Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İZMİR / KONAK 11 İzmir’in içindeki İzmir’dir Konak Yelkovanın peşinde Hakan Dirik erdin yoksa, bırak kalemi elinden! D Eksik kalsın, istemez, yazma! Derdin, davan olacak ki, yazdığın, çizdiğin anlama bürünsün, yoksa inandırıcılığı kalmaz. Bir şekilde inandırsan da karşındakini, kıymeti harbiyesi olmaz. Derdim büyük, İzmir’i, daha doğrusu kalbini, “Konak”ı anlatacağım. İki yol var, çünkü “iki İzmir” var bende, benden içeri. Ya bu kenti “bilenin bildiği” köşeleriyle anlatacağım, ya da malumu kendimce dile getireceğim. İlk seçenek zor, çetrefilli, ama zevkli... “Sanat” bile aciz kalıyorsa “İzmir’in içindeki İzmir”i anlatmaya, kimseyi suçlamamalı. İkinci yol, “temel eğitim kitabı” gibi. Önce bu yoldakiler görülmeli, bilinmeli ki, “lisans” eğitimi tamamlanıp, arka sokaklardaki “yüksek lisans” eğitimine geçilebilsin. Onun için derdim, malumun tekrarı olsa bile, “İzmir’in kalbi” Konak’ın olmazsa olmazlarını paylaşmak. İşin kolayına kaçmak değil bu, Türkiye’nin en büyük ilçelerinden Konak’ın değerlerinin fazlalılığından kaynaklanan gereklilik. Zaten, bu topraklara ayak basmayanlara, bu toprakların “gizlerini” anlatmaya çalışmak, başlı başına delilik! Diyelim ki, bu kenti hiç ama hiç tanımıyorsunuz, herhangi bir yakınınızla buluşmak için hangi adresi verirsiniz? Saati kararlaştırmak yeter, çünkü yanıt basit: “Saat kulesi” Şimdilerde geçmişteki yoğunluğunu kaybetse de, dışarıdan gelenler kadar İzmirlilerin de buluşma adresi Konak Meydanı’ndaki saat kulesi. Devasa saat, vuslata kurulmuş olsa gerek, yıllardır “tık” demeden “tıkır tıkır” işleyen çarklar, sevgililerin koynuna maşuk dolduruyor. Gündüzün her saatinde saçları kısa bir delikanlıyı görmek olası saat kulesinin çevresinde. Yalnız turistler mi gelecek bu kente? Vatani görevini yapanların da buluşma noktası saat kulesi. Onun önünde fotoğrafın yoksa, İzmir’e gittiğin kuyruklu yalan! Hazır Konak Meydanı’ndayken bir adım ötedeki Kemeraltı’na uzanmamak olmaz. Şimdilerde çehresi iyiden iyiye değişmeye başlayan, geçmiş dönemin “gözde” alış veriş merkezi, her şeye rağmen yine de çekim merkezi. Hele güneş İnciraltı’na doğru epey mesafe kat ettiyse “Veysel Çıkmazı’na doğru yol almaya başlayın” önerisinde bulunacağım ama, bu konu yüksek lisansı da aşar, “doktora” sınırlarına girer ki, dergimizin sınırlarını aşmayalım... Öyleyse yürüyelim denize doğru. Güzeldir denize çıkan sokaklar, hele bir de denize çıkarmayı başarabilirse! Bilmek istemeyenin bile bildiği, saat kulesine sırtını verdin mi, “deniz”den başka yol yok. Sonra istikamet Kordon. Bir güzergâh, hem bu kadar yürünesi, hem de bu kadar mola verilesi olabilir mi? Konak’taysanız olur. Sahil boyunca “seyir terasları” çıkacak önünüze: “Al gözüm seyreyle İzmir’i!” Tecrübeyle sabit, “tavşan kanı mola”yı ne kadar kısa tutmaya çalışırsan çalış, olmuyor. Ama akşam olmakta, yelkovan, akrebi boşuna kovalamıyor. Aslında bas bas bağırıyor da, imbat biraz sesini bastırıyor. İzmir’in güneşiyle imbat birbiriyle inatlaşırken, orada bir sofra bekliyor. İzmir’de akşam oluyor. İzmir, daha da bir İzmirleşiyor. Tercih sizin; ya yol yakınken döneceksin geriye, ya da bırakacaksın kendini imbatına... hakandirik@gmail.com