Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 KARABÜK Yörük köyünde geleneksel izler Yazı ve fotoğraflar Yelda Baler aderi Safranbolu’yla birK likte çizilmiş, onun yanı başında bir köy Yörük Köyü. 750 yıllık geçmişi ile günümüzün çarpık yapılaşmasına, duyarsızlığına başkaldıran saf, pırıl pırıl, yozlaşmamış, şımarmamış, anı defterimizin okşadığımız özenli bir sayfası gibi değerli bir köy. Sokakları, konakları, konaklarının içleriyle tümden müze görünümünde. Orta Asya’dan göçen Oğuz Türklerinin Karakeçili aşiretinin üç kardeşin yönettiği kollarından biri şimdiki Hafız Pınarı mahallesine yerleşmiş. Otlakta çadırlarda konar göçer yaşarlarken, otlaklar yetmez olunca kardeşlerden Hacı, Hacılar Obası’nı, Davut da Davut Obası’nı kurmuşlar. Osmanlı’nın aşiretleri yerleşik düzene zorlama politikalarının bir sonucu olarak bu bölgeye yerleşmişler. Osmanlı döneminde köy halkının büyük bir kısmı İstanbul’da fırıncılık ve şekercilikle uğraşmışlar. Bugün köydeki 140 haneden yaklaşık 60 tanesinde sürekli oturulmaktadır. Bunların 119 tanesi geleneksel sivil mimarlık özelliği taşımaktadır ve bunların bir kısmı olduğu gibi korunarak o dönemin yaşantısını bugüne taşımaktadır. Zemin katları kagir, üst katları ahşap çatkılı olarak inşa edilen geleneksel evlerin ikinci ya da üçüncü katları konak şeklinde yapılmıştır. Bu da kentsel bir yaklaşım sergilemektedir. Bazı evlerin cumba ve çıkmaları da köyün güzelliğini arttıran yapı özelliklerinden biridir. Evlerin neredeyse tümü birbirinden farklı planlara ve cephe görüntülerine sahipler. Arazi yapısına, rüzgara, manzaraya ve güneşe göre konumlandırılan evler farklı görüntüleriyle köyü tek düzelikten de kurtarmış oluyorlar. 450 yıllık geçmişiyle Odabaşı Konağı ülkemizin yaşayan en eski evi unvanına da sahip bir yer. Evlerin bahçe kapılarını aralayıp içeri süzüldüğünüzde çoğunluğu Bektaşi geleneği sürdüğü bir alandır. Sofa bölümlerinde ev halkı oturur, yemek yer, çalışır ve uyur. Odaların düzeni Yörüklerin çadır geleneğini koruyan bir sistemde sürer. Çadırlardaki çok amaçlı kullanım bu odalarda da yerini bulur ve dolap ve sandıklar, yüklükler, oturma yerleri bu odaların olmazsa nin izlerini taşıyan evlerine de adım atmış olursunuz. İlk olarak meyve ağaçlarıyla dolu bahçelerin çok da büyük olmadığını fark edersiniz. Evin giriş kapısı hayat denilen bölüme açılır ki bir duvarı genelde ahşap kafes ya da parmaklıklar şeklindedir. Böylece hem havalandırma hem de aydınlanma sağlanır. Zemin kiminde toprak kiminde taş kaplıdır. Sofa bölümleri ise evin en merkezi yerinde olup bütün odaların açıldığı ve yaşamın olmazlarıdır. Evlerin tavanları aslında bütün geleneksel Türk Evleri’nde olduğu gibi burada önem taşımaktadır. Kimi ahşap kaplama, kimi kalem işi bezemelerle süslü. Gelelim Yörük köyünde evlerin kapılarına. Ahşabıyla, üzerindeki tokmakları ve kilit sistemleri ve kabara denilen dövme demir başlı çivileriyle her biri ayrı bir güzellik taşıyor. Genellikle Safranbolu’ya giderken ya da dönerken uğ radığımız Yörük köyüne varıp meydanda aracınızdan ayrılın ve taşlı yollardan köyün içlerine yürümeye başlayın. Her adımda göreceğiniz güzelliklerle biraz daha huzur bulacağınız kesin. Evleri, cephelerini, pencerelerini, hele bir de yaşam izleri varsa gizlediği detayları görün. Gezi evlerinin içine girin ve ev sahiplerinden evlerin öykülerini dinleyin. Bu evlerin içinde en bilineni belki de Sipahioğlu Konağı. Restore edildikte ve düzenlenip 1999’dan sonra ziyarete açılmış. Evin özellikle “baş odası” oturulup her bir detayı dakikalarca izlenecek kadar güzel. Bektaşi geleneğinin izlerini taşıyan pek çok özellik sizi de şaşırtacak. Yollardan kıvrıla kıvrıla yukarıya doğru çıktığınızda ulaşacağınız yer köyün çamaşırhanesi. Yaklaşık 200 yıllık bu çamaşırhane köylülerin toplu olarak çamaşır yıkaması için yapılmış. Çamaşırhane ortasındaki 12 köşeli çamaşır yıkama taşı yine Bektaşi geleneğinin izlerini taşımaktadır. Bunun yanında su ısıtmak için kullanılan iki gözlü ocağı ve köşelerdeki kurnaları ile pek çok özelliği olan önemli bir yapı. Yörük köyünde dolaşırken karnınız acıktığında bir kaç gözleme yapan yere rastlarsınız. Ancak benim size önereceğim köyün hemen girişindeki Birsen ve Kadir Gümüş çiftinin işlettiği Yörük Sofrası. Çeşit çeşit gözlemelerin yanında nefis baklavalarının tadına doyum olmuyor. Neredeyse Anadolu’nun tamamını dolaşan biri olarak söyleyebilirim ki yiyebileceğiniz en lezzetli baklavayı burada bulabilirsiniz. www.yeldabaler.com