Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 ADIM ADIM İSTANBUL Turgay Tuna tunaturgay?yahoo.fr HUBER KÖŞKÜ celikle panayıra katılacak yakın çevre köylüleriyle ilişki içine girilmiş, herkese alacağı rol ya da görev paylaştırılmış ve ona göre dekor ve kostüm hazırlıkları günler öncesinden başlamıştı. İki gün boyu süren panayır boyunca bir program dahilinde, gladyatör oyunları, Roma askerlerinin savaşa hazırlanışı, müzik ve dans gösterileri Roma’nın günlük yaşamından kesitler, Roma dönemi yiyecekleri, şarabı tanıtıldı. Öğrencilere Roma döneminin zanaatları, sepet örme, taş kırma, taşa şekil verme, mozaik yapma gibi teknikler öğretildi. Çocuklar Romalı kıyafetleri içindeki ebeveynlerini yakından izliyor, küçük boyutlu at ponilerle geziyorlardı. Bazı annelerse küçücük bebekleriyle bile görevlerinin başındaydı. Panayırda tüm giysi, dekor ve canlandırmalar gerçek Roma uzmanlarının denetiminde hazırlanmış ve böylece halka işbirliği sağlanarak eğlenerek öğrenme konusundaki amaç gerçekleşirken gerçek olmayan aletlerle de eşya bilgisi yaratılmıştı. Öğrendiğimize göre, bu tür aktivitelerle Müzenin yıllık izleyici sayısı yirmi binin üzerine çıkmış. Ne yazık ki pek çok kent müzemizin bu kadar ziyaretçisi yok. sengulaydingun@kou.edu.tr belli dönemlerinde hazırlanan ileri olmayan seviyede bilim eğitimi veren çeşitli aktivitelerle de hayli izleyici çekmekteydi. Tam da böyle bir aktivite düzenlendiği günlerde oradaydık. Amaç taş ocağının kullanıldığı Roma döneminin, halka tanıtılmasıydı. Olay bir panayır havasında düzenlenerek yerel halkın katılımı da sağlanmıştı. Ön Tarabya’ya az bir mesafe kala, sol tarafımızda sırtını arkasındaki yeşilliklere dayamış tüm güzelliği ile yükselen dantel gibi işlenmiş tarihi ahşap bina Boğaz’ın en güzel yapılarından biri olan ünlü Huber Köşkü. Şimdilerde ise devlet başkanımızın kimi zamanlarda İstanbul’a gelişlerinde kaldığı, istirahata çekildiği Cumhurbaşkanlığı Konutu... Tüm Boğaz’daki, artnouveau stilin en güzel örneklerinden birini oluşturan bu köşk, yüzyılın başlarında, Osmanlı Devleti’nin en büyük müttefiki Almanya İmparatorluğu ile flört ettiği dönemde İstanbul’da kalan ve MauserKrupp silah firmalarının temsilciliğini yapan Herr Aguste Huber ve kardeşi tarafından yaptırılmış. Mimarı tam olarak bilinmemekle beraber, yapının genelinde yüzyılın başlarında İstanbul’a birbirinden güzel artnouveau yapılar kazandırmış İtalyan mimar Raymando D’Aranco’nun çizgileri görülüyor. Silah tüccarlarımız Huber kardeşler, çalışkanlıkları kadar zevkü sefaya da düşkün insanlarmış. Yaptırdıkları köşkün en ince ayrıntılarına kadar sanat şaheseri olmasını istemişler. Köşkün bahçesinde yer alan köpeklerinin mezarı üzerindeki köpek heykelleri bile bir sana eseri. Gerçekten de denizden bakıldığında bir masal evini andıran bu görkemli köşk, ayrıca çevresini kuşatan Setüstü Köşkü, Av Köşkü, Faytonhane olarak adlandırılan ahır ve arabalara ayrılmış bölüm ve sera gibi yapılardan meydana gelen bir kompleks oluşturuyor. Köşkün iç süslemeleriyle heykel grupları da cabası. Birinci Dünya Savaşı’nın arifesinde Huber kardeşler İstanbul’u terk edip ülkelerine dönmüşler. Uzun bir zaman başı boş ve bakımsız kalan köşk 1932 yılında Mahmut Hayri Paşa ve eşi Mısır Prensesi Kadriye Hanımefendi tarafından satın alınmış. Ancak, sıcak iklimden gelen prenses hanımefendi köşke bir türlü alışamamış, daha doğrusu Boğaz’ın serin havası oldukça rahatsız etmiş kendilerini. Çok geçmeden de, Huber Köşkü, Notre Dame De Sion Kız Lisesi Müdürlüğü’ne hibe edilmiş. İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Dame De Sion öğrencileri okul olarak kullanmışlar bu görkemli binayı. Ardan yıllar gelip geçmiş, 1973 yılında on bir ortaklı Boğaziçi Turizm İnşaat Anonim Şirketi, köşkü satın almış ama Anıtlar Kurulu’na takılan binada istedikleri değişiklikleri gerçekleştirememişler. 1985 yılında da, devlet tarafından kamulaştırılan bina elden geçirildikten bir süre sonra Cumhurbaşkanlığı konutu olarak hizmet vermeye başlamış. Huber Köşkü gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı’na yakışacak nitelikte bir bina. Boğaz turları yapan rehberlerin de, büyük bir şevk ve gururla anlattıkları yerlerden biri burası. Ne var ki, Cumhurbaşkanımızın kaldığı Huber Köşkü’nün güzelliğine karşılık, hemen yanında yükselen Faytonhane binası, dökülen boyaları ve bakımsız haliyle içler acısı bir görüntü sergiliyor.