Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik?cumhuriyet.com.tr DOĞAL ARINMA Doğal tedavi ve “arınma” felsefesini tanımak, öğrenmek ve sorgulamak için yola düştük bu kez. Günün ilk programı, yürüyüş. Güzelçamlı Milli Parkı sağımızda, solumuzda Kuşadası, ardımız Davutlar sahili, orman yolunda tırmanıyoruz...Saat 06.45. Henüz gün ağarmadı. Ege’nin en vahşi ikinci konut yağmasına uğramış Davutlar sahili, adım adım arkada kalıyor. Bu sahil adeta hormonlu konut tarlası. Yerden fışkırmış gibi yan yana sıkışmış, dip dibe yazlıklar. Bu mevsim neredeyse tümü boş. Bomboş... En bereketli tarım topraklarına milyarlar dökülerek yazlık kondurulmuş, yazık! Boşa giden kaynaklar... Dağa doğru tırmandıkça öfkem kabarıyor, dönüp dönüp geriye, söyleniyorum: “İnsanlık böylesine bir güzelliği nasıl yağmalar?” Oysa program gereği fiziksel, ruhsal ve zihinsel olarak çağımızın baş belası stresten uzak durmam gerekiyor! Gün ağarıyor, soğuk daha bir hissedilir sanki. Sigarayı bırakmak yerinde bir karar. Yine de soluğum hızlanıyor, yavaşlıyorum. Yorgunluk iyi geldi sanırım: Öfkem diniyor, nefesimin derdine düştüm... Saat 08.30’da Ege’nin, Türkiye’nin mineral açısından en zengin kaplıca sularında yorgunluk atıyorum. Daha sonra tepede, 42 derece açık termal havuzdayım. İlaçsız, doğayı ve doğal tedaviyi esas olan tesislerinde insanlara “asıl yaşamı öğrettiklerini” söyleyen Natur Med’in Yöneticisi Dr. Yaşar Yılmaz, diğer havuzu işaret ediyor, “Bunu da dene” diye. Denemez olsaydım; kutup soğuğu sanki. Can havliyle termal havuza koşarken, adını o anda keşfettiğimi sandığım “soğuktan yanmak” gibi yeni bir kavramla tanışmış oluyorum ki, olmaz olsun... Yaşar Bey dolaşım sisteminin sağlıklı olması, damarların hızlı ısı değişikliğine bağlı olarak büzülüp genişlemesiyle gerçekleşen bu jimnastiğin “harika” ve vücuda çok yararlı olduğunu söylüyor. “Kalsın” dedim aman ha bir daha... Dedim de düşünüp mantıklı bulduktan sonra sonra, birkaç deneme daha... O da iyi geldi... Natur Med’e gelen 800 yüksek tansiyon hastasına ilaç bıraktırmış Yaşar Bey. “Çünkü birkaç kez ölçülüp yüksek tansiyon teşhisi konuluyor genellikle. Sonra da gelsin ilaçlar. Kolestrol de palavra” diyor. İlaç tekellerinin bin bir yalanından, oyunundan söz ediyor. Hareket ederek, doğru ve doğal beslenerek, vitamin ve mineralleri doğru kullanarak, doğaya uygun bir yaşamla hastalıkların önleneceğini söylüyor. Yürüyüş, hareket, ozon tedavisi, masaj, yoga, kaplıcadan oluşan kür ve ardından sağlık seminerleriyle gerçekleştirilen eğitimin bütünü, “yaşamı yeniden öğrenmek” Yaşar Bey’e göre. Son sözü Natur Med’in bahçesinde bir tabelada yer alan hekimlerin babası Hipokrat’a bırakalım: “Yaşama biçimi değiştirmeye hazır değilsen eğer, sana kimse yardım edemez...” Doğayla yeni bir iletişim kurma zamanıdır, dostlar... Kaçkar Dağları leri halkın geçim kaynaklarıdır. Orman alanlarındaki ağaç türlerinin ve bitki örtüsünün zenginliği insanları arıcılığa özendirmiş. Balığıyla ünlü Karadeniz’in bu şirin ilçesinde fazla göremediğimiz takalar, burada balıkçılığın fazla gelişmediğini söylüyor. Yerleşim yerinin engebeli konumu, tarım sahalarının yetersizliği halkı okumaya yönlendirmiş. Hemen hemen tüm insanlarının okuryazar olduğu, Türkiye’nin en çok yüksek öğrenim gören insanlarının bulunduğu bu ilçede yobazlıktan, bağnazlıktan, önyargıdan eser yok… Küre dağlarındaki İbsinna Tepesi, Antalya’daki Geyik Bayırı, Arhavi’deki Ciha…Rize’den Hopa’ya doğru giderken, Fındıklı’dan sonraki burunu döndüğünüzde, ayrıksı ve başı dik duruşuyla aşıklara konu olan Ciha karşılar sizi. Ormanın içinde, çay alanlarının üstünde, kestane ağacı ve kesme taşlar kullanılarak yapılmış, denize ve vadiye tepeden bakan, genellikle iki katlı evlerin yanındaki serenderler ise; hem büyülü emeklerin, hem de gelişmiş estetiğin göstergeleri. Odaların tüm pencereleri dağların doruklarını, uçsuz bucaksız Karadeniz’i karşıdan görüyor. Dudey, hışır, hamsili ekmek, süt helvası, fındıklı burma tatlısı, karalahana sarması yöre lezzetlerinden bazı ları… Arhavi’de büyük oteller yok, ama sahildeki öğretmen evi, çevre illerin yakınlığı, küçük oteller, konaklama sorununu çözüyor. Halkın çoğunluğunu lazlar, gürcüler, çerkezler ve göçebe aşiretler olan poşalar oluşturuyor. Yörenin güzellikleri daha çok; iç kısımlardaki kemençe, kabak kemani ve tulum seslerinden, bitip tükenmeyen yeşilin tonlarından yansıyor. Dağdan dağa, derelerin üstüne, ürün çekmek için sık sık çay asansörleri kurulmuş. Her yıl Arhavi’de atmaca festivali yapılıyor. Ali Dayı buranın sıra dışı yaşayan, bilge ve en çok tanınan insanı. Yörenin ünlü atmaca avcısı, Arhavi sevdalısı… Bir doğa aşığının iyi bir avcı olduğunu söylemek çelişkili görünse de; atmaca tuzağını, bıldırcın avını Ali Dayı’dan (Ali Günal) dinleyince; “av olayı”nın kuşları yok etmek anlamına gelmediğini, sosyoekonomik yapıdaki işlevini, anlamak zor olmayacaktır. arifekalender@ttnet.net.tr