Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 Yazı ve fotoğraflar: ÇİN ÇİN 13 GEZEKALIN Mustafa Balbay ankcum@cumhuriyet.com.tr Prof. Dr. Coşkun Özdemir üyüyen bir dev; Çin. Pekin’de hava soğuk. İlk gün Dalay Lama ve Konfüçyus tapınaklarını geziyoruz. Asıl görmek istediğim şu çok ünlü dünya harikalarından Çin Seddi. Pekin’den bu büyük duvara doğru yola çıkıyoruz. 70 kilometre kadar uzaklıkta ve kuzeyde. Ama anlayamadığım bir şey var; “Çin Seddi, Moğollara karşı ve o sınırda yapılmış değil midir? Biz Pekin’de sınırdan çok uzakta değil miyiz?’’ Rehberimiz Wang yanıtladı; “Asıl Çin Seddi sınırda, milattan önceki yıllarda yapılmaya başlanmıştır. Buna bir çok eklemeler oldu. Şimdi 5 bin kilometre uzunluğundadır. Bizim şimdi göreceğimiz ve daha sonra ve 15’inci yüzyılda Pekin’i korumak için yapılmış olan bölümdür.” İnternette Çin Seddi’nin 800 bin kişinin emeği ile ve 10 yılda bitirildiğini okumuştum. Bu tür görkemli yapıtların benzerleri bugün yapılamaz herhalde. Bir teleferik ile çıkıyoruz büyük duvara. Duvarlar yüksek ve kalın. Arada kuleler var. Burçlardan iki tarafı gözetlemek mümkün. Ucu bucağı belli olmayan bir yol. Aynı gün Pekin’de Cluazon fabrikasını ve inci fabrikasını gezdik. Devlete ait olan bu fabrikalardaki pazarlık sınırları bizi şaşırtıyor. 500 dolar talep ettikleri bir malı 50 dolara alabiliyorsunuz ve hala sizi aldatmadıklarından emin olamıyorsunuz. Üçüncü günümüzde programda Tiananmen Meydanı var. Gerçekten göz kamaştırıcı bir meydan bu. Bir milyon kişiyi rahatlıkla içine alabileceğini kestiriyorsunuz. Bir tarafta National Museum ve Revolution (devrim) Müzesi. B Setti harika, ördeği nefis TAYLAND’IN ÇİÇEK TAPINAKLARI Dar ya da geniş fark etmez... Büyük bir kentin caddelerinde yürürken üç adım ötenizde çiçeklerle örülü bir platform görürseniz ne düşünürsünüz? Çiçeklerle örülü dedik ama, gerçekten örülü... Hani rasgele atılmış, gelinin gecenin bu da bizden dediği düzensiz duran çiçek yığınları değil. Özenle dizilmiş iplerle şekillendirilmiş desenli diyebileceğimiz kadar güzel biçimlemelerle bir araya getirilmiş çiçek resimleri... Yazıda peşrev olmaz. Girişi kısa tutup, konuya gelelim... Tayland’ın başkenti Bangkok’ta beni en çok çeken büyük Buda mabetlerinin yanı sıra kentin rasgele yerlerine serpiştirilmiş mabetçikler oldu. Onları önce hemen önümden giden bir kişinin kenara çekilip diz üstü çökmesiyle fark ettim. Mabetlere gelen Taylandlılar, eğer varsa ellerindeki çiçekleri mabetlere koyup diz üstü çöküyorlar ve kendi küçük dilleriyle ibadete duruyorlar. Bangkok’un Batı’da bilenler katındaki adı şu: Doğu’nun Venedik’i! Anlatım biçimi güzel, ırmakların kanalların ortasındaki Bangkok yemyeşil doğası, kara araçlarıyla deniz araçlarının yarıştığı şehir düzeniyle gerçekten Venedik’i andırıyor. Ama niye Doğu’nun Venedik’i olsun ki. O Doğu’nun Bangkok’u. Irmak kıyılarında da dikkati çeken Buda mabetleri sadece caddelerde, büyük meydanlarda değil, aklınıza gelecek her yerde... Bangkok’ta olduğum günlerde kent değiştirme arayışlarım nedeniyle Türk Hava Yolları’nın bürosuna da uğradım. Salonun bir köşesinde çiçekli heykelli Buda mabedini görünce şaşırdım. Yoksa bizim buraya gelen Türk Havla Yolları görevlileri de Budist mi olmuştu! Görevlilerden dinledim ki, işin aslı öyle değil. Türk Hava Yolları’nda görevli olan birkaç Taylandlı, işe başlama koşulu olarak belki çalışma saatleri, maaşı konu etmiştir ama, şunu da söylemeden geçmemiş: “Küçük ya da büyük fark etmez, bu salona bir tapınak köşesi isteriz.” Zaten burada bir gelenekmiş. Her yönüyle dışa açık Bangkok’ta yabancı bürolar bu tür istemleri geri çevirmezmiş. Salonları bırakalım sokaklara geçelim... Bangkok’a yolunuz düştüğünde elbet uçsuz bucaksız sahilleri isteyeceksiniz… Filleriyle, sefilleriyle Bangkok yaşamında çekici çok şey bulacaksınız... Ama mabetlerdeki çiçekleri selamlamadan geçmeyin. Tümünde tazelik ve insan emeği bulacaksınız. Gezekalın. Mao Ze Dong Mao Ze Dong’un mozolesi önünde ziyaret için bekleyen binler var. Bunun için ne yazık ki bizim vaktimiz yok. Meydanın karşı yanında Mao’nun kocaman bir resmi bulunuyor. Rehberlerimiz Wang, Mao’dan çok söz etmiyor ama 1949’u kurtuluş ve bağımsızlık yılı olarak anılıyor. Tienenman Meydanı’ndan yasak kente giriliyor. Uzun, çok uzun bir yol bu. Birbiri ardı sıra dizilmiş Çin’in tipik mimarisini sergileyen yapılar, saraylar, arada geniş av lular, merdivenler, havuzlar. Daha sonra Gök Tapınağı gezisi. Öğle yemeklerini çeşitli renkleri ve süsleri ile göze batan lokantalarda yiyoruz. Yiyecekler bol ama bazılarını yadırgıyor ve el sürmüyoruz ama aç da kalmıyoruz. Bu doğu ülkesinde ekmek kıtlığı beni biraz şaşırtıyor. Pekin yolları oldukça kalabalık. Ama ne garip cep te lefonu gözümüze hiç çarpmıyor. Sigara da çok az. Sarı saçlı kimse de yok, hep siyah. Ama beyaz saçlı da yok. Peki, yaşlı Çinliler saçlarını boyuyorlar mı acaba? Pekin elbette çok kalabalık, bizde benzeri olmayan çok geniş caddeler, büyük çok büyük binalar. Çin hiç kuşkusuz gelişen, büyüyen, ileri teknoloji kullanan ve dünya piya salarına el koyan, ürün tasarımında önemli adımlar atan bir ülke. Bir trilyon dolar rezervleri olduğunu öğreniyorum. Bununla Amerika borsasına giriyor, devlet bonolarını satın alıyorlar rahatlıkla. Amerika’da bir çok malın üzerinde “Made in China” damgasını görmüştüm, bir değişim var ama sosyalizmden vazgeçilmiş değil. Çin’in din ve inanışlarını soruşturursanız, Budizm egemen inanç. Katolikler, belli bölgelerde de Müslümanlar var. Maaşlar ve ücretler çalışanlar için 250500 dolar arasında. Fiyatlar bizim gibi olunca bu gelir yeterli olmaktan uzak elbette. Ama ciddi yoksulluk olmadığı izlenimi ediniyorsunuz. Bir buçuk milyarlık bir memleket bu. Herkesi doyurmak ne kadar zor. Son akşam o çok ünlü Pekin ördeğini tattık. Ününe layık olduğunu söyleyebilirim. Yanımdaki eşim ve beraberimizdeki derneğimizin fizyoterapisti Berkiye de bu değerlendirmede bana katıldılar. Bir akşam da KungFu gösterisini izledik. Bir de çay seremonisine katıldık. Pekin’de, bize çeşitli çayları ve onların yaşamsal önerilerini, hünerlerini tanıttılar.