27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 BOLİVYA BOLİVYA 9 Tuzların çölü Uyuni’de tatlı bir safari Yazı ve fotoğraflar Mesut Süzer rjantin’den Bolivya’ya geçiş yaptığıA mızda ilk hedefimiz Uyuni Tuz Çölü idi. Çöle ulaşmak için yakındaki Tupiza kasabasından cip turu satın almamız en uygun yoldu. Ertesi gün Tupiza’dan Uyuni’ ye altı saatlik bir yolculuk ile ulaştık. Eski kovboy kasabalarını andıran Uyuni de bizi muhteşem bir gün batımı karşıladı. Sabah çölü görmek için sabırsızlanarak erkenden yattık. Gecenin ayazı çift kat yorganın altında insanın kemiklerini sızlatacak kadar güçlüydü. Sabah odanın penceresinden giren pırılı pırıl güneş ayaz geceyi bir anda unutturdu. Hızla yapılan kahvaltı sonrasında ciplerimizde yerlerimiz aldık. Çöl kasabanın hemen dışından başlıyordu. Çölden elde edilen tuz, kasabadan geçen bir demiryolu ile ülkenin diğer bölgelerine ulaştırılıyor. Çölün hemen girişinde bir de tren mezarlığı var (Cementerio de los Trenes). Birkaç fotoğraf çektikten sonra yolumuza devam ediyoruz. Bu uçsuz bucaksız, eski okyanus kalıntısı tuz çölünde ilerlerken beyazlık içinde kayboluyoruz. Güney Amerikanın en ilginç coğrafyalarından biri olan Uyuni Tuz Çölü aslında eski bir göl. Metrelerce kalınlıktaki tuzun altında hala su olan yerler var. 3 bin 670 metre yükseklikteki çölün en geniş yeri 160 kilometreyi buluyor. Çöl üzerinde yaklaşık bir saat süren büyüleyici bir yolculuktan sonra, beyazlığın ortasında, uzaktan kocaman bir balinayı andıran Incahuasi Adası’nda toprağa ayak basıyoruz. Bizi adada birbirinden güzel dev kaktüsler karşılıyor. Burada bin 200 yaşında bir kaktüs var. Adadaki kaktüsler yılda sadece bir santimetre büyüyorlarmış ve bu kaktüsün boyu 12 metre. Kaktüslerin arasından hızla adanın en yüksek noktasına tırmanıyoruz. Kocaman bir balinanın sırtında bembeyaz bir örtünün üstünde ilerliyormuşuz gibi hissediyorum. Derin sesizliği kaktüslerin arasında dolaşan bir kaç kuşun sesi bozuyor. Bol bol fotoğraf çekiyoruz. Öğlen kavurucu güneşin altında tuz bloklarından yapılmış masalarda yemek yiyiyoruz. Şoförümüz Franco, “masanın kenarından kopar dığı bir parça” ile salatanın “tuzunu” ekiyor. Neşeli yemeğimizden sonra, beyazlığın içinde yürüyerek ilerliyoruz ve çölün bize sunduğu göz yanılmalarını kullanarak pek çok fotograf çekiyoruz. Gruptaki arkadaşlarım az önce salata yaptığımız tasın 50 metre kadar gerisinde duruyorlar ve sanki onlar tasın içindeymiş gibi ve ben de onları korkutan bir devmişim gibi bir görüntü elde ediyoruz. Gezegenin beyaz yastığındaki bu görüntüler insanı bir anda alıp düşler ülkesine götürüyor. Tarih kayboluyor. Zaman akıp tuza dö nüşüyor. Dönüş yoculuğumuzun durağı güneşin batışını izleyeceğimiz tamamı “tuzdan yapılmış” bir müze. Burada herşey tuz bloklarından oluşmuş. Güneşin batışıyla birlikte Uyuni Kasabası’ndaki gezimiz son buluyor. Gece Bolivya’nın başkenti La Paz’ a yapacağımız zorlu yolculuk için hazırlanırken gün boyunca yaşadıklarımız gerçekmiydi yoksa bir serap mıydı diye düşünüyorum. Yere değecekmiş gibi yakın duran yıldızlar da kafamı iyice karıştırıyor. www.tck.org.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle