02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

olmasının en büyük nedeni olan Wallström, gerçekte çevre ile ilgili sayısız yasal düzenlemenin yürürlüğe girmesinden ve Birlik müktesebatının neredeyse üçte birinin çevre ile ilgili olmasından sorumlu kişi olarak kabul ediliyor. Bilineceği gibi, AB’ye "hantal" eleştirilerinin yöneltilmesinde kalabalık ve detaycı çevre mevzuatının payı büyük. Ayrıca, Wallström dönemindeki bu çok yoğun yasalaşma sürecinin üye ülkelerin refahını etkileyebilecek bir noktaya doğru ilerlemesinden korkuluyordu. Bu nedenle, Barroso’nun Komisyon başkanlığı döneminde Wallström yeniden Çevre Komiseri seçilmeyerek yerini, militanca çevreci olmayan ve yasa düzeyinde kalmayacak uygulanabilir optimum çözümü arayan Yunanlı Dimas’a bıraktı. Dimas şimdi, çevre politikalarına yönelik yasalar, yönetmelik ve kuralların yoğunluğuna bakarak, çevre konusuna ikincil bir önem biçilmemesi gerektiğini ve varolan mevzuatın sadeleştirilebileceğini anlatmaya Güvenlik güçleri, silahlı milis durumunda… C S TRATEJİ 9 Irak ordusunda parçalanma Etnik ve mezhep temeline dayalı örgütlenme, Irak güvenlik güçlerinde parçalanmayı getirdi. Ordu ve polis içinde her gruba ait silahlı milisler oluşmuş durumda. Dr. Hicran KAZANCI TUSAM Orta Doğu Araştırmaları Masası alanlarında da aynı uygulamanın sürdürülmesine özen gösterdi. Dolayısıyla, temel insan haklarında yer alan eşitlik ilkesine tamamen aykırı olan bu yöntemin ABD tarafından Irak’ta uygulanması sonucu, gerek ordu gerekse polis güçleri silahlı gruplara bölünmüş ve ülkede bulunan etniklerin silahlı milisleri haline gelmiş oldu. ABD denetiminde gerçekleşen Irak’ın ordu ve polis teşkilatının eğitim programını tamamlayan gruplar, ABD’nin değil bazı Irak siyasi parti ve grupların istekleri doğrultusunda hareket ediyor. Bu gelişme, ülkede yaşanan güvenlik sorunun devam etmesine neden olarak, Irak’tan çekilmesini güvenlik sorununun iyileşmesine endeksleyen ABD’nin planlarını bozguna uğrattı. ABD, kendi güdümünde ortaya çıkacak bir etnik kavgayı Iraklı siyasi gruplara karşı kullanmayı planlarken, gerçekleşecek böyle bir durumun Iraklı siyasi partiler tarafından ABD’ye karşı kullanılabileceği ortaya çıktı. Ü Avrupa’da atık sular çevreyi kirletiyor çalışıyor. İklim değişikliği ile mücadele, biyolojik çeşitliliğin kaybının önlenmesi, temiz teknoloji ve diğer ekolojik yeniliklerin AB’nin rekabet gücünü arttıracağı ise asıl vurgulamak istediği nokta olarak göze çarpıyor. Bu da aslında, Lizbon Stratejisi’nin hedeflerinden en önemlisinin çevre politikaları aracılığı ile de gerçekleştirilebileceği anlamına geliyor. Dimas, istihdam politikalarının gerekliliğini kabul ediyor ama sürdürülebilir büyüme ve küreselleşme ile başa çıkabilmenin çevrede iyileştirme olmadan mümkün olmayacağını, AB kamuoyuna iyice anlatmaya çalışıyor. Yaşam kalitesini artırmak anlamında da, AB’nin 25 üyesinde rastlanan hastalık vakalarının yüzde 8’inin çevre kirliliğinden kaynaklandığı ve bu oranın artma eğilimi gösterdiği biliniyor. AB kurumları ve üye ülkeler, istihdam sorununu çözmeyi kendi vatandaşlarına karşı en büyük yükümlülükleri olarak görüyor. Çevrenin iyileştirilmesinin ise sadece Avrupalılara yönelik değil, küresel yoksullaşmayı sona erdirecek vicdanî bir sorumluluk olduğu açık. AB, hangi politikaya öncelik vereceği ikilemini Lizbon Stratejisi tartışmalarında son derece belirgin bir şekilde yaşıyor. 20072013 bütçe taslağında, söz konusu strateji için uygun görülen fonun ne kadarının istihdam ne kadarının çevre için kullanılacağı kesin rakamlara bağlanmadı. Üye ülkelerin iradesine bırakılan bu konu, kalpleri "çevre," mantıkları "istihdam" diyen hükümet ve devlet başkanlarını oldukça zorluyor. Aslında Lüksembourg Başbakanı JeanClaude Juncker’in dediği gibi AB liderleri, "neyin nasıl doğru yapılacağını çok iyi biliyorlar" da eğer yaparlarsa "bir sonraki seçimi nasıl kazanacaklarını" düşünüyorlar. ç hafta boyunca süren şiddetli çatışmalar sonucunda, 09 Nisan 2003 tarihinde Bağdat’ı işgal eden ABD, büyük bir askeri zafer kazandığını dünyaya açıklamıştı. Bu açıklamanın ardından, Amerikan sivil yöneticisi olarak Irak’a atanan emekli General Jey Garner, "ABD, Irak’ta elde ettiği zaferin aynısını bölgedeki tüm diktatör rejimlere karşı istediği an gerçekleştirebilecek güce sahiptir" ifadesini defalarca kullandı. Ancak emekli general Garner, Iraklıları kışkırtıcı ve aşağılayıcı açıklamalarından dolayı görevinde bir ay kalmadan ABD tarafından ülkesine geri çağırıldı ve yerine 06 Mayıs 2003 tarihinde eski büyükelçi ve terör uzmanı Paul Bremer gönderildi. ABD’nin Irak’taki zaferinin, sadece Irak’a değil bölge ülkelerine de huzur ve istikrar getirdiği yönündeki açıklamalarından hemen sonra ülkede ortaya çıkan istikrarsızlıktan huzursuz olarak Bağdat’ın en korunaklı bölgesi olan Yeşil Bölge’ye sığınarak görevinin sonuna kadar burada kaldı. ÇEKİLME PLANI ABD, Irak’ın güvenlik ortamının yok olacağı bahanesini öne sürerek dış müdahaleleri önlemiş ve Irak’ta uzun süre kalmayı planlamıştır. Ancak ABD’nin işgali ile birlikte ortaya çıkan direnişin giderek organize bir hal almasıyla güçlenen Irak’taki direniş hareketi, başta ABD’liler olmak üzere işgalcilere büyük kayıplar veriyor. Nitekim parlamento seçimlerinden önce Irak’ın eski sivil yöneticisi olan Paul Bremer’ın "Irak’ta ABD’ye karşı güçlü bir direnişin ortaya çıkacağını düşünemedik" ifadesi göze çarpıyor. Dolayısıyla, beklenmedik gelişmeler karşısında ABD, Irak’ta uzun süre kalmak yerine zaman dilimine yayılmış bir çekilme planını gündeme getirdi. Ancak ABD, gerektiğinde tekrar Irak’a büyük bir askeri güç ile müdahale etmek üzere, Irak’tan Amerika’ya geri çekilecek birliklerinin yerine Kuveyt ve Katar’daki askerlerini hazır duruma getiriyor. Bir başka ifadeyle, ABD Irak’tan çekilme planına paralel olarak ülkeye tekrar müdahale etme planları üzerinde çalışıyor. Söz konusu olan tekrar müdahale planını, genel olarak Irak’ın kamusal kurumları, özel olarak da içişleri ve savunma bakanlığını, ülkede var olan etnikmezheplere göre dağıtan ABD, Irak’ta etnik çatışmanın yol açabileceği bir iç savaş çıktığı takdirde gerçekleştirecektir. Ancak, 15 Aralık 2005 tarihinden sonra, yani Irak’ta yapılan parlamento seçimlerini izleyen günlerde, Irak’ın birçok siyasi parti ve oluşumunu içeren ulusal uzlaşma hareketi ortaya çıkmıştır. Bahse konu olan hareketi oluşturan partilerin Irak’ın yeni hükümetinde yer almalarına (parlamentoda elde ettikleri sandalye sayısına bakmaksızın) birçok Batı ve Arap ülkesinin destek vermesi, ülkede gerçekleşecek bir etnik savaşın olma ihtimalini zayıflattı. Dolayısıyla ABD’nin, çekildikten sonra Irak’a tekrar müdahale etme gerekçesini şimdiden ortadan kaldırdığı anlaşılıyor. Aynı zamanda, Irak’ı işgal eden ABD’ye büyük kayıplar verdiren ve siyasi ivme kazanan Irak direniş hareketi karşısında tekrar büyük kayıplar verecektir. ETNİK ORDU VE SİSTEM 2003’ün Haziran ayında, Bremer denetiminde toplanan Geçici Irak Konseyi tarafından Irak’ın güvenlik gücünün oluşturulması projesi tasarlanmıştır. Söz konusu projeye göre, Irak’ın lağvedilen ordu ve polisinin yeniden yapılandırılması için tüm Iraklı gençlerin ülkede belirlenen kayıt merkezlerine gitmeleri teşvik edilecekti. Başvuru formlarında, başvuran kişinin hangi etnik gruptan olduğunu açıklayan bir maddenin bulunması tüm Iraklıları şaşırtmıştı. Irak’ın ordu ve polis teşkilatının etnik ve mezhepler ayrımına göre yapılandırılmasına çalışan ABD, Irak’ın tüm kamusal İşgalden sonra oluşturulan Irak güvenlik güçlerinde disiplin ve birlik sağlanamıyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle