Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C S ürkiye’nin Ek ProT tokol’le birlikte deklarasyon yayımlaması birliğin tepkisine yol açmış, ‘AB ruhuna’ sadık kalınması istenmişti. Buna karşın AB, Müzakere Çerçeve Belgesi’ne bu ruhla çelişkili olduğu tartışmalı kalıcı kısıtlamalar konulmasını sağladı. Türkiye, 23 Ekim günlerinde yaşanan görüntülere bundan sonra da müzakereler sırasında hazır olmalı. ya son şekil Hükümetlerarası Konferansta verilecektir. Antlaşma, Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi’nce onaylandıktan sonra, üye ülkeler ve ilgili aday ülke tarafından imzalanacaktır. Üyelik ise Katılım Antlaşması’nın tüm taraflarca onaylanmasından sonra gerçekleşecektir. Taraflardan bazıları ise bu onay prosedürünü kendi kamuoylarına götürmek niyetindedirler. Bu aşamada, tüm konu başlıklarında müzakereler tamamlansa ve hazmetme kapasitesi aşılsa bile, şu an itibariyle Fransa ve Avusturya’nın kesin olarak Türkiye’nin üyeliğini halkoyuna götürme yönündeki kararları gözden kaçırılmaması gereken çok önemli bir husustur. Türkiye’nin üyelik sürecini destekleyen çevreler müzakerelere başlanmasını memnuniyetle karşılarlarken, başını Alman Hıristiyan Birlik Partilerinin çektiği Türkiye muhalifleri ise bu durumdan oldukça rahatsız görünmektedirler. Avusturya Başbakanı Wolfgang Schüssel "Birliğin yeni üyeleri hazmetme kapasitesi" kriterini Müzakere Çerçeve Belgesi’ne dahil ettirmelerinden dolayı gururlu olduğunu ifade etmekte, Avrupa Halk Partisi ise müzakere sürecinde de Türkiye’ye baskının sürdürülmesinden yana bir tavır sergilemektedir. Ayrıca, Güney Kıbrıs Rum Kesimi Meclis Başkanı ve AKEL Partisi Genel Sekreteri Dimitris Hristofyas’ın "AB müzakere sürecinde Türkiye her adımda Güney Kıbrıs’ı karşısında bulacak" ifadesi de gözlerden kaçmamıştır. Olumsuz görüşlerin aksine başta Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’den olmak üzere olumlu görüşler de bulunmaktadır. Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu ve Avrupa Konseyi Genel Sekreteri de olumlu görüşlere sahiplerdir. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Terry Davis, Türkiye’nin Avrupa’nın bir parçası olduğunu belirtmiş, üyelik sürecin sadece AB ve Türkiye için değil, tüm Avrupa ve dünya için önem taşıdığını vurgulamıştır. Müzakere döneminde AB ile her konuda uyumu yakalamaya çalışacak olan Türkiye özellikle yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi, dini özgürlükler, ifade ve örgütlenme hakkı, temel özgürlükler gibi konularda daha fazla çaba sarf etmesi AB tarafından beklenmektedir. Müzakere süreci sancılı urada üzerinde önemle durulması gereken bir nokta bulunmaktadır. Bu nokta ise, gerek mevcut siyasi iradenin gerek bundan sonra gelecek tüm siyasi iradelerin bu süreci samimiyetle sahiplenmeleridir. Avrupa mevzuatının Türk mevzuatına uygulanırken bu yasal değişiklikler sadece kağıt üstünde kalmamalıdır. Bunların uygulamaya da dökülmesi, halka da yansıtılması gerekmektedir. Avrupa mevzuatının kabul edilmesi sadece ve sadece siyasi ve devlet kadrolarında değil halkta da benimsenmesi sürecin başarıya ulaşması için elzemdir. Bunun en açık söylemi ise mantalite değişimidir. Ancak, burada mantalite değişimine gitmesi gereken sadece Türkiye ve Türk halkı değil, AB ve AB kamuoylarıdır da. Unutulmaması gereken bir diğer önemli husus da Türkiye’nin AB ile müzakerelere başlaması zor günlerin, 2–3 Ekim gecesi yaşanan sıkıntıların belki beş belki on belki de on beş yıl yaşanacak olmasının da habercisidir. Türkiye’nin müzakereler sırasında AB nezdinde sivil toplumu da içine alan yoğun bir siyasi ve kültürel diyaloga ihtiyacı olacaktır. Bu diyalogun istenilen düzeye erişmesi de her iki tarafta karşılıklı anlayışın gelişmesine katkıda bulunacaktır. Sonuç olarak, AB ile müzakerelere başlamış olan bir Türkiye muhakkak her gün bir önceki günden daha ileri de daha istikrarlı bir Türkiye olacaktır. Müzakerelerin sonunun şimdiden tam üyelikle garanti edilememesini de göz önüne alarak Türkiye bu müzakere sürecinden maksimum faydayı elde etmeye çalışmalı ve demokratikleşme yolunda, Atatürk’ün göstermiş olduğu hedefler doğrultusunda yoluna devam etmelidir. TRATEJİ ÇİZGİLİ DÜNYA AB Türkiye’yi islam kimlikli algılıyor 11 B The Gurdian 5 Ekim The Gurdian 10 Ekim The Guardian 6 Ekim