Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GEZEKALIN Mustafa Balbay ankcum@cumhuriyet.com.tr 6 KAPAK SYDNEY’İN DİRENEN AĞACI Avustralya izlenimlerini Çanakkale ile birleştirip Anzak Türkleri adı altında kitaplaştırmıştım. Orada Çanakkale Savaşları ekseninde her iki cepheden kalanları olabildiğince bugüne taşımaya çalışmıştım. Bu hafta o geziden unutamadığım bir arkadaşımı sizinle tanıştırmak istiyorum. Adını lakabıyla birlikte ben koydum: Direnen Okaliptüs! Direnen sözcüğü radikal geldiyse her şeye karşın yaşama tutunan ağaç da diyebilirsiniz. Kendisi Sydney’e 100 kilometre kadar uzaklıkta, Mavi Dağlar’ın en güzel göründüğü platformun hemen yanında ormanın derinliklerine inen yolun kıyısında yaşıyor. Mavi Dağlar adını tahmin edeceğiniz gibi renginden alıyor. İklim koşullarının getirdiği hava dağların eteklerine açık mavi bir renk yayıyor. Avustralyalılar da bundan esinlenip bütün bölgedeki ormana Mavi Dağlar demişler.Aslında buradan anlatılacak çok şey var. Ağaç dostumuzla yetinelim. Resim her şeyi anlatıyor ama, o okaliptüse dokunmak, eğilip altından geçmek, köklerine adeta bir insan bedenine sarılır gibi yapışmak çok güzel bir duyguydu. Avustralyalılar yol yapımı sırasında olabildiğince az ağaca zarar vermişler. Bunu yolun virajlarından ve yer yer dar merdivenlerden anlamak mümkün. Okaliptüs Avustralya’nın milli ağaçlarından desek yeridir. Sydney ve çevresindeki ormanlık alanda bizim için çam neyse, burası için okaliptüs o. Bizim direnen ağaç gelip geçenlerin de ilgisini çekiyor. Çoğu önünde durup garip bir insanla karşılaşmış gibi şaşırarak seyrediyor. Bende ise ilk yaşam sevincini ve direncini çağrıştırdı. Onlarca kök toprağa tutunurken gövdeyle birleştiği noktada 90 derecelik bir açı çiziyordu. Toprak da öylesine sarılmış ki köklere, ilişkinin en köklüsü ancak böyle olabilir. Mavi Dağlar bölgesini dolaşırken doğal olarak ülkemizin dağlarını, ağaçlarını da düşündüm. Türkiye’de anıt ağaçlarla ilgili yapılmış kimi çalışmaları anımsıyorum. Asırları devirmiş, özelliği olan ağaç sayımız az değil. Ama bunları ne ölçüde görülesi hale getirebiliyoruz; tartışılır... Avustralyalı beyazlar kıtaya kendi damgalarını vurmak için yerli Aborjinleri acımasızca yok etmek dahil her şeyi yapmışlar. Ama bunun yanında doğal yapıyı korumak için de her türlü planı yaşama geçirmişler. Avustralya’da her iki duyguyu da birlikte yaşadım: Vahşi insan, güzel insan... En kalıcı arkadaşınız kimdir diye sorarsanız... Direnen ağaç. Gezekalın... Türkiye. Türk ve Yunan köyleri o noktada yan yana diyebileceğimiz bir deltaya yayılmış durumda. Tam karşıda Samotraki adası (Semadirek). Yunan köylerine baktığımda neredeyse görecek gibiyim hasapiko figürlerini. Kulede görevli Rasim ve Ömer, ömürlerini denizden dört yüz yirmi beş metre yükseklikteki bu yerde geçiriyorlar. Bekçi Ali, meğerse yıllarca o fesleğen kokulu kulede birlikte görev yaptıkları mesai arkadaşlarıymış. aynurozbek@teklan.com.tr