02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 Çeviri: Deniz Berktay C S New York Times: TRATEJİ ABD basınından Bolivya değerlendirmeleri... Washington yönetiminin şu ana kadar Morales’e karşı takındığı bütün soğuk tavırlara rağmen Dışişleri Bakanı Condollezza Rice, ikili ilişkilerin niteliğinin, Bolivya’nın yeni liderinin takınacağı tavra bağlı olduğunu söyledi. Morales de, adeta buna karşılık verircesine, basın toplantısında Washington’u aydınlatmaya ve –muhtemelen yatıştırmaya çalıştı. Seçimler öncesinde Morales’in seçim vaatleri, Güney Amerika’nın ikinci büyük doğalgaz rezervlerine sahip olan Bolivya’nın yer altı kaynaklarını millileştirilmesine yönelikti. Morales, petrol şirketlerinin mallarına el koymak yerine, doğalgaz ve petrol anlaşmalarında devletin denetimini sağlayacak hususların müzakere yoluyla kabulü için mücadele edeceklerini duyurdu. Eski bir Dünya Bankası ekonomisti ve Nobel ödülü sahibi Joseph Stiglitz’e göre bu, mükemmel işleyebilecek tarzda bir tasarı. Washington’un bu tutumunun tam zıddı şekilde Brezilya, üstelik de Bolivya’da büyük yatırımlara sahip olan Brezilya’nın devlet enerji firması Petrobras’ın, anlaşmaların yeniden müzakere edilmesi halinde her şekilde kaybedeceği kesin olmasına rağmenMorales’in zaferini çok sıcak bir biçimde karşıladı. Brezilya Dışişleri Danışmanı Marco Garcia, "tabii ki biz, kendi çıkarlarımızı korumak istiyoruz; ama siyasi uyum ve ekonomik kalkınmaya önem vemek daha önemli," dedi. Aslına bakılırsa Rice’ın Morales’e yönelik açıklamaları, diğer ABD’li diplomatların açıklamalarıyla karşılaştırıldığında, gayet yumuşak kalıyor. Üst düzey ABD’li yetkililerden biri, geçtiğimiz günlerde, Morales’in, 1970’lerdeki Şili sosyalist lideri Allende’den çok ama çok daha büyük bir tehdit oluşturacağını söyledi. Bu sözler, Morales’in seçilmesinin nedenlerini Bolivya’nın özgün koşullarında –yani demokrasiye doğru evrimle ve gücün çoğunluğa geçmesi gibi koşullarda aramak yerine, olup bitenleri çevreleme politikasını gerektiren bir gelişme olarak algılayan tipi, Bush mantığını yansıtmaktadır. Böyle bir mantık, bütün Güney Amerika’yı sarmakta olan solcu eğilimlerin, Castro ve Chavez’in "şeytani" politikalarından çok, Washington’un, yirmi yıldan fazla zamandır uygulanması için baskı yaptığı ekonomik politikalarla ilgisi olduğunu ısrarla görmezden gelmektedir. Açıktır ki hiç kimse, önümüzdeki yıl ABDLatin Amerika ilişkilerinde ciddi bir iyileşme beklentisi taşımıyor. Bu konuda olsa olsa, Washington’un Bolivya’daki gelişmeleri yanlış değerlendirmesi sonucunda ilişkilerin daha da bozulmamasını dileyebiliriz. ciddi bir ırk ayrımı sorunu var. Oy hakkını ancak 1952’de kazanan yerli nüfus, artık, uzunca zamandır beyazların ya da melezlerin egemenliğindeki siyasal yapılarda daha fazla temsil edilebilmeyi talep ediyorlar. Bu yerli gruplar, Bolivya’nın 1985’deki "Yeni Ekonomik Politikası" sonucunda başlayan gelişme sürecinin tamamıyla dışına itilmişlerdir. Doğalgaz: Bolivya’nın enerji kaynakları, Venezuela’nınkilerden sonra, Latin Amerika’nın en zengin rezervleri durumunda. 1996’da, dönemin Devlet Başkanı Sanchez de Lozada, Bolivya enerji sektörüne yabancı yatırımları kolaylaştıran Hidrokarbon Yasası’nı çıkarttı. Ülkede enerji üretimini hatırı sayılır derecede arttıran bu yasa, 2004 yılına gelindiğinde, halkın büyük şikayetlerine konu olmaya başladı ve o yıl yapılan referandumda katılımcıların ezici çoğunluğu, oylarını, 1996 Yasası’nın kaldırılması ve hükümetin yabancı firmaların yatırımlarını daha fazla denetlemesi yönünde kullandılar. Doğalgaz Bolivyadaki yoksul çocuklar ‘Evo Korkusu’ Marcela Sanchez olivya’da devlet başkanlığı seçimlerinin sonuçları bizim başkente ulaştığında, bir tek "dünya yıkılıyor" diye feryat etmediğimiz kaldı. Gerçekten de Bolivyalıların çoğunluğu, sürpriz bir şekilde, Evo Morales gibi, Güney Amerika’da şu ana kadar eşi görülmemiş derecede ABD aleyhtarı tavırlar sergileyen birini, devlet başkanlığı makamına getirdiler. On yıldan fazla bir zaman boyunca mahsulleri ABD destekli imha programına maruz kalan koka üreticilerinin başını çeken bir kişi olarak Morales, Bolivya yerlileri arasında adeta bir halk kahramanı haline gelmiş durumda. Morales, "Sosyalizme Yöneliş Hareketi"nin lideri. Küba’daki Fidel Castro ve Venezzuella’daki Hugo Chavez’i de kendisinin en yakın müttefikleri olarak görüyor. Üç yıl önceki devlet başkanlığı seçimleri boyunca Washington yönetimi Morales’e karşı o kadar açık tavır almıştı ki, Morales bu sayede oy sıralamasında dördüncülükten ikinciliğe yükselmişti. Seçim kampanyasında da Morales, "ABD’nin kabusu" haline gelmeyi vaat ediyordu. Güney Amerika kesin biçimde sola kayıyor ve bu da, Washington’u kaygılandırıyor. Morales, Venezuelalı Chavez’den, Şilili Ricardo Lagos’tan Brezilyalı Lula da Silva’dan Arjantinli Nestor Kinchmer’den sonra bölgede sol eğilimli bir siyasi programı olan altıncı lider olma özelliğini taşıyor. Ne var ki Morales’i sadece sıradan solcu biri olarak değerlendirirsek, onun başarılarını küçümsemiş oluruz. Bolivya, siyasi ve ekonomik eşitsizlikler yumağında; İspanyol kökenli varlıklı azınlık ile yoksul, yerli halk arasındaki ayrımın çok belirgin olduğu bir ülke. La Paz’daki hükümet, çoğu zaman Washington’un direktifleri doğrultusunda, yoksullara yardım etmeyi amaçlayan ama sonuçta onların durumunu daha da kötüleştiren ekonomik reformları uygulamaktaydılar. Bolivya’nın yerli nüfusu yavaş yavaş, çoğunlukla da reformlara tepki olarak siyasi etkiler altına girdi. Evo Morales B endüstrisindeki sorunlar nedeniyle düzenlenen kitle gösterileri, hem Lozada’nın, hem de onun halefi Carlos Mesa’nın siyasi açıdan sonunu getirdi. Bölgesel Özerklik: Bolivya’da 1994’te çıkan ademi merkezileşme hakkındaki kanun, ülkeyi 327 kent hükümetine ayırarak gelirleri ve sorumlulukları bu yerel hükümetlere devretti. Kanun, Bolivya’daki çok sayıdaki etnik grubu ve yerli dillerini resmen tanıyordu. Bu model, o dönemde başarılı olarak kabul edilmişti. Ne var ki yakın zamanda, özellikle ülkenin doğusundaki zengin bölgelerinde bölgesel özerklik talepleri artmaya başladı. Council of Foreign Relations: ‘Morales’in Kozu Koka’ Mary Crane 18 Aralık seçimlerini kazanan kişi, Latin Amerika’nın en fakir ve en bölünmüş ülkelerinden birinin başına geçecek. Peki bu ülkenin seçim öncesi süreçte, hangi sorunları var, şimdi bunları görelim: Yerli nüfus: Bolivya, Latin Amerika’da yerli nüfusun oranının en fazla olduğu ülke. Toplam 36 tane farklı yerli topluluğu var ve bunlar, ülke nüfusunun yüzde 60 ile yüzde 70’ini oluşturuyor. Irkçılık, ülkede ciddi bir problem. Morales’in ekibinden Linera’ya göre ülkede, yasalarda yer almayan ama uygulamalarda ortaya çıkan ABD’NİN KORKUSU Peki, Washington, Morales’in kazanma ihtimalinden neden ürküyor? Uzmanlara göre Morales, koka kartını kullanarak ABD’nin Latin Amerika politikasının en hassas noktalarından birisini tehdit etmektedir. Koka, büyük çoğunluğu çok yoksul bir hayat süren Bolivyalıların tek geçim kaynağı. ABD’nin bir diğer kaygısıysa, Morales’in Chavez tarafından desteklendiği iddiaları. Morales’in Chavez’e göre daha faydacı hareket edeceğini düşünen uzmanlar ise, Morales’in seçildikten sonra ChavezCastro kutbuna katılmayacağını savunuyorlar. Bu uzmanlara göre Washington çevresi, Morales’i "radikal" olarak görmekle ciddi bir hata yapıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle