25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GEZEKALIN Mustafa Balbay ankcum@cumhuriyet.com.tr 6 ISPARTA ASYA’NIN DESENLERİ... Orta Asya gezim boyunca dikkatimi çekenlerin başında, insanların doğayla bağlılığı, yüzyıllar boyu süre gelen doğal geleneklerini sürdürmeleri oldu. Bunda, bozkır imparatorluklarının mirasının devam etmesinin, bugünkü yaşam biçimlerinin henüz kırsal alanlara nüfuz etmemesinin büyük payı var. Ama, yaşamın temeli mutluluksa bu gelenekleri sürdürenlerin tümünü gülümser buldum. Moğolistan’da ilk tanıştığım gençlerden Erden Bilge gülümseyerek şunu söylemişti: “Bizim etnoğrafya müzemiz yoktur. Bin yıl önceki aletleri kullanmaya devam ediyoruz.” Kırgızistan’da Issık Gölü kıyısındaki Hakkı Beg, “atalarımız” demişti, “İslamiyeti kabul etmeden önce ardıç ağacına inanırmış. En dayanıklı ve en uzun ömürlü ağaç olduğundan. Bu yüzden hala ardıç ağacına özel bir bağlılığımız vardır.” Kazakistan’da, Rusya ile uzuuun sınırın nasıl oluştuğunu şöyle anlatmışlardı: “Bizim atların gidiş yoluna bakıldı. Nerelerden geçtiği, nerelerde durduğu saptandı. Ona göre sınır oluştu!” Türkmenistan bayrağındaki 5 desen Türkmen kilimlerine yansıyan aşiretleri temsil eder. Yazıya başlık olan, asıl sözünü edeceğim desenler ise Özbekistan’da. Buhara ve Semerkant’ın medreselerinin her biri ayrı sanat ürünü. Özellikle kent merkezine yakın yerlerdeki medreselerin tümü bakımlıydı. Her birinin en az bir ya da iki yerinde restorasyon çalışması yapılıyordu. Çalışmayı yapanlardan birine Türkçe, “kolay gelsin, ne yapıyorsunuz” diye sorduğumda aynen şu yanıtı vermişti: “Restavra çekeceez...” Ee restorasyon da bu kadarcık biçim değiştirsin! Medreselerin bahçesinde ülkeye özgü desenlerden üretilmiş kumaş satan insanlar vardı. Her birinin yanında da o desenleri üretenler, çizenler, dokuyanlar. Eğer bir sanat eseri beraberinde yeni bir sanat eserine kaynak olabiliyorsa; resme, kumaşa dönüşebiliyorsa ne güzel... O eser sonsuza dek yaşayacak demektir. Özbekistan’daki kilimlerin de temelini oluşturan göz alıcı desenlerin bugün de pek çok ustasının olduğunu söylediler. Desenleri çizenleri, dokuyanları izlerken kaygıyla sordum: “Bunların ustaları yaşamdan çekilince ne olacak?” Güzel bir yanıt almıştım: “O ustalar tükenmez ki... Yerlerine yenileri yetişir. Bizim ülkemizin sembolü olan bu desenler, Özbekistan yok olunca ancak ortadan kalkar!” Yolunuz Orta Asya’ya düştüğünde bizi karşılayanlar arasında o coğrafyanın kendisine özgü desenleri de olacak. Her biri ötekinden gözel desen... Tam tarif edemezsin, ne desen! Gezekalın... ve tapusunu da kendisine verdiler. Atatürk, 1 Şubat 1933’de, bu adayı Atatürk Orman Çiftliği’ne bağışlamıştır. Şimdi ise burası, yeni yapılan bir yol ile kara bağlantısı sağlanmış ve yarımada özelliği kazanmıştır. Bu yol dolgusu nedeniyle, Eğirdir Gölü’ndeki su akımı önlenmiş ve gölde kirlilikler başlamıştır. Bölgenin içme suyu gereksinimini de karşılayan Eğirdir Gölü’ndeki bu tehlikeli boyutlara ulaşan dip kirlenme sonucu, kerevit ve balık başta olmak üzere, gölde yaşayan tüm canlılar yaşam savaşı vermekteler... Süleyman Demirel Üniversi tesi Rektörlüğü, Isparta Valiliği ve Eğirdir Kaymakamlığı’nın yanı sıra, çevreci sivil toplum örgütlerinin girişimleri sonucu, göl çevresinde yapılan yasadışı binalar, yer yer yıkılsa da; Eğirdir Gölü can çekişiyor. Eğer önlem alınmaz ise, Eğirdir Gölü içinde bulunan Yeşil Ada’daki lokantalarda, akşam yemeğinde kerevitli balık yerken, ne gün batımını ne de suyun yedi rengini seyretme olanağı bulacağız. Eskiden bir nostalji olarak çalışan ve çelik köprü üzerinde ilerleyen buharlı tren yolu hattı da işlemiyor artık. Kaybolan el sanatlarının
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle