Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÖRÜŞ Yusuf Hacısüleyman Turizm Uzmanı yhacisuleyman@yahoo.com 20 KÜLTÜR NE EKERSEN ONU BİÇERSİN Nisan ayında Antalya’ya gelen turist sayısında, geçen yıla göre yüzde 5 oranında ekside kalmıştık. Nisan ayı için açıklanan ekonomik değerlere göre anlaşılan yalnızca Antalya’nın turist sayısında değil, genel olarak ülkemizin tüketim vergilerindeki gelirlerde de düşüşler yaşanmış. Bu yılın nisan ayında KDV geliri yüzde 11, ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) gelirleri ise yüzde 21 oranında daha düşük olmuş. Nisan 2006’da tahsil edilen ÖTV 3.3 milyar olmuşken, bu yıl 2.6 milyar yeni Türk lirasına düşmüş. Özel Tüketim Vergisi’nin iki ana kalemi var. Birisi petrol ve doğalgaz ürünleri, diğeri ise alkollü içecekler. Geçen yıl nisan ayında alkollü içeceklerden tahsil edilen vergi 1.1 milyar iken bu yılın aynı döneminde yalnızca 562 milyon yeni Türk lirası tahsil edilmiş. Ne güzel, demek ki Türk toplumu olarak bu kötü alışkanlıktan kurtulmuş görünüyoruz. Gerçekten öyle mi? Yoksa bunun başka bir nedeni mi var? 2 yıldır turizm sektörünün KDV’nin ve ÖTV’nin çok yüksek olduğu ve düşürülmesi gerektiği yönündeki önerilerini dinlemeyenler, şimdi bu vergi kaybının hesabını nasıl verecekler. Türkiye’de alkollü içecek satışları veya tüketimi azalmadı, değişen yalnızca resmi ithalatın gayri resmi ithalata dönüşmüş olmasıdır. Yani vergilendirilen ithalat düşmüş, vergilendirilmeyen satışlar artmış. Neden? Çünkü bir mal veya ürün grubuna bu kadar vergi koyarsanız, bu ağır yükten kurtulma çabaları artar ve bu çabaların bir neticesi de bulunur eninde sonunda. İşte netice ortada. Bu ülkede hiç kimse alkollü içecekler daha fazla tüketilsin, millet sarhoş, alkolik olsun diye uğraşmıyor. Ancak kimse bir kadeh dahi içmesin düşüncesi ile vergiyi üzerine bindirirsen, tüketimi azaltamadığın gibi ülkeye vergilendirilmeyen yollardan giren içeceklerin vergi gelirinden de olursun. Ülkemizdeki bir çok turistik tesis, alkollü içeceklerin de hizmetlere dahil olduğu “her şey dahil” sistemi ile çalışıyor. 2 yıldır alkollü içecek ithal eden firmalardan oteller için bir çok tanınmış içecek markası bulunamıyor. Turistler, otelin “tasarruf önlemi” amacıyla özellikle bulundurmadığını ve kendisinin aldatıldığını düşünüyor haklı olarak. Biz olsak, aynı şeyi düşünmez miyiz? Nasıl anlatırsınız bunu turiste? “ÖTV yüksek olduğu için ithalatçı firmalar yabancı içecekleri artık ithal etmiyorlar. Çünkü gayri resmi yollardan giren içecekler vergisiz, daha ucuz, ancak size kaçak giren bu ürünü sunmak istemiyoruz bu nedenle de martini yok...” Alkollü içeceklere ÖTV uygulaması nedeniyle geldiğimiz yere bakın. Alkol tüketimi aynı, ancak alınan özel tüketim vergisi yüzde 50 eksilmiş. Ülkemizde tatil yapan turistlerin memnuniyeti azalmış, içeceklerin olmayışı hizmet kalitesinde bir düşüş olarak algılanmış. Türkiye’nin dünya turizm pazarında lider olduğu “her şey dahil” sistemi imaj olarak yıpratılmış, turistlerin bu haklı serzenişleri karşısında dayanamayan işletmeler yasal yollardan temin edemedikleri içecekleri piyasadan nerden bulursa, oradan almaya mahkum edilmişlerdir. Görüyorsunuz değil mi? Boşuna dememişler, “Bütün kötülüklerin anası alkoldür” diye. Kutlarız... Turizmcilerin uyarısına rağmen, son derece “başarılı” bir vergi çalışması olmuş. Yakında KDV’de de aynı “başarıyı” sağlayacaklar gibi görünüyor. iç dekorasyonda büyük değişiklikler yapıldı. Bu bölümde sıra dışı bir koleksiyon halkın ve sanat severlerin beğenisine sunuluyor. Hellenistik, Etrüsk, Güney İtalya ve Roma sanatlarının en seçkin eserleri burada sergileniyor. ABD’nin en büyük müzesi olan Metropolitan Müzesi’nin temelleri varlıklı ve eski esere düşkün Amerikalıların bağışladığı eserler ile atılmış. Pier Port Morgan tarafından bağışlanan bir koleksiyon ile ilk eserlerine kavuşan Metropolitan’ın bir numaralı eseri Anadolu’dan Tarsus’tan gitme bir Roma Lahdi. Bu eser aslında yakın zamana kadar müzenin girişinde kapı ağzında durmaktaydı. Yeni sergilemede Grek ve Roma galerisi içinde önemli bir konumda sergilenmeye başladı. Sardes’ten Artemis tapınağı sütunlarından görkemli bir parçada burada sergileniyor. Ayrıca, Anadolu’nun Grek ve Roma çağına ait pek çok sanat eseri yine bu bölümde sergileniyor. Serginin küratörü Dr. Christopher Lightfoot halen Türkiye’de Afyon Amorium’da kazı başkanlığı yürüten bir İngiliz arkeologu. Metropolitan Müzesi’ni bir kaç yıl önce gezerken Dr. Lightfoot müzenin kapalı olan tüm alanlarında dolaştırmış, projenin taslaklarını ve hazırlık aşamasını göstermişti. Sergileme öncesinde bir eserin yerine karar vermek onlar için en önemli sorunlardan birisiydi. Bu nedenle bir eserin bire bir hazırlanmış fotoğraflı maketi istenilen yere konuluyor ve diğer eserlerle olan ilişkisi, mekandaki albenisi, izleyiciye tanıtılabilirliği gibi pozisyonları günlerce incelendikten sonra karar veriliyordu. Henüz Metropolitan’ın yeni galerilerini görme fırsatım olamadı ama, hazırlık aşamasını bilen birisi olarak yaratılan atmosferi görebilmek için şimdiden heyecanlanıyorum. sangulaydingun@kocaeli.edu.tr