyüşü yapmak için geliniyor. Bu yürüyüşler günübirlik veya uzun süreli olabiliyor. Bizim tercihimiz 820 metredeki Pokhara‘dan bin 600 metredeki Sarangkot’a yürümek. Buraya gelenler genellikle Pokhara’da kalıyorlar ama Sarangkot’da da kalacak yerler var. Yukarda kalmanın en güzel avantajı ise gün batımı ve doğumun daki birbirinden güzel dağ manzaraları... Yola çıkmadan önce Phewa gölünde kısa bir kayık yolculuğu ile gölün ortasındaki Hindu tapınağı Bahari’ye gidiyoruz. Bahari, sıradan bir tapınak ama hem bahçesinden hem de kayıktan güzel fotoğraflar çekilebiliyor. Himalaya zirveleri suya yansımış, sabah ışığı mükemmel. Soldan itibaren 8 bin 167 Dhaulagiri 1, 7 bin 219 Annapurna Güney, 8 bin 901 Annapurna 1, 6 bin 441 Hiunchili, 6 bin 993 Machhapuchre, 7 bin 555 Annapurna 3, 7 bin 525 Annapurna 4, 7 bin 937 Annapurna 2 ve 6 bin 905 Lamjung Himal. Evet tam dokuz zirve karşımızda, böyle bir güzellik nerede görülebilir ki? Sonra zaman kaybetmeden yürüyüşe başlıyoruz, yürümek istemeyenler öğleden sonra taksilerle hareket edecekler ve yukarda buluşacağız. Önce kısa bir süre yol kenarında yürüdükten sonra tırmanmaya başlıyoruz. Hava sıcak, zaman zaman zorunlu molalar veriyoruz. Yemek molası verdiğimiz bir köy evinde, ev sahibinin bahçesinde yetiştirdiği çayı içerek yorgunluk atıyoruz. Daha sonra patika ve yer yer merdiven sayılabilecek yollarda yürümek pek o kadar da zor gelmiyor, yol boyunca değişen göl manzarası ve üzerimizden geçen yamaç paraşütleri eşliğinde yaklaşık 10 kilometrelik yolu molalar dahil beş saatte, alıyoruz. (Pokhara’ya er tesi sabah, kısmen aynı yoldan iki saatte ineceğiz.) Sarangkot’a vardığımızda hepimizde tatlı bir yorgunluk var, üstelik taksilerden önce geldiğimiz için ayrıca mutluyuz. Ancak dinlenmeye geçmeden önce yapacak bir işimiz daha var. Pansiyonumuzun da bulunduğu köy merkezinden biraz daha merdiven çıkarak en yukarıdaki seyir terasında güneşin batışını izleyeceğiz. Bundan sonrası gerçekten kelimelerin bittiği an. Aşağıdan fotoğraflarını çektiğimiz zirvelerin hemen önündeyiz. Özellikle şimdiye kadar hiç kimsenin çıkamadığı Machhapuchre (Nepalce: Balık kuyruğu) tam karşımızda. Etkileyici, çok etkileyici… Bir süre sonra güneş batıyor, beyaz zirveler kırmızıya dönüşüyor. Bir aile işletmesi olan pansiyonumuzda yemeklerimiz de aileden, tavuklu çorba, tavuklu baharatlı pilav. Akşam yemeği sonrası köy çocuklarından oluşan amatör bir koro konser verdi ve folklor gösterileri yaptı. Çocuklar “Ressan Fihiri” adlı parçayı o kadar çok tekrar ettiler ki, bizim gruptakilerin Türkçe sözler bile yakıştırdıkları bu çok popüler Nepal şarkısını herhalde hiç unutmayacağız. Sarangkot aynı zamanda Nepal’deki rehberimiz Samir’in de köyü, son Muson döneminde selden pek çok evin yıkıldığını ve 60 kadar köylünün se le kapıldığını anlatıyor. Ertesi sabah dönüş yolunda selden bozulan yolların bir kısmının onarıldığını gördük, zaman zaman içinde yürüdüğümüz sel yatağı ise gerçekten ürkütücü idi. Sarangkot yamaç paraşütü yapanlar için de gözde bir yer. İsteyenler deneyimli paraşütçüler eşliğinde Pokhara’ya uçarak dönebiliyorlar. 45 dakika kadar süren uçuş bazılarımız için kolay olmadı ama bayağı keyif alanlarda oldu. Pokhara’da çoğu Hindu pek çok etnik halk yaşıyor. Burada bulunan yedi göl içinde Pheva gölü Nepal’in ikinici büyük gölü. Konaklama tesisleri bu gölün etrafında. 1970’lerde hippilerce keşfedilen Pokhara’da bugün 500 bin kişi yaşıyor. Pokhara turistik bir yer, restoranlar batılı gezginlerin damak zevkine daha uygun, çünkü buraya çok yabancı geliyor. Dükkanlarında ise hediyelik eşyadan daha çok dağcılık ve doğa yürüyüşü malzemesi satılıyor. Tırmanma ve yürüyüş için tercih edilen dönem; Muson yağmurlarından sonra havanın iyice berrak olduğu ekim, kasım ayları. Zirve manzaralarının süslediği bir gölde kayıkla gezmek, dağ veya doğa yürüyüşü malzemelerini ucuza almak veya Himalayalar’ın eteklerinde doğa yürüyüşü yapmak isteyenler için Pokhara gezginleri bekliyor… [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle