22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

NEPAL NEPAL 13 GEZEKALIN Mustafa Balbay ankcum@cumhuriyet.com.tr Everest’e doğru yürümek Yazı ve fotoğraflar: Fügen ÇİN’İN EJDERHALARI! Çin deyince diye söze başlansa, akla ilk ne gelir? Tonlarca şey... Bu sütunlarda, yeri geldikçe gelmedikçe bunlardan söz ettik. Çin Seddi... Çinlilerin iddiası o ki, aydan görünebilen tek yapı Çin Seddi... Pekin’e 80 kilometre uzaklıktaki Badaning bölgesi en revaçta yer. Çinlilerin büyük duvar dediği Çin Seddi’nin yıkıntıları üzerinde yola çıkıp, günlerce yürümek isterdim. İpek... Çinliler buyurur ki; tarih ipekle başlar. İpek elbette pek geçerli bir üründür ama, tarihi bununla başlatmayı abartılı bulduğunuzu da anlatamazsınız. Bir dizi gerekçe getirirler. Çözüm, doğrudur deyip ipeğin ayrıntılarını öğrenmek. Bugünlerde Çin’in ekonomisi dünya gündeminde. Gazetelerin ekonomi sayfalarından birinci sayfalarına uzanan Çin merkezli haberler gösteriyor ki, önümüzdeki yıllarda dünya daha çok Çin’den söz edecek. Bugün, Çin deyince akla gelenlerden “ejderha”yı konu edeceğiz... Çin’e yolunuz düştüğünde, diyelim ki yalnızsınız ve yürüyerek çok yer dolaşmak istiyorsunuz. Kaybolma riskine karşı, ejderhalar size eşlik edebilir. Başta başkent Pekin olmak üzere Çin’in her kentinde başlıca sembol ejderhalar. Sözcük insanda olumsuz şeyleri çağrıştırıyor ama, Çinliler ejderhaları günlük yaşamlarının, sanat yaşamlarının ve hatta edebiyatlarının bir parçası haline getirmişler. Pekin’in başlıca görülmesi gereken yerlerinden Kışlık Saray’a yani, daha yaygın söylemle Yasak Şehir’e girişten çıkışa, en çok ejderha heykellerinin, yontularının resmini çektim desem yeridir. İlk görünüş ürkütüyor; ne de olsa uzun kuyruklu, vahşi başlı ejderha... Biraz yaklaşıyorsunuz, zaten yaklaşmasanız bile o sizi yanına çekiyor. Aaaa, ejderha gülümsüyor. Öyle tasarlamışlar. Sarayın çatılarından giriş merdivenlerine kadar pek çok yerde ejderha resimleri vardı. Yolunuzu kaybetme olasılığına karşı da, ejderhalara dikkatle bakıyorsunuz. Tekrar geçişte mutlaka tanıdık çıkıyorsunuz. Siz ona bakmasanız, o size bakıyor. Çin mitolojisinin de ana kaynaklarından biri olan ejdarhaların, çocuk eğlence merkezlerinin başlıca kahramanlarından olduğunu görünce “pes” dedim, ejderhalardan korkmayan, onları yaşamının bir parçası sayan, dünyada kimden korkar! Çin’e yolunuz düştüğünde ejderhalara selam söyleyin... Tümüne değil tabii, zaten süreniz yetmez. İlk gördüğünüze... Gezekalın... Dede T ürk Coğrafya Kurumu’yla çıktığımız Asya gezisi normalde Katmandu’da sona eriyordu. “Buraya kadar gelmişken Everest’i görmeden gitmek olmaz” diyerek ne olursa olsun dağlık kesime gitmeye karar verdik. Kraliyet karşıtı Maocu gerillalarla askerler arasında dağlarda çatışmalar yaşandığını biliyorduk. Gorkha Airlines’dan biletimizi alıp Katmandu’dan Lukla’ya yani Everest yürüyüşünün başlangıcına gitmek için yola çıktık. Pervaneli küçük bir uçakla dağların arasından geçerek Lukla’ya vardık. Küçücük bir havaalanı, uçakların inip kalkması gerçekten mucize. Havaalanında askerler vardı, gerillalara engel olmak için kontrol görevi yapıyorlarmış. Lukla ile Everest ana kamp arasını gidip gelmek yaklaşık 15 gün sürüyor. Yol olmadığından hiçbir araç kullanma şansınız yok. Bu da günde sekiz saat yürümek demek. Hemen yola koyulduk. Ghat, Phakding, Benkar, Monjo, Jorsale, Namche Bazar, Syangboche, Khumjung’dan devam ederek en son Tengboche’de yürüyüşü tamamlayıp geri dönmemiz gerekiyordu. Nepal’in dağlık kesiminde yaşayan insanlar son derece nazik, yardımsever, güler yüzlü, temiz ve çalışkanlar. Sabahları yerleşim merkezlerinin en yukarısında yer alan tapınaklar güneşin doğuşuyla birlikte çanlarını çalıyorlar ve insanlar çalışmaya başlıyor. Yapı malzemelerini taş ve ağaç oluşturuyor. Bu nedenle taş işçilerinin bir müziği andıran çekiç sesleri tapınak çanlarıyla beraber başlıyor, güneş batana kadar devam ediyor. Turizm bu bölgenin neredeyse tek geçim kaynağı. Tüm evler bu amaçla pansiyona dönüştürülmüş. Hemen herkes iyi kötü İngilizce konuşuyor. Genel olarak Doğu Karadeniz’i andıran bir ortam. Her taraf yemyeşil, nem çok fazla. Belli bir seviyenin üstü görülmüyor. Bu nedenle Everest fotoğrafı çekebilmek için sabah saat 5’te kalktım. Gündüz hava sıcak ama gece oldukça soğuk. Hemen hemen her gün yağış var. Sarp kayalar, güçlü akarsular, suyun soğukluğuna dayanabilirseniz duş alabileceğiniz büyük şelaleler, ilginç bitkiler; inanılmaz bir doğal ortam. Sabah kahvaltıdan sonra yola çıkıp durmaksızın yürüyoruz. Hızlı bir tempoda sürekli tırmanıyoruz. Patika yollar sadece insanlar için değil hayvanlar için bile aşılması zor. Üstelik bir çok yerde sadece tırmanmıyor, merdiven biçiminde oluşturulmuş taş yollarda yüzlerce basamak çıkarak ilerliyoruz. Zaman zaman insan iradesini zorlayan bir acı oluşuyor. Kaslarımız isyan ediyor. Değil yürümek, adım atacak halimizin kalmadığı anlar yaşıyoruz. Kısa molalarla devam etmek zorundayız. Sagarmatha Milli Parkı’na girerken bizleri, “Yavaş çıkın, yükseklik hastalığı denilen ve öldürücü olabilen bir tehlike mevcut” diye uyardılar. Zamanımız az olduğundan sınırlarımızı zorluyoruz. Akarsuların üzerinde çelik halatlı asma köprüler var. Aşağıda büyük bir hızla deli deli akan akarsular. Önceleri sürekli sallanan ve oldukça yüksekteki bu asma köprüler ürkütücü geldi, sonraları alıştık. Yürüyüş sırasında bir kadın ve çocuğun ağaçtan küçük kırmızı meyveler topladığını gördük. Yol boyunca tepsilerde bunun kurutulduğunu görmüştüm. Bir tane koparıp küçük bir ısırık aldım, yoğun bir portakal limon karışımı aromadan ağzım uyuştu. Bir arkadaşımız ısırmakla kalmamış, yutmuş. 10 saniye sonra yere yığıldı, nefes alamaz oldu. Kendisine su içirmeye yeltendiğimizde kadın ve çocuk koşarak geldiler, ağacın kökündeki yumuşak toprağı ağzına doldurup kusturdular. Meğer su içerse ölebilirmiş. Çili denilen bu bitki bir baha rat olup çeşitli işlemlerden sonra kullanılırmış. Nepal’in karıncaları şerpalar. Bu zor coğrafyada taşıyıcılık yapan inanılmaz insanlar. Bazen bir çocuk, bazen yaşlı bir adam olabiliyor. Hepsinin ortak özelliği çok ağır yükleri büyük bir tevekkül ve beceriyle taşımaları. Şerpa olmak neredeyse kaçınılmaz bir şey. İyi bir şerpa olmak ise çok prestijli. Gecelediğimiz evlerde yemekler çok güzel. Mantıya benzer bir yemek olan momo ve şerpa çorbası en beğendiğimiz yemekler oldu. Evler temiz ve sade. Uydudan televizyon seyretmek mümkün. Cep telefonları çalışmıyor ama internet var. Bu bölgede insanların çoğu Budist. Çok güzel tapınakları var. Rahipler insanların arasında dolaşıyor ve onlar da çalışıyorlar. Son gün Namche Bazar’dan hava kararmadan Lukla’ya dönmek zorundaydık. Lukla’ya vardığımızda toprağı öpeceğimi söylerken samimiydim. Allah’tan burada doğal ortamlarında yaşayan Nepal kaplanlarından haberimiz yoktu. www.tck.org.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle