Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik@cumhuriyet.com.tr 6 Christchurch Meydanı YENİ ZELANDA PORTOFİNO İnsan kendini, özellikle bilmediği bir konuda genel tanımlamalardan, kabullenmişliklerden nasıl kurtarabilir? Geçen aya kadar benim için de Venedik, “aşk” ve “su”şehriydi... Uzatmadan, kestirmeden söyleyeyim. Eğer söz konusu aşksa, asla ona mekân olmaz, olamaz. Aşkla çıkar, yan yana düşmez çünkü. Çünkü sıradandı, ticaret ve pazarlamaydı her şey. Bundan ötürü sanki suya değil, batağa saplanmıştı. Kentle ilk karşılaşmamızda ansızın bir şarkıyı anımsayarak yıllar öncesine gittim; ilkokul iki mi desem üç mü? O zaman zenginlerin evindeydi ancak bir pikap. Devlet memuru babam için gerçekten lükstü, bizler için olağanüstü. O pikaptan bir plak anımsarım, şarkı çok hüzünlü ve kışkırtıcı. Portofino’nun girişinde sözler başlamadan önceki denizin dalgaları, sayısız düşsel yolculuklara çıkarmıştı beni. Duvardaki çatlak sıvanın ucundan başlayıp, çizgileri izleyerek ne uzak yolculuklara yelken açmıştım. O zaman bilmiyordum; bugünün artık çok turistik ve dünün denizin kuytusunda küçük bir balıkçı kasabası ve son liman anlamına geldiğini Portofino’nun. Ama şarkının ilk dizesini hemen öğrenmiştim: “Portofino’da aşkı buldum...” Orası büyülü bir kasaba olmalıydı. Oysa aşk bir çocuk için ne demekti, nasıl bir anlam taşırdı? Sıradan tariflerin bunu anlatmaya yeteceğini sanmam bugün de. Ama haritadan Cenova yakınlarında olduğunu öğrendiğim o kasabayla aşk, hayatım boyunca garip biçimde yan yana düştü, nedensiz. Belki de Venedik, bundan ötürü hayal kırıklığım oldu. Orada, son limanı düşündüm ben. “Terkedilmiş bir manastır hüznünü yansıtan gözler” dizesi yoktu henüz. Bundan ötürü yazsak yürek üşüyecek, yazmasak yazık olacaktı hüzünlere... Yazık, olan bitene... Çocukluğumda bu balıkçı kasabası aşktı insanlık için, duydum ki şimdi, olmuş tıpkı bizim Bodrum. Yine de Portofino’da duyuyorum çan seslerini, mum ışıkları var, ilahi aşkların beklediği bir gökyüzü köşesi ve ay ışığı... Gerçeklik ölümcül, düşsellik ne peki? Oraya gitmeliyim... Büyük beyaz bulutlar ülkesi Bülent Demirdurak kyanusya’da, AvustralO ya’nın güney doğusunda, Tasman Denizi ile Pasifik Okyanusu’nun arasında, dünyanın Türkiye’ye en uzak ülkesi olan Yeni Zelanda bulunur. Sydney’den kalkan uçakla son bin sekiz yüz yirmi kilometre de geçilince sonunda Yeni Zelanda’ya varacağım. Sydney’den Christchurch’e uçtuğumuz üç saat boyunca Yeni Zelanda’yı gönlümde gezmeye başlıyorum bile. Christchurch’de otele ancak gece yarısından sonra varıyorum. Yorgunluktan çoktan serilip kalmam gerekirken heyecandan dirilmiş bütün duyularımla sokağa fırlıyorum. Avon Nehri’nin kıyısına kadar gidiyorum. Christchurch, Yeni Zelanda’nın, Aucland ve Wellington’dan sonra üçüncü büyük şehri. Bütün kenti dolaşan tramvaya binerek tam bir şehir turunu on iki buçuk dolara yapabiliyorsunuz. Şehrin içindeki Botanik Bahçesi harika bir yer. Canterbury Üniversitesi’nin eski binalarını sanat merkezi haline getirmişler ve salonlar 10.0016.00 saatleri arasında gezilebiliyor. Yeni Zelanda’da müzelerin büyük çoğunluğuna giriş ücretsiz. Şehrin kuzeyindeki gözlem evinden balinalar ve yunuslar gözlemleniyor. Maori dilinde sözlük karşılığı ıstakoz anlamına gelen Kaikoura Dağı’na kayak ve kış sporları yapabilmek için teleferikle çıkılıyor. Şehir merkezindeki Hagley Park’da üç tane on sekiz delikli golf sahası var. On dolar veren bütün gün golf oynayabiliyor. Golf sahaları halka açık ve insanlar sınıf farkı olmaksızın bu sporu yapabiliyorlar. Yeni Zelanda toplam golf sahası sayısı dört yüzü geçmiş. Kişi başına düşen golf sahası oranı ile de dünya birinciliğini ele geçirmişler. Christchurch başta olmak üzere Yeni Zelanda’da Pasifik ve Asya ülkeleri mutfakları, Malezya’nın acı sosları çok tutuluyor. İngiliz etkisi “fish and chips” yani balık ve patates kızartması en önemli yerel yemek olarak söyleniyor. Oxford Street üzerindeki restoranlardan “Cook’n