23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GEZEKALIN Mustafa Balbay ankcum@cumhuriyet.com.tr 6 KAPAK SYDNEY’İN DİRENEN AĞACI Avustralya izlenimlerini Çanakkale ile birleştirip Anzak Türkleri adı altında kitaplaştırmıştım. Orada Çanakkale Savaşları ekseninde her iki cepheden kalanları olabildiğince bugüne taşımaya çalışmıştım. Bu hafta o geziden unutamadığım bir arkadaşımı sizinle tanıştırmak istiyorum. Adını lakabıyla birlikte ben koydum: Direnen Okaliptüs! Direnen sözcüğü radikal geldiyse her şeye karşın yaşama tutunan ağaç da diyebilirsiniz. Kendisi Sydney’e 100 kilometre kadar uzaklıkta, Mavi Dağlar’ın en güzel göründüğü platformun hemen yanında ormanın derinliklerine inen yolun kıyısında yaşıyor. Mavi Dağlar adını tahmin edeceğiniz gibi renginden alıyor. İklim koşullarının getirdiği hava dağların eteklerine açık mavi bir renk yayıyor. Avustralyalılar da bundan esinlenip bütün bölgedeki ormana Mavi Dağlar demişler.Aslında buradan anlatılacak çok şey var. Ağaç dostumuzla yetinelim. Resim her şeyi anlatıyor ama, o okaliptüse dokunmak, eğilip altından geçmek, köklerine adeta bir insan bedenine sarılır gibi yapışmak çok güzel bir duyguydu. Avustralyalılar yol yapımı sırasında olabildiğince az ağaca zarar vermişler. Bunu yolun virajlarından ve yer yer dar merdivenlerden anlamak mümkün. Okaliptüs Avustralya’nın milli ağaçlarından desek yeridir. Sydney ve çevresindeki ormanlık alanda bizim için çam neyse, burası için okaliptüs o. Bizim direnen ağaç gelip geçenlerin de ilgisini çekiyor. Çoğu önünde durup garip bir insanla karşılaşmış gibi şaşırarak seyrediyor. Bende ise ilk yaşam sevincini ve direncini çağrıştırdı. Onlarca kök toprağa tutunurken gövdeyle birleştiği noktada 90 derecelik bir açı çiziyordu. Toprak da öylesine sarılmış ki köklere, ilişkinin en köklüsü ancak böyle olabilir. Mavi Dağlar bölgesini dolaşırken doğal olarak ülkemizin dağlarını, ağaçlarını da düşündüm. Türkiye’de anıt ağaçlarla ilgili yapılmış kimi çalışmaları anımsıyorum. Asırları devirmiş, özelliği olan ağaç sayımız az değil. Ama bunları ne ölçüde görülesi hale getirebiliyoruz; tartışılır... Avustralyalı beyazlar kıtaya kendi damgalarını vurmak için yerli Aborjinleri acımasızca yok etmek dahil her şeyi yapmışlar. Ama bunun yanında doğal yapıyı korumak için de her türlü planı yaşama geçirmişler. Avustralya’da her iki duyguyu da birlikte yaşadım: Vahşi insan, güzel insan... En kalıcı arkadaşınız kimdir diye sorarsanız... Direnen ağaç. Gezekalın... Türkiye. Türk ve Yunan köyleri o noktada yan yana diyebileceğimiz bir deltaya yayılmış durumda. Tam karşıda Samotraki adası (Semadirek). Yunan köylerine baktığımda neredeyse görecek gibiyim hasapiko figürlerini. Kulede görevli Rasim ve Ömer, ömürlerini denizden dört yüz yirmi beş metre yükseklikteki bu yerde geçiriyorlar. Bekçi Ali, meğerse yıllarca o fesleğen kokulu kulede birlikte görev yaptıkları mesai arkadaşlarıymış. aynurozbek@teklan.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle