22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 DANİMARKA DANİMARKA 9 GEZEKALIN Mustafa Balbay ankcum@cumhuriyet.com.tr ÇİN’DE BİSİKLET AĞIRSİKLET Tüccarların limanı Kopenhag Yazı ve fotoğraflar: Faruk Pekin onderful Copenhagen/ Harika “W Kopenhag”. Kentin resmi turizm örgütünün adı böyle. Kopenhag yaklaşık 500 adadan oluşan Danimarka’nın Başkenti. Bir milyon 700 bin nüfusu ile Kuzey ülkelerinin başkentlerine göre her dem canlı, cıvıl cıvıl. Kopenhag, Danca dilinde Kobenhavn, “tüccarların limanı” anlamına geliyormuş. Kopenhag 1996’da Avrupa Kültür Başkenti, Kongre kenti olarak dünyada 12. sırada. Kent 1167 yılında Rahip Absalon tarafından bugün Danimarka Parlamentosu’nun bulunduğu yerde kurulmuş. Kopenhag köklü bir geleneğe sahip, kendini ziyaret edenlere mutlaka bir şeyler sunabilen ender kentlerden biri. Oldukça yeşil, caddeleri genelde temiz. Gerçekten bir kültür, eğlence ve yemeiçme kenti. Elli dolayında müze, onlarca eğlence merkezi, yüzlerce lokanta, bar, “pub” var. Danimarkalılar kadeh kaldırırken, “Skaal” derler. Bu nedenle İngilizce’de “kadeh kaldırma” karşılığında “skaaling” terimi yaratıldı. Kopenhag çok sayıda özel uçak şirketinin yanı sıra SAS’ın merkezi durumunda. Ayrıca çok sayıda geminin uğrağı. KopenhagOslo arasında gece işleyen dev gemilerin akşam yemeği büfesi dillere destan. Bu hızlı, yoğun hava ve deniz trafiği nedeniyle de Kopenhag oldukça hareketli. Nasıl günümüzde turistik açıdan Viyana Mozart, Prag Kafka satıyorsa, Kopenhag’da da Andersen pazarlanıyor. Kentin simgesi artık Andersen’in bir öyküsünün kahramanı Küçük Denizkızı. Langelinje Park’ın deniz kıyısında ufacık bir kaya üzerinde oturmuş duruyor. Heykeli 1913’te heykeltıraş Edvard Eriksen yontmuş. Heykel kente büyük katkılarda bulunan Carlsberg Birahanesi’nin kurucusu Carl Jacobsen’in hemşerilerine hediyesi. Daha önce limanın simgesi bir kuğu ile Leda heykeliymiş. Küçük Denizkızı’nın başından felaketler eksik olmamış. 1964’te başı koparılmış. Yerine kopyası konmuş. Derken o kopya baş da çalınmış. Sonra bulunmuş… Yine de Küçük Denizkızı’nı Kopenhag’a gelen herkes denizden ya da karadan mutlak görüyor. Kopenhag, gezilmesi kolay bir kent. Gezilecek yerlerin çoğu yürüyüş mesafesinde. Ayrıca isterseniz ve de seviyorsanız belediyenin hizmete soktuğu bisikletler ile de dolaşabilirsiniz. Yalnızca müzeleri gezebileceğiniz gibi “Shopping turu” da yapabilirsiniz. Tekne ile “kanal turu” gerçekleştirebilirsiniz. “Birahane turu”na katılabilirsiniz. At yarışlarına gidebilirsiniz. Kopenhag’ı gezmenin kolay ve ucuz yolu bir “Copenhag Card”ı almaktan geçiyor. Görece düşük bir ücretle elde edeceğiniz 24, 48 ya da 72 saat boyunca geçerli olacak bu kartlarla para ödemeden tren ya da otobüs kullanabiliyorsunuz, 60 dolayında müzeye girebiliyorsunuz. Ayrıca panoramik kent gezdiren otobüsler de var. Kopenhag kuzeyde bir alışveriş cenneti olma yolunda. Trafiğe kapalı mağazalar mekanı Stroget giderek büyüyor. Yalnızca yayaların dolaştığı bu cadde ve yan sokaklar müthiş canlı. Georg Jensen tasarımları, Orefor kristalleri, Royal Copenhagen mağazaları, Rosenthal ürünleri, Mat Jonasson tasarımı kristaller, Illums Bolighus Magasin adlı süper marketler, amber dükkanları, porselen, mücevher, altın, gümüş, tekstil, örgü, yiyecekiçecek mağazaları insanın başını döndürüyor. Gezimize Kopenhag’ın belediye binasından başlayabiliriz. Belediye binası önündeki meydana da adını vermiş, saati ile ünlü. 1905 yapısı, Danimarka tarzı tuğla bir yapı. Belediye binasının Andersen Caddesi tarafında Kopenhag’ın ünlü Tivoli eğlence merkezi yer alır. Tivoli 1853 yılında Londra’daki Vauxhall Bahçeleri ile Paris’teki VauxhallTivoli’den esinlenen Georg Christensen tarafından kurulmuş. 80 dönümlük ışıklandırılmış bahçe içinde Pantomim Tiyatrosu, Çin Pavyonu, değişik dönemlerin ve ülkelerin mimari tarzlarını yansıtan 30 lokanta, Tivoli muhafızlarının sık sık tekrarlanan bandolu yürüyüşleri oldukça ilgi çekici. Tivoli tam cümbüş yeri. Tivoli Bahçesi’nin bir kenarında Louis Tussaud Balmumu Müzesi, batısında da 1971 yılında bitirilen sahteBizans mimari tarzlı tuğla bina İstasyon bulunuyor. Ancak yine Andersen Caddesi üzerinde yer alan Glytotek adlı müze ise bence Kopenhag’ın en önemli müzesi. Ny Carlsberg Glyptotek Kuzey Avrupa’da antik sanat ürünlerini içeren en önemli sanat merkezi. Sanata sahip çıkmasıyla ünlenen biracı Carl Jacobsen ve karısı Ottilia tarafından 1897’de kurulmuş. Müzede Yakındoğu, Eski Yunan, Roma ve Mısır sanat eserleri ve kalıntılar sergileniyor. Müzenin bir bölümünde Rodin’den kopya heykeller var dışarıda ise “Düşünen Adam” kopyası var. Glyptotek’in karşı sokağından yürüdüğünüzde varacağınız yer Ulusal Müze’dir. Müze Viking dönemi parçaları açısından oldukça zengin. Mutlaka görülecek yerler: Üniversite binaları ve sinagog, 12 havarinin heykelleri ile donatılmış Katedral, Slotsholmen (Kale Adası) üzerinde. Parlamento (Folketing) binası, kentin en dikkat çekici yapısı Borsa binası. Kanallar yöresini mutlaka gezmek lazım. Çok sayıda müze ve kanallar arasında tekne gezisi büyük keyif veriyor. Kopenhag müzeleri, konserleri, müzik grupları, tiyatroları, opera ve baleleri, mimari ve tasarım zenginliği, yazar, şair, müzisyenleriyle bir kültür kenti. Belleklerden gitmeyen, liman çevresindeki lokantalarda yenen deniz ürünleri ve içilen biralar. fest@festtravel.com Pekin’de insan kalabalığından, özgün mimariden başka Çin işi ne var diye etrafınıza bakındığınızda sizi sessiz ve hareketli bir araçlar topluluğu selamlayacaktır. Bisikletler size “Çin’e hoş geldiniz” diyecek, kaldırımda, cadde kıyısında dikkatli yürümenizi isteyecektir. Çin’de bisikletin ayrı bir yeri olduğunu okumuştum, duymuştum. Bisikletle ilgili her türlü görüntüye hazır hissediyordum kendimi. Ama yanılmışım. Hayal gücünü zorlayacak bir çeşitlilikte Çinlilerin günlük yaşamına girmiş bisiklet. Bisikletin insanların kent içinde dolaşma, bir yere ulaşma ve spor amaçlı olarak kullanılması elbette doğal. Çin’de bisiklet bu özelliklerinin yanında aynı zamanda bir ekmek teknesi, taksi, yük taşıma aracı. Bisikletinizin arkasına küçük camekanlı bir iki tekerlekli bölme koyarsınız, içine de o gün Pekin’de ne gidecekse pilavdan meşrubata yiyecekleri sıralarsınız. Alın size hareketli bir ekmek teknesi. Gezen tekne değil ama, yürüyen tekne! Bisikletinizin yanına bir Çinli’nin sığacağı boyutta plastik bir cep koyarsınız, cebin tek tekerleği olur, yandan bisiklete bağlarsınız. Alın size tek kişilik bir taksi... Şimdi sıra işin en zor bölümüne geldi: Bisikletten TIR! Yok hemen öyle karşı çıkmayın... Bisikletten TIR mı olur demeyin... Diyelim ki uzunca bir ağaç parçasını şehir içinde taşımanız gerekti. Çözüm basit: Önde bir bisiklet, bisiklete ağacın önü bağlanır. Sonra uzunluğa göre ağacın arkası da başka bir bisiklete bağlanır. İki bisikleti kullanan uyumlu şekilde pedal çevirdi mi, alın size uzun araç. Eğer başka yükünüz, kolileriniz varsa onları da bu uzun aracın ortasındaki boş kalan ağaçlara bağlayabilir, ya da taşıma çengelleriyle asabilirsiniz. Pekin sokaklarında dolaşırken ekmek teknesi bir bisikletle yük taşıma aracı bir bisikletin çarpışıp kaza yaptığını gördüm. Bisiklet trafiği öylesine yoğundu. Kim demiş, bisiklet öteki taşıma araçlarına göre hafif siklettir diye... Bunu iddia edenler Çin’e gelsinler, bisikletten nasıl ağırsiklet olur, yerinde görsünler. Gezekalın...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle