Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
muhafazakârlığa ayrı bir renk katmaktadır! Tabii ki bu kadar renk ve küresel düzeydeki dalgalanmalar hayra alamet değil! Fakat bu veriler Fuller’in "buluşma" olarak adlandırdığı durumu anlamamız açısından oldukça önemlidir. Türkiye’nin yöneldiği Ortadoğu’dan bir görüntü... C S TRATEJİ 9 KONTROL ALTINDA DİN Öyle anlaşılıyor ki ülkemizde yaşanılan kutuplaşma, farklı araçlarla, özellikle kutsal değerler üzerinden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuşatma faaliyetinin sonucudur. Kuşatma faaliyetinin bir tarafını dış güçlerin yayılma politikalarına uyduran, yani küresel gücün evcilleştirdiği, kendi ekonomik ve politik çıkarlarına bağladığı Ilımlı İslam anlayışı, diğer tarafını da başından beri cumhuriyetin kuruluş felsefesine karşı olan iç ve dış cephenin Türkiye Cumhuriyeti’ni kuşatma planı oluşturmaktadır. Asıl mesele budur. Bu noktada üzücü olan küresel güçlerin dinleri kontrol altına alma planının sonucu olarak geliştirdiği bu stratejiye kutsal dinimiz İslam’ın alet DÜŞÜNDÜREREK DÖNÜŞTÜRME Siyasi bir parti kurmaktan veya böyle bir hareket yönteminden kaçınan Gülen’in hareketinin apolitik nitelemesiyle tarif etmenin mümkün olmadığını savunan Fuller bu görüşünü şöyle temellendirir: "Gülen hareketi, her biri toplumu etkileyebilir nitelikte muazzam iletişim işletmelerine, eğitim ve finans kurumlarına ve büyük medya kuruluşlarına sahiptir. Hiç şüphesiz ki hareket, gayet açık bir şekilde bireyi dönüştürmek suretiyle toplumu dönüştürmeyi arzu etmektedir. Bu süreç sonunda manevi bir düzen inancını yansıtan ulusal ve toplumsal kurumların yaratılmasına ilişkin kolektif çağrılara kapı aralayabilecektir. Toplumu dönüştürmeye yönelik her girişimi politik bir proje olarak nitelendirirsek bir anlamda bunu da politik bir proje olarak adlandırmak mümkündür." CIA ajanı Fuller’in Yeni Türkiye’ye biçtiği rol ile Ilımlı İslamcı ve liberal çevrelerin hedefleri arasında önemli benzerlikler vardır. Fuller’in Türkiye Cumhuriyeti ve İslam üzerine geliştirdiği görüş "Kuruluş döneminde reddettiği "İslami" köklerine Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin dönmesi" gerektiği tezine dayanır. Bu buluşmayı gerçekleştirecek aktörler ise Ilımlı İslam’ı temsil eden siyasi iktidar ve iktidarı destekleyen bazı dini grup ve onların sözcüleridir. Fuller için İslam niçin bu kadar önemlidir? Gerçekte İslam’ın yeniden yaşanır olması sorunu Fuller için hayati bir öneme mi sahiptir? Yoksa Fuller’in İslam’a biçtiği rol amaçlarını gerçekleştirmek için oldukça kullanışlı bir araç mıdır? Cumhuriyetin İslam’dan koptuğu fikrini şu öncüllere dayandırır: "Türk devleti, İslâm Dünyasında en militan bir şekilde antiİslâmcı olanıdır. …devletin üstünlüğü kavramı popüler düzeyde Türkiye’de ancak son zamanlarda sorgulanır hale gelmiştir. Anayasa’da Türk Devleti ölümsüzdür, anlayışı yer almaktadır. İslâmcılar bu temaya yüklenmektedirler. Bunun başlıca nedeni, mevcut devletin kendilerinin siyasi sisteme katılmalarının önündeki anahtar engeli oluşturmasıdır. İslâmcılar, iktidarda olmadıkları sürece egemen devlete karşı milleti savunacaklardır." / "Türkiye’de ordu ve güvenlik güçleri, aşağıdan yukarıya doğru uzun dönemde katı seküler düzene karşı, ezilebilecek İslâmcı bir siyasal parti ve hatta şiddet yanlısı grubun dışa açık yaklaşımına kıyasla, daha sinsi bir tehdit oluşturduğu korkusuyla apolitik Ilımlı İslam hareketinin dini yandaş kazanma ve tebliğ faaliyetlerini bile kökünden kazımak çabası içindedir."(3) Cumhuriyetin; Hz. Peygamberin bize sunduğu İslam’la değil, emperyalizme alet edilmiş, kapitalist sisteme ve egemen gücün stratejik amaçlarına uydurulmuş, kerametleri kendinden menkul şeyhlerin bireyin özgürlüğünü ve aklını esir almış sözde bir "İslam"la çatıştığının bilinmesi gerekiyor. edilmesidir. TEMEL TEZLER Fuller bize göstermektedir ki, hem Ilımlı İslam’ın Fuller’in temel tezleri şunlardır; 1 Cumhuriyetin kuruluşu antiislamcıdır. Dolayısıyla Cumhuriyet bir kopuştur. 2 Millete karşı devleti kutsar. 3 Bu Kutsal devlet tezine karşı, karşı devrim Ilımlı İslamcılardan gelmektedir. 4 Bu karşı devrimin önündeki tek güç ordudur. Bir ve ikinci tez tarihsel ve felsefi açıdan oldukça tartışmalıdır. Fakat asıl önemli olan Fuller’in bu tezlerinin Türkiye’de sözcülüğünü kimlerin yaptığıdır. Yani teşeronlar kimdir? Türkiye’de bu tezlerin sözcülerinden birkaç güzelleme: 1 "Türk devleti, İslâm’ı kendi maksatları için kullanmaya çalışmakla birlikte, yine de hiçbir zaman dinin serbestçe ifadesine ve dini ibadetlerin açıktan yerine getirilmesine izin vermemiştir." 2 "Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasından bu yana Türk Devleti İslamcılar için ruhtan kopuşun sembolü olmuştur". 3 "Laiklik; devleti sınırlar, bireyi sınırlamaz. Özgürlüklerin genişlemesi için –bundan kast edilen dini ve etnik cemaatlerin yayılma, kurumsallaşma faaliyetiyeniden tanımlanmalıdır." Peki, bu yeniden dönüşü gerçekleştirecek siyasi ve dini aktörler kimdir? Bu soruya verilen cevap oldukça ilginç. Aynen şöyle der: "Modern Türk Devleti’nin sıkı İslam karşıtı yapısına rağmen Türkiye, günümüz İslam’ı için oldukça önemli iki dinamik İslami hareket üretmiştir: Gayet politik AKP ve büyük ölçüde apolitik cemaatçi Gülen hareketi… AKP, Türkiye’de bu güne kadar gelmiş İslamcı partiler serisinin açık ara en ılımlı, en profesyonel ve en başarılısı olmuştur… AKP sadece ılımlı değil, aynı zamanda ve daha önemli olarak da, dini değerlerin siyasi hayatla bütünleştirilmesinin ne anlama geldiğini keşfetmeye çalışan İslamcı bir partidir. Gülen hareketi ise ülkedeki en yaratıcı entelektüel ve dönüştürücü güçtür…" politik temsilcisi (biz değil Fuller böyle söylüyor) hem de Gülen hareketi "Yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni" gerçekleştirme hareketidir. Daha açıkçası Türkiye Cumhuriyetini yeniden dönüştürmenin ve biçimlendirmenin siyasal araçlarıdır. Kimi aklıevvellerin anladığı gibi istenilen, Türkiye’de kapitalist yaşam biçimini kısıtlamanın değil, tam aksine kapitalizmin yatağında üreyen ve beslenen muhafazakârlığa yaslanarak hiçbir ahlaki değere aldırmadan dini politik amaçlar için kullanmaktır. Ben size garanti veriyorum Türkiye İran ya da Malezya olmayacak. En lüks metaları tüketebilirsiniz, en lüks arabaları kullanabilirsiniz, ama ABD’nin size biçtiği elbisenin dışında hiçbir şey giyemezsiniz, bu bazen kafanıza geçirilen bir çuval bile olsa Elhamdülillah demek zorundasınız. Bilmemiz gerekir ki dün Cumhuriyetin çatıştığı İslam; emperyalizme alet edilmiş, kapitalist sistemin sabitelerine ve egemen gücün stratejik amaçlarına uydurulmuş, kerametleri kendinden menkul şeyhlerin bireyin özgürlüğünü ve aklını esir almış sözde bir "İslam"dı. Hz. Peygamber’in bize sunduğu İslam değildi. Cumhuriyetin çatıştığı İslam dün de bu İslam’dı, bu gün de bu İslam’dır. Bu gerçeği anlamak için öncelikle sosyopolitik değişim süreçlerini, ardından da dün egemen güçlere karşı mücadele veren milli mücadele hareketini maskaralıkla tanımlayan, bu gün egemen gücün işgal politikalarını ve katliamlarını kutsallık ve özgürlük adı altında kutsayan çevrelerin duruşunu iyi değerlendirmek gerekir. Dipnotlar: 1 Bkz: Graham E. Fuller (2008:) Yeni Türkiye Cumhuriyeti, (Çev: Mustafa Acar) İst: Timaş Yay. Bundan sonra Fuller’in iddiaları tırnak içinde verilecektir. 2 Bkz: Mehmed Görmez, "İlahi Dinlere Göre Başörtüsü" İslâmiyat, (Cilt: 4, Sayı: 2, Haziran: 2001) 3 Bkz: Graham E. Fuller (2004) Siyasal İslam’ın Geleceği, (Çev: M. Acar) İst: Timaş Yay.