23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KÜLTÜR 11 GÖRÜŞ Turizm Uzmanı Yusuf Hacısüleyman yhacisuleyman@yahoo.tr TURİZM HAFTASI Geçen hafta, “Turizm Haftası“nı kutladık. Tam 32 yıldır, ülkemizde Milli Eğitim Bakanlığı‘nın bir etkinliği ile ortaya çıkmış olan bu gelenek her yıl 1522 Nisan tarihleri arasında yer almaktadır. Bu haftayı kutlamanın amaçlarından biri ve de en önemlisi belki de toplumun dikkatini turizm konusuna çekmek, halkın turizm bilincinin gelişmesini sağlamak ve ülkemizin turizmle ilgili öngörülerini bir kez daha masaya yatırmak için fırsat olarak değerlendirmektir. Türkiye yurtdışında, turizm ülkesi olarak esasen 1985 yıllarında tanınmaya başladı. Daha öncesinde yoğunlukla iç turizmle ile ekonomiye katkı sağlayan sektör bu nedenle zaman zaman “genç” bir turizm ülkesi olma sıfatını kullanmaktadır. Ancak gençlik dönemini geride bıraktık ve artık olgunlaşma dönemindeyiz diyebiliriz. Bakalım bu 32. kez kutladığımız turizm haftasında neleri konuştuk, gündemin ana başlıkları neymiş? Dünya Turizm Örgütü bu yıl sonuna kadar 900 milyon insanın seyahat edeceğini açıklamış, Türkiye’ye gelenlerin sayısı 23 milyon 340 bin olmuş. Beklentimizin 2023 yılı için 50 milyon kişi olduğunu; Turizmin dünya barışına katkısını, onlarca değişik milletten, kültürden ve dinden insanların bir otelin havuzunda hep birlikte nasıl bir arada bulunabildiklerini, eğlenebildiklerini, konuşabildiklerini; Türk turizmini mevsimsellikten nasıl kurtarabilir, iş görenlerin işsiz kalmadan işlerine devamını nasıl 12 ay boyunca sağlanabiliri; Turizmi güney ve batı kıyılarımızdan tüm ülkemize, yani yedi bölgemize nasıl yayabilirizi; Turizm tesislerinin doğal uzantısı olan sahildeki şezlong ve güneş şemsiyelerinden dolayı turizm yatırımcısının Türk Ceza Kanunu’nun 154. maddesinden dolayı hapis cezasına çarptırılmalarını, şu kıyılar olmasa aslında bir sorunun da kalmayacağını; Bu yaz aylarında yine elektriklerin kesileceğini, ortalık karanlığa gömüldüğünde turistlerden yine alkış alacağımızı, bırakın turizmi, enerji ve su ihtiyaçlarımızın ülkemizde kendimiz için yetmemeye başladığını, ama buna rağmen üç çocuk yapılması gerektiğini; Politik imajımızdan dolayı ülkemiz turizm kaynaklarının ucuza pazarlandığı, otellerin yeterince para kazanamadığından turistik tesislerimizi yenileyemediğimizi ve turizm gelirlerimizin hak ettiğimizden daha düşük gerçekleştiğini ama buna karşılık dünya turizm liginde ilk onda yer aldığımızı; KDV oranının inmiş olmasına rağmen, bunun alkollü içeceklerde geçerli olmamasını turistlere nasıl izah edeceğimizi, ÖTV’nin yüksekliğini, “bir elin nesi var iki elin sesi var” sözünden hareketle ÖTV’nin yalnız kalmaması için konaklama vergisi adı altında yeni bir verginin konulmak istenilmesini; Ayçiçek yağı fiyatının yüzde 133, Türk mutfağının vazgeçilmez karakteristiği olan pilavın yapılması için gerekli olan pirincin fiyatının ise yüzde 86 arttığını, pirincin ana üreticilerinden Çin’de yaşayan 1 milyar 300 milyon nüfusun kişi başına et tüketiminin 25 yıl önce 42 gram iken şimdilerde 156 grama çıkmış olduğunu; Devleti yönetenlerin turizm sektörünü maliye bakanımızın dediği gibi “kaz gelecek yer” olarak görmelerinin zamanının gelip geçmekte olduğunu, yeni “vergi buluşları“ ile bir yere varılamayacağını, “bir koyundan ancak bir post çıkacağını“ artık görmelerini; konuştuk ve belki de içimizdeki çoğu şeyi de “kibarlıktan” olsa gerek söyleyemedik. lahlarının sergilendiği bölümler de bulunuyor. Antik çağın yedi harikasından biri sayılan Artemis Tapınağı, bugünkü antik kentin dışındaydı. Bu kutsal alanda, milattan önce VII. yüzyıl başında Artemis’e ait bir sunak, daha sonraki evrede de sade bir kutsal yapı bulunuyordu. Daha sonrasında tamamıyla mermerden yapılmış olan tapınağın 36 sütunu da kabartmalarla süslüydü. Bu arkaik tapınağın üzerine de milattan önce II. yüzyılda her biri 17.5 metre yüksekliğinde 117 sütunlu Artemision inşa edildi. İşte bu tapınağın kabartmaları bugün Viyana Ephessos Müzesi, Londra British Müzesi, diğer bazı buluntular da İstanbul Arkeoloji Müzesi ve Selçuk Müzesi’nde sergileniyor. Ephessos’un en görkemli yapılarından biri de milattan sonra II. yüzyılda inşa edilmiş olan Celsus kütüphanesiydi. Kütüphane, milattan sonra 262 yılında bir yangınla tahrip olmuştu. Kütüphanenin iç duvarlarında ki nişlerde kitaplar korunuyordu. Girişteki basamakların önündeki milattan sonra IV. yüzyılda bir havuz eklenerek yapı anıtsal çeşmeye dönüştürülmüştü. Bu havuzun korkuluklarını süsleyen kabartmaların bazı bölümleri ve ön cephedeki dört kadın heykelinin orijinali de “Ephesos Museum”da sergileniyor. Celsus Kütüphanesi’nin dış cephesi 1970’li yılların sonlarında başlayan ve yıllarca süren başarılı restorasyon çalışmalarıyla yeniden düzenlendiğinde cephe nişlerine bu kadın heykellerinin kopyaları konuldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle