16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TMOK, ‘2006 FairPlay Ödülleri’ni kazananları açıkladı C 4 MAYIS 2007 CUMA Fotoğraf:Sami GÜREL Spor Servisi Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Fair Play Konseyi’nin “2006 Fair Play Ödülleri”ni kazanan isimler açıklandı. İletişim Dalı’nda “Büyük Ödül’’ gazetemiz spor servisine verildi. TMOK jürisi Cumhuriyet gazetesi spor servisini Fair Play’in ön plana çıkaran habercilik ve yayın anlayışı nedeniyle Büyük Ödül’e layık buldu. Ataköy Olimpiyatevi’nde düzenlenen basın toplantısına, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) Başkan Yardımcısı ve Fair Play Konseyi Başkanı Erdoğan Arıpınar, TMOK Başkanı Togay Bayatlı ve bazı konsey üyeleri katıldı. TMOK Başkanı Bayatlı, bu ülkenin Fair Play’e ihtiyacı bulunduğunu belirterek, “Fair Play her an Okurların gazetesi Cumhuriyet, 83 yılık tarihindeki en kariyerli ödüllerinden birini aldı. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin bünyesinde bulunan Fair Play Konseyi, spor servisimizi, İletişim Dalı Büyük Ödülü’ne layık gördü. Peki niçin çıkmıştık centilmenlik kürsüsüne? Salt 2006 yılı içinde gerçekleştirdiği ‘Temiz futbol için el ele’ kampanyasının spor dünyasında yarattığı olumlu hava mıydı gerçek gerekçe? Hayır, Cumhuriyet, yıllardan beri sürdürdüğü ilkeli yayıncılığının karşılığını alıyordu. Türk sporunun en anlamlı kuruluşundan… Evet Cumhuriyet’in bir duruşu var… O da doğruluk... Dürüstlük... Tarafsızlık... Hiç kimsenin, hiçbir kesimin sesi olmamış bu koca müessese... Nadi ailesinden gelen, ardından dürüstlük abidesi İlhan Selçuk’la rayına oturan, Hikmet Çetinkaya’larla, Orhan Erinç’lerle, İbrahim Yıldız’larla, Mustafa Balbay’larla, Abdülkadir Yücelman’larla, Ali Abalı’larla, Halit Deringör’lerle ve Adnan Dinçer’lerle süren bir gelenek, görenek, etik anlayış silsilesinin devamıyız hepimiz. Sami GÜREL Onlar hayatın her alanında imkânsızlıklarla mücadele etmek durumunda. En zoru ise üzerlerindeki bakışlar. Bedensel engelliler her alanda olduğu gibi sporda da zorlukları yenmeye çalışıyor. Golf Federasyonu’yla Türkiye Engelliler Spor Yardım ve Eğitim Vakfı’nın (TESYEV) ortak projesi olan ‘’Tekerlekli Sandalye Golfü’’ yaşama geçirildi. İstanbulda yapılan ilk seçmelere 33 sporcu katıldı. TESYEV Başkanı Yavuz Kocaömer de son yıllarda hızla artan engelli spor kulüplerinin yanı sıra engelliler sporlarının da buna paralel artış gösterdiğine dikkati çekti. Seçmelere katılan Türkiye Omurilik Felçliler Derneği Beykoz şubesi yöneticilerinden İsmail Şenkal, organizasyonun bedensel engelliler için çok önemli olduğunu belirtti. 1993’te geçirdiği ameliyat sonrası bacaklarını kullanamayan Şenkal, ülkemizde bu tür organizasyonların artmasını ve bedensel engellilere daha fazla önem verilmesi gerektiğini söyledi. Seçmelerde mücadele eden İsmail Şenkal’ a bedensel engelliler ve spor hakkındaki düşüncelerini sorduk. Organizasyon hakında neler söyleyeceksiniz? Organizasyon tek kelimeyle müthiş. Özellikle bizler için tam bir rehabilitasyon diyebilirim. Engelliler olarak spor alanında fazla bir alternatifimiz yok. Bu organizasyonla birlikte doğayla iç içe spor yapma olanağı spor NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN utboldan umudunu kesmiş, futbol maçlarından keyif almak bir yana stres yaşayan ve yarım yüzyılı futbolun içinde geçmiş biri olarak dünyanın bu en popüler sporu için neler yazabilirim diye düşünüyorum. Futbolumuzun ne tarafını yazayım? Popülaritesi kalmamış, iğrençliklerle dolu, fair play’den habersiz insanların kavgasını mı yazayım? Üç kağıtçılığı, yalakalığı pazara çıkanları mı yazayım, yoksa kapalı kapılar ardındaki gizli anlaşmaları mı yazayım? Futbol diye, futbola gönül vermişlere itiş kakış, tekme, tokat ve bir yığın küfür yutturmaya çalışanları mı kaleme alayım ya da TV ekranlarında birbirlerine sataşanları, gazete sütunlarındaki varsayımlı senaryoları mı yorumlayayım? Ya da sahadakini değil de aklındakini okuruna dayatmaya kalkanları mı dile getireyim? Neresinden bakarsanız bakın çirkinliklerle dolu, iğrenç ve pis kokuların giderek yayıldığı bir futbol ortamında bu sezon gerek kupanın gerekse ligin tepesindeki iki takımın ortaya koyduğu futbolun neresinden başlayayım? Gözündeki gözlüğün rengini okuruna yutturmaya çalışan köşe ve kulüp yazarlarımıızın hangisini okuyayım, hangisine güveneyim? Kendi gördüklerime mi onların yazdıklarına mı inanayım? İtiraf etmeliyim ki kendi gördüklerime bile inanamadığım olayların içine düştüğüm de olmadı değil. Futbolsuzluğu bize futbol olarak sunmaya çalışan, iki adımdan gol kaçıran, pas vermesini bilmeyen, top kontrolünü beceremeyen futbolculara ve onların başındaki teknik direktörlere verilen mil C 19 Diyecek Ne Kaldı ki... F TMOK FAİR PLAY jürisi, gazetemiz spor servisini FairPlay’i ön plana çıkaran habercilik anlayışı nedeniyle büyük ödüle layık gördü. ’e büyük ödül FAIRPLAY ÖDÜLLERİ Sportif Fair Play Ödülleri: Büyük Ödül: Halil Çokuner Şeref Diploması: Mustafa Veli Ak Kutlama Mektubu: İbrahim Kutluay Kariyer dalı: Büyük Ödül: Aldo Baldini Şeref Diploması: Eylem Elif Maviş Kutlama Mektubu: Erden Eruç İletişim Dalı: Büyük Ödül: Cumhuriyet Gazetesi Spor Servisi Şeref Diploması: Sporvizyon Gazetesi Kutlama Mektubu: CNN TürkDHA Spor Servisi yapmamız gereken bir olay. Fair Play’i insanlara öğrettiğimiz takdirde belki bir gün sporumuzda olan şiddet olaylarına, birtakım karşılıklı çirkin olaylara, yöneticilerin birbirlerine hücumlarına, sporun içindeki birimlerin birbirleriyle yaptıkları kavgalara son verecek hale geliriz’’ dedi. TMOK Başkan Yardımcısı ve Fair Play Konseyi Başkanı Erdoğan Arıpınar ise Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Fair Play Konseyi’nin kuruluşunun 25. yılı olduğunu belirterek, verilen ödüllerin 1300’den fazla aday içinden seçildiğini belirtti. Toplumsal Fair Play’de 10, Sportif Fair Play dalında 9 ödül dağıtıldığını belirten Erdoğan Arıpınar, ödüllerin 21 Mayıs Pazartesi akşamı sahiplerine verileceğini açıkladı. yonlarca dolara mı acıyayım? Hele o kendini bilmez yöneticilerin çocukça davranışlarına, konuşmalarına ‘’Ayıp oluyor” mu diyeyim? TV’lerde sabaha dek uzayan geyik muhabbetlerinde popolarını yırtarcasına tuttuğu takımı temize çıkarmak için yaygara koparanlara ‘’Lütfen amigo olmayın’’ mı diyeyim? Maç yönetmek için sahaya çıkan hakemlere “Sen git, patronun gelsin’’ mi diyeyim, yoksa hepsine birer gözlük mü hediye edeyim? Son dakikadaki hakem değişikliklerine mi yoksa ‘’Hakemleri bana bırakın’’ diyerek kendi kurduğu MHK’yi elinin tersiyle iten Futbol Federasyonu’nun tepesine oturmuş, Lozan Mahkemesi’nde yolsuzluk, muhasebe kayıtlarında oynama ve rüşvetleri özel hesabında topladığı suçlamasıyla yargıcın karşısına çıkan zanlı FIFA Başkanı’na sırtını dayamış , kendisine oy veren kulüplere ise arkasını dönmüş, futbolun tepesine çöreklenmiş adamın yasalara karşı gelmesini sineye mi çekeyim? Medyanın oy birliğiyle eleştirdiği hakemleri özellikle istediği takımlara atayarak futbolun dümenini eline geçiren birkaç yazarın, özel randevular sonrası neden rota değiştirerek yalakalar safına katıldıklarını mı araştırayım? Yoksa naklen yayınlarla ilgili şaibeli konuşmaların nedenini açıklaması için sevgili meslektaşım Şansal Büyüka’dan açıklama mı isteyeyim? Futbolumuzun da siyasetle atbaşı gittiğini de görüyor, kimi futbol yöneticilerinin kendi derdine düşmüş Başbakan’ı futbolu kurtarmaya davet etmesine de şaşırıyorum. ayucelman?yahoo.com C u m h u r i y e t ’ t e n / A R İ F K I Z I LYA L I N tireceğini de yazmayacağız… Bir maç sonrası adrenalin patlamasıyla “Şerefsizler.. hırsızlar..” diyen genç yöneticinin, ertesi gün kendisini bile üzen o ifadesini de manşetlere taşımadık, taşımayı da düşünmüyoruz. Çünkü biliyoruz ki hiçbir baba, kahvaltı masasında oturan çocuğunun spor sayfasına göz attıktan sonra “Baba şerefsiz, hırsız ne demek” sorusuna muhatap olmak istemez... Biz de babaları, anneleri, siz Cumhuriyet bekçilerini üzmeme adına bu başlıklardan, sansasyonel habercilikten, kavga ortamından uzak durduk, duracağız da…Varsın “renksiz” desin birileri. Varsın “Roberto Carlos haberini niye kullanmadınız?” diye eleştirilelim, varsın Ze Roberto’ları, Hamit’lerle ilgili transfer haberlerini gazetecilik diliyle “atlayalım”… Evet, örnekleri çoğaltabilir, tek sayfalık mütevazı Cumhuriyet Spor’un sütunlarını doldurabiliriz şık cümlelerle... Ne var ki uzatırsak lafı sizler bir haberi eksik okumak zorunda kalacaksınız. Ama eminiz ki ne demek istediğimizi çok iyi anladınız... Çünkü bu gazete bizlerin değil, sizlerin... Bu fairplay ödülü bizlerin değil sizlerin.. Kutlu olsun.. Niçin FairPlay? Dışarıdan bakıldığında belki biraz renksiziz... Belki de biraz donuk… Hatta transfer haberlerimiz televizyonların, radyoların, internet sitelerinin bile gerisinde… Antrenmanda şakalaşan futbolcuların fotoğraflarını da bulamazsınız sayfamızda... Ya da, Papermoon sohbetleri de çıkmaz manşetimize; taraflarca doğrulanmadığı sürece… Bakanın, Başbakan’ın işaret ettiği federasyon başkan adayının peşinden de gitmeyiz, görevinin başında birileri varken, koltuğa aday da aramayız… Ama dedik ya; bu bir gelenek. Ağabeylerimizden öyle gördük, genç arkadaşlarımıza da öyle öğütlüyoruz… Israr da edeceğiz bu çizgimizde… Gazete patronlarının “balon transfer haberlerini” savunduğu günümüz Türkiyesi’nde, imzayı atmadan hiçbir transfere “bitti” dememişiz, demeyeceğiz de... Hatta, meslektaşlarımız tarafından eleştirilmeyi göze alıp nisanın ortasında Fenerbahçe’nin Roberto Carlos’u ge Golf engel tanımaz bulduk. Ayrıca fazla güç harcamadan bu sporun yapılabilmesi bizler için çok uygun. İlk kez mi golf oynuyorsunuz? Evet, ilk kez burada golf oynadım. Gerçekten çok zevkli bir spormuş. Dışarıdan bakıldığında golf bana daha sıkıcı, sakin bir oyun olarak gelirdi. Burada ilk seçmelerde 1015 dakika oynadım ve büyük keyif aldım. Daha önce hiç spor yaptınız mı? Tekerlekli basketbol oynuyorum. Su sporlarıyla ilgileniyoruz. Özellikle yüzmeyi çok seviyorum. Bir dönem de okçuluk yapmıştım. Ancak golf fazla güç harcamadan yapılan bir spor olduğu için tüm engellilere bu sporu yapmala rını tavsiye ediyorum. Bedensel engelliler olarak spor alanında ne gibi güçlüklerle karşılaşıyorsunuz? Öncelikle mimari engeller bizleri en çok zorlayan faktör. Yani evden çıkıp bir yerlere gitmek bizlerin en çok zorlandığı nokta. Spor konusuna gelince fazla ilgi yok bizlere. İmkânlarımız da kısıtlı. Açıkçası biz de kendimizi çok rahat hissedemiyoruz. İnsanların bakışları zaman zaman bizleri rahatsız ediyor. Sanki acıyan gözlerle bizlere bakıyorlar. Bu durum bizlerin hevesini de kırıyor. Doğuştan mı engellisiniz? Ben 1993’te bel ağrısı şikayetiyle doktora gitmiştim. Yanlış bir ameliyat sonucu bu hale geldim. Böyle bir şey aklımın ucundan geçmezdi. Sonuçta iki tarafı da yaşadığım için engelli olmanın nasıl zorlukları olduğunu çok iyi biliyorum. Siyaset ve futbolun karanlık yolu Aslında futbolumuzu siyasetten soyutlamanın olanaksız olduğunu birçok kez yazdım. Demokrasi diye diye Cumhuriyet’i yok etmeye çalışan zihniyetle futbolumuzun başındaki kişinin özerklik diye diye padişahlığını ilan ettiğine tanık oluyor muyuz? Evet!.. TBMM’deki oylama sırasında TV ekranlarında milyonlara kişinin önünde oynanan oyunla federasyon seçimlerinde ve futbol alanlarındaki oyunların bir farkı var mı? YOK!.. 70 milyonu tek adamın iki dudağı arasına bırakan sisteme demokrasi, futbolumuzu da tek adamın keyfine ve egosuna teslim eden sisteme özerklik denilebilir mi? HAYIR!.. Ama oluyor işte... Siyasetin cılkını çıkaran ve ülkeyi karanlığa götüren troyka eğer Ankara ve İstanbul’da toplanan milyonların sesini duymazsa duyuracaklar gelir. Eğer Türk futbolunu da keyfine göre yöneten, varlığının nedeni olan kulüplerin sesini duymayan, imzalarını tanımayan, eleştirilere kulağını kapayan, devekuşu gibi kafasını toprağa gömmüş bir koltuk heveslisine de dur diyecekler elbette. Ülkeyi ABD’ye peşkeş çektirenlere seslenen milyonlarla ulusal takımın Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana giyilen formasını bile yabancılara satan, kendi milletinin değil mahkeme kapılarındaki zanlı bir İsviçrelinin sağdıçlığına sığınanlara yakındır büyük şamar. Yakındır, belki yarın belki yarından da yakın... Neyin peşindesiniz? İnsanlar doğar, büyür ve bir gün ebediyete göçer. Yaşantıları sırasında türlü çeşitli hastalıklarla savaşan insanların bir de hafıza kaybıyla karşılaştıklarını sık sık görüyoruz. Bunun toplumdaki ismi bunaklık. İnsanların kısa yaşam süreleri içindeki bunaklıkları olağan karşılansa da kurumların böyle bir sıkıntısı yoktur. Düşünüyorum da 100 yaşını aşan Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe kulüplerimizi kuran, bugün toprak olmuş muhterem sporcular bugünleri görselerdi ne derlerdi acaba? Ama kemiklerinin sızladığından eminim. Sporda adeta bir iç savaş yaşanıyor, paylaşamadığınız nedir? 3 puan mı şampiyonluk mu kupa mı? Daha önce aldığınız kupalarınız nerede? Müzelerinizin tozlu raflarında mı yoksa gün ışığından yoksun bir karanlık odanın bir köşesinde mi? Soruyorum, 1957’de kim şampiyon oldu, 1964’te kupayı kim aldı, bileniniz var mı? Unutulup giden yıllarda o kupalar da şampiyonluklar da unutuldu. O halde neyin peşindesiniz, neyin peşindeyiz? Sağ duyulu olmak gerekirken sağlı sollu salvo atışlarla birbirlerini hedef alanların aynı gemide olduklarını unutanlara sesleniyoruz, kendinize gelin... Güzellikler bırakın. Şampiyonluklar elbette güzelliktir, onurdur ama kupaları teneke gibi kullanmayın. Bir Trabzonspor maçında Fenerbahçe’nin kupadan çekildiğini anımsıyorum. Pire için yorgan yakmaya değer miydi? O yıl Fenerbahçe kupayı alsaydı, belki o günkü olaylar bugün anımsanmayacaktı bile. Ama kupadan çekilmeyi Fenerbahçeliler de futbol kamuoyu da yıllarca unutmayacaktır. Ne demek istediğim sanırım anlaşılmıştır. 100 yaşını dolduran Fenerbahçe asla ve asla spor sahasından çekilmez, yarış alanını asla terk etmez. İnsanlar gelir geçer, kavgalar ve kavgacılar da gelip geçer ama tarih her zaman sağduyunun kazandığını yazar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle