Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik@cumhuriyet.com.tr 10 KAPAK AY VE DENİZ ÜSTÜNE... Bir kıyı kasabasındayım, denize çok yakın. Neredeyse dalgalarla kucak kucağa. Dostlar sofrasındayım, güzel insanlar var. Paylaşıyoruz hayatı, ayrı kaldığım güzelliklerin de farkında olarak... Çoşkuluyum, biraz da hüzünlü. Garip bir durum bu belli... Bu kasaba olağanüstü, çok özel... Dün gece fotoğraf çektim, denizin üstünde yarıdan küçük ay. Bu ay ve ışıklar... Farklı bir durum, ayrıcalıklı. Her gece onu arıyorum. Ayın her günü onu arıyorum. Bazen dolunay, bütün görkemiyle. Bezen yarım, bazen yok.. Masada ay öyküleri, ay şiirleri. Bir ara kulağıma şu dize çalınıyor: “Yeryüzü yetmiyor, gökyüzü gözlerim. Büyük ayı arkadaş, bazen kimsesizim. Aslında ay benim içim...” Dostlar sofrasına döneyim izninizle. Memleket koşullarında olabildiğince bozulmamış bir kıyı kasabası burası. Yani, şunu söyleyebilirim ki, Ege’nin kısmen talan görmeyen bir yakası. İki deniz bilirim doyumsuz, biri Datça’nın Palatamütbükü, diğeri burası.. Farkındayım, buraya kadar yazdıklarımdan ötürü “hangi kasabadasın?” diye sorgulandığımın. Kusura bakmayın söz verdim masada, adını yazmamalıyım. Çünkü iki yıl önce aldığım bir uyarının benzeridir söz konusu olan, Bu kez “hatırdır”, uymalıyım. Demişti ki bir okurum Akyaka, Akbük arasının olağanüstü güzelliğini yine bu dergide anlattığımda: “İyi güzel de, yazma kardeşim memleketin bu kıyıda köşede kalmış güzelliklerini. Çünkü yağmacılar harekete geçiyor, kalan güzellikler de talan ediliyor...” Oysa ben hayat ve insan sevdalısıyım. İnsan olmasa güzellikler ne ola? Paylaştıkca, paylaştıkça... Ama bu kez söz verdim, “tamam” dedim, “adını yazmak yok. Bir sonrakine anlatırım nasıl olsa...” Gece yarısını çoktan geçti, bir rüzgar başladı aniden Akyaka’nın deli Mehmet’i gibi. Ağaçlar ıslık çalıyor, masalar alt üst. Toparlandı bazı arkadaşlar, odalara kaçtı. Oysa ben yazacağım daha. Ve sabah erkenden, denizde yüzümü yıkayacağım. çılar yanaşır, hoş sohbet olanlarıyla arkadaşlıklar kurulur. Sohbetler eşleşirse ertesi gün şafak vakti için sözleşilir, balığa beraber çıkılır. Keyifli insanlar; balıkçılar. Mesire yerleri Ören merkezinin üç kilometre uzağındaki Seklik Tepe Çamlığı‘nı da görülmesi gereken yerler listenize not edin. Çam ve zeytin ağaçlarıyla kaplı bu mesire yerinde ayrıca şifalı su kaynakları da bulunuyor. ÖrenAkçay yolu üzerindeki Ayaklı Kır Bahçesi de, keyifli mesire yerleri arasında. İskele Mahallesi’nin bitişiğinde yer alan