Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 GÜNCEL C haberlerin devamı Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu katılımcı koşulu yerine getirilmediği için iptal edildi 4 MAYIS 2007 CUMA GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Yüksek Mahkeme: 367 şart ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi, cumhurbaşkanı seçiminin ilk turunu, 367 katılımcı koşulunun yerine getirilmemesini anayasaya aykırı bularak iptal etti. Yüksek Mahkeme, seçime başlanabilmesi için TBMM Genel Kurul Salonu’nda 367 katılımcının hazır bulunmasının şart olduğuna hükmetti. AKP hükümeti, Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin kararı üzerine erken seçim kararı aldı. Başbakan Tayyip Erdoğan, seçimin 24 Haziran ya da 1 Temmuz’da yapılabileceğini, bununla ilgili önerinin TBMM gündemine getirileceğini açıkladı. Yeni belirlenecek takvim çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı seçim turlarının devam edeceğini, birinci turun ardından yeni bir durum değerlendirmesi yapacaklarını anlatan Erdoğan, TBMM’nin seçim yapamaması durumunda cumhurbaşkanının 5+5 modeliyle halk tarafından seçilmesi yönünde anayasa değişikliğini getireceklerini söyledi. “Cumhurbaşkanı Görünen Köy ünlerdir çeşitli senaryolar, varsayımlar, görüşler öne sürülüyor. Anayasa Mahkemesi 367’yi gerekli görürse o zaman sorun yok. Ne küçük ne de büyük kıyamet beklenmiyor. Türkiye en kısa sürede, örneğin temmuz ayında sandığa gidecek. Lakin Yüksek Mahkeme 367’ye gerek yok doğrultusunda bir karar alırsa? Bu olasılık kafaları karıştırıyor. Kesin bir çözüm öne sürülmüyor. Sürülmüyor değil, sürülemiyor. 367 reddedilirse, örneğin erken veya zamanında genel seçimden önce Çankaya’yı mutlaka ele geçirmeyi kafasına koyan RTE’nin; Abdullah Gül’ü üçüncü turda cumhurbaşkanı seçtireceğine kesin gözle bakabiliriz. ??? AKP iktidarının artık görmezden gelemediği toplumsal tepkilerin içeride ve dışarıdaki yankıları, RTE’yi ya seçim ya gerginliğin daha da tırmanması şıklarından birini yeğlemek zorunda bırakıyor. Tandoğan mitingini alkışlayan ama temel amacını yeterince değerlendirmeyen ABD ve AB medyası, Çağlayan’daki toplumsal depremden sonra Türkiye’de İslama bağlı iktidara karşı halkın laik rejim koruma ve kollama görevini üstlendiğini kabul etti. Üstelik Türkiye’de laisizmin tehdit altında olduğunu görmek zorunda kaldı. Bugüne kadar Batı medyası AKP’nin laik Türkiye üzerindeki oyunlarını önemsemedi. Fakat iki büyük miting Batı medyasının gözünü açtı. Guardian gibi, The Times gibi, Independent gibi sayılı gazeteleri “Köşk’te imamlara hayır İslamcı Cumhurbaşkanı’na kırmızı kart Milyonlardan İslam devleti protestosu” başlıklarını atmaya yüz binler, milyonlar zorladı. RTE ve dar kadrosu, Bülent Arınç gibi fanatik İslamcılar laik Cumhuriyet depremlerinin hangi anlama geldiğinin ayırdında mı acaba? Yoksa hâlâ Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı seçtirdikten sonra dilediği zaman erken seçime giderek gerginliği yatıştıracağını mı hesaplıyor? ??? Toplumsal gelişmeler ortada. Çeşitli senaryolar mantıksal değerlendirmeler diye piyasaya sürülürken CHP lideri Deniz Baykal’ın, Anayasa Mahkemesi’nin cumhurbaşkanı seçimi oylamasına 367 milletvekilinin katılımının zorunlu olmadığı yönünde bir karar vermesi durumunda; bunun “…Türkiye’yi çok tehlikeli bir çatışmaya sürükleyeceğini” savunan açıklamaları neden yadsınıyor? Baykal’ın konuşmasını dikkatle okumak gerekiyor. Öncelikle Anayasa Mahkemesi’nin 367 milletvekili bulunmadan cumhurbaşkanı seçilemeyeceği yönünde vereceği kararın Türkiye’yi rahatlatacağını söylüyor. Zira, RTE’nin akıl almaz partisel ve kişisel bencil davranışlarından sonra ortaya çıkan toplumsal tepkiyi erken seçimle gelecek parlamentonun cumhurbaşkanı seçmesi olasılığı ile yatıştırabileceğinin, böylece “anlık krizin denetim altına alınabileceğinin, Türkiye’yi ‘belli bir rahatlamaya’ götüreceğinin” altını çiziyor. Bu birinci aşama. Fakat krizin tamamen yatışmasına Yüksek Mahkeme’nin alacağı olumlu karar da yeterli olmayabilir. 367’yi onaylayan bir karar ile Cumhurbaşkanlığı seçim süreci tamamlanacaktır ama; kriz ancak Türkiye erken seçimle tabii İslamcı ve laik Türkiye karşıtı AKP’nin tek başına iktidarından kurtulunca sona ermiş olacaktır. Bu da ikinci aşama. AKP, Anayasa Mahkemesi’nin 367 başvurusunu geri çevirmesinden sonra bildiği yolda yürümeye karar verir, Gül’ü cumhurbaşkanı seçtirmekte veya krizin tek ilacı “derhal” erken seçim kararı almamakta direnirse… Baykal’ın söylediği olasılık gündeme gelebilir. Bu da olası üçüncü aşama. Görünen köy kılavuz istemez; o zaman son iki görkemli mitingin ardı arkası kesilmeyecek, toplumsal gerginlik giderek artacak, laiklerantilaikler arasında Türkiye “çok tehlikeli” çatışmalara sürüklenecektir. Baykal’ın anımsatmak istediği bu olasılık göz ardı edilebilir mi? Ne yazık ki şu sıralarda RTE kafası, iktidarın “çatışmacı anlayışını” sürdürme arayışı içinde görünüyor. G Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının dayanaklarından biri de TBMM Başkanı Arınç’ın toplantıdaki tutumu oldu. Toplantı yeter sayısını 184 kabul eden Arınç’ın bu görüşünü Genel Kurul’a onaylatması ve yoklama yapmadan süreci başlatması iptale gerekçe yapıldı. nı 2 turlu olarak millet seçsin” diyen Erdoğan, bu konuda halkoylamasını göze aldıklarını söyledi. AKP, anayasa değişikliğini gerçekleştirmesi durumunda erken seçimle birlikte Cumhurbaşkanlığı seçimini de yapacak. Başkanvekili Haşim Kılıç ile üye Sacit Adalı’nın karşı oyuna karşı 9 üyenin oyuyla alınan iptal kararına, TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın toplantı yeter sayısı aramadan süreci başlatması da dayanak oluşturdu. Anayasa Mahkemesi, CHP’nin başvurusunu görüşmeye başladı. Yaklaşık 4 saat süren oturumun ardından alınan kararı Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Kılıç açıkladı. Kılıç, Anayasa Mahkemesi’nin Deniz Baykal, Önder Sav ile 132 milletvekilince 11. cumhurbaşkanının seçimi konusunda TBMM’deki oylamaya ilişkin yapılan itirazı görüşerek karara bağladığını bildirdi. Kılıç, kararı şöyle açıkladı: “11. cumhurbaşkanının seçimine ilişkin ortaya çıkan cumhurbaşkanı seçiminde gözetilmesi gereken toplantı yeter sayısı ile ilgili TBMM’nin 27 Nisan 2007 günlü 96. birleşimindeki oylamaya ilişkin kararının bir içtüzük değişikliği niteliğinde görüldüğü, bunun da anayasaya aykırı olduğu, Haşim Kılıç ve Sacit Adalı’nın karşı oyu ve oyçokluğuyla, içtüzük değişikliği niteliğinde görülen TB MM’nin söz konusu kararının yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmiştir.” Kılıç, kararın anlamına ilişkin bir soru üzerine, “Artık ikinci turu oylama şeklinde bir oylama değil, artık bundan sonra sürecin yeniden başlaması, tekrar edilmesi demek. Biz kısa kararı TBMM Başkanlığı’na bildiririz” dedi. Bir gazetecinin “Yani bundan sonra 367 mi aranacak” sorusuna Kılıç, “Şüphesiz ki mahkeme kararı bunu söylüyor” yanıtını verdi. Kılıç, kararın gerekçesinde de açıklanacağı üzere, 367 sayısının birinci ve ikinci turlar için öngörüldüğünü belirterek, “Toplantı yeter sayısı bu. Ortaya çıkan kararda arkadaşlarımızın iradesi, birinci ve ikinci turlarda 367 oy olması gerektiği yönündedir, toplantı nisabı olarak” dedi. UĞCU AÇIKLAMA YAPACAK Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla ilgili bazı açıklamalar yapıldığının hatırlatılması üzerine de Kılıç, “İlgili açıklamayı Sayın Başkanımız yapacak zannediyorum” dedi. Tuğcu’nun bir yazılı değerlendirme yapabileceği belirtildi. Kılıç, “Bundan böyle yoklama yapılmadan Cumhurbaşkanlığı seçimine geçilemeyecek mi?” sorusuna ise “Geçilemeyecek” yanıtını verdi. Kılıç’ın bu sözlerinden heyetin iptal dayanaklarından birisinin de Arınç’ın tutumu olduğu anlaşıldı. Toplantı yeter sayısını 184 kabul eden Arınç’ın bu görüşünü Genel Kurul’a onaylatması ve yoklama yapmadan süreci başlatması da iptale gerekçe yapıldı. AKP Türkiyeleşemedi! cek. Bu ruhu anlamayan güruhtur! Başlangıç 14 Nisan olduğu için bundan böyle TandoğanÇağlayan ruhu için, “14 Nisan süreci” tanımını kullanacağız. AKP, bu sürece nasıl bakacağını henüz kestiremedi. Ancak Türkiye AKP’ye nasıl baktığını artık biliyor! Tıpkı, Tandoğan gibi Çağlayan’da da katılımın ne kadar olduğu konuşuluyor. Sayım başladı, bakalım ne zaman sona erecek. 5 yıldır sabırla bekleyen toplum, notlarını verdi, AKP’nin karnesini meydanlara astı. Görünüm şu: Türkiyeleşemedi: AKP iktidarının ilk günlerinde bu soruyu sormuştuk, yanıtını büyük ölçüde bilmemize karşın bir süre “zaman kredisi” tanımıştık. Süre çoktan doldu, AKP ne yazık ki Türkiye’nin ortak paydalarına hitap edemedi. Devleti tanıyamadı: Hükümetler temelde topluma ve devlete hizmet etmek için vardır. AKP ise hükmetmek için geldi. Devlet kurumlarında önceki hükümetlerde de tanık olduğumuz kadrolaşmayı öylesine ileri noktalara götürdü ki; adeta AKP’leştirdi. İktidar gücüyle tüm devleti ele geçirebileceğini düşündü. Kimi kurumların sessizliğini “sadakat” sandı. ??? Ekonomiyi yabancılaştırdı: Türkiye’ye yabancı olan AKP, belki de bunun bir yansıması olarak ekonomiyi de büyük ölçüde yabancılaştırdı. Yeri geldikçe vurguladığımız gibi Türkiye’nin kalkınmasını sağlayacak, istihdamı artıracak her türlü yatırıma evet. Ancak AKP’nin yabancı sermaye yağıyor dediği durum, büyük ölçüde mevcut yatırımların ve bankaların yabancıların eline geçmesinden başka bir şey değildi. Borsayı sopalaştırdı: Yüzde 70’ten fazlası yabancıların olan borsayı, toplumsal muhalefeti etkisizleştirmek için kullandı. Sesini yükseltene, “borsa incinir, ona göre” demekten çekinmedi. Yabancılar da kendi hükümetleri olarak gördükleri AKP’yi üzecek adımlarda borsayı düşürdüler, rahatlatacak durumlarda yükselttiler. IMF’yi kurumlaştırdı: AKP iktidara geldiğinde Türkiye’de IMF’nin Kemal Derviş imzalı ekonomi programı yürürlükteydi. 3 yıllık program, AKP iktidarının ikinci yılında ömrünü dolduruyordu. İsteseler, “Biz kendi ekonomi programımızla yürüyeceğiz. IMF’ye teşekkür ederiz” diyebilirlerdi. Bunun yerine tam tersi bir politika izlediler. Birkaç hafta önce The Economist’teki bir yorumun konusu şuydu: “IMF merkezini Ankara’ya taşımalı... Türkiye’den başka büyük müşterisi kalmadı!” Rakamları anlamsızlaştırdı: Enflasyonun üç haneli olduğu dönemlerin hükümetleri bile rakamlarla oynayıp halka yalan söylemeye cesaret edemediler. AKP etti. Ekonomide rakamlar iyi, halkın durum kötü! Çünkü rakamların neredeyse tümü hormonlu. ??? Yolsuzluğu tabana yaydı: Demokrasiyi tabana yayalım derken, yolsuzluğu yaygınlaştırdılar. AKP, Özal dönemi uygulamalarına rahmet okutan yöntemlerle yolsuzluğu adeta doğal çalışma yöntemlerinden biri haline getirdi. Toplumu yozlaştırdı: Halkımız “dinciyim diyen de bunu yaptıktan sonra” diye başlayıp büyük bir yozlaşma süreci içine girdi. Buna ahlaki çöküntü de eklendi. AKP ve medyası iktidarı sürdürmek uğruna gerçek dışı haberciliği de yöntem olarak seçince yozlaşma katlandı. İşte, TandoğanÇağlayan uyanışının altında, en dibinde yatan konular bunlar. Bu uyanış sadece Cumhurbaşkanlığı seçimi ile sınırlı değil. Halkımız artık AKP’yi şöyle görüyor: Türkiye’ye istediklerini kabul ettirebileceklerini düşünen yabancıların ve içimizdeki uzantılarının hükümet gücü. AKP’yi indirmeye hazırlanırken, geçmişten de ders almak ve yerine ne konabileceğini çok iyi hesaplamak gerekiyor! ankcum?cumhuriyet.com.tr T andoğanÇağlayan ruhu bundan böyle başkentteki tüm adımları etkileye T YURTTAŞLARDA SEVİNÇ Kararı birçok televizyon kanalı canlı yayınla duyurdu. Kararın ardından Anayasa Mahkemesi’nin karşısındaki apartmanlarda oturanlar balkonlara çıkarak alkışlarla yüksek mahkemeye destek verdiler. Mahkeme önünden geçen araçların sürücüleri de kornalarına basarak desteklerini duyurdular. Mahkeme çevresindeki apartmanların cam ve balkonları Türk Bayrağı ve Atatürk posterleriyle donatıldı. TARİHİ KARARA İMZA ATANLAR: Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda 367 katılımcının hazır bulunması yönünde Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu (üstte), üyeler Fulya Kantarcıoğlu, Ahmet Akyalçın, Mehmet Erten, Necmi Özler, Serdar Özgüldür, Şevket Apalak, Serruh Kaleli ve Alifeyyaz Paksüt oy kullandı. Başkanvekili Haşim Kılıç ile üye Sacit Adalı ise toplantı yeter sayısının 184 olduğu gerekçesiyle karara katılmadılar. Özal tarafından atanan Kılıç ve Adalı, 1998’de de RP’nin kapatılması kararında karşıoy kullanmışlardı. (AA) RTÜK Başkanıyken Kanal 7 Int’de de yöneticilik yaptı Zahid Akman’ın sırları kötü Osman ÇUTSAY FRANKFURT – Almanya’nın Frankfurt kentinde 25 Nisan’da 340 güvenlik görevlisi ve 5 savcının katıldığı bir operasyonla kamuoyunun gündemine gelen “Kanal 7 Int” ile yakın çevresindeki gelişmeler, yeni boyutlar kazanırken ilginç bağları da ortaya çıkardı. Kanal 7 televizyonu ve “kardeş şirketlerin” ticaret sicilindeki kayıtları, RTÜK Başkanı Zahid Akman’ı çok zor durumda bırakacak bağlantıları belgeledi. İlgili yasadaki açık hükümlere rağmen, Zahid Akman’ın medya alanındaki yöneticilik ve ortaklıklarının sürdüğü ortaya çıktı. Frankfurt Sulh Mahkemesi Ticaret Sicili kayıtları, halen nitelikli dolandırıcılık, kara para aklama, zimmete para geçirme, emniyeti suiistimal iddialarıyla tutuklu olarak sorgulanan ve bir süre daha bu tutukluluğunun süreceği belirtilen Mehmet Gürhan ile Aykut Zahid Akman’ın, “eşine az rastlanır bir güven ve işbirliği içinde çalıştıklarını” gösterdi. Türk medyasının en önemli denetim kurumunun başına getirilen Akman’ın Almanya’da kalması halinde, bugün her zaman bir halefselef ve ortaklık ilişkisi içinde bulunduğu Mehmet Gürhan ve Firdevsi Ermiş ile birlikte yukarıda anılan suçlamalardan ötürü en azından sorgulanacağının kesin olduğuna dikkat çekildi. RTÜK Başkanı Akman’ın, yasaya aykırı bir biçimde bu görevini sürdürdüğünü, bulunduğu sektördeki görev ve bağlantılarını gereğince tasfiye etmediğini kanıtlayan son bulgular acil yanıt bekliyor. FrankfurtMain Sulh Mahkemesi Ticaret Sicili’ne HRB 56534 sayısıyla kayıtlı olan ve daha adıyla doğrudan “Ak Parti” göndermesi içeren “Weiss Handels und Investment GmbH” adlı yarım milyon Avro kuruluş sermayeli medya şirketinin genel müdürlüğünü üstlenen Zahid Akman, bu görevini Mehmet Gürhan’a devretti. Bu devir işlemi 2 Kasım 2005 tarihinde ticaret siciline kaydedildi. Dolayısıyla Zahid Akman, 4 aya yakın bir süre RTÜK Yasası’nı ihlal ederek başkanlığını sürdürdü. Zahid Akman’ın, halen sorgusu süren Mehmet Gürhan ile birlikte kurduğu “European Food & Marketing GmbH” adlı ve HRB 58342 sicil numaralı medya şirketindeki genel müdürlük görevini de Mehmet Gürhan’a devrettiği saptandı. Ancak bu işlemin ticaret siciline kayıt tarihinin 7 Ekim 2005 olduğu saptandı. Söz konusu şirketin adı Akman ayrılmadan önce “Atlas Media Marketing GmbH” olarak değiştirildi. Zahid Akman’ın aynı zamanda hisse sahibi olduğu bu şirketin yönetimindeki devir işlemi de RTÜK’teki konumuyla çelişiyor. “Euro 7 Fernseh und Marketing GmbH” adlı ve HRB 55555 sicil numaralı şirketin genel müdürü Dr. Zahid Akman, kayıtlara göre 8 Aralık 2005 tarihindeki genel kurul sonrasında bu görevini de Mehmet Gürhan’a devretti. Ancak gerek bu genel kurulun tarihi gerekse devir işleminin ticaret siciline kayıt tarihi olan 4 Ocak 2006, Dr. Akman’ın RTÜK’teki göreve getirilmesinden 6 ay sonrasına işaret ediyor. ER İŞTE ZAHİD AKMANMEHMET GÜRHAN DAMGASI H Dr. Aykut Zahid Akman’ın Mehmet Gürhan ile çok yakın işbirliği sadece medya şirketleri kurmakla sınırlı değil. Akman, Gürhan ile birlikte yönetim kurulu üyeliğini paylaştığı ve daha sonra da iflas masasına devredilen “Offenbacher und Frankfurter Wohnungsbaugenossenschaft” adlı ve GnR 8206 sicil numaralı konut kooperatifinin yönetiminden, sırdaşı ve ortağı Gürhan’la birlikte 25 Temmuz 2006 itibarıyla ayrıldı. Bu kooperatifin batık olduğu ve davacıların Akman’ı da sorumlu tuttuğu, RTÜK Başkanı’ndan tazminat talebinde bulunmaya hazırlandıkları öğrenildi. Ancak Dr. Zahid Akman’ın, “European Consulting und Marketing GmbH” adlı ve 100 bin Avro kuruluş sermayeli küçük medya şirketindeki genel müdürlük görevini her zaman olduğu gibi tekrar Mehmet Gürhan’a devretmek için 2007 yılının mart ayını beklemesi dikkat çekti. Frankfurt Sulh Mahkemesi Ticaret Sicili kayıtları, 2005 yılı temmuz ayından bu yana RTÜK Başkanı olarak görev yapan Dr. Zahid Akman’ın, 19 Mart 2007 tarihine kadar bu küçük medya şirketinin resmen genel müdürü olduğunu belgeliyor. Zahid Akman, söz konusu şirketlerde aynı zamanda hissedar olarak da yer alıyor ve tüm kayıtlar, yasal sürecin gerektirdiği koşulları yerine getirmeksizin RTÜK Başkanı olarak görev yaptığını gösteriyor.