Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ADIM ADIM İSTANBUL Turgay Tuna tunaturgay@yahoo.tr 10 KÜLTÜR SERKL D’ORİAN Beyoğlu’nun en gösterişli, en büyük binalarından birinin önündeyiz. Pera Palas Oteli’nin, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin, Voyvoda Caddesi üzerindeki Osmanlı Bankası‘nın, Tepebaşı‘daki Alliance Française binalarının mimarı Alexandre Vallaury’nin eseri... Binayı yaptıran kişi de, 19.yüzyıl sonlarıyla 20. yüzyıl başları İstanbul’unun seçkin kişiliklerinden Avraham Paşa. Hani, Beykoz’daki Avraham Paşa Korusu var ya, bir zamanlar bütün o arazinin sahibi olan kişi. Bitmedi. Boğaziçi’nde, Pera’da malikâneler, mülkler; iki adet de çok lüks yat. Bütün bu zenginlik nereden mi geliyor? Avraham Paşa, saraya çok yakın bir adam. Öncelikle, saray efradı tarafından çok sevilen Nubar Paşa’nın yeğeni. Avraham Paşa tam bir keyif adamı. Beyoğlu’nun orta yerinde yükselen bu binayı da sırf zevk için yaptırmış. Amaç, kendi aralarında sık sık toplanan seçkin arkadaş ve dostların bir araya gelebilecekleri bir kulüp ve bu kulüp için bir mekân oluşturmak. İşte, Serkl D’Orian binası, ya da öteki adıyla Şark Kulübü binası bu amaçla inşa edilmiş. 1912 yılına kadar da sırayla Rusya, Fransa, İtalya, Avusturya ve Macaristan büyükelçileri başkanlık görevini sürdürmüşler. Ancak, Birinci Dünya Savaşı‘nın arifesinde, üyeler arasında çıkan antlaşmazlıklarla ipler kopmuş ve kulübün etkinliklerinde duraklamalar yaşanmaya başlanmış. Maalesef, İstanbul’un işgal döneminde de, Serkl D’Orian binası, İşgal Kuvvetleri üst düzey subaylarının lokali haline dönüşmüş. Cumhuriyetin ilanından sonra, her ne kadar eski şatafatlı dönemini yitirmiş de olsa, Serkl D’Orian, “Büyük Kulüp” adıyla yeni bir etkinlik dönemine giriyor. Enlemesine 45 metre uzunluğundaki bu beş katlı binanın ikinci ve üçüncü katları, ortalarından boydan boya uzanan bir koridor ve bu koridorların iki yanında yer alan, birbirlerine geçişli salonlardan oluşuyor.. Tavanları Bağdadi tekniği ile sıvalı bu salonlar geçmişte çok büyük törenlere, düğünlere mekan oluşturmuşlar. Cephesi boydan boya kaplama taşlardan oluşan Serkl D’Orian binası, bir zamanlar çok görkemli bir kapıya sahipmiş, ama gelip geçen yıllar içinde bina gibi kapının da canına okunabilmesi için her bir şey yapılmış. Bir dönem, alt katında İpek adıyla çalıştırılan sinema, sonradan Yeni Tiyatro’ya dönüştürülmüş. Ancak, çıkan bir yangın neticesinde ne tiyatro kalmış ne de o güzelim salonların alımlı görüntüsü. 1958 yılından beri Emniyet Sandığı‘nın malı olan binanın cephesi, 1990 yılında abuk sabuk bir şekilde temizlenmişse de; kiri pasıyla, Beyoğlu’nun en güzel, ama en şanssız binaları arasındaki yerini korumaya devam ediyor. Viyana’da Efes Müzesi Şengül Aydıngün Bülent Demirdurak vusturya’nın başkenti ViA yana’da ülkemizin en meşhur antik kentlerinden Ephessos adında bir müze vardır. Tıpkı sizlere birkaç ay önce tanıttığım Berlin’deki Bergama müzesi gibi. Bu müzenin hikayesi Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında henüz bir koruyucu yasa yokken ülke dışına götürülen eserlerle başlamış. Bizlere hiç yabancı bir durum değil mi? İzmir yakınlarındaki Ephessos antik kentinin güzelim mimari parçaları, heykelleri Alman yol mühendisleri tarafından fark edildikten kısa bir süre sonra Avrupa eski eser koleksiyon pazarlarında görülmeye başlanılmış. Böylece yabancıların gözü Ephessos’a çevrilmiş. İlk önce İngilizler 1863’de Arkeolog J.T. Wood başkanlığında kazmaya başlamışlar Ephessos’u. Tabi o yıllarda bir eski eser yasası olmadığından yaklaşık on yıl süren kazılarda buldukları eserleri British Müzesi’ne götürebilmişler. Daha sonraları Avusturyalılar kazıları devralmışlar ve 1894 yılından beri aralıklarla Ephessos kazılarını sürdürüyorlar. Avusturyalılar kazılara başladıklarında Osman Hamdi Bey’in yeniden düzenlediği 1883 Asarı Atika yasası sayesinde artık kazılarda ortaya çıkarılan eserlerin yurt dışına çıkışı yasaklanmıştı. Viyana’daki, Ephessos Müzesi’nde sergilenen eserler bilimsel kazılarda ele geçen eserler değiller. Onlar, çoğunluğu Alman mühendislerin keşfedip Avusturyalı bir koleksiyoncuya pazarladıkları eserlerden oluşan bir koleksiyon. Yasal boşluktan ötürü geri dönmeleri imkansız. Viyana’nın Kahramanlar Meydanı, kentin tarihi merkezindeki Hofburg Sarayı‘nın ortasındaki geniş meydanının bir köşesinde yer alan iki katlı Ephessos Müzesi’ne girdiğinizde kazı çalışmalarının ayrıntılı özetinin yanı sıra ören yerinin detaylı planları sizi hemen bilimsel bir disipline doğru çekiyor. İki katlı, küçük ama son derece önemli buluntulara sahip müzenin alt katındaki vitrinlerde yalnızca Ephessos değil, Anadolu’nun değişik antik çağ kentlerinde bulunmuş olan mermer ve bronz parçalardan oluşan eserlerde sergileniyor. İkinci katta ise Efessos Artemis Tapınağı sunağının kazılarının hikayesi, tapınağın planları ve rölyefi, bazı kabartmaları ve Celsus Kitaplığı‘nın da bazı kabartmaları var. Ayrıca, müzenin ikinci katındaki salonlarda Ortaçağ Avrupa’sının savaş giysilerinin ve si