Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 SURİYE SURİYE 9 GEZEKALIN Mustafa Balbay ankcum@cumhuriyet.com.tr ASYA’NIN AYAKLI MÜZELERİ! Fotoğraftaki kadını Türkmenistan’ın başkenti Aşkabad’ta çektim. Asya gezilerim sırasında bu türden kaç fotoğraf çektiğimi anımsamıyorum. Yaşı 60 ve üzeri her 810 kişiden birinin yakasında, boynunda benzer madalyalar vardı. Kimileriyle konuştum... Doğrudan yakasındaki madalyaları sorarak sohbete girince konuşmanın sonu gelmek bilmiyor. Anlattıkça anlatıyorlar. Bunlar 1991’de kansız biçimde yıkılan Sovyetler Birliği döneminin devlet anlayışının sembolleri. Anlattıklarına göre, o dönemde askerde, işyerinde, üniversitede yaşamın neresinde olunursa, başarı gösterenlere bir nişan takılıyormuş. En iyi kitap okuyan genç nişanı. En iyi tarla süren çiftçi nişanı. En iyi üretim yapan işçi nişanı. En iyi görev yapan asker nişanı. Aklınıza ne gelirse... Her bir nişanın görüntüsü farklı. Sorduğunuzda sohbetler o yüzden uzuyor. Nişanların çoğunun üzerinde dönemin liderlerinin ya da Lenin’in resimleri var. Doğadan ya da askeri sahnelerden esinlenerek yapılmış olanlar da az değil. Onlara kendimce “ayaklı müze” adını verdim... Birini durdurup, hangi nişanın nereden olduğunu öğrenmeye başladığınızda bir müzeyi de dolaşmaya başlıyorsunuz demektir. Üstelik fazla yorulmadan ve rehberli! Benim konuştuklarım arasında yaptığım mini ankete göre en çok nişanmadalya İkinci Dünya Savaşı döneminde ve hemen sonrasında verilmiş. Bu savaşta en büyük kaybı veren ülke olarak, o dönemde hayatta kalmayı başaran bile madalyayı hak etmiştir, desek yeridir. İkinci sırayı ise o dönemin tarımsal üretim alanları kolhozlarda başarılı olanlar alıyordu. Kimi Orta Asya ülkelerindeki sanat içerikli müzelerde yağlı boya portre resimler gördüm. Resimdeki kahramanlardan bazılarının yakasında başarı nişanı vardı. Bence şöyle bir tarihtoplum bağlantısı kurulabilir: Toplumun belleğinde en çok iz bırakmış olay, tarihteki en yeni ve en önemli olaydır. Bunu, dolaştığım coğrafyalarda konuştuğum insanlardan edindiğim iklime dayalı olarak söylüyorum. Öyle ki, 300 yıl önce meydana gelmiş olayı dünmüş gibi canlı anlatanlar vardı. Söyleyenlerin yalancısıyım, kimi ücra Özbekistan köylerinde Timur’un yaşamakta olduğuna inananlar varmış. Gezmek demek, elbette güzellikleri, güzel binaları, güzel doğa parçalarını görmek demek. Bütün bunlardan önemlisi gezmek, yeni insanlar tanımak, onlardan bir şeyler öğrenmek demek. Ben, Asya’nın ayaklı müzelerinden, ayaklı kütüphanelerinden çok şey öğrendim... Gezekalın... Hamidiye Çarşısı Güney komşu batıya gidiyor! Yazı ve fotoğraflar Dursun Özden inlerce yıllık tarihin, etnik kültür ve B inançların harman yeri, güney kapı komşumuz Suriye, bende ilk olarak şunları çağrıştırıyor; Meryemti ve Ezo Gelin türküsü, Şam şekeri, rahvan yürüyen Arap atları, kara kıl çadırlarda yaşayan göçebe Bedeviler, Irak sınırı yakınlarında pamuk toplayan kızlar ve çölde deve güden çocuklar, ay ışığında ve kaya kovuklarında zikir eden Dürziler ve ilk Hıristiyan olan Aramiler, Şaman geleneğini sürdüren Türkmenler, kutsal dinlerin ilk yayıldığı topraklar, beyaz tenli ve iri lacivert gözlü güzeller, maskeli şahin avcılar, acılı ve tatlı yiyecekler, Selahaddin Eyyubi, Cemal Paşa, Hatay ve su sorunu, İsrail işgali altında bulunan Golon Tepeleri, Osmanlı izleri, Hamidiye Kapalı Çarşısı, İmam Hüseyin’in kesik başının bulunduğu Kristal Gümüş Türbe, uçsuz bucaksız sınır boylarında bayramlaşma ve düğün törenleri, mayın tarlaları, sınır ticareti, oynak ve ezgili şarkılar. Hatay’ın, Suriye turizm haritalarında yer almasından rahatsızlık duyan eski Kültür Bakanı Necah El Attar’ın konuğu olarak gittiğim ilk Suriye ziyaretim ile Turizm Bakanı Dr. Sadullah Alkala’nın çağrılısı olarak gittiğim üçüncü gezim arasındaki üç yıllık aradan sonra, inanılmaz değişiklikler gördüm... Nargile tüttüren güzellerin dudağını, lüks Amerikan sigarası süslüyor... Batı kültürüne hiç de yabancı olmayan Suriyeliler, kurtuluşu Türkiye aracılığıyla AB’ye açılmakta buluyor... Düğünleri ve dansları bile değişmiş... Ünlü şarkısı Feyruz’un ve Arap rakslarının yerini, Madonna ve batının çılgın müzik grupları almış... Bir de, İbrahim Tatlıses ve Bülent Ersoy tutkunları artmış... Şam sokaklarındaki seyyar kitapçılarda ve kitapevi vitrinlerinde Aziz Nesin, Orhan Kemal, Yaşar Kemal ve Nazım Hikmet’in kitapları; en çok okunan eserler arasında yer alıyor... Korsan basılıp satılan bu eserler için telif hakkı yok... Bir de, Bülent Ersoy, İbrahim Tatlıses ve Zeki Müren’in cd ve kasetleri kapışılıyor... Tarihi Emevi Camisi içinde, ezan sonrası namaz kılan Sunniler ve aynı anda saz çalıp semah dönen AleviŞii zikirlerine, komşu sokaktaki kiliseden yükselen çan sesi eşlik ediyor... Osmanlı Padişahı Sultan Abdulhamid tarafından yaptırılmış olan Hamidiye Kapalı Çarşısı, İstanbul’dakine çok benziyor. Kuyumcular, antikacılar, halıcılar, bakırcılar, renkli ve ışıklı kadın iç çamaşırı satan dükkanlar, rengarenk şekerciler, lahmacuncular, şerbetçiler, giysiciler, tespihçiler, nargileciler ve aklınıza ne gelirse, her şey var burada... Abartılı konuşan Araplarla, alış verişte mutlaka sıkı pazarlık yapın. Suriye topraklarına girmeden önce, mutlaka Antakya’yı gezmenizi öneririm. Çünkü buradaki her şey, sizi Suriye’ye alıştıracaktır. Cilvegözü sınır kapısından girdikten sonra, ilk durağımız Halep oldu. Derviş danslarının ve sufi müzik dinletilerinin gizemli izlerinin görüldüğü ve tarihin ilmek ilmek dokunduğu Halep. Laik ve hoşgörü kültürünün yaşadığı ve eski ile çağdaş olanın buluştuğu uygar bir kent olan başkent Şam (Damascus). Umur Dağı aşiretlerini koruyan Ay Tanrısı’nın 2 bin yıllık yüzüne el sürerek, Büyük İskender ordularının yıkıp yağmaladığı Fahrettin Sultan Kalesi’nden, tarihe bir kuşbakışı fırlatılan antik Palmyra. Yeraltı manastırların ve kayadan oyma mazgallı evlerin, güneşe gülümsediği Maalula. Abdulaziz Dağı eteklerinde tarihi Bağdat Kapı. Şarkı söyleyerek hasır ören güzellerin yeri Dara. Tanrı ve krallar kapısı Basra. Güzellik Tanrısı Venüs’ün saçlarını taradığı ve Suriye İmparatoru Philip’in tiyatro izlediği mozaik kenti Shahpa. Beş bin yıl önce yapılan ve dünyanın ilk kütüphanelerinden biri olan kültür merkezi Ebla. Sabahları fırından aldıkları sıcak ekmekleri sokak aralarına ve kaldırımlara seren ve onları kabartıp yiyen insanların kenti Hama. Çan Halep seslerinin yükseldiği ve halkının yüzde 90’ı Ortodoks olan Epamea. Baraj gölü sayesinde, sarı çöl sıcağını bir nebze olsun aralayan, ODTÜ mezunu Şiar ve Savunma Bakanı Mustafa Tlass’ın memleketi Arrstan. İslamiyet’in ilk yayıldığı yerlerden biri ve Halid bin Velid Camisi kubbesinde yansıyan Humus. Lüks otellerin ve altın kumsalların olduğu; zeytin, hurma, üzüm ve narenciye bahçelerinin yeşilliği ile Akdeniz mavisinin kucaklaştığı kıyı şehri Tartus. İzmir Kordon Boyu’nu andıran tatil köyleri, turistik tesisleri, eğlence ve dinlence yerleri ile kaktüs ve portakal ağaçları arasından esen ılık Akdeniz havasının solunduğu cennet kent Laskiye. Diğer adıyla Lasky’in doğusunda yükselen Salehaddin Eyyubi Kalesi. Ortadoğu, Arap ülkeleri, Avrupa ve Türkiye’den gelen turistlerin en çok tercih ettiği yerlerin başında, hiç kuşkusuz Lasky geliyor. Buraya Hatay’ın Yayladağı ilçesinden günü birlik gidip geliniyor. Çünkü otomobille ve otobüsle, yalnızca iki saat uzaklıkta. İstanbul, Ankara, Adana ve Antakya’dan Şam’a günlük otobüs seferleri yapılıyor. Ayrıca, THY ve Suriye Hava Yolları uçaklarıyla da gitme olanağı bulunuyor. Osmanlı Sultanı Abdulhamid döneminde sefere başlayan (1894) ve ParisSofyaİstanbulŞamHicaz Demiryolu hattında çalışan yolcu treninin vagonları, şimdi Şam Tren İstasyonunda içkili lokanta olarak hizmet veriyor... Tarihi istasyon binası da, sanatsal etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Kültür bağının başta bir göstergesi de 1 Ocak 1944’de bağımsızlığına kavuşan Suriye’nin ilk Cumhurbaşkanın, Türk asıllı Şükrü El Kuvvetli olması. ozdendursun@gmail.com Palmira antik kenti Selahattin Eyyubi Heykeli İmam Hüseyin’in başının olduğu türbe